Gündem Zenginlik, merhamet ve sadakat O’nda birleşti

Zenginlik, merhamet ve sadakat O’nda birleşti

10.05.2019 - 01:30 | Son Güncellenme:

Cehennemden azat edilmiş anlamında ‘atîk”, çok samimi, çok sadık anlamında ‘sıddîk’; çok şefkatli ve merhametli anlamında ‘evvâh’ lakaplarıyla tanınan Hz. Ebu Bekir, Peygamberimizin cennetle müjdelediği kişiydi

Zenginlik, merhamet ve sadakat O’nda birleşti

Zenginlik, merhamet ve sadakat O’nda birleşti
Saadet asrının günlerinden birinde, Peygamber Efendimiz ashabına şöyle sordu: “Bugün sizden kim oruçlu olarak sabahladı?” - Ben!

Haberin Devamı

Hz. Peygamber, “Bugün sizden kim bir cenazenin arkasından gitti?” dedi. Yine aynı ses: “Ben!” dedi.

Hz. Peygamber: “Bugün sizden kim bir fakiri doyurdu?” diye sordu. Cevap yine ondan geldi: - Ben!

Hz. Peygamber: “Peki, bugün sizden hanginiz bir hastayı ziyaret etti?” dedi. Yine aynı kişi cevap verdi: - Ben!

Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.s), onu şu sözlerle müjdeledi: “Bu özellikler kimde bulunursa o, mutlaka cennete girer. (Müslim, Fezâilü’s-sahâbe, 12)”

Nebî’nin (s.a.s) cennetle müjdelediği kişi, cehennemden azad edilmiş anlamında “atîk”, çok samimi, çok sadık anlamında “sıddîk”; çok şefkatli ve merhametli anlamında “evvâh” lakaplarıyla tanınan Hz. Ebu Bekir idi.

Sonu cennete çıkan yol

Neredeyse her bir güzel ameline karşılık, güzel bir isimle anılıyordu Hz. Ebu Bekir. Ve her bir güzel ismi, onu ayrı ayrı yollardan cennete götürüyordu. Sonu cennete çıkan her yol onun yoluydu. Öyle ki cennetin bütün kapıları kendisini ağırlamak için ardına kadar açılıyordu. Çünkü her bir kapısından girebilecek kadar cenneti hak ediyordu.

Haberin Devamı

Allah Resûlü (s.a.s) bir gün cennet ehlinden bahsederken şöyle buyurdu: “Kim Allah yolunda malından bol bol verirse cennet kapılarında, ‘Ey Allah’ın kulu buraya gel, burada büyük hayır vardır.’ denilir. O kimse çok namaz kılan kimselerden ise namaz kapısından çağrılır. Cihadı seven ve cihad ehlinden biri ise cihad kapısından çağrılır. Sadaka verenlerden ise sadaka kapısından çağrılır. Oruç tutmayı sevenler ve çok oruç tutanlardan ise Reyyan kapısından çağrılır.”

Allah Resulü müjdeledi

Bu sözleri işiten Hz. Ebu Bekir merakla sordu: “Ey Allah’ın Resulü! Bir kimsenin bu kapıların sadece birinden çağrılması zaruri midir? Bir kişi bu kapıların hepsinden de çağrılabilir mi?”

Bu sorusuna karşılık Allah Resulü onu şu sözlerle müjdeledi: “Evet çağrılabilir, ben senin cennetin bütün kapılardan çağrılacağını umuyorum (Nesâî, Sıyâm, 43).

Ticaretle meşgul olduğu için İslam’ın ilk yıllarında serveti 40 bin dirheme ulaşan Hz. Ebu Bekir, aslında dünyadan geçip ukbayı kazanmayı hedefleyen bir tacirdi. Bu kazançlı alışveriş için malını Müslüman kardeşleri uğruna harcamaktan sakınmadı. Çok sevdiği dostu Resul-i Ekrem, Müslüman olduğu için kendisine işkenceler yapılan Bilal (r.a) için üzülürken, Ümeyye b. Halef, onu güneşin altında Lât ve Uzza’ya tapmaya zorlarken, Ebû Bekir (r.a) durabilir miydi? Derhal onu satın olarak azad edilmesini sağladı. (Buharî, Fezâ’il, 23).

Haberin Devamı

Babasına verdiği cevap

Zalim efendilerinin türlü cefaları altında inleyen ve ilk Müslümanlardan olan zayıf sahabiler, Bilâl-i Habeşî, annesi Hamame, Amir b. Füheyre, Ubeys, Zinnîre, Nehdiye ve diğerleri onun sayesinde özgürlüklerine kavuştu.

Malını zayıf kölelerin hürriyeti için değil de kendisine yardımı dokunacak güçlü köleler için harcamasını söyleyen babasına verdiği cevap gayet netti. Onları sadece “Allah rızası” için alıp azad ettiğini söyledi. Hz. Ebu Bekir, infak konusunda da zirvedeydi. Bir defasında, servetinin tamamını infak ederek, Resûlullah’ın ailene ne bıraktın sorusuna “Allah ve Resulü’nü” cevabını vermiş ve bu cevabıyla Hz. Ömer’i geride bırakmıştı (Ebû Davud, Zekât, 4).

Haberin Devamı

O en güzel örnekti

Bu yüzden, İslam ve Müslümanlar uğruna her türlü fedakârlığı üstlenen Ebu Bekir (r.a) için Allah Resûlü, “Ümmetime karşı en merhametli olan zat” buyurmuştu. (İbn Mace, Sünne, 11). O, insanın vererek de zenginleşebileceğini, başkalarına el uzatmanın insanın varlığından hiçbir şey eksiltmediğini gösterdi. Ebu Bekir (r.a), varlığa rağmen mütevazı olunabileceğinin, varlıkla merhametin, varlıkla tevazunun aynı insanda birleşebileceğinin en güzel örneğiydi.

Hangi halini kastederek söylemişti bilinmez, onun için Allah Resulü, “Ebû Bekir ne iyi bir adamdır” demişti (Tirmizî, Menâkıb, 32). Sadakat, takva, samimiyet, tevazu, cömertlik, fedakârlık ve daha nicesi aynı kalpte birleştiğinde, o kalbin sahibi, “iyi bir insan”, Ebu Bekir es-Sıddık oluyordu. (Diyanet Vakfı tarafından yayımlanan İyilik isimli eserdeki “Ebu Bekir Olmak” yazısından yararlanılmıştır. S. 133 vd.)

Hz. Peygamber ve Hz. Aişe arasındaki sevgi bağı

Haberin Devamı

Hazret-i Peygamber, eşleriyle aralarındaki sevgi bağlarını güçlendiren, yakınlığı artıran davranışlara önem verirdi. Bunun en güzel örneklerinden biri, Hz. Aişe ile evliliklerinin ilk yıllarında yaptıkları koşudur. Aişe annemizin anlattığına göre, Peygamber Efendimiz, bir sefere giderken, yanına Hz. Aişe’yi almıştı. Yolda yürüyorlardı. Hz. Peygamber yanındaki sahabîlere, “siz yürümeye devam edin”, buyurdu.

Sahabîler bir hayli gittikten sonra Hz. Aişe’ye “yarışalım mı?” diye sordu. Hz. Aişe de bu teklifi memnuniyetle kabul etti. Yarıştılar; genç ve enerjik Hz. Aişe yarışı kazandı. Aradan yıllar geçtikten sonra yine bir seferde birlikteydiler. Hz. Peygamber yine, “yarışalım mı?”, diye sordu. Hz. Aişe, bir zamanlar yaptıkları yarışı hatırlayarak teklifi sevinerek kabul etti. Yarıştılar; bu defa da Hz. Aişe kaybetti. Çünkü, kendi ifadesiyle söyleyecek olursak, kilo almış ve biraz şişmanlamıştı. Hz. Peygamber gülerek, “Bu, vaktiyle kazandığın müsabakanın rövanşıdır” buyurdu. (Ebu Davud, Cihad 61).

Zenginlik, merhamet ve sadakat O’nda birleşti
Eyüp Sultan Camii

İstanbul’un Eyüpsultan ilçesinde bulunan Eyüp Sultan Camii ve Türbesi, Osmanlı’nın İstanbul’a bıraktığı en büyük tarihi miraslardan birisi olarak gösteriliyor.

Eyüp Sultan Camii, İstanbul’un fethinden 5 yıl sonra 1458 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Camiden önce yanında inşa edilmiş olan Eyüp Sultan Hazretleri’nin türbesinin yer alması bu caminin önemini vurgulamaktadır.

Külliye yapısı olarak inşa edilen cami, İstanbul’un Haliç kıyısının ucundaki Eyüpsultan ilçesinde bulunmaktadır.

Dış avlu barok tarzında

Arapların İstanbul’u kuşatması sırasında şehit olan ve İslamiyet’i ilk kabul edenlerden biri olan Hz. Eyyub El-Ensari’nin kabrinin bulunduğu yerdedir. Yapı cami, medrese, aşhane, hamam ve türbe gibi birimlerinin olduğu, büyük bir tarihi eserdir. Zaman içerisinde iyice harap olan camiyi III. Selim minareleri ve temelleri hariç tamamen yıktırmış ve yeniden yaptırmıştır. 1798’de başlayıp 2 sene süren yapım çalışmaları sonunda ise cami günümüzdeki halini alır.

Eyüp Sultan Camii son onarımını Adnan Menderes’in talimatıyla görmüştür. Bugünkü caminin sahnı, sekizgen bir kasnağa oturan 17,5 metre çapındaki bir kubbeyle örtülüdür. Kubbeyi taşıyan sütunların volütlü başlıkları, giriş kapısının dilimli kavsarasıyla ona benzer biçimde bezenmiş altın yaldızlı mihrap bunlardan bazısıdır. Eyüp Sultan Camii’nin Eyüp Meydanı yönündeki dış avlusu yine barok tarzında yapılmıştır.

Batıda ve güneyde bulunan iki kapıdan giriş sağlanmaktadır. Dış avlunun kuzeyinde, içinde birçok ünlü kişinin mezarının bulunduğu hazire; ortasındaysa, üzeri sekiz sütuna oturan kubbeli bir saçakla örtülü mermer şadırvan yer alır. Yapının ortadasındaki iki ulu çınarın, mezarı bulduğu sırada yerini belirtmek için Akşemseddin’in diktiği iki çınar dalından yetiştiğine inanılmaktadır.

Bu ağaçların üstünde bulunduğu set alçak bir taş duvarla çevrilidir. Duvarın üstünde bir metal şebeke dolanmakta ve yapının dört köşesinde ise zarif birer barok çeşme yer almaktadır. Caminin son cemaat yeri revakları avlunun doğu ve batı duvarları boyunca da devam eder; dördüncü (kuzey) duvarın hemen arkasında, tam ortada Eyüp Sultan Türbesi yer almaktadır.

Türbe, caminin yanında

Eyüp Sultan Türbesi, Eyüp Sultan Camii’nin hemen yanında yer almaktadır. Bu türbe Hz. Muhammed’in ordusunda sancaktar olup İstanbul’un Araplar tarafından muhasarası sırasında şehit olan Hz. Eyyub-El Ensari’nin kabridir. Mezar İstanbul’un fethinden sonra bulunmuş ve üzerindeki türbe 1459 yılında cami ile birlikte inşa edilmiştir. Eyüp Sultan Türbesi’nin dışı çinilerle süslüdür ve çok fazla ziyaretçiyle dolup taşar.

Zenginlik, merhamet ve sadakat O’nda birleşti
İKİ SORU İKİ CEVAP

- Haram olan bir fiilin işlenmesi, oruca zarar verir mi?

Müslüman her zaman ve her yerde haramlardan sakınmalı, başta oruç olmak üzere ibadetle geçirilen ramazan ayında ise daha da dikkatli davranmalıdır. Oruçlu kimsenin günahlardan sakınarak oruç ibadetinin maksadına uygun hareket etmesi gerekir.

Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: “Her kim yalan söylemeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur.” (Buhârî, Savm, 8) Oruçlu olan kimsenin yalan konuşmaktan ve yalanla iş yapmaktan uzak durduğu gibi gıybet, kötü söz söylemek, kul hakkı yemek, harama bakmak, kumar oynamak vb. yasak davranışlarda bulunmaktan da uzak durması gerekir.

- Kuran’da bazı surelerin başında bulunan harflerin fonksiyonu nedir?

Kuran’da yirmi dokuz surenin başında Arap alfabesindeki on dört harften oluşan tekli, ikili, üçlü, dörtlü ve beşli harf grupları yer alır. Bu harfler kendi isimleriyle telaffuz edilirler. (elif, lam, mim gibi) Bu nedenle “bağımsız ve ayrı harfler” anlamında “hurûf-ı mukattaa” diye anılmıştır.

Bu harflerin büyük çoğunluğundan hemen sonra kitap veya Kuran kelimelerini içeren yahut bunlara işaret eden âyetler gelir. Dolayısıyla bu durum onların Kuran’ın indiği dönemdeki müşrikler ve Ehl-i kitabın yanı sıra her devirdeki insanların dikkatini Kuran vahyine çekme fonksiyonuna sahip olduğunu gösterir.