09.11.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
UĞUR MELEKE
Galatasaray’ın bir hafta önce oynadığı Konya maçını herkes unutmuş olabilir, ama ben Mancini’nin veya Yanal’ın unuttuklarını sanmıyorum. O müsabakada G.Saray’ın verdiği net pozisyonların faturasını Muslera’ya çıkaranlar bence yanılıyorlar, çünkü esas sorun sarı-kırmızılıların geriden bir türlü çıkamamalarıydı. Ve Yanal’ın Fenerbahçesi de Tütüneker’in Konyası’nın yaptığını yapmaya son derece yatkın. Sarı-lacivertliler de hücum presi seviyorlar, onlar da rakibi kaçırdıklarında taktik faullerle durdurabiliyorlar. Üstelik Fenerbahçe’nin elindeki pres kozları da tabii ki Recep-Gekas-Ömer Ali’den güçlü.
Yanal’ın zaten Alper’in yokluğu, Cristian’ın da “var ama yokluğu” nedeniyle orta sahada değişiklik yapması şart. Herkes hocanın orta sahadaki tercihlerinin Meireles ve Emre olacağını söylüyor, oysa ben Holmen’in yüksek enerjisi ve pres iştahıyla Chedjou’yu daha fazla zorlayacağını düşünüyorum. Aynı denklemi forvet için de kurabiliriz: Emenike Bursa maçında gol attığı için kötü performansı unutuldu, ilk 60 dakika Fenerbahçe’nin önde hiç top tutamamasının altındaki neden Nijeryalı’nın hemen her topu ezmesiydi. Webo’nun iştahı, Emenike’nin şaşkınlığı göz önüne alındığında Yanal’ın bu noktada da tercihi Kamerunlu olabilir gibi geliyor bana.
Bruma, Ferhat’ı izledi mi?
Galatasaray’ınsa olası bir Fenerbahçe presine karşı kalede de Eray tecrübesizliği nedeniyle savunmadan çok daha güvenli çıkması gerek. Bunun için de bence en iyi yol Riera... Riera hem savunmadaki pas istasyonu olabilir, hem de (eğer Gökhan Gönül oynayamazsa) Mehmet Topuz’u Bruma’yla birlikte ciddi biçimde zorlayabilir.
Zira Galatasaray’ın favori olarak çıkmadığı bu maçta en önemli seçeneği, Taiwo-Ferhat’ın Mehmet Topuz’a çıkardığı zorlukları Riera-Bruma ile araması. Sneijder’ın da sağlık durumunun karmaşık olması, Mancini’yi düzenli hücum yerine kaos futboluna yöneltecektir ki kaotik hücumda Bruma-Topuz eşleşmesinde kartlar daha ziyade Portekizli’nin elinde.
Caner, hangi mesajı almıştı
Fenerbahçe’nin psikolojik üstünlüğü elinde tuttuğu böyle bir derbide yapabileceği en büyük hata, erken bir kart olabilir. Bu noktada da en zayıf halka, takımın en formda oyuncusu Caner gibi gözüküyor.
Caner, iki hafta önce Yanal tarafından 40’ta oyundan alındığında herkes şaşırmıştı. Ama hafta içi yazılanlara göre Caner şaşırmamış, hatta kendisini yanına çağıran Yanal’a “mesaj alındı” diyerek uzun bir konuşma fırsatı vermemişti. Oysa Caner’in geçen haftaki hal ve tavırlarını izleyince tam olarak hangi mesajı aldığını anlayamıyor insan! Çünkü Caner ısrarla lüzumsuz bir sinir sergiliyor ve iyi futbolunu kendi eliyle gölgelemeye çalışıyor.
Caner’in bu durumu akla bir Yiğit Özgür karikatürü getiriyor:
-Hapiste düşünecek çok zamanım oldu anne...
-Ne düşündün?
-Her şeyi iyice ölçüp tarttım.
-Ee... Ne çıktı?
-Hapiste insanın fırsatı oluyor.
-Len mal gibi yattın çıktın di mi?
-Soru neydi?
Tabii ki düşünme/sorgulama, düzelme konusunda direnen tek adam Caner değil. Emre de, Sabri de, Melo da derbinin kaderini tek başına değiştirebilecek sinirde adamlar. Ama 4 oyuncuya baktığımızda en genç olan ve önünde en fazla gelecek var gibi gözüken Caner’in gerçekten biraz düşünmesinde fayda var gibi...
Drogba’yla Emre saygı duymalı
Drogba’da çocuksu bir hırs var. Her topu o almak istiyor. Selçuk İnan’a saygı göstermeli. F.Bahçe de Caner bunu hak ediyor
G.Saray-Konyaspor maçının 12’nci dakikasıydı. Sarı-kırmızılların sağ çaprazdan kazandığı bir serbest vuruşta Drogba Selçuk’u bir kez daha kendisinin kullanması konusunda ikna etti ve topun başına geçti. Sonra da anlamsız bir ortayla pozisyonu heba etti. Şut bile atmadı Drogba! Orta yapılacak bir pozisyonda bile Drogba topu Selçuk’a bırakmıyorsa, problem bayağı derinleşmiş demektir.
Galatasaray bu sahneyi o kadar sık yaşıyor ki, Terim-Mancini’nin müdahale etmediği bu duruma artık tribünler müdahale ihtiyacı hissediyorlar! Drogba’ya Mancini’nin saha içi liderliği vermesini anlıyorum, zira İtalyan Hoca bir bakıma Drogba’da kendini görüyor. O da 40’a yaklaşana kadar üst düzey oynadı, o da hocası Eriksson’la Sampdoria-Lazio’da arkadaş gibiydi. O da saha içinde ikinci antrenör gibi davranıyordu. Ama onun Drogba’dan bir farkı vardı: Çocuksu bir hırsa sahip değildi.
Drogba’daysa çocuksu bir hırs var ve her topu o almak, her şutu o atmak, her frikiği o kullanmak istiyor! Tabii ki onu 36 yaşında diri tutan, 32 maçın tamamına ilk 11’de çıkaran tutku bu... Ama bazen tutkuyu abartıyor: Daha önce Chelsea’de de Ballack’la bu konuda kapışmışlardı, şimdi de G.Saray’da aynı tavırları sergiliyor. Birisinin artık Drogba’yı çekip duran toplarda Selçuk’a saygı göstermesini söylemesi gerek. Ve benzer bir saygıyı da Fenerbahçe’de Caner hak ediyor. Bence Drogba’nın Selçuk’a, Emre-Cristian’ın da Caner’e bu konuda saygı duymaları, önceliği bırakmaları gerek.