Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

UÇAĞA adımınızı attığınızda en az iki hostesin güler yüzleriyle karşılaşırsınız.
Göz göze gelirsiniz, sizi selamlarlar.
Siz koltuğunuza doğru ilerlerken, onlar yeni gelen yolcuları karşılamaktadır.
Bu “nezaketin” ötesinde bir “uçuş güvenliği” görevidir de.
Hostesler “fizyonomiyi, göz hareketlerini, yolcunun beden dilini okumak” eğitimini almışlardır.
Yolcunun “tehlike potansiyelinin olup olmadığını” o bir kaç saniye içinde süzmeye çalışırlar.
Şüpheli buldukları yolcular için gerekli görevlileri bilgilendirirler.
Yani...
O şık üniformanın, alımlı bedenin, güzel ve güleç yüzün görünüşü aldatmasın.
Aslında “X-ray” cihazı gibidirler.

KANAYAN YÜREK

HOSTES VE BEDRİ BAYKAM


HAFTA sonu Bodrum’da (*) Bedri Baykam’ın sergisindeydim.
Girişin sol tarafındaki duvara büyük boyutlu bir tablosu asılmış. Bedri, sergisindeki yapıtlarını bu tablodan başlayarak anlattı:

Haberin Devamı

Sanatçı size gülümseyebilir, espri yapabilir ama o anda kalbi kanıyor ve iç organları yer değiştiriyor olabilir... Kimsenin ruhu duymaz.
İşte bu tabloda sanatçının (benim) kanayan kalbimi resmettim.
Belki Basquiat da (J.M Basquiat) son gününde aynı kanamaları hissediyor ve
kimseye belli etmiyordu. Aynen Van Gogh gibi.

Bedri’yi 1960’lı yıllarda henüz hukuk öğrencisi olduğum ilk gazetecilik yıllarımda tanımıştım.
“Harika çocuk” olarak anılıyordu.
Evlerine konuk olurdum.
Yerde çırpı bacaklı, kısa pantolonlu, kocaman siyah çerçeveli gözlükleriyle sürekli resim çizen bir çocuktu.
Sonraki yıllarda arkadaş/dost olduk.
Anlattığı “kanayan kalbi” içimi çok acıttı, kıyamadım.
Bilinçaltımda galiba onu hâlâ çocuk olarak algıladığımın farkına vardım.
Ve yazının başındaki hostesleri hatırladım.
Onların da uçak kapısındaki şık giysileri, gülümseyen yüzleri arkasındaki gerçeklerle farklı boyutlarda, farklı bedenlerde duygusal örtüşmeyi düşündüm.

DESOLATION CAFE

BEDRİ’yle önünde durduğumuz bu tablosu için anlattıklarını da yansıtayım:

HOSTES VE BEDRİ BAYKAM

2009 yılında 9-10 Türk sanatçısı Van Gogh’un yaşadığı, oturduğu yerlere bir keşif seyahati yapmış.
Kaldığı sinir-akıl hastanesi, otel odası, intihar ettiği tarla, mezarı...
Bedri Baykam da bu gruptaymış.
Çok etkilenmişler.
Her biri bu seyahatten izlenimlerini, gözlemlerini, duygularını yansıtan tablolar yapmış.
Önünde durduğumuz “Desolation Cafe (ıssız kafe, yalnızlık kafesi)” de Bedri’ninki. Fonda bilardo masalı kafe 37 yaşında intihar eden Van Gogh’un “The Night Cafe’si (Gece Kafesi).
Van Gogh artık yaşamıyor...
Tablonun sol ön tarafında grafiti sanatının dehası Jean Michel Basquiat.
O da 1988’de uyuşturucu madde aşırı kullanımından New York’ta ölmüş.
Sanat dünyasının yeni “Van Gogh’u...”
Çok genç yaşta ünlü olmuş, büyük paralar kazanmış.
Hepsini savurmuş.
Arkada Basquiat üzerine harika bir filmin yönetmeni Julian Schnabel. Masada oturan küçük “harika çocuk” olarak Bedri...
Başka bir masada 1985’te Paris’teyken Bedri’nin bir kafe fotoğrafı.
Soldaki masada oturan kız ise o yıllardaki kız arkadaşı Ayşe.
Hepsi çekilince geriye “kafe ıssızlaşıyor.”
Adının nedeni de bu.
Başka çok anlamlı, derinlikli, felsefesi olan tabloları da duvarlarda.
Gidip görülmeli...
Bir not daha: Sergilenen tabloların hepsi alarm sistemine bağlanmış bulunuyor!..
....................
(*) Art Suite - Yalıkavak, Art Balık’ın karşısı.

KUĞU GiBi GELiN...

HOSTES VE BEDRİ BAYKAM


ÖNCE...
Adından hoşlandım; “Bodrum Beyazı Gelinlik...”
Gerçekten Bodrum’un begonvillerin tırmandığı, duvarlarını sardığı bembeyaz evleri simgedir.
“Lady Fiore” Bodrum’da “Bodrum Beyazı Gelinlik” defilesi düzenledi.
Beyazlar içindeki geline “kuğu gibi” denir.
İşte suyun üstünde süzülen bembeyaz kuğu
gibi bir gelin.
Bunu Günay Musayeva mı yoksa firma mı düşündü bilemem
ama güzel bir buluş.