28.06.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Milliyet Ramazan/Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Kâmil Yaşaroğlu-Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
Günde beş defa insanları namaza, huzura, barışa davet eden ezan aynı zamanda bir duadır, ibadettir, zikirdir, müjdedir. Allah Resulü: “Namaz için ezan okunmaya başlayınca şeytan sırtını dönerek kaçar.” buyurmuştur (Müslim, “Salât” 15). Nice sabah ezanları vardır ki namaz kılmayanları bile yataklarından doğrultur, saygı içinde dinletir.
Hz. Peygamber’in Medine’ye gidişine kadar namaz vakitlerini bildirmek için bir yol düşünülmemişti. Medine döneminde Müslümanlar başlangıçta zaman zaman bir araya toplanıp namaz vakitlerini gözetirlerdi. Bir süre namaz vakitlerinde sokaklarda “es-salâh es-salâh” (namaza namaza!) diye çağrıda bulunuldu. Ancak bu yeterli olmuyordu. Namaz vaktinin geldiğini haber vermek üzere bir işarete ihtiyaç duyuldu.
Rüyada öğretilmiş
Bunun için nâkûs (Hıristiyanlarca şimdiki çan yerine kullanılan bir alet), çalınması, boru öttürülmesi, ateş yakılması veya bayrak dikilmesi şeklinde çeşitli tekliflerde bulunuldu. Ancak nâkûs hıristiyanların, boru yahudilerin, ateş Mecûsîlerin âdeti olduğu için Resûlullah tarafından kabul edilmedi. Ancak bu sırada ashabdan Abdullah b. Zeyd b. Sa’lebe’ye rüyada ezan öğretilmiş, Abdullah da ertesi gün Hz. Peygamber’e gelerek durumu haber vermişti. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Bilâl’e ezan cümlelerini okumasını emretti. Bu arada Hz. Ömer Resûlullah’a gelip aynı rüyayı kendisinin de gördüğünü, ancak Abdullah b. Zeyd’in daha erken davrandığını bildirmiştir.
Ezan denince Efendimizin müezzinleri Bilâl-i Habeşî ve İbn Ümmi Mektûm hatıra gelir. İlk ezanı Hz. Bilal okudu ve hayatı boyunca aksatmadan Resul-i Ekrem’in müezzinliğini yaptı. Rasulullah üzüntülü anında ya da zorluklarla karşılaştığında Hz. Bilal’e doğrudan “Ezan oku” demez; “Bizi bir ferahlat Ey Bilal!” derdi. (Ebû Dâvûd, Edeb 78, 86) Bu cümle “Dünya işleri bizi sıktı, içimize bir su serp de omuzlarımızdaki bu yükleri atıp rahatlayalım” anlamına geliyordu.
Bir daha okumadı
Efendimizin vefatından sonra bir daha ezan okumayan ve Medine’den ayrılan Bilal-i Habeşi uzun bir aradan sonra tekrar Medine’ye döner. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin kendisinden sabah ezanını okumasını isterler. Hz. Bilâl onları kıramaz. Yıllar sonra bir kere daha ezan okumak üzere titreyen elini kulağına götürür okumaya başlar. “Allahu Ekber” dediğinde camidekilerin dizlerinin bağı çoktan çözülmüştür. Bilal’in sesini duyan Medine halkı gözyaşları içinde akın akın Mescid-i Nebevi’ye koşar. Sıra “Eşhedü enne Muhammeden Rasullah”a gelince Bilal bu cümleyi ancak bir kez söyleyebilir. İkincisine takati kalmaz ve oradaki peygamber aşıklarının kucağına yığılıverir.
Ezan vasıtasıyla insanlar bir taraftan namaza çağrılırken diğer taraftan İslam’ın üç temel ilkesini oluşturan Allah’ın varlığı ve birliği, Hz. Muhammed’in O’nun elçisi olduğu ve asıl kurtuluşun (felâh) âhiret mutluluğunda bulunduğu gerçeği açıklanmış olur.
Tekrar ederler
Yer küresinin Güneş karşısındaki konumu ve kendi çevresinde dönüşü ile namaz vakitlerinin oluştuğu göz önünde bulundurulduğu takdirde Müslümanların yaşadığı her noktada günde beş defa okunan ezanın kesintisiz devam ettiği, bu ilâhî mesajın günün her anında yeryüzünden yükseldiği anlaşılır.
Ezanı işiten kişi müezzinin sözlerini ondan sonra tekrar eder. Ancak, “Hayye ale’s-salâh” ve “Hayye ale’l-felâh’ta bunların yerine “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” (bütün değişimler, bütün güç ve hareket Allah’ın iradesiyle mümkündür) cümlesini tekrar eder.
Teravih namazı her Müslüman için sünnettir