Gündem Hz. Peygamber de arada espri ve şakalar yapardı

Hz. Peygamber de arada espri ve şakalar yapardı

15.06.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Hz. Muhammed, çektiği sıkıntılara rağmen zaman zaman espriler ve şakalar da yapmıştır. Ancak, Allah Resûlü’nün şakalarının mutlaka gerçek bir yönü bulunurdu

Hz. Peygamber de arada espri ve şakalar yapardı

Bazılarına göre müslüman fazla gülmeyen, daima ölümü hatırlayarak hüzünlü duran kimsedir. Halbuki Peygamber Efendimiz çektiği onca sıkıntıya rağmen zaman zaman çevresindekileri neşelendirmiş, espriler, şakalar yapmıştır. “Ben de şaka yaparım, ancak sadece doğru olanı söylerim” buyuran Allah Resûlü’nün şakalarının mutlaka gerçek bir yönü bulunurdu. Şaka amaçlı da olsa yalanı kullanmamış ve incitici, alaycı, küçültücü şakaları benimsememiştir.

Allah Resûlü’nün çölde yaşayan Zâhir adında, çiçek gibi bir dostu vardı. Zâhir çölde yetiştirebildiği ürünleri Medine pazarında satarak geçimini sağlardı. Medine’ye her gelişinde de Resul-i Ekrem’e hediyeler takdim eder, döneceği zaman da Peygamber efendimiz, ihtiyacı olan şeylerle onun heybesini doldurur ve şöyle buyururdu: “Zâhir bizim çölümüz, biz de onun şehriyiz.” Zâhir çirkin birisi değildi ama boylu, poslu yakışıklı olduğu da söylenemezdi.

‘Kölem var, satıyorum’

Bir gün Medine çarşısında elindekileri satmakla meşgulken Allah Resulü sessizce yaklaşır ve arkasından kucaklayıp, mübarek elleriyle Zâhir’in gözlerini kapatır. Zâhir önce, “Kim O? Kimse bıraksın beni!” diyerek kurtulmaya çalışır. Fakat daha sonra gözlerini kapatan kişinin Peygamber Efendimiz olduğunu anlayınca rahatlar ve vücudunu Efendimiz’e iyice yaslayıverir.
Bu esnada Allah Resûlü çevresindekilere “Bir kölem var, satıyorum, alan yok mu?” diye seslenir. Zâhir, Allah Resulü’nün bu latifesine boynu bükük bir şekilde karşılık verir: “Ya Resulallah! Ben yakışıklı birisi değilim ki. Beni satsanız çok para etmem. Benim gibi değersiz bir köleye, kimse kuruş bile vermez”. Bunun üzerine Efendimiz şöyle buyurur: “Görünüşe aldananlar belki fazla para vermezler ama Allah katında senin değerin büyüktür! “

Bir ayet

Dillerinizin, kendinizin uydurduğu yalanlara dayanarak: ‘Bu helâldir, şu haramdır’ demeyin, Allah adına yalan uydurmuş olursunuz. Allah adına yalan uyduranlar kesinlikle, kurtuluşa, ebedî nimetlerle mutluluğa eremezler (en-Nahl 16/116).

İftar duası

“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin”

Efendimizin Halid b. Velid’e öğrettiği dua

“Allah’ın Kılıcı” lakaplı kahraman sahâbi Hâlid b. Velîd, bir ara uykularını kaçıran korkulu rüyalar görmeye başlamıştı. Resul-i Ekrem (as), gördüğü kâbuslardan kurtulması için Hâlid’e şu duayı okumasını tavsiye etti: “Yatağına girdiğin zaman şöyle dua et: Allah’ın gazabından, azabından, kullarının kötülüklerinden, şeytanların ayartmalarından ve yanıma yaklaşmalarından Allah’ın tam kelimelerine (hükmüne ve iradesine) sığınırım.”
Hâlid b. Velîd bu duayı okumaya başladıktan sonra endişelerinden kurtulmuş ve Rasûlullah’ın (as) yanına gelerek şöyle demişti: “Anam babam sana feda olsun Ey Allah’ın Elçisi! Öğrettiğin duayı hiç aksatmadan okudum ve hiçbir şeyim kalmadı. Hatta şu an gece vakti kafesindeki bir aslanın yanına girsem, yine de korkmam.”

Bir hadis

Hz. Peygamber, kalbinin katılığından şikâyet eden bir kişiye şöyle buyurdu: “Kalbinin yumuşamasını istiyorsan yetimi kendine yaklaştırıp başını okşa, ona kendi yemeğinden yedir!”

Sahabenin dilinden Hz. Peygamber’in dış görünüşü

Arkadaşları Hz. Peygamber’i şöyle tasvir ediyor: Allah’ın Elçisi beyaz tenliydi. Mübarek bedeni eşsiz bir güzelliğe sahipti. Ne uzun ne kısa ne zayıf ne de fazla kiloluydu. Orta boylu ve omuzları genişti. Gür ve tertemiz saçları kulak memelerine kadar dökülürdü. Mehtaplı bir gecede Resûl-i Ekrem Efendimizi kırmızı renkli bir elbise içinde gördüm. Hangisinin daha güzel olduğunu anlamak için bir onun yüzüne bir de aya baktım. Yemin ederim ki, bence onun mübarek yüzü aydan daha güzeldi. Cildi parlak, teri inci gibiydi. Elinden daha yumuşak ne bir ipeğe ne de bir kadifeye dokundum. Kokusundan daha güzel ne bir amber ne de misk kokladım. Sevinip mutlu olduğunda yüzü ay parçası gibi parlardı.

Sahabeden nasihatler

“Huşu olmadan kılınan namazda, dilin afetlerinden ve boş şeylerden sakınmaksızın tutulan oruçta, Kuran’ı tefekkürsüz okumakta, kalbe nakşolmayan ilimde, infak edilmeyen malda, zor günlerde gösterilmeyen kardeşlikte, şükredilmeyen nimette, gönülden edilmeyen ihlassız duada hayır yoktur.”
(Hz. Ali)

ADANA ULU CAMİ

Ramazanoğulları Camii, Adana’da bulunan 16. yy.’dan kalma tarihi bir camidir. Adana Ulu Cami adıyla bilinir. Ramazanoğulları Beyliği’nin başyapıtı olan cami, şehrin en önemli tarihi yapılarından birisidir. 1998 yılında Sabancı Merkez Camii’nin hizmete açılmasına kadar Adana’nın en büyük camisi olma özelliğini korumuştur.
Yapımına Ramazanoğlu Halil Bey tarafından 1509’da başlandı, Halil Bey’in ölümü üzerine oğlu Piri Mehmet Paşa tarafından 1541 yılında tamamlandı. Ramazanoğlu Halil Bey ve Piri Mehmet Paşa ile Mehmet Paşa’nın iki oğlu caminin güneydoğusundaki 1541 tarihli türbede yatmaktadır.
Caminin mimarisi Selçuklu ve Memlûk üsluplarını taşır. Duvarları siyah beyaz mermer taşlarla bezelidir. Batı ve doğuda birer kapısı bulunur. Batı kapısı üzerinde iki yılan kabartması olan bir kubbe ve bir kitabe vardır. Doğu kapısı üzerinde ve minberinin üstünde de birer kitabesi bulunur. 16. yy’dan kalma çinileri meşhurdur.

3 soru 3 cevap

İki bayram arası nikâh kıyılmaz mı?

İslam hukukunda nikahın geçerlilik şartları arasında “iki bayram arasında olmaması” gibi bir kayıt yoktur. Bu söz delili olmayan uydurma bir sözdür. Aynı zamanda Hz. Peygamber’in uygulamasıyla reddedilmiştir. Çünkü Hz. Peygamber’in Hz. Âişe ile evliliği ramazan ayından sonraki şevval ayı içinde gerçekleşmiş, yani iki bayram arasında meydana gelmiştir. Ayrıca iki bayram arası olmayan bir gün de yoktur. Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı arasında iki ay on günlük bir zaman varken Kurban Bayramı ile gelecek yılın Ramazan Bayramı arasında da yaklaşık dokuz ay on gün vardır. Bu bakımdan yıl içinde iki bayram arası olmayan bir zaman dilimine denk gelmek mümkün değildir.

Kul hakkına girmemek için ortaklıkta nelere dikkat etmeli?
İş ortaklığı kurulacağı zaman ortaklık şartlarına dair her şey yazılı ve belgeli olarak düzenlenmelidir. Bu hem Kuran-ı Kerîm’in hem de Allah Resûlü’nün emridir. Ortaklık şartları yazılmayınca unutma zaafı ile karşı karşıya olan insanlar veya kötü niyetli ortaklar diğer ortağın karşısına olmadık taleplerle çıkabilmektedir. Bu durumda da güçlü olan veya eline fırsatı geçiren karşısındakine haksızlık yapmaya çalışabilmektedir. Hem haksızlık yapmamak hem de haksızlığa uğramamak için bütün işlemleri mutlaka usulüne uygun ve hukuki yollarla yapmak en isabetli tercihtir.

Allah’ı anarken tesbih kullanmak zorunlu mu?
Gerek namazların sonunda gerek başka durumlarda yapılan zikirlerin tesbih taneleri vb. şeylerle sayılması yerine parmakla sayılması tavsiye edilmiştir. Hz. Peygamber, hurma çekirdeği veya çakıl taşıyla zikirlerini sayan kadınlara bunu yapmaktansa, “Yaratıkları sayısınca, Allah’ın arşı ağırlığınca Allah’ı yüceltir, tenzih ederim” demelerini öğütlemiş, bir defasında, “Ey kadınlar topluluğu! Tesbihlerinizin hesabını parmaklarınızla tutun, çünkü âhirette onlar da sorguya çekilecek ve konuşturulacaktır” buyurmuştur. Ancak bu uygulama daha sonraları adet haline geldiğinden, riyaya vesile kılınmaması şartıyla tesbih kullanılmasında sakınca görülmemiştir.

Sorularınız için: kyasaroglu@gmail.com