Siyaset İbrahim Kalın: Kıyamet DEAŞ için koptu

İbrahim Kalın: Kıyamet DEAŞ için koptu

19.10.2016 - 11:40 | Son Güncellenme:

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Dabık'da 'kıyamet kopacak' dediler. Kıyamet filan kopmadı; tam tersine kıyamet DEAŞ için koptu" dedi.

İbrahim Kalın: Kıyamet DEAŞ için koptu

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), Sağlık Bilimleri Üniversitesi Konferans Salonunda 15 Temmuz darbe girişimi gecesi şehit olan Prof. Dr. İlhan Varank anısına "Akademik Büyüteç ile 15 Temmuz" başlıklı bir sempozyum düzenledi.Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın,sempozyumun açılışında konuştu.

Haberin Devamı

Kalın, 15 Temmuz'da modern mitolojilerin, efsanelerin bir çoğunun yıkıldığını, bunlardan birinin de "kadın, darbe ve demokrasi ilişkisi" olduğunu dile getirerek, "O gece eğer bizim asil Anadolu kadınlarımız sokağa çıkmasalardı, bir şehit annesi, şehit eşi, şehit kardeşi olmayı göze almasalardı, belki Türkiye'nin tarihi bugün çok farklı şekilde akıyor olacaktı. O gece sokağa çıkan, eşlerini dualarla gönderen, çocuklarını şehadet şerbetini içmeleri için cesaretlendiren kadınlarımız olmasaydı bugün Türkiye belki çok farklı bir yerde olacaktı." diye konuştu. Batıdaki tepkilere bakıldığında, Avrupa merkezci, oryantalist söylemler içerisinde 15 Temmuz darbe girişimi sürecinde Türk kadınının oynadığı rolün gözardı edildiğine dikkati çeken Kalın, şu değerlendirmelerde bulundu: "Neden? Çünkü kafalarındaki kadın profiline uymayan bir kadın tipi çıktı o gün sokaklara. Darbeye 'Dur' diyen o kadın, onların arzu ettiği, tanımladığı 'modern kadın' tanımına uymadığı için ihmal edildi, gözardı edildi. Bir an için daha 5-6 ay öncesine kadar Batı basınında PYD'nin, PKK'nın saflarında savaşan terörist kadınların nasıl romantize edildiğini, idealize edildiğini düşünün, fotoğraflarla, mülakatlarla, özel hayatları hakkında verilen bilgilerle... Bir de bunun karşısında 15 Temmuz gecesinde darbeye direnen, demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü için canını feda etmekten çekinmeyen kadınlarımızın hikayelerine ne kadar yer verildiğine ya da yer verilmediğine bakın. Buradaki kontrast o kadar açıktır ki bu ön yargıların ne kadar derinlere gittiğini o kadar açık bir şekilde ortaya koymaktadır ki biz elbette bunları hiçbir zaman unutmayacağız."

Haberin Devamı

'KIYAMET KOPMADI'

Kalın, Türkiye'nin 15 Temmuz öncesine göre daha güçlü bir noktada bulunduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Darbe girişimini yapanların hesaplarının tam tersine bugün Türkiye, yepyeni bir toplumsal mutabakatla, bir Yenikapı ruhuyla, milletiyle birlikte çok daha güçlü bir konumda bulunmaktadır. Bu 15 Temmuz darbe girişimi ya da buna benzer bir darbe girişimi bir başka ülkede olsaydı, o ülkede devlet çöker, siyaset biter, ekonomi dağılır, toplum birbirine girerdi. Ama tam tersine darbe girişiminden sadece 5,5 hafta sonra Türkiye Cumhuriyeti, kendi imkan ve kabiliyetleriyle Fırat Kalkanı Harekatını başlattı. Yani bir terör örgütünü defederken, FETÖ'nün darbe girişimini dağıtırken aynı zamanda bir başka terör örgütüne, DEAŞ'a karşı Suriye'de Suriye halkı için ve kendi güvenliğimiz için bir askeri harekat başlattı. Hamdolsun şu anda 55-56. gününe girdi ve son derece başarılı bir şekilde bu harekat devam ediyor, ta ki sınırlarımız bütünüyle güvence altına alınana ve Suriye halkı kendi köylerine, kasabalarına, şehirlerine dönene kadar da inşallah bu harekat devam edecek. Pazar günü DEAŞ terör örgütü açısından teolojik anlamları da olan, kendilerine göre kıyamet savaşının kopacağını iddia ettikleri Dabık şehri de onların elinden elinden alındı, kıyamet falan kopmadı. Tam tersine kıyamet DEAŞ için koptu, iyi de oldu. Bundan sonra da inşallah bu terör örgütüne karşı mücadelemiz devam edecek. Ama aynı zamanda PKK terör örgütüyle de mücadelemiz devam ediyor. Tüm bunları alt alta koyduğumuzda Türkiye, bugün aynı anda 3 terör örgütüne karşı, PKK'ya, DEAŞ'a, FETÖ'ya karşı mücadele eden tek NATO üyesi ülkedir. Bu gerçeği bile bazıları kabul etmekten, itiraf etmekten zaman zaman çekiniyorlar. Biz bunlara hiç aldırmadan, milletimizin iradesiyle, liderliğimizin dirayetiyle bunlarla mücadele etmeye devam edeceğiz."

Haberin Devamı

HESAPLARI TERS YÜZ OLMAYA DEVAM EDECEK"

Haberin Devamı

İbrahim Kalın, 15 Temmuz gecesi halkın, dünya halklarına örnek teşkil ettiğini, bir darbenin çıplak ellerle nasıl püskürtülebileceğini, tarihi planların nasıl altüst edileceğini bütün dünyaya gösterdiğini anlattı. FETÖ'cü darbenin, darbeler tarihine nevi şahsına münhasır bir örnek olarak girdiğine değinen Kalın, "Tipik FETÖ'cü bir tavır olarak, o hainler, o alçaklar, birilerinin sırtından, birilerinin üzerinden bir şeyler yapmaya kalktılar, Türk ordusunu, Türk yargısını kullanmaya kalktılar. Ama hamdolsun bu hesapları da ters yüz oldu, olmaya da devam edecek" dedi.

Haberin Devamı

ŞEHARET KÜLTÜRÜ YENİDEN HATIRLANDI

İbrahim Kalın, 15 Temmuz vesilesiyle şehadet kültürünün yeniden hatırlandığını dile getirerek, "Şehadetin derin manasını da bizim kavramamız ve bunu özgürlükle ilişkilendirmemiz gerekiyor. Çünkü aslında şehadet, özgürlük yolunda atılmış en önemli adımdır. Aslında gerçek manada özgür olanlar şehitlerdir çünkü ancak özgür olan insanlar, şehadete adım atabilirler. Bu dünyanın, nefsin, malın, mevkinin, makamın bütün sınırlarından, kayıtlarından, kurtulmuş gerçek manada özgür olan insanlar gene ancak ve ancak şehitlerdir." diye konuştu.

Modern birey, akıl ve rasyonalite anlayışı çerçevesinde teslimiyet denildiğinde genellikle akla "pasif, aklı bir kenara koymuş bir yaklaşım tarzı" geldiğine değinen Kalın, "Halbuki bizim geleneğimizde teslimiyet, hiçbir zaman aklı tatile çıkartmak demek değildi. Tam tersine teslimiyet, akıl ve irademizi doğru bir şekilde kullanarak, hakkın yolundan devam etmektir. Teslimiyet, hiçbir zaman körü körüne bir bağlılık değil, tam tersine aklımızı ve irademizi kullanarak vardığımız bir neticedir" dedi.

HAKİKATİN YOLU TESLİMİYETTEN GEÇİYOR

Kalın, özgürlüğün yolunun hakikatten, hakikatin yolunun da ona teslimiyetten geçtiğini ifade ederek, şehidi "bu özgürlüğü kendi şahsında gerçekleştiren, aklı ve iradesiyle tercih yaparak bu makama ulaşan ve buna tanıklık eden kişi" olarak tanımladı. Şehadet mertebesinin, özgür ve anlamlı, hayatın nirengi noktası olduğunu vurgulayan Kalın, şöyle devam etti: "Şehadet mertebesine ulaşmış kişinin hem özgür hem de anlamlı bir hayatı şehadet mertebesiyle kemale erdirmiş, sonuca ulaştırmış kişi demektir. Bu manada ancak ve ancak özgür olan bireyler şehit olabilirler. Çünkü o iradeyi ortaya koymak aynen 15 Temmuz gecesi olduğu gibi, 'Arkadaşlar biz korkarsak herkes korkar, ben sokağa çıkıyorum' diyen kişi aslında, Necip Fazıl'ın güzel ifadesiyle sağına, soluna bakmadan tek başına 'Ben ümmetim' diyerek sokağa çıkan o puthaneyi, putları yıkan Hz. İbrahim gibidir. Onların yolundan giden kişidir. Şehit bu manada, bu özgürlüğü kendi nefsinde yaşamış, idrak etmiş, kendini gerçekleştirmiş ve bunun için de anlamlı bir hayata ulaşmış kişidir. Bu manada ancak şehitler gerçek manada özgür olan kişilerdir. Zira muhteva ve istikametten yoksun bir özgürlük anlayışını bizim anlam krizine düşmeden çözmemiz mümkün değildir."

İbrahim Kalın, 15 Temmuz gecesiyle şehadet kavramının, bireyin varlığının anlamları açısından tekrar ele alınmasının, bu süreci bundan sonra yürütmek açısından en büyük önemi arz eden konulardan birisi olduğunu anlattı. 15 Temmuz'u asla unutmayacaklarını, unutturmayacaklarını dile getiren Kalın, "Onları unutmak gaflettir, onlara vefasızlıktır. Birileri bize 'Tamam darbe oldu, önümüze bakalım, geleceğe bakalım.' diyebilirler, bunun bir tuzak olduğunu hepimizin bilmesi lazım. Tam tersine 15 Temmuz sonrasında atacağımız her adımı, 15 Temmuz gecesinde yaşananları sürekli hatırlayarak atmak zorundayız. O yüzden bugün Türkiye hem kendi toprakları içerisinde hem de dünyanın dört bir tarafında FETÖ terör örgütüne, ihanet şebekesine karşı kapsamlı ve kararlı bir mücadele veriyor." ifadelerini kullandı.

"BATI'NIN BAŞINA BÖYLE BİR DARBE GİRİŞİMİ GELSEYDİ TEPKİLERİ NASIL OLURDU?"

"Birileri Batı'dan bizi eleştiriyor. Doğrudur ama acaba kendilerinin başlarına böyle bir darbe girişimi gelseydi, böyle bir örgüt 30-40 yıl bir hazırlıktan sonra bu ülkedeki meşru demokratik düzeni değiştirmek için yüzlerce insanı öldürseydi, kendi ordularıyla, silahlarıyla, tanklarıyla, tüfekleriyle halkın karşısına çıksaydı acaba Batılıların tepkisi nasıl olurdu?" diye soran Kalın, şunları kaydetti:

İbrahim Kalın: Kıyamet DEAŞ için koptu
"Batı'da yaşanan darbe girişimlerinde gördük, modern dönemde Yunanistan, İspanya, Portekiz'de, diğer yerlerde yaşanan darbe girişimlerini gördük. Onların nasıl tepkiler verdiğini de gördük. Bugün bizi bazen eleştiriyorlar, 'Şu kadar kişiyi işten attınız, şu kadar kişi görevden uzaklaştırıyorsunuz. Bunları nereden biliyordunuz?' Bakın, FETÖ terör örgütünün başındaki kişi bir noktada, bundan 7-8 yıl önce Türkiye'de 3 milyondan fazla takipçisi olduğunu ifade ediyor. 30 küsur yıllık bir hazırlık neticesinde devletin her kademesine sızmış bu örgüt mensuplarını temizlemek bizim 15 Temmuz şehitlerimize bir vefa borcumuzdur. O gece hayatının en büyük riskini alarak sokağa çıkan milletimize, şehitlerimize ve gazilerimize bir vefa borcumuzdur. Aynı zamanda bu ülkenin geleceğini tekrar karartmamaları için, bu ülkenin demokrasisi, özgürlüğü, hukukun üstünlüğü için bu bizim en büyük vazifemizdir. Elbette bu mücadele kararlı bir şekilde bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devam edecektir."

İbrahim Kalın, doğu ve batı Almanya birleştiği zaman, Doğu Almanya'da o zaman kurulmuş olan Almanya ve Rusya'nın ortak istihbarat örgütüne mensup olma şüphesine binaen 500 binden fazla kişinin görevden alınıp, uzaklaştırıldığını ve bu kişilerin hiçbir zaman görevlerine geri getirilmediğini aktardı.Avrupalıların bunu anımsamak istemediğini, bunları hatırlattıkları zaman da "Bu çok farklı bir örnek" dediklerini aktaran Kalın, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Türkiye'de yaşanan da çok farklı bir örnek. Böyle bir terör örgütü, FETÖ gibi bir terör örgütü, belki de dünyanın hiçbir yerinde çıkmamıştır. O yüzden belki Batılılar anlamakta zorlanıyorlar. Çünkü bu Anadolu toprakları böyle bir ihaneti tarihi boyunca hiç görmedi. Şüphesiz bizim tarihimizde birçok örgütler çıktı ama hiçbirisi uluslararası bir ihanet şebekesinin taşeronu olarak bu ülkede bu kadar zarar vermedi. Bu kadar gayri milli, bu kadar kendi değerlerinden uzak başka bir örgüt bugüne kadar bu topraklar üzerinde filizlenmedi. O yüzden bu örgütün, zihniyet ve ruh köklerini araştırırken bence Anadolu topraklarından çok başka yerlere bakmak lazım. Geçmişte başka terör örgütleri, ihanet şebekeleri çıkmıştır ama böylesi bir başka yerde çıkmadı. Tabii ki biz bunu unutmayacağız, unutturmayacağız. 15 Temmuz şehitlerimizin kanı yerde kalmasın diye biz bunları unutmayacağız, her zaman hatırlatacağız."

"TÜRKİYE YEPYENİ BİR SAYFAYLA KARŞI KARŞIYA"

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, hem o gece hem de o gece sonrası ve öncesinde vatan için şehit olan, hayatını gözünü kırpmadan feda eden tüm şehitlerin Peygamberlerin ve Sıddıkların yanında kıyamet günü haşrolacağını dile getirerek, şöyle devam etti: "15 Temmuz sürecinde bugün geldiğimiz noktada Türkiye, çok farklı bir toplumsal mutabakatla yepyeni bir sayfa ile karşı karşıya. Bugün bunun heba edilmemesi, 'Yenikapı ruhu' diye ifade ettiğimiz yeni toplumsal mutabakatın canlı şekilde ileriye doğru taşınması ayrıca önem arz ediyor. Çünkü 15 Temmuz gecesi yaşanan ihanetin ardından şu gerçek çok net şekilde ortaya çıktı. Bu millet, demokrasisine, hukukuna, özgürlüğüne düşkün bir millettir. Bu millet, iradesini bir ihanet şebekesine asla ve asla teslim etmeyecektir. Bu manada politikaları beğensin, beğenmesin Türkiye ve dünyada demokrasiyi, hukuku, hukukun üstünlüğünü ve özgürlüğü gerçekten seven bütün insanların önce bu millete, daha sonra bu millete o gece liderlik eden Tayyip Erdoğan'a teşekkür borcu vardır. Eğer Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz özellikle 14 yıl içerisinde bu millete 'Başını dik tut, boynunu eğme' duygusunu aşılamasaydı, zaman zaman liberal arkadaşların eleştirdiği, 15 Temmuz gecesi bir çağrıyla milyonlarca insan sokaklara dökülmezdi. Demek ki orada da Allah'ın bir planı varmış. Yıllarca devam eden bu mücadelede insanımıza aşılanan o şuur, kendine güven ve saygı duygusu 15 Temmuz gecesi bu darbeyi bertaraf eden en büyük güç olarak karşımıza çıktı. Demek ki bu duyguyu hepimiz canlı tutup, yaşatmak zorundayız."

Kalın, aynı şekilde devleti de yeniden yapılandırırken de bu duyguyla hareket edilmesi gerektiğini aktararak, 15 Temmuz'dan sonra liyakat, şeffaflık ve denetlenebilirliğin, devletin işleyişinde tekrar temel ilke olmak üzere yeniden inşa edildiğini kaydetti. İbrahim Kalın, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "FETÖ terör örgütü özellikle son 10-15 yıldır bu üç ilkeyi istismar ederek, devleti ele geçirdi. Liyakat prensibini bir kenara koydular, soruları çalarak kendi adamlarını belli yerlere getirdiler. Şeffaflık prensibini yerle bir ettiler, devletin içinde paralel yapılar kurdular. Karanlık ilişkiler içerisinde kimilerini yücelttiler, kimilerini gömdüler. Geçmişte yaşanan onca haksızlığın arkasında bu yatıyordu. Böyle bir yapı içerisinde hesap verebilirlik diye bir kavram da kalmadı. Objektif kriterlere göre bir hesap verme imkanı tamamen ortadan kalktı. Ancak şimdi 15 Temmuz'dan sonra artık devletin liyakat, şeffaflık ve hesap verebilirlik çerçevesi içerisinde tüm işlerini yeniden değerlendirdiği bir dönemden geçiyoruz. Bu aslında 15 Temmuz şehitlerimizin hatırasına yapılmış en büyük vefanın ifadelerinden biridir. Çünkü o insanlar bu ülke yarın daha özgür, birlik beraberlik içinde olsun, güçlü olsun diye o gece gözlerini kırpmadan hayatlarını feda etti. Hamdolsun bugün Türkiye 15 Temmuz öncesine göre daha güçlü bir noktadadır. Yenikapı ruhuyla önümüzdeki siyasi, ekonomik, toplumsal tüm sorunları aşma iradesine sahiptir. Çevremizde, Suriye'de, Irak'ta ve diğer alanlarda yaşanan sorunları da aşacak idrake, dirayete ve gücü hamdolsun bugün sahiptir ama bunu yaşatmanın yolu da 15 Temmuz şehitlerimizi her gün hatırlamaktan geçiyor."