Gündem İklim değişikliği korkutuyor

İklim değişikliği korkutuyor

22.07.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Milliyet işbirliğiyle Almanya Çevre Vakfı (DBU) ile IZOP Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen proje kapsamında, İzmir Çakabey Koleji öğrencileri, iklim değişikliğinin hayatımıza etkilerini araştırdı

İklim değişikliği korkutuyor

‘Çevrecilikle Kurulan Köprüler: Türkiye ve Almanya’ projesi kapsamında öğrencilerin iklim değişikliğine karşı ciddi uyarılar içeren gözlemleri şöyle:
Dünya giderek eriyor
2 Nisan 2014... Güneşli olmasına rağmen soğuk bir bahar günü... Ormanın içinden çıkan bir bina duruyor karşımızda: Potsdam Araştırma Enstitüsü... Etrafa meraklı gözlerle bakıyoruz. Potsdam İklim Değişikliği Enstitüsü (PIK) iklim değişikliğini inceleyen bir kurum. 1992’de kurulan merkez esas olarak, iklim etkilerinin çözüm stratejileri üzerine çalışıyor. 300’e yakın çalışanı olan merkezin ana araştırma alanlarınıysa toprak analizi, iklim ve etkileri, çözüm stratejileri, konsept metotlar oluşturuyor.
Avrupa Komisyonu, G8 ülkeleri, Alman Parlamentosu ve eyalet düzeyinde danışmanlık yapan kurumun misyonu, iklim dönüşümünün, ekonomik, sosyal ve toplumsal etkilerini araştırmak. Bir PIK çalışanı da devamlı şekilde devlete danışmanlık yapıyor. PIK bilim insanları, Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından 1988 yılında insan faaliyetlerinin neden olduğu iklim değişikliğinin risklerini değerlendirmek üzere kurulan ve bir yayını da bulunan ‘Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’nde de aktif olarak görev alıyor. İleriye dönük projeler için devletler ve araştırmacılarla da işbirliği içerisinde çalışıyorlar.

Yıllar sonra deniz oldu
Bina o kadar büyük ki girişi bulmakta zorluk çekiyoruz. İçeri girdiğimizde bizi bilgilendirecek çalışanlar tarfından karşılanıyoruz. Bizi Alaska’nın fotoğraflarının yansıtıldığı tahtanın bulunduğu bir odaya götürüyorlar. Fotoğraflar 1941 ve 2004’e ait. Hiçbirimiz bu iki fotoğrafın aynı yere ait olduğuna inanamıyoruz. Yıllar önce buzullarla kaplı, hiçbir canlı belirtisi göstermeyen yer, yıllar sonra, ortasında deniz olan güllük gülistanlık bir yere dönüşmüş. Deniz seviyesinin 1 santimetre yükselmesi bile bu kadar çok şey değiştirirken, onlarca santimetre yükselmesi nasıl bir kriz oluşturabilir düşünebiliyor musunuz?

Süreç insanlığın elinde
“Isınmayla birlikte denizlerin genleşmesi ve buzulların erimesiyle 1880’den 2000 yılına kadar deniz seviyesi 21 cm yükseldi. Bu yükselme Türkiye gibi üç kenarı denizlerle kaplı bir ülke için felakete yol açabilir. Tüm plajlar su altında kalır, birçok zararla karşılaşırız...” diyor sakallı, uzun boylu, yapılı bir adam. Adı Johannes Feldmann’mış, bu enstitüde bu gibi sorunlara çözüm bulmak için çalıştığını anlatıyor. İçimizden biri, “Bu ısınma doğal bir süreç mi” diye sorduğunda Feldmann’ın cevabı net: “Doğal bir olay bu kadar hızla gerçekleşmez. Biz bu sürecin bir parçasıyız ve bu süreci kontrol etmek bizim, tüm insanlığın elinde.”
Bu cevabın ardından bu sürece adaptasyon gösterip gösteremeyeceğimizi tartışıyoruz. Vardığımız sonuç ise maalesef çok da umut vaad etmiyor; “Dünya yaşanamaz bir hale gelecek, tarım alanları verimsizleşecek, tatlı su kaynakları tükenecek ve deniz seviyesi yükselecek. Biz bu olaylara adaptasyon göstersek bile yaşamak için çok da uygun ortam olmayacak.”

Her yıl 1 derece
Ardından Eğitim ve Araştırma Merkezi binası olan ‘Wetterküche’ye (hava mutfağına) gidiyoruz. Tercüman eşliğinde orada yapılan çalışmaları dinliyor ve bu binanın 120 yıldır eksiksiz hava raporu veren tek yer olduğunu öğreniyoruz. Merkezin müdürü Reinhard Sünig’in de 1901’de ölçüm yapmak için balonla 10 bin 500 metre yükselerek bir rekora adını yazdırdığı bilgisini ediniyoruz. Girdiğimiz üçüncü odada hava durumunu ölçmek için kullanılan çeşitli araçlar görüyoruz. Hepsi günümüzde kullanılan ama bilinmeyen aletler.
Araştırmalar 1850 yılından beri dünyadaki ortalama sıcaklıkların 1 derece arttığını gösteriyor. Bunun nedeni havaya karbondioksit, metan ve nitroksit gazlarının salınımının artması. Ortalama artış 1 derece olsa da her bölge farklı özellik gösterip farklı bir artış yaşıyor. Örneğin Kuzey Kutup bölgesi diğer bölgelere göre daha çok ısınıyor. Kuzey Kutbu’ndaki buz kütlelerini araştırarak geçmiş süreçte havanın geçirdiği değişimleri anlayabiliyoruz. Verilere göre eğer bu şekilde dünyanın ısı dengesi bozulmaya devam ederse 2100 yılına geldiğimizde sıcaklıklar 4 derece daha artmış olacak.

Haberin Devamı

Baharı müjdeleyen ‘Paskalya’ nedir

Potsdam İklim Değişikliği Enstitüsü’ne araştırmaya gittiğimizde Almanya’da Paskalya dönemine denk geldik ve ne olduğunu araştırdık. Hristiyanlıktaki en önemli ve eski bayram olan Paskalya’da İsa’nın çarmıha gerildikten sonraki dirilişi kutlanıyor. Her kilisenin farklı yorumları olsa da genel olarak Mart sonu ve Nisan sonu arasında kutlanıyor. Her sene sabit bir tarihte gerçekleşmeyen ve dünya kiliselerinin çoğunda Pazar günü kutlanan Paskalya Günü; Kıyam Yortusu, Diriliş Pazarı ya da Diriliş Günü olarak da adlandırılıyor. Kiliselerde yapılan ayinlerin haricinde her ülkede farklı ve eğlenceli etkinlikler yapılıyor, insanlar birbirlerine tavşan şeklinde çikolatalar hediye ediyor. Rum ve Rus Ortodoks Kiliseleri’nde gece ayinlerinden önce kilise dışında bir ayin alayı düzenleniyor. Alay kiliseden çıkarken hiç ışık yakılmıyor; dönüşte ise Hz İsa’nın dirilişini simgelemek için yüzlerce mum yakılıyor. Alman arkadaşımız Cara, tanıdığı herkesin bu bayramı kutladığını, çikolata, tavşan gibi simgelerin ise sadece çocukların eğlenmesi ve kutlamaların renklenmesi için bir araç olarak kullanıldığını söylüyor.

Haberin Devamı

Sera gazı salınımı Alaska’da çok etkili

Küçük bir değer gibi görünen 1 derecenin, dünya üzerinde oldukça büyük etkileri var. 1941-2004 yılları arasında Alaska’da büyük bir hızla çokça buz eridiği gözlemlendi. Hızla erimenin sonucu olarak birçok yer, sular altında kalabilir. Sadece Alaska’da değil, tüm dünyada bu sıcaklık artışının etkileri görülüyor ve sıcak hava dalgaları, su baskınları ve kasırgalar gibi olağanüstü durumlar oluşuyor.
1880’den beri deniz seviyesinde 21 cm yükselme gözlendi. Bunun iki sebebi bulunuyor. Birinci nedeni artan sıcaklıkla denizlerin genleşmesi, ikincisi ise buzulların erimesi... Bu yükselme 1920-2000 yılları arasında yılda 0.8 mm, 2010-2010 yılları arasında 1.6 mm iken şu ana 2.8 mm’yi buldu. Şu anda donuk halde bulunan kutuplar erirse su seviyesi 58 cm daha yükselecek. PIK’in verdiği verilere göre şimdi sera gazları salınımını durdurursak sıcaklık ve erime değerleri tekrar normale dönebilir fakat 100-200 yıl sonra istesek bile bu imkânsız olacak.

‘Felaketler doğabilir’
PIK çalışanlardan Matthias Mengel ise yaptıkları çalışmaları bize aktarıyor. Sıradan bir günü bilgisayar başında geçiren Mengel’in işi aslında bu kadar da ‘sıradan’ değil. Grönland’da buzul araştırmalarına katılan Mengel, yaşadığı bu sıradışı deneyimi de bizlere anlatıyor. Öncelikle bize küresel ısınmadan, buz kütlelerinin erimesinden dolayı doğabilecek felaketlere kadar çevrecilikle ilgili çok önemli bilgiler aktaran Mengel ardından içerisinde acil durumlar için ameliyat odasından, helikopter pistine kadar her şeyin bulunduğu ‘Polarstern’ adlı çok büyük bir gemi ve 50 bilim insanıyla Antarktika’da yaptıkları araştırmadan bahsediyor.

Haberin Devamı

Hazırlayanlar: Altay Erlik, Dilara Tuzcuoğlu, Zeki Batuhan Nart, Ezgi Köse, Gülnur Atlı, Şebnem Manolya Demir, Damla Pampallı, Nisan Yurtseven, Su Dramalı