Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünya, seçim meydanlarında dile getirdiği radikal vaatleri daha da genişleterek müthiş bir hızla ve herkesin gözüne sokarak hayata geçirmeye başlayan ABD Başkanı Donald Trump’ı adeta ‘pause’ düğmesine basılmışçasına şaşkınca izliyor. Meksika duvarının inşası kararı, bu duvarı finanse etmek için ithal ürünlere ek vergiler koyma tartışması, suç ve suçlu tanımını çok genişleten yeni yaklaşım, cuma günü imzalanan kararnameyle Suriye, Irak, Libya, İran, Sudan, Somali ve Yemen’e bir ay süreyle Amerikan vizesini dondurma kararı ve mülteci üst kabul sayısının 110 binden 50 bine indirilmesi, suça karışan göçmenlerin afişe edilmesi meselesi…
Bu kadarını kimse tahmin edememişti. Trump’ın başkanlığından memnun olmayanların şiddet üretmeleri ya da sandığa saygı göstermemelerini son derece yanlış buluyorum. Öte yandan, yeni ve içinden çıkılması zor bir problem yumağıyla karşı karşıyayız. ABD’yi dünyanın en güçlü devleti ve çekim merkezi yapan çoğulculuk, ifade özgürlüğü, serbest ticaret, hareket özgürlüğü gibi kavramların yeniden sorgulandığı bir dönem...
11 Eylül Amerika’sının en dürüst hali
Ancak bu, hakikaten geçmiş dönemin tam tersi mi? Yani ABD, Trump başa geçene kadar çoğulculuğu, inanç ve ifade özgürlüğünü teminat altına alan bir ülke olmayı sürdürüyor muydu? Bence hayır! 11 Eylül’den beri ABD bu gün Trump’ın bünyesinde abartılarak gözümüze sokulmaya çalışılan ülkeydi zaten. İslamofobik, Müslümanları ‘sakıncalı öteki’ olarak gören, daha yumuşak yöntemlerle vatandaşları arasında ayrımcılık yapan ve dünyanın belli coğrafyalarını ‘olağan şüpheli’ olarak etiketleyen...
Obama, Bush’un karşıtı olarak gelip 11 Eylül ruhunu aynen korudu. Ancak bunu çok daha sofistike bir görüntüle yaptı. Esasen böyle yaparak aynı yaklaşımın ömrünü uzatmayı sağladı. Şimdi ise Trump gözümüze sokuyor. Bence bu radikal tavırlar 16 yıldır hüküm süren İslamofobinin panzehiri olacak. Hatta olmaya başladı bile. Şimdiden hem de Beyaz Amerikalıların çoğunlukta olduğu gruplar ‘Müslümanlar’la birlikteyiz’, ‘Müslümanları fişlemeyi bırak’ ‘Bir yerdeki adaletsizlik her yere tehdit’ gibi pankartlarla başta başkent Washington olmak üzere birçok yerde gösteri yapıyorlar. Trump Müslümanları kimsenin gözünü kapayamayacağı açıklıkta mağdur ettikçe
11 Eylül ruhu ilk kez bu kadar açık ve hızlı bir şekilde sorgulanmaya başladı. Yıllardır İslam dünyasının anlatmayı beceremediği şey oluyor. Trump’ın tokadı Amerika’yı uyandırıyor...

Arda Turan’ın yaranmaya ihtiyacı mı var?

Rıdvan Dilmen ve Arda Turan’ın referandumla ilgili çektikleri videodan sonra gelen tepkiler bize kesin olarak bu ülkede ‘mahalle baskısı’ lafını ağızlarından düşürmeyenlerin ne kadar büyük bir mahalle baskısı ürettiklerini bir kez daha gösterdi. İlla herkes onlar gibi düşünecek, onlar gibi hareket edecek, onların siyasi çizgisinden çıkmayacak, onların ezberlerini takip edecek. Artık yeter kardeşim! Yıllardır estirilen bu baskıcı hava yeter! Bu referandumda ‘hayır’ demek ne kadar büyük bir haksa ‘evet’ demek de o kadar büyük bir haktır. Herkes düşüncesini özgürce açıklama hakkına sahiptir!
Arda Turan bırakın Türkiye’yi, dünyada kendini ispat etmiş bir isim. Barcelona’da yer gök Arda. Bundan birkaç ay önce Rasim’le gittiğimizde onun resimleriyle kaplı otobüsler görüp, gazetelerde boy boy fotoğraflarına rastlamış, hem bu kadarını beklemediğimiz için şaşırmış hem de gururlanmıştık. Kısacası, Arda Turan’ın birilerine yaranmak için ‘evet’ demeye hiç ihtiyacı yok. Kaldı ki mesele yaranmak olsa anti Erdoğan hava nedeniyle ‘hayır’ demesi ona Avrupa’da çok daha fazla prestij getirir. Dolayısıyla, Arda’nın yaptığı son derece cesur bir çıkış. Siz ortalığı bulandırmak dışında bir şey bilmeyen küfürbazlara kulak asmayın...