Ege İzmir dünyada kuklakenti öne çıkmalı

İzmir dünyada kuklakenti öne çıkmalı

13.03.2018 - 00:32 | Son Güncellenme:

İzmir Kukla Günleri Koordinatörü Selçuk Dinçer, dünyada farklı bir boyuta ulaşan modern kukla sanatında Türkiye’nin yerinin olmadığını söyledi, “Bunun eğitimini veren bir okul kurmalıyız. İş dünyasının desteği de şart. İzmir’de bu potansiyel var” dedi.

İzmir dünyada kuklakenti öne çıkmalı

12. İzmir Uluslararası Kukla Günleri, 26 ülkeden sanatçı ve grupların katılımıyla sürüyor. Dünyada, alanında her yıl düzenlenen en büyük festival olma özelliğini taşıyan ‘Kukla Günleri’, her geçen yıl üzerine yenilikler katarak gelişiyor. “İzmir’i kuklanın başkenti yapacağız” ilkesiyle yola çıktıklarını kaydeden Festival Koordinatörü Selçuk Dinçer, öncelikle bir kukla okulu açılması gerektiğini söyledi. Türkiye’de bu sanatın gelişmesi için, ikinci adım olarak kukla tiyatrosu kurulması gerektiğini kaydeden Dinçer, bu süreçte iş çevrelerinin desteğinin de çok önemli olduğunu vurguladı.

Haberin Devamı

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü’nden mezun olan Selçuk Dinçer, o yıllarda İzmir’in kültür ve sanat bakımından bir ‘çöl’ olduğunu belirtti. İstanbul’da kendi alanıyla ilgili olarak birçok iş yapan Dinçer, kuklalarla İspanya’nın başkenti Madrid’e 70 kilometre uzaklıktaki Segovia kasabasında tanışmış. “Bir baktım, her yer kukla. Çok ilgimi çekti. O günden sonra da kuklalar dünyam oldu” diyen, İzmir Kuklu Günleri Koordinatörü Selçuk Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sokaklarda izlediğim oyunlar etkileyiciydi. ‘Biz, İzmir’de niye böyle bir festival düzenlemeyelim?’ diye düşünmeye başladım. Kukla dünyasını araştırırken zaman içinde inanılmaz bir sosyal ağ oluşturdum. İlkini 2007’de düzenlediğimiz festivale 4 yabancı, 1 yerli grup gelmişti. Festivalden daha ziyade şenlik gibiydi. Beklemediğimiz kadar sevildi. İkinci yıl bunu üç katına çıkardık, her yıl üstüne bir şeyler koyduk ve bugünkü halini aldı.” Kukla Günleri’nin 18 Mart’ta sona ereceğini anımsatan Dinçer, bu yılki hedeflerinin izleyici sayısında 100 binin üzerine çıkmak olduğunu dile getirdi.

Haberin Devamı

‘Neden başaramayalım?’

Zamanla gelişen modern kukla dünyasında henüz Türkiye’nin yerinin olmadığının altını çizen Selçuk Dinçer, bunun en büyük nedenini eğitimsizliğe bağlıyor. Türkiye’de bir kukla okulunun kurulmasının şart olduğunu ifade eden Dinçer, kukla bilincinin oluşturulması için, işe üniversitede bir bölüm ya da enstitünün kurulmasıyla başlanması gerektiğini düşünüyor. 81 milyonluk Türkiye’de bir okulun bulunmamasını önemli bir eksiklik olarak nitelendiren Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geleneksel kukla formları, dünyanın birçok ülkesinde iyi korunup gözetiliyor. Kukla, birçok örneğiyle plastik sanatların tekniklerini ve üsluplarını alıyor. Müziği zaten çok kullanıyor. Gösteri ve sahne sanatlarının hepsini alıyor, bünyesine katıyor. Kukla; hızla gelişmeye, kabuk değiştirmeye başladı. Usta-çırak ilişkisiyle yürütülebilecek bir şey değil artık. Üniversitelerin Sahne Sanatları Bölümü’nün içinde, ayrı bir dal olarak açılmalı. Tiyatro eğitiminden daha ağır bir eğitimi var. Türkiye’de böyle bir okul kurulacaksa da, dünyada kendini kukla sayesinde tanıtmaya başlayan İzmir’de kurulmalı. İzmir’i dünyada kuklada öncü kentler arasına sokmalıyız. Neden ülkemizde de, kuklanın geliştiği ülkeler olan Fransa, İspanya, İtalya, Almanya, Rusya, Bulgaristan ve kuzey ülkeleri gibi gelişmeler kaydetmeyelim.”

Haberin Devamı

‘Markalaşmada kültür sanat çok etkili’

Kukla Günleri Koordinatörü Selçuk Dinçer, kentin kültür ve sanat hayatının gelişmesinde iş dünyasının çok önemli bir payı olduğuna da dikkat çekti. Esnafın, bir kentin sadece ticaretle gelişmeyeceğinin, markalaşmanın kültür sanat üzerinden ilerleyeceğinin farkında olmadığını belirten Dinçer, şu vurguları yaptı: “Odaların bir şekilde fikir önderliği yapıp, kendi üyeleri nezdinde bu işlerin önemini anlatıp, o üyelerin de içinde yaşadıkları kenti kültür sanat anlamında desteklemesi gerekiyor. Böyle olmazsa; kent istenilen noktaya gelemez, kültür sanat anlamında kendini geliştiremez, markalaştırılamaz. Marka olmak istiyorsak, kentin markalarının oluşturulması lazım. Onun için de iş çevrelerinin desteğine ihtiyacımız var. Artık, İzmir’de üretilmiş, nitelikli işler olmalı.”