Menopoz” kelime anlamı olarak son adet kanaması. Akla getirdikleri ise üreme yeteneğinin sonlanarak sanki kadının yaşlanması, sıkıntılar, uykusuzluk, sinirlilik, cinsel sorunlar, vs... Popüler tarih dizimizde de Hürrem Sultan’ın adetten kesilmesini artık iktidar gücünü yitirmesi olarak sundular.. Oysa gerçekte öyle mi?

Kadının ortalama ömrünü ülkemizde 70 yıl olarak düşünsek, bir kadın neredeyse üçte birini menopozda geçiriyor.. bu kadar uzun bir yaşam kesiti elbet ki çok değerli ve sağlık açısından iyi değerlendirilmesi gerekiyor.. Erken menopoz ise 40 yaşından önce menopoza girilmesi. Bu ise gerçek bir sağlık sorunu ve mutlaka tıbbi yaklaşım ve tedavi alınması gerekiyor.

Haberin Devamı

Menopoz kesin tanısı adet gecikmelerini takiben değişik şikayetlerle başvuran kadınlarda yapılan hormon ölçümleriyle konuyor. Menopozda aslında olan şey yumurtalıklardaki yumurta hücrelerinin tükenmesi ve yumurta oluşumunun biterek hormon üretiminin azalması. Sonuçta kanda “kadınlık hormonu” olarak adlandırılan “östrojen” hormonu doğurganlık yıllarındaki seviyenin altına düşer. Sigara içmek, vücut kitle indeksi, çocuk doğurmamak ve rahimin alınması da menopoz yaşını etkileyebilir. Normalde yapılan araştırmalara göre Türkiye’de kadınlar için beklenilen menopoz yaşı 47-48 yaş civarı.

Menopoz Şikâyetleri Nelerdir?

Geçiş sürecinde yani menopoza yaklaşırken adet düzensizlikleri oluşabilir. 2-5 yıl sürebilen bu geçiş süreci kimi kadınlarda hiçbir sorun yaratmazken kimilerinde tabir yerindeyse “fırtınalı” geçebiliyor.

Sıcak basmaları, terlemeler, uykusuzluk, baş ağrıları, sinirlilik en sık görülen şikâyetler. Menopoz sonrası aylar geçtikçe vajinal kuruluk, cinsel ilişkide acı ve ağrı, cinsel istek azalması, idrar şikayetlerinde (idrar yaparken yanma, tuvalete yetişememe, idrar kaçırma gibi) artış meydana gelebiliyor.
Menopozda bir diğer değişiklik de kan yağlarındaki değişiklikler ve kolesterol düzeylerinde artış. Yine menopoz döneminde kalp hastalıkları riskinde artış olduğu ve 50 yaşından sonra kadınların kalp krizi geçirme riskinin erkeklerinkine yaklaştığı da biliniyor.

Osteoporoz” yani kemik erimesi ise diğer önemli bir sorun ve vücuttaki kemik kütlesinin azaldığını ifade ediyor. Erken menopozda ya da cerrahi olarak vaktinden önce menopoza giren (yumurtalıkları alınan) kadınlarda belirgin olarak daha fazla görülüyor.

Tüm bunlar aslında doğal süreçler, yani her kadın zaman içerisinde bunları az ya da çok yaşıyor. Ama sonuçları açısından bakıldığında sanki “olmasa daha iyi olmaz mı ?” dediğimiz bir süreç gibi..

Peki ne yapılmalı..?

Haberin Devamı

Bundan yaklaşık 10 yıl önce geçerli olan görüş, menopoza giren her kadına en az 70 yaşına kadar hormon verilmesiydi. Böylelikle batı dünyasında “forever young” yani “her daim genç” kavramı vurgulanıyordu.. doğal olarak biz de bu ekolün takipçileriydik. Oysa sonra yapılan geniş kapsamlı araştırmalarda gösterildi ki hormon tedavisi düşünüldüğü kadar masum değil ve kişilere seçilerek, tartışılarak verilmesi gerekiyor.

Günümüzde ise ağırlıklı görüş; ateş basmaları olmayan, idrarla ve vajinadaki kurulukla, cinsel yaşamla ilgili şikayeti olmayan, yani adetten kesilmesine rağmen hayatından memnun olan, bunu fizyolojik ve doğal bir süreç olarak gören bir kadın için zaten sorun yok. Düzenli egzersiz da yapıyorsa, sağlıklı besleniyorsa kalsiyum ve belki biraz da D vitamin desteğiyle yaşamaya devam. Düzenli jinekolojik kontrollerle, ve gerekli görülürse 2-3 yılda bir kemik ölçümleriyle takipler yeterli. Oysa “yaşam kalitesi” diye adlandırdığımız ölçekte sorun yaşayan kadınlar için ise bu konu halen tartışmalı. Hormon tedavisiyle şikayetlerinin çok büyük oranda düzeleceğini, kemik erimesinin durabileceğini, ancak meme ve kalp hastalıkları açısından minimal de olsa risk artışı yaşayabileceği detaylı olarak konuşulmalı. Verilen detaylı bilgiler ve açıklamaların ardından hormon yerine koyma tedavisi almak isteyen ve bu şekilde yaşam kalitesinin düzeldiğini düşünen kadın için hekime düşen de reçeteyi yazmaktır.

Haberin Devamı

Menopozda tedavi alın ya da almayın, elbette ilk yapılacak şey hekiminize başvurmak.

Sağlıcakla…

Doç. Dr. Selman Laçin