20.02.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
TÜLİN AÇIKBAŞ - İYİNİN PEŞİNDE - tulin.acikbas@milliyet.com.tr
Düzgün ve pürüzsüz bacaklar, kadın güzelliğinin göstergelerinden kabul ediliyor. Ancak herkesin ‘sütun’ gibi bacaklara sahip olmak gibi bir şansı yok. Üstelik kadınların peşini bırakmayan selülit, fiziksel ve estetik görünümü bozuyor. Kadınların yüzde 80-95’i hayatlarının bir aşamasında selülitle karşılaşıyor. Özellikle yaklaşan yaz ayları nedeniyle stres yaratan selülitten kurtulmanın yollarına dair pek çok şehir efsanesi ortalıkta dolaşıyor. Toplumda sık görülen bu sorun sadece estetik bir kaygı da değil üstelik. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Reha Yavuzer ile selüliti mercek altına aldık ve tedavisine dair güncel bilgileri konuştuk.
- Selüliti basitçe nasıl tanımlayabiliriz?
Selülit, deri altında odacıklarla ayrılmış yağ toplanmalarının deri yüzeyinde düzensizliklerle kendini göstermesi olarak tarif edilebilir. En sık kalça ve uyluk bölgesinde görülür ve ‘portakal kabuğu’ olarak da anılır. Erkeklerden farklı yağ ve bağ dokusu bulunan kadınlarda daha çok ortaya çıkar.
- Selülitin hangi aşamada olduğunu nasıl anlayabiliriz?
Selüliti klinik görüntüsüne göre üç alt grupta sınıflamak mümkün:
0 Derece: Selülit yok
1’inci derece: Dışarıdan gözle görülür bir bozukluk olmamasına rağmen, bölgenin mikroskopik incelemesinde yağ dokusunda değişiklikler fark edilir. Kişi ayaktayken veya yatarken bu düzensizlik görünmez ama bölge iki parmak arasında sıkıştırıldığında kendini belli eder.
2’nci derece: Dışarıdan gözle görülmeye başlanan yüzeysel düzensizlikler sınırlı da olsa vardır. Kişi ayaktayken izlenebilen bu durum, yatar pozisyonda fark edilmez. Bölge elle sıkıştırıldığında bu görüntü daha da artar. Cilt elastikiyetinde azalma, deri renginde soluklaşma ve deri sıcaklığında azalmayla kendini belli eder.
3’üncü derece: Dışarıdan belirgin gözle görülür yüzey düzensizlikleri vardır. Portakal kabuğu görüntüsü denilen bu durum, kişi hem ayakta hem de yatarken fark edilir.
- Neden selülitimiz var?
Selülitin tam nedeni bilinmemekle beraber sorumlu tutulan birtakım faktörler var:
Hormonal etkenler: Östrojen, insülin, noradrenalin, tiroid ve prolaktin, selülit gelişiminde rol oynayan hormonlardır.
Genetik: Bazı ırklar, kadın cinsi, yavaş metabolizma özellikleri, yağ dağılımındaki farklılıklar, dolaşım yetersizlikleri genetik faktörlerdir.
Diyet: Özellikle aşırı yağ ve karbonhidrat tüketimi selülite yol açar.
Yaşam tarzı: Sigara içenlerde selülit daha fazla izlenir. Egzersiz yapmayanlar, uzun süre ayakta veya oturarak hareketsiz çalışanlar risk grubunda.
Giyim seçimi: Sıkı iç çamaşırı kullanımı, özellikle lastik kısımlarının kalçanın ortasından geçtiği tipteki kilotlar, bölgenin dolaşımını olumsuz yönde etkiler.
- Selülitle savaşmak için kullandığımız ürünlerin içinde ne tür etkin maddeler aramalıyız?
Selülitle mücadelede bazı kremler önerilir. Bunların hiçbiri bilimsel olarak kanıtlanabilmiş etkiye sahip olmasa da yine de içeriklerinde aranması gereken birtakım maddeler var. Kremler kullanıldıkları sürece etki eder. Anti selülit kremlerde en çok tercih edilmesi gerekenler: Kafein, Ginkgo biloba, Hint kestanesi, Hyaluronik asit ve Karnitin. Kremler kullanılırken, beslenme ve egzersiz ihmal edilmemeli.
- Tedaviye dair neler anlatabilirsiniz?
Tedavide amaç, hem sıkılaşma sağlamak hem de kolajen yapımına yardımcı olmaktır.
Radyofrekans, geniş spekturumlu ışık ve lazerlerin kullanımıyla sınırlı düzeyde fayda sağlanıyor. Bu kombine tedavilerle 10 seansta, yaklaşık 2-3 aylık uygulamalarla kısmi fayda elde ediliyor.
Son teknoloji neler vaat ediyor?
Yaklaşık bir yıldır ABD’de kullanılan Cellfina tekniği, FDA onaylı. Tek seansla düzelme sağlamayı ve bunu üç yıl korumayı vaat ediyor. Muayenehane şartlarında, eğitimli uzman plastik cerrah tarafından gerçekleştiriliyor. Deri altında mikro bıçakların kullanılması esasına dayanan cihaz, bölge uyuşturulduktan sonra selülite neden olan fibröz bantları kesiyor. Tedaviyi takiben birkaç gün içinde ödem, morluk ve hafif ağrı gelişebiliyor. Sonrasında sürecin doğru beslenme,
egzersiz ve sağlıklı yaşam tarzıyla desteklenmesi gerekiyor.