Kariyer ‘Kriz Türkiye ve şirketler için fırsat’

‘Kriz Türkiye ve şirketler için fırsat’

02.11.2008 - 19:28 | Son Güncellenme:

İnşaat, pazarlama ve finans alanlarına bakan Süzer Grubu İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Baran Süzer, “Babam bizi hayatın dışında değil, içinde tutmaya çalıştı...

‘Kriz Türkiye ve şirketler için fırsat’

Gökkafes’in (Süzer Plaza), çok tartışılan ama etkileyici manzarasına karşı oturup bekliyorum. Toplantısı bitince, yuvarlak masadaki sohbetimiz başlıyor. Yer yer sakin, yer yer heyecanlı... 31 yaşıyla genç yönetici kimliğini kesinlikle hak ediyor. İş dünyasına iddialı bir yönetici olarak katıldığını “Finansta baş aktörlerden olacağım” sözleriyle belirtiyor Süzer Grubu İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Baran Süzer.

Haberin Devamı

Süzer Grubu’nda üçüncü kuşaksınız. Doğuştan planlanmış bir kariyer sizinki, hiç farklı bir meslek hayal ettiniz mi?

Sektör olarak değil ama dedemin ve babamın devamı olarak işadamlığı planlanmıştı. Farklı bir meslek hayalim olmadı. Arkadaşımın babası avukattı ve kendisi farklı bir işe girmişti. Şimdi tekrar hukuk fakültesine girmiş, babasının mesleğini yapacakmış. Üç-dört tane iş yaptı, kötü sonuçlar aldı. Bir insanın babasının işini yapmasının avantajı şu; küçüklükten başlayarak bir kulak dolgunluğu oluyor. Bir de belli bir çevre var. Diğer türlü her şey sıfırdan başlayacak. Hem benim sevdiğim bir konuydu ticaret.

Tek başınıza neler yapabileceğinizi görmek istemediniz mi?

Zaten şu anki iş hayatımda tek başıma olduğum konular var. Bizim 35-40 şirketin bir kısmı bana, bir kısmı kardeşime, bir kısmı da direkt holdinge bağlı. Kendi çabamızla işlerimizi yapıyoruz, sıkıştığımız noktada babamdan ya da yönetim kurulu üyelerinden danışmanlık alabiliyoruz. Ama her şekilde kendi iş kollarımızda bağımsızız.

Haberin Devamı

Okurken KFC’de çalışmışsınız, yerleri bile temizlemişsiniz... Babanız mı istemişti çalışmanızı?

Evet, babam istemişti. Liseye giderken çalıştık; tavuk temizlemekten yerleri silmeye kadar her işi yaptık.

O yaşlarda ‘Neden bunları yapıyoruz?’ diye sordunuz mu hiç?

Biliyorduk zaten nedenini. Çalışanların psikolojisini anlamak çok önemli. Şu an çalışan psikolojisini çok iyi idrak edebiliyoruz. Bunun için yaptığımızı biliyorduk. İleride tavuk temizlemeyecektik ama onlarla birlikte o çalışmayı yaparak hem yiyecek içecek sektöründe tecrübe edindik hem de havayı soluyup çalışanlar açısından görme şansı yakaladık. İlerisi için büyük tecrübe olduğunu biliyorduk.
Zaten ilkokulda da devlet okulundaydık. Bakkala gidilecekse annem birini göndermeye kalkardı ama babam beni ya da Serhan’ı gönderirdi. Babam eve gelince ‘Para üstünü aldın mı?’ diye sorardı. O yaştan beri eğitildik. Bizi hayatın dışında değil, içinde tutmaya çalıştı. Babam ‘arkanızda her zaman ben olmayabilirim’i aşıladı bize. Kötü durumlarda profesyonel de çalışabilecek şekilde eğitildik.

Haberin Devamı

Babanızla ilişkileriniz nasıldı, özellikle gençlik dönemlerinde?

Hoşnut değildi durumumdan ama sorumluluklarımı yerine getiriyordum. Yapmam gerekenlerden ödün verseydim büyük kıyamet kopardı ama boş vakitlerimde gece çıkmam ve tecrübesizlikten dolayı medyaya konu olmam imaj bakımından iyi olmadı belki de. Babam özel hayatımıza müdahil olan biri değil. Sadece bizden istediği Süzer ailesinin devamını sağlayabilmek ve ondan aldığımız eğitimi çocuklarımıza verebilmek.

Şu an iş ilişkileriniz nasıl, kararlarınıza karışır mı?

Yanlış yaptığımızda arkamızda durur. Birlikte beyin jimnastiği yaparız. Bize bıraktığı alanlarda biz karar veriyoruz ama holdinge direkt bağlı olan konularda düşüncelerini dile getiriyor, son söz tabii ki babamın görüşleriyle şekillenebiliyor.

Babanızın oluşturduklarını kaybetme korkusu gibi bir baskı hissediyor musunuz?

Hayır, hissetmiyorum... Ben optimistim. On sene sonraya baktığımda şu anki resmin iki-üç mislini görüyorum. O yüzden yukarı çıkarken aşağı bakmıyorum.

Haberin Devamı

Yönetimde babanızı örnek aldığınız oluyor mu yoksa farklı bir jenerasyonun yaklaşımımı hakim Süzer’de?

Babamın işadamlığı yönünü gözlemliyoruz. Üzerine de yurtdışında edindiğimiz ve kendi kendimize kattığımız enstrümanları da eklemeye çalışıyoruz. Bence ben de, kardeşim de babamdan biraz daha farklıyız. Ama babamın liderlik vasfını almaya çalışıyoruz.

Peki ikizinizle (Serhan Süzer) aranız nasıl? İş anlamında yardımlaşır, paslaşır mısınız?

Aramız iyidir. Özellikle çevre konusunda yardımlaşırız. İhtiyaçlarımızı sorarız ama yönetim tarzımız farklı. İkiz algılaması insanlarda genelde yanlış oluyor. İkizleri, birbirinden ayrı karakterde, aynı yaştaki kardeşler olarak görmek lazım. Önemli olan birbirinden farklı karakterdeki bu insanların, aynı işyerinde uyumlu şekilde çalışabilmesi. Bu dengeyi bulacak olan da yine bu iki kardeş. Bence aynı işyerinde çalışmanın avantajları, işleri delege edebilecek birinin her zaman yanında olması ve senin eksik olan yanlarının ikizin tarafından tamamlanması. Dezavantajları ise aynı fikirde olmayınca bürokrasinin ortaya çıkması ve bazı işlerin uzun zaman alması.

Haberin Devamı

Siz inşaat, pazarlama ve finansın, ikiziniz ise turizmin başında. Nasıl, neye göre paylaştınız alanları?

Leasing ve faktoring şirketlerinin başkanıyım ve finans sektörünün baş aktörlerinden olacağım. Paylaşım babamın yaptığı karakter analizlerine göre oldu. Beni çocukluğumdan bu yana inşaata yönlendirdi. Kardeşimi de daha çok kâğıt üzerinde olan şirket yönetimlerine götürüyordu. Ben işin bitirilmesi kısmındaydım, iş bittikten sonrası ise kardeşime geçiyordu. Otel, Pizza Hut, KFC kardeşimde; genelde şirket bazında onda. İnşaat, yatırım, yeni işler ve leasing, faktoring bende.

Neden bu alanlarda olduğunuzu hiç sorguladınız mı?

Hiç sorgulamadım çünkü sevdiğim için hepsini yaparım.

Tercih edecek olsanız hangisini seçersiniz?

Birincisi arazi geliştirme olur. Uygun fiyattan araziyi al, imar sorunlarını hallet ondan sonra konsepti yarat, finansını bul, yap, para kazan... Sonucunu somut olarak görebildiklerim daha çok hoşuma gidiyor.

‘Kriz Türkiye ve şirketler için fırsat’
Peki finans alanında sizi bir bankayla görebilecek miyiz?

Ben iyimser düşünüyorum, 6-7 ay sonra banka için konuşmaya başlayabiliriz.

‘Baş aktörlerden biri olacağım’ dediniz, bunun için neler yapacaksınız?

Türkiye’de banka sahibi olduktan sonra yurtdışında da banka almak istiyorum, ki şu krizde ucuza banka satın alınabilir. Türkiye’deki büyümenin yanı sıra aynı şekilde yurtdışında da büyümek istiyorum. Arap ülkelerine, Rusya’ya ve Avrupa’ya girebiliriz. Bu konuda eksperim diyemem ama olma yolunda ilerliyorum. Banka geldiğinde hem çevre hem de bilgi birikimi bakımından hazır olacağım. Banka benim ve grup için arazi geliştirmenin önüne geçebilir.

İnşaat sektörü krizden etkileniyor, sizin planlarınız nedir?

Biz krize hazırlıklıyız. Türkiye’de büyük bir kriz olacağını düşünmüyoruz. Biz bu hakkımızı 2001’de kullandık. Kriz Türkiye ve şirketler için fırsat. Şimdi para Rusya’da, Arap ülkelerinde ve Asya’da. Bu insanlarla ortaklık yapmamız Avrupalı ya da Amerikalılarla yapmaktan daha kolay. Şu an Türkiye’de kriz yaşanıyormuş gibi konuşuluyor ama biz bir kaç arsa alımı bile yapabiliriz. Ama yeni projelere başlamak için şu havanın geçmesini bekleyeceğiz.

Büyüme planları yavaşladı mı?

Evet, bir sene sonrayı bulacak ama kriz var diye değil, insanlar kriz var diye düşündüğü için, çünkü alım yapmıyorlar. Borcu olmayan, likidi olan bir grup olarak hem yurtiçi hem yurtdışında alımlar gerçekleştirebiliriz. Mesela ucuza banka geldi önümüze. Yurtdışında bir arazi aldık. Her konuda her sektörde şirketleri olan bir grubuz ve hangisinde fırsat gelirse büyüyeceğiz, yakaladığımız fırsatı değerlendireceğiz.

‘Risk almayı severim’

Nasıl bir yöneticidir Baran Süzer?

Birlikte çalıştığım herkesin fikrini alırım. Samimiyim. Bence benimle çalışan biri kendini ortak olarak görür. İnsanların fikirlerini alıp hepsini bir havuzda toplar, ona göre karar veririm. Risk almayı severim. Risk almadan fark yaratılamayacağına inanırım. Çok da aldım ve çıktım.

Mesela...

Krizli ortamda, TMSF’yle anlaşmadan, Bahçeşehir’deki alışveriş merkezine başlamıştım. Üzerinde TMSF’nin tedbiri vardı, anlaşıyorduk ama belli değildi daha ne olacağı ama biz yine de başlamıştık. Çarşı bittiğinde tedbirin kalkmış olması lazımdı ki hem çarşının iskânını alalım hem de kiracılara, tapuya şerh verelim. Bunu yapamazsanız tüm kiracılar çıkar ve inşaat firmasını mağdur etmiş olursunuz.
Sizin değerlendirmeye hazır olan arsanız da zarar görür. 1,5 yıllık bir süreçti ve az rüyalarıma girmedi. Alışveriş merkezi biterse ve ben tedbiri kaldıramazsam pek çok insanla sıkıntıya girecektim ve ciddi bir zarara uğrayacaktık. Bu riski şu yüzden aldım: Fonların, Türkiye’ye giren yabancı firmaların alım yapma isteğinin son dönemiydi. Bunu kaçırınca satamazdık. Böyle bir riski almak istediğimi söylediğimde babam da kabul etti. Yaptık, bitti ve sattık, iyi ki yapmışız.

‘Kriz Türkiye ve şirketler için fırsat’
‘Gökkafes’e yapılan yatırımla Antalya’da 15-20 otel alırdık’

Gökkafes’le ilgili şerhin mahkeme yoluyla kaldırılmasına karar verilmişti. Nedir şimdiki süreç?

Aslında bu suni bir davaydı. Bu binaya birçok dava açıldı, çoğunun ayağı yoktu, bu da onlardan biriydi ve mahkemeden geri döndü. Şu an açılmış hiçbir dava yok.

İstanbul siluetini bozduğu, çirkin olduğu yönündeki eleştiriler çok yaygın. Siz beğeniyor musunuz Gökkafes’i?

Ben beğeniyorum şahsen. 15 sene boyunca güzel bir insana çirkin deseniz, o da kendini çirkin hissetmeye başlar. Bu da böyle oldu. Ben cam severim, başkası taş sever. Ama Türkiye ekonomisine katkı sağlayan, dünyanın en önemli zincirlerinden birinin gelmesini sağlayan bir grup ve bir bina var ortada; insanların biraz da bu yönden yaklaşması gerekiyor diye düşünüyorum. Biz binayı paraya çevirmiş, yatırımı çıkarmış değiliz. Biz buraya yaptığımız yatırımla Antalya’da 15-20 otel alırdık.