09.06.2008 - 00:40 | Son Güncellenme:
Betül Yüzüncüyıl Tavlı
Bugün, iki tematik televizyon kanalına sahip MediaSa’nın, kök hücre teknolojileri ve kordon kanı bankacılığı alanlarında hizmet veren Onkim’in başında o var. Onun için ‘Sabancı Ailesi’nin ilk medya patronu’ da deniyor. Yeni projelerle gündeme gelmeye hazırlanan Demet Sabancı Çetindoğan’ın kariyerini, Adana’da koşarak babasının yanına, fabrikaya gittiği çocukluk yılları şekillendirmiş aslında...
İlkokul çağında babanız Hacı Sabancı’nın yanına, fabrikaya sık sık gidermişsiniz...
Kumaş fabrikasına gitmekten çok keyif alırdım; baskı dairesinde bulunmak, pamuğun ipliğe dönüşünü görmek bana çok keyifli anlar yaşatıyordu. Üniversiteden sonra -işletme okudum- herhalde yaşadığım bu günlerin anısına istinaden kendimi Sabancı’nın tekstil fabrikasında buldum.
“Çekirdekten yetiştim, kademe kademe birçok alanda görev aldım” diyorsunuz...
Ailem beni ve kuzenlerimi böyle yönlendirdi aslında; hep çekirdekten yetişmeye yönelik başlangıçlar oldu. Hiçbir zaman tepeden bir işe bakılmadı; tecrübeler edinildikten sonra daha fazla sorumluluk sahibi olundu. Bu bir nevi ailemizin iş geleneği...
Bu gelenek size neler kazandırdı?
Bu süreçler ‘daha sağlıklı kararlar alma’ konusunda bana faydalı oldu. Çünkü tüm birimlerin birlikte başarıyla hareket etmesinin ardından ortaya düzgün bir ürün, iş çıkıyor. Dolayısıyla sadece tepeden bakarak işi yönlendirmek çok zor. En güzel tecrübe yaşayarak edinilen tecrübedir. Ben de çocuklarımın -hangi alanlarda olurlarsa olsunlar- A’dan Z’ye işi öğrenerek yapmalarını temenni ediyorum.
Holdingden ayrılmak zor olmadı mı? Neden o dönem bunu tercih ettiniz?
Zor olmadı, çünkü 20 yıl kadar holdinge bağlı tekstil fabrikasında çalışmıştım ve son senelerde farklı bir arayış içindeydim. Tam bu sırada Fashion TV’nin Türkiye haklarının devredileceğini duydum. Bu bir şekilde moda ve tekstil dünyasıyla birleştiği için bana sıcak geldi. Bu başlangıç oldu, sonra gençlik ve eğitim kanalı Ztv’yi devreye aldık. Şimdi başka bir kanal üzerinde çalışıyoruz
Sizin için ‘Sabancı ailesinin ilk medya patronu’ deniyor. Siz kendinizi böyle görüyor musunuz?
‘Medya patronu oldum’ diyebilmem için çok zaman gerekiyor ama keyifli bir iş; modayla, güzellikle ilgili. Diğer kanalımızla da ‘eğitimde fırsat eşitliği’ne bir nebze de olsun katkımız oluyorsa bu çok gurur verici...
SBS ve ÖSS’ye yönelik dersler veren Ztv’den fazla bir ticari beklentiniz yok sanırım.
Hakikaten yok. Türkiye’de bu sınavlara hazırlanmak çok maliyetli. Herkesin dershaneye gitmesi de mümkün olmuyor. Böyle bir kanalın eğitime katkısı olduğunu düşünüyorum. Bu doğrultuda çok güzel, anlamlı mailler de alıyoruz. İnşallah daha iyisini yapacağız.
Babam Sabancı Vakfı’nın -kuruluşundan kendi vefatına kadar- başkanlığını yapmıştı. Aslında kendisi için -iş hayatının yanı sıra yürütüyordu- meşakkatli bir işti ama çok keyifle yapıyordu, “Bu memleketin gençleri bizim için çok önemli, eğitim çok önemli” diyordu. Bu düşüncelerle ve duygularla büyüdüğüm için ben de kendi çapımda ne yapabileceğimi düşünüyordum hep. Ztv bu istekle örtüştü.
Sağlık alanına neden girdiniz?
Sağlık benim için hassas bir konuydu, çünkü babamı akciğer kanserinden kaybetmiştik. Hastalığını duyduğumuz an çok geçti ve kısa zamanda da kaybettik. Sağlık sektörüne böyle hassas yaklaştım.
Yüz elliye yakın ressamın, yedi yüze yakın tablosu var elinizde sanıyorum...
Evet var... Aslında eşim çok meraklı. Pera’da tarihi bir bina satın aldık. Onun restorasyonu için gerekli izni almayı bekliyoruz. 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’a biz de bir resim galerisi kazandıralım istiyoruz.
‘Sakıp amcam bana da lakap takmıştı’
Sabancı, ikinci ve üçüncü kuşakta holdingden kopmaları yaşıyor. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok doğal görüyorum... Bu nesil olmasa bir sonraki nesilde yüzde 98 olacaktı. Kopmaların sayısı bana göre biraz fazla oldu ama bu doğal bir süreç. Ben ayrılma sürecinde kendimde şunu görmüştüm; farklı bir arayış içindeydim. Eminim diğer kuzenlerimiz de hayatlarını daha farklı anlarda faaliyet göstererek devam ettirmek istedikleri için kendi yollarını seçti.
Amcanız ‘Sakıp Sabancı’yla yakındınız sanırım...
Amcam çok sevecen, candan, insanları çok seven biriydi. Diğer kuzenlerim gibi bana da lakaplar takmıştı. Herkesin isminden yola çıkarak lakaplar bulurdu; bana da ismim Demet diye, ‘Dembo, Cumbo, Kumbo’ derdi mesela, böyle komik şeyler söylerdi. Aile olarak özlüyoruz onu, ülke olarak da... Ondan etkilenmemek sanırım mümkün değildi.
En sevdiği ressam, Süleyman Seyyid
En sevdiğiniz ressam?
Süleyman Seyyid.
Siz de iz bırakan bir kitap var mı?
Kızım Olmadan Asla.