Gündem Kendisi kazandı şimdi oğlu için mücadele ediyor

Kendisi kazandı şimdi oğlu için mücadele ediyor

06.04.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Nilgün Baykal, 2009’da meme kanserine yakalandı. Babası üzüntüden felç geçirdi, kardeşi kazada gözlerini kaybetti. Ama o, tüm yaşadıklarına karşın biricik oğlu için ayakta kaldı. Oğlu için mücadele etti ve sonunda kazandı. Ancak, 8 ay önce oğlunun da lenfoma olduğunu öğrenince dünya durdu sandı. Ama o yine yılmadı, bu kez oğlu için savaşmaya başladı

Kendisi kazandı  şimdi oğlu için mücadele ediyor

Hani film gibi derler ya. İşte öyle bir hayat Nilgün Baykal’ın yaşadıkları.. 2009’da meme kanseri olduğunu öğrendi Nilgün Baykal. Henüz 39 yaşındayken aldığı kara haberle neye uğradığını şaşırdı. Dipsiz karanlık bir kuyunun içine düştüğünü hissetmişti. Aşırı stres, yıpranmış vücut, iyi beslenmeme, fazla mesailer derken kanser illeti Bakyal’ın da yakasına yapışmıştı. Ancak gözünden bile sakındığı bir oğlu vardı. 2009’da 9 yaşında olan oğlu için savaşmaya kararlıydı. Oğluna belli etmemeye çalışsa da çok korkuyor ve çaresiz olduğunu düşünüyordu Nilgün Baykal. Üstelik yanında, yakınında kimsesi yoktu.
Eşinden ayrılmış, babası kızının kanser olduğunu öğrenince üzüntüden felç geçirmiş, küçük kardeşi ise trafik kazasında gözlerini kaybetmişti.
Bu savaş zor değil
Acılar arka arkaya sıralanıyordu. İki kardeşi bir yandan gözlerini kaybeden diğer kardeşiyle, bir yandan da yatalak babalarıyla ilgilenirken, Baykal tek başına savaş veriyordu. Oğlu Ömer’in korkmaması ve üzülmemesi için acılarını gizlemeye, mutlu görünmeye çalışıyordu. Zaman içerisinde meme kanserini yenmeyi başardı Baykal. Ama bu yeni bir savaşın başlangıcıydı. 8 ay önce bu kez çok başarılı bir öğrenci olan ve burslu okuyan oğlu Ömer’in lenfoma olduğunu öğrendi. Ne olursa olsun, oğlu için de savaş verecek ve birlikte kazanacaklardı. Nilgün Baykal’ın hastalığı sırasında oğlu Ömer hergün annesinin yaşadıklarını kaleme alan notlar tutuyordu. Şimdi sıra 45 yaşındaki anneye gelmişti. Başından geçenlere ve oğlunun lenfoma olduğunu öğrenmesine rağmen Baykal’ın söylediği tek bir şey var: “Bu savaşı kazanmak sanıldığı kadar zor değil...”
Gerçek bir hikayenin kahramanı olan Nigün Baykal meme kanserini nasıl yendiğini ve yaşadıklarını şöyle anlattı:
Depresyona girmiştim
“2009 yılında 39 yaşındayken hayatımın en zor ve en acı haberini aldım. Aşırı yorgunluk ve halsizlik şikayeti ile gittiğim doktorda yapılan tetkikler sonunda meme kanseri olduğumu öğrendim. Çok korkmuştum, 9 yaşında bir çocuğum vardı. Gözümün önünden tüm yaşantım filim şeridi gibi geçti. O an kanser eşittir ölüm diye düşündüm. Halbuki artık kanserde çok yol alınmış ve daha konforlu tedaviler yapılmaya başlamıştı. Ama o anki psikoloji ile karanlık bir dünyadaymışım gibi ağır bir depresyona girmiştim.”
“Ona baktıkça yaşamam gerek diyordum”
“Yapılan biyopsiden sonra lokal meme ameliyatı oldum. Ardından doktorum tedavi sürecini anlattı. Kemoterapi ve radyoterapi olmam gerekiyordu. Kaygıların zirve yaptığı bir psikoloji ile tedavi sürecine başladım. Hastalıktan çok korku ve endişe hayatımı kabusa çevirmişti. Kendimce ölüyordum ve gözümün nuru tek evladımı bırakıp gitmek istemiyordum. Her ne kadar psikolojik tedaviye başlasam da iç dünyamda halledemediğim endişe durumu daha ağır hale getiriyordu. Nihayet tedaviye başlamıştım. İkinci kemoterapide sırtıma kadar uzayan saçlarım dökülmeye başlamış, tedavinin etkisiyle şişen vücudum ağzımdaki yaralar ve hassaslaşan duyularım isyanlar içindeydi. Çocuğuma baktıkça başarmam gerektiğini onun için yaşamam gerektiğini düşünüyor gün geçtikçe daha kuvvetli bir şekilde savaşıyordum.”
“Doğru zamanda, doğru tedavi ve inançla kısa sürede büyük başarılar kazanmıştım. Zaman zaman bozulan moralimi küçücük yaşına rağmen büyük yüreği ile bana destek olan oğlum sayesinde normale döndürmeyi başarıyordum tamamen dökülen saçlarıma rağmen kafamı okşayıp bana ne kadar yakıştığını söyleyen koca yürekli oğlumun okulda öğretmenine ‘Ne olur annem ölmesin’ diye yalvarıp ağlamasını öğrenmidiğimde hastalıkla mücadale azmim daha da arttı. Bir süre sonra tedaviye rağmen hastalığımın seyri değişti. 1.evre kanser hastalığım metestaz yapmış bir üst evreye geçmişti. Kemik dokuma sıçradığı için bir süre yürüyemez duruma gelmiştim. Buna rağmen yine yılmadan savaşa devam ettim. Yoğun tedaviler sonunda hayat kalitem yükselmiş daha konforlu bir hasta olmuştum. Sıçrayan kanserli dokular yeni tedavilerle hapsedilmiş dahada ilerlemesi engellenmişti.”
Yeniden doğdum
“2014 yılına geldiğimizde acıları geride bırakmış ve yaşımı soranlara yeni doğdum diyordum yüksek teknoloji yüksek motivasyon inanç ve sevgili oğlum sayesinde bu hastalıkla savaşmayı ve onunla yaşamayı öğrenmiştim. Kader 2014 yılının sonlarına doğru bir kez daha beni kanser şokuyla yüzleştirircesine hayatımın en acı haberini verdi. Bazı şikayetlerle doktora götürdüğüm biricik oğluma lenf kanseri teşhisi konuldu. İşte o an dünya artık dönmüyor sandım. Bir anne olarak nefes alamıyordum. Yaşadığım bunca acı ve deneyimin boşuna olmadığını, bu deneyimlerle oğlumu iyleştirebileceğime inancım tamdı. Sevgili oğlum Ömer şu an tedaviye devam ediyor. Ona hayata tutunmayı öğretiyorum. Yaşadığı ve yaşayacağı acıların son bulacağını, birlikte sevgiyle bunu da aşacağımızı anlatıyorum”.

Haberin Devamı

‘Gördüm ki korkmamalıyız çünkü yalnız değiliz’

“Artık yaşama daha fazla sarıldım. Çünkü bana ihtiyacı olan ve benimle aynı kaderi paylaşan biricik oğlumun her zamankinden daha fazla bana ihtiyacı var. Ömer halen birinci sınıfta okuyor. Hastalıkla mücadelemizde bize destek veren okul müdür yardımcımız Ece hanımın tedavi sürecinde Ömerin saçlarının dökülmesi durumunda kendisinin ve arkadaşlarının Ömer’e destek için saçlarını kestireceklerini söylemesi beni ve oğlumu çok yüreklendirdi. Gördüm ki artık korkmamalıyız. Çünkü yalnız değiliz ve toplumda bizi anlayan bizlere veda etmek yerine hayatlarında var olmamız için destek veren bir bilinç var. Kanserden korkmamalıyız asıl bu hastalığın kaderine terk edilip mücadele etmekten vazgeçmekten korkmalıyız. Yüksek moral iyi beslenme doğru tedavi ve erken teşisle bu savaşı kazanmak o kadarda zor değil.”

Haberin Devamı

Bireysel tedavi yöntemi gelişiyor

Anadolu Sağlık Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Serdar Turhal, kanser hücrelerinin üstünde bir buçuk milyon mutasyon olduğunu ancak bu mutasyonlardan birkaç yüzünün kanser oluşumu ile ilişkilendirilebildiğini belirterek, “Önemli noktanın hangi tümörün nasıl bir yol kullandığını bilmek. Henüz bunu tam olarak bilemiyoruz. Biz kolon kanseri, akciğer kanseri diyor ve hepsini aynı zannediyoruz fakat o akciğer kanseri hastalarından bir tanesinde çoğalmak için bir yol kullanırken bir başka hastada farklı bir yol ile çoğalıyor. Ama gelecek böyle olmayacak. Kanserli hücrenin çoğalma yollarını öğrendikçe o gene yönelik ilaçlar geliştirmeye başlıyoruz. Şu anda bu tipte 400’e yakın ilaç bulunuyor. Şu anda bu teknolojiyi standart olarak her hastada kullanamasak da yakın gelecekte hastaların tümörünü bireysel olarak analiz edip onların üstünden tedavi yoluna gidebileceğiz” diye konuştu.

YARIN: Attila Özdemiroğlu: ‘Kansere karşı bilim ve bilinç tedavinin mihenk taşı’

Yazarlar