The Others Kıbrıs sorunu: Garanti gerilimi boşuna değilmiş!

Kıbrıs sorunu: Garanti gerilimi boşuna değilmiş!

22.08.2016 - 15:32 | Son Güncellenme:

Biz kendi içimizdeki gerilimin nedenlerini öğrenmeye çalışırken, dünkü Milliyet’te Sefa Karahasan’ın haberini okuduk.

Kıbrıs sorunu: Garanti gerilimi boşuna değilmiş

Milliyet Kıbrıs yazarı Hasan Erçakıca'nın yazısı...

Haberin Devamı

Türkiye ile KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı arasında “güvenlik ve garantiler” sorununa ilişkin bir farklılık var mı, yok mu? Eğer varsa bile bu farklılık geçen hafta Ankara’da gerçekleşen çalışmalarla giderilmiş mi; değil mi?
Ankara ziyareti sonrasında bile Türkiye yetkilileri “garanti sisteminin değişmezliğinden” söz ederken, Akıncı’nın “iki tarafın güvenlik kaygılarının giderilmesin” söz etmesi ama “Türkiye’nin garantisinin vazgeçilmezliğini” vurgulayama da devam etmesi bana daha farklı bir soru sorduruyor: Görüş farklılığından daha çok, bu sorunun ele alınış biçimindeki farklıklardan mı söz etmek gerekir?
Anladığım kadarıyla, içinden geçmekte olduğumuz uluslararası durum, Türkiye’ye hiçbir esneklik bırakmamıştır. Kıbrıs’taki garanti sisteminin aynen devam etmesini istemektedir.
Görüşme masasındaki durum ise Akıncı’yı, sonuçta “şimdiki garanti sistemi en iyi durumdur” noktasına gidecek olsa bile bir arayışa kapıları kapatmamaya zorlamaktadır.
Belki de çelişki buradadır ve yaşanan gerilimlerin kaynağı da budur.

Haberin Devamı

Milliyet’in haberi
Biz kendi içimizdeki gerilimin nedenlerini öğrenmeye çalışırken, dünkü Milliyet’te Sefa Karahasan’ın haberini okuduk. Meğer kapalı kapılar ardında neler dönüyormuş neler! Türk tarafı, resmi tutum olarak güvenlik garantiler konusunun diğer konularda anlaşma sağlandıktan sonra beşli konferansta ele alınmasını savunduğu halde, diplomatik kulislerde garanti sisteminden başka şey konuşulmuyormuş.
Özellikle Amerikalılar... Amerikalılar bizim için yeni sistemler icat etmekte gayet istekli görünüyorlar. Aynen Afganistan ve Irak’ı düşündükleri gibi... Aynen “Arap Baharı” adını da takarak Kuzey Afrika halkları ve Suriye için düşündükleri gibi... Bizim için de yeni garanti sistemleri düşünüyorlarmış!
Aslında Bayan Nuland tarafından yapılan önerinin içeriğine girmeye de gerek yoktur. İki lider tarafından hazırlanacak çözüm taslağı, iki halkın ayrı ayrı referandumuna sunulacağına göre, Kıbrıs Türk halkına şunu sormak ve alınacak yanıta göre hareket etmek yeterli olacaktır: NATO, Türkiye’nin statüsünün ve sınırlarının güvencesi mi?
Türkiye’nin NATO’nun vazgeçilmez bir unsuru olduğu yıllardan beri söylendi. Türkiye, NATO’daki ikinci büyük orduyu da besledi ve donattı. Suriye olayları ise yeterince kanıtladı ki, NATO üyeliği, Türkiye’nin bölünmezliği, rejiminin devamlılığı, Türk halkının güvenliği için yeterli değildir.
Öyle sanırım ki, Kıbrıs Türk halkı da böyle düşünüyor. Son aylardaki gözlemler hepimizi bu sonuca götürmüş durumdadır.
NATO, Türkiye için güvence olamazken, bulunacak yeni bir sistem veya adaya yerleşecek “uluslararası jandarma gücü” Kıbrıs Türk halkı tarafından güvence olarak kabul edilebilir mi?

Haberin Devamı

Yeni alternatifler
Bu durumda 1960 garanti sisteminin yerine daha başka alternatifler aramaya kalkışmak, bugün için boşunadır. Uluslararası ortamda artan güvensizlik, Kıbrıs Türk halkına Türkiye’nin garantisinden başka seçenek bırakmamıştır. Üstelik bu garantinin gerçek anlamda bir garanti olup olmayacağını da, böyle bir garantiye ihtiyaç duyulduğu zaman Türkiye’nin içinde bulunduğu durum gösterecektir.
Bu durumda, Kıbrıs Rum tarafının üzerinde duracağı önemli bir seçenek, müdahale hakkının Kıbrıs Türk kurucu devleti ile sınırlandırılması olabilir. Böylece, kendi bölgelerine yapılacak bir Türkiye müdahalesini çok kolaylıkla ‘yasadışı’ saydırabilecekler veya bu önlem nedeniyle kendilerini biraz daha rahat hissedebileceklerdir.
Gerisi açıkça fantezidir. Bugünlerde garanti sistemini yeniden düşünmeye kalkışmak, Kıbrıs sorununa çözüm bulmaya hazır olmamakla eşdeğerdir.