The Others Kıbrıs’ta kapsamlı çözüm için son konferans

Kıbrıs’ta kapsamlı çözüm için son konferans

04.07.2017 - 02:09 | Son Güncellenme:

.

Kıbrıs’ta kapsamlı çözüm için son konferans


Prof. Dr. Osman Köse-Polis Akademisi / Ankara
E-mail: oskose@hotmail.com

?
Kıbrıs meselesine nihai bir çözüm bulmak için bu yılın başlarından itibaren hazırlıklar ve görüşmeler yapılmış ve bu görüşmelerin her safhası kamuoyu ile de paylaşılmıştı.
BM öncülüğünde, Kıbrıs’ta Türk ve Rum tarafı liderlerinin aynı masa etrafında buluştukları ilk konferans 12 Ocak’ta Cenevre’de başlamıştı. Bu konferansta Türkiye, Yunanistan ve İngiltere de garantör devletler olarak müzakereleri takip ettiler.
Cenevre’de yapılan müzakerelerin devamı mahiyetinde olan yeni konferans ise 28 Haziran’da Cenevre’ye yakın ünlü kayak merkezi Crans-Montana’da başladı.
Le Regent Kongre Merkezi’nde başlayan konferansa, BM Genel Sekreterinin Kıbrıs özel danışmanı Espen Barth Eide’nin ev sahipliğinde, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Rum lider Nikos Anastasiadis ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve gözlemci olarak da AB temsilcisi katılıyor. Konferans hala devam ediyor.
BM Genel sekreteri Guterres’inn “sonuç odaklı” olacağını söylediği konferans için tüm gözler Crans- Montana’ya çevrilmiş durumda.
Zira Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “bu son konferanstır” açıklaması konferansın önemini biraz daha da artırmaktadır.
Kıbrıs’ta Türk ve Rum taraflarını tek çatı altında toplamayı amaçlayan görüşmelerde iki tarafı hatta garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’yi tatmin edecek bir sonuca varılır mı bunu ilerleyen zamanlarda göreceğiz.
Fakat Ocak ayından bu zaman dek yapılan görüşmeler, havada uçuşan sözler, haritalar ve temenniler göstermektedir ki Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüme ulaşmak zordur.
Nitekim BM genel sekreterinin “adada çözümü bulmak çok zor” ifadeleri daha şimdiden malumu ilan olarak görülmektedir.
Daha önce de çeşitli ortamlarda belirttiğimiz üzere Kıbrıs’ta çözümden muhatapların anladıkları farklı şeylerdir.
Rumların ve onların arkasındaki güçlerin daha doğrusu batılı ülkelerin bu meselenin çözümünden anladıkları:
Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesi,
Türkiye’nin ada üzerinde hiçbir etkisinin kalmaması,
Rumların adada tek hakim siyasi güç olarak kalması,
Adada yaşayan Türklerin kısa vadede ikametlerine rıza gösterilmesi fakat uzun vadede tek bir Türkün adada kalmamasıdır.
Geçmiş dönemlerde büyük güçlerin Girit başta olmak üzere Osmanlı devletinin hakim olduğu yörelerde uyguladıkları sistem aynısıdır.
Bu nedenle Kıbrıs’ta Rumların ve batılı ülkelerin anladığı türden bir çözümün KKTC ve Türkiye tarafından kabulü mümkün değildir.
Adada yaşayan Türklere hayat hakkı kalmamasını hedefleyen ve Türkiye’nin geleceğini dışlayan bir çözümün kabulü adada yaşayan Türkler için bir intihardır ve aynı zamanda Türkiye’nin kendisini bir cendereye hapsetmesidir.
Cenevre’de devam eden toplantıda ele alınmak üzere şu an mülkiyet, yönetim, güç paylaşımı, toprak, AB ilişkileri, ekonomi başlıklarıyla güvenlik ve garantiler konularında açıkta kalan noktaları içeren paket hazırlanmaktadır. Bu paket üzerinde müzakereler devam edecektir.
Paketin içeriğinde masaya yatırılacak olan konular Kıbrıs Türkleri için hayati önem arz etmektedir.
Öne sürülen paket Crans-Montana’da müzakere heyeti tarafından kabul edilse bile nihai karar iki tarafta da halk oylamasına sunulacak ve karar kesinleşecektir.
Osmanlı devletinin adadan çekildiği 1878 yılı, hatta meselenin uluslararası mahiyet kazandığı İngilizlerin adadan çekildiği 1960’dan beri geçen zamana ve yaşananlara bakıldığında adada en ideal çözüm şu anda olan iki devletli çözüm şeklidir.
1960’dan sonra başlayan Rumların Türklere karşı yıldırma, dışlama ve katletmeye kadar varan ve 1974 barış harekatı ile neticelenen olaylar zinciri, Türklerin ve Rumların artık beraber ve bir devlet çatısı altında yaşama imkanlarının olmadığını göstermektedir.
Tek devlet çatısı altında önerilen çözüm alternatiflerinin tamamı adada yaşayan Türklerin huzurunu ve geleceğini karartmaya matuf olacaktır.
Crans-Montana’da devam eden konferansta BM genel sekreterinin “adada çözümü bulmak çok zor” şeklindeki ifadesi aslında müzakere sonuçlarını şimdiden ön görmedir.
Bilindiği gibi bölge siyasi ve sosyal açıdan çok hareketlidir. Kıbrıslı Rumlar Akdeniz’de petrol çıkarma telaşındadırlar.
Ada etrafında olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde kaos ortamı ve sosyal olaylar almış başını gitmektedir.
Böyle bir ortamda Kıbrıs’ta tekrar eski günlere dönülmesinin alt yapısını hazırlayan gelişmelere izin verilmemelidir.
Bu nedenle;
Kapsamlı çözüme odaklı bu “son konferanstan” sonra artık KKTC’nin dünya ülkeleri tarafından tanınması sağlanmalıdır.
Kıbrıs Türkü’nün varlığı, huzuru ve güveni olayları yaşayarak gelinen nokta olan KKTC’nin yoluna devam etmesine bağlıdır.
1974 Kıbrıs barış harekatı sonucu alınan yerler de artık kullanıma ve ekonomiye açılmalıdır.
Kıbrıs’ta Türklerin kendi devletleri ile yollarına devam etmeleri çözümün kendisidir. Dünyanın bunu artık tanımasının sağlanmasına çalışılmalıdır.
Önemli olan Kıbrıs Türklerinin varlığı ve huzurudur.
Türkiye’nin geleceği için de KKTC’nin varlığı ve güçlü bir şekilde ayakta durması büyük önem arz etmektedir.
Crans-Montana konferansının sonuçlarını bekleyeceğiz.