Siyaset Kimse bize niye yaptınız diyemez

Kimse bize niye yaptınız diyemez

14.10.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Astana sürecinde varılan karar gereği Türk askerinin İdlib’e girdiğini belirten Erdoğan, “İşte ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ dedik ve bu (dün) gece Silahlı Kuvvetlerimiz, ÖSO ile birlikte İdlib’de operasyonunu başlattı” dedi

Kimse bize niye yaptınız diyemez

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin İdlip’e başlattığı operasyonu “İdlib bize sınır, dolayısıyla tedbirimizi almak durumundayız. Kimse bize ‘Niye bunu böyle yapıyorsunuz’ diyemez. Suriye’ye 911 kilometre sınırı olan biziz, her an taciz ve tehdit altında olan biziz, kimse bize ‘Niye bunu böyle yaptınız’ diyemez” sözleriyle duyurdu.
Erdoğan dün AK Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’ndaki konuşmasında her gün yeni bir durumla, yeni bir saldırıyla, yeni bir taktik atakla karşılaştıklarını belirterek şöyle devam etti:
KENDİ OYUN PLANIMIZ: Türkiye’ye siyasi, sosyal, diplomatik, askeri, ekonomik tüm alanlarda diz çöktüremeyenler her gün yeni bir oyunla karşımıza çıkıyor. Halbuki biz ne diyoruz? ‘Namert kaçar, mert direnir.’ Üstelik biz artık sadece direnmekle savunmakla kalmıyor, kendi oyun planımızı adım adım uyguluyoruz. Bir başka ifadeyle savunmamızı güçlendirirken, taarruzu da ihmal etmiyoruz.
MİNDERDEN SİZ KAÇACAKSINIZ: Avrupa Birliği, ülkemize serbest dolaşım hakkı vermedi de ne oldu? Dünya başımıza mı yıkıldı? Bitirdiler mi bizi? Hayır. Hala oyalıyorlar fakat biz sabrediyoruz. Diyoruz ki bu minderden biz değil siz kaçacaksınız. Eğer dürüstseniz yapın açıklamanızı, açıklamayı yapın bitirelim işi. Bizim size ihtiyacımız yok..
“ANSIZIN GELEBİLİRİZ” DEDİK: Yıllarca bizi terör örgütleriyle yeteri kadar, güçlü şekilde mücadele etmemekle itham edenler, şimdi terör örgütleriyle kol kola bölgemizi tanzime giriştiler. Dünyada kendilerine terörle mücadelede en büyük hedef olarak DEAŞ’ı gösterenler, şu anda DEAŞ’a karşı PYD gibi, YPG gibi terör örgütleriyle beraber mücadele ediyorlar... Astana sürecinde Rusya, Türkiye, İran üçlü olarak bir karara vardık. Nitekim işte ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ dedik ve bu gece bildiğiniz gibi Silahlı Kuvvetlerimiz, Özgür Suriye Ordusu ile İdlib’le ilgili şu anda operasyonunu başlattı. Çünkü oradaki mazlumların üzerine gelenler, o mazlumlara, mağdurlara bunca silahla saldıranlar, rejim, ne yazık ki bütün bunlar karşısında bize tarihi bir sorumluluk yüklüyor.
TEHDİT ALTINDA OLAN BİZİZ: İdlib bize sınır, dolayısıyla tedbirimizi almak durumundayız. Kimse bize ‘Niye bunu böyle yapıyorsunuz’ diyemez. Suriye’ye 911 kilometre sınırı olan biziz, her an taciz ve tehdit altında olan biziz, kimse bize ‘Niye bunu böyle yaptınız’ diyemez. Ama şunu unutmayın, bu ülkede değil, ülkenin dışında da Kılıçdaroğulları’nın adedi çok fazla. Bir taraftan Silahlı Kuvvetlerimizin sınır ötesine çıkmasına ‘Evet’ diyeceksin, aynı konuşmanda 9 dakika sonra ‘İdlib’de ölenlerin sorumlusu Erdoğan’dır’ diyeceksin. Bu ne menem iş, sen ne cahil adamsın ya, böyle bir mantık mı olur. Mantıksızlık makam kesbediyor bunda. Zaten bakıyorsun yanında taşıdığı adamların her biri bir alem... Şu anda Afrin’de Kürt vatandaşlarımız, Türkmen vatandaşlar ve bunun yanında da PYD ve YPG var, bu mücadelenin altında o da var. Bu işleri gidermemiz lazım. Şu anda bu strateji uygun bir şekilde devam ediyor, temennim odur ki kısa zamanda bu biter.
ECEVİTİ’İN ANLAYIŞINA SATAŞIYORUM: Şahsen ben bugünkü CHP ile kitaplarda okuduğumuz müntesiplerinin bazılarını, eskilerden az çok tanıdığımız sosyal demokrasi arasında en küçük bir irtibat görmüyorum. Ben Ecevit’in anlayışına sataşıyorum. Çünkü bu milletin temsilcilerinin, Amerika’nın bakanlarının tırabzana oturup, kendisinin de el pençe durmasını kabul edemiyorum, mesele budur. Çünkü bu milletin genlerinde, geleneklerinde bu yok. Anamuhalefetin durumuna bakınca sadece ülkem ve milletim adına değil, açıkçası sosyal demokratlar için de büyük üzüntü duyuyorum.

‘Tasfiye değil, ihtiyaç’

Görevlerinden feragat eden arkadaşlarımız, elbette partimizde çalışmayı, katkı sağlamayı sürdüreceklerdir. Bu bir tasfiye değil, ihtiyaçtan kaynaklanan görev değişimidir. Hiç kimsenin gerek teşkilatlarda gerekse belediyelerde görevini devreden arkadaşlarımızla ilgili en küçük bir olumsuz söz söylemesine, incitici tutum içerisine girmesine, kusura bakmasınlar, izin veremeyiz. Öyle bir şey olamaz. Bizler pazara kadar değil, mezara kadar yol arkadaşlığı, dava arkadaşlığı yapmaya kasem etmiş bir kadroyuz... Değişim ihtiyacı olan yerlerde bugüne kadar hizmet etmiş arkadaşlarımıza teşekkürlerimizi sunuyor, yeni arkadaşlarımızla yolumuza devam ediyoruz. Kongrelerde vazifelerini yeni isimlere devreden arkadaşlarımızın önümüzdeki dönemde teşkilatlardan belediyelere ve meclise kadar her kademede görev almalarının yolları açıktır. ‘Bu kardeşlerimizle yollarımızı kaybettik, artık bir daha bir araya gelmeyeceğiz’ diye bir şey kesinlikle anlaşılmamalı. Buna biz sıradan diğer partiler gibi bakmayacağız. Davada olay, zaman zaman makam, mevki değişikliğini gerektirebilir. Bundan dolayı da kimse üzülmemeli. Bir bayrak yarışı olarak gördüğüm bu hizmet yolunda kime, ne zaman, hangi mevkide görev düşeceği belli olmaz. Bunun için tüm arkadaşlarımızdan partimizle sadece gönül bağlarını değil, fiziki bağlarını da güçlendirerek devam ettirmelerini istiyorum. Teşkilatlarımızla birlikte belediyelerde de şimdiden bir takım düzenlemeler yapmaya başladık. Özellikle kritik gördüğümüz bir takım yerlerde yeni döneme daha ciddi hazırlık yapabilmek için mevcut isimlerin çekilmesi konusundaki kararımızı adım adım hayata geçiriyoruz. Görevlerinden feragat eden arkadaşlarımız, elbette partimizde çalışmayı, katkı sağlamayı sürdüreceklerdir.

İsteseniz de istemeseniz de Meclis’ten geçecek

Bunlar milleti tanımadıkları gibi kanun, nizam, hukuk da bilmiyorlar. Allah aşkına, şu anda nikahları kim kıyıyor? Bir kamu görevlisi olan belediye başkanı veya onun yetki verdiği nikah memuru hatta köylerdeki muhtarlara kadar bu nikahları kıyabiliyorlar mı? Düşünebiliyor musunuz, kendi değerlerimizle inancımızın mensubu olarak bizim vatandaşlarımızın kahir ekseriyeti, resmi nikah kıyıldığı zaman onunla yetinmiyor ama bir de ne yapıyor, kayıt dışı, gidiyor hoca efendiye bir nikah da orada kıydırıyor, önünde veya arkasında. Bu böyledir. Ama Kılıçdaroğlu ne yaptı bunu, onu bilemem. Bir defa bu gerçekleri bir göz önüne almak lazım. Batı laik, Batı’da kilise bu işi yapıyor mu? Onları da örnek olarak gösterirken bunu kendime de zül addediyorum, onu da söyleyeyim. Orada olunca laikliğe aykırı olmuyor da biz de niye laikliğe aykırı olsun... İsteseniz de istemeseniz de bu Meclis’ten geçecek. Kayıt dışı nikah değil, kayıt altında nikah. Asıl kayıt dışılıkları bu kaldıracak. Ne diyorlar utanmadan sıkılmadan, ‘Çocuk yaşta evlilik....’ Ya bırak, ne alakası var. Bu, işte onu tamamıyla ortadan kaldırmaya yönelik bir adımdır. Ben inanıyorum, bu iş çok daha ideal bir şekle dönüşecek. Kıyılan nikahlarla ilgili belgeler nereye gönderiliyor? İşlemi kim yaparsa yapsın, nüfus müdürlüğüne. Öyle mi? Nikahı bir kamu görevlisi olan belediye başkanı ile yine bir kamu görevlisi olan müftünün kıyması arasında, milletimizin değerleriyle daha çok örtüşüyor olması dışında ne fark var? Batı ülkelerinde din adamlarının nikah kıymasından rahatsız olan kimse duydunuz mu? Bunlar da nikah üzerinden içlerindeki husumeti, kin ve nefreti ortaya döküyorlar. Nikahı müftü değil de mesela tapu müdürü, mal müdürü, orman şefi, veteriner, hastane müdürü veya başka herhangi bir kamu görevlisi kıyacak olsa inanın bana bunların hiçbir itirazı olmazdı.

‘Çanakkale töreninde konuşturmayacaksınız’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çanakkale’nin CHP’li Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın, Ak Partili kadın belediye meclisi üyesine ‘Kes sesini’ diyerek terbiyesizlik yaptığını söyledi. Erdoğan, “Hani bunlar kadın hakları savunucusuydu? Seçilmiş bir Belediye Meclis üyesine ‘Sesini kes’, ‘Çık’, ‘Konuşma’, sen bunu nasıl dersin. Sen bunu mu yaptın, 18 Mart geliyor. Bak şimdiden talimatı verdim, bu Belediye Başkanı’nı 18 Mart’ta, Çanakkale törenlerinde konuşturtmayacaksınız. Çünkü oradaki düzenlemenin faili hükümettir, validir. Dolayısıyla onun orada konuşma hakkı bir lütuftur. Dolayısıyla bu, seçilmişler için böyle bir adımı attı, seçilmişe saygısızlık yaptı. Hesabını verecek.