Kitap Sarrafı: Yeni İnsan

Kitaplar hayatımıza renk ve anlam katarlar. Özellikle okunmaya değer kitaplar zamanı değerli kılar. Çünkü; bize yeni ufuklar açar, bambaşka dünyaların kapılarını aralamamızı sağlar.

Bundan sonra her hafta Kitap Sarrafı köşemde bir kitabı konuşacağız. Yazarlarla sohbet edip, kitabı okuduğumuzda hayatımızda ne gibi farkındalıklar kazandıracağını öğreneceğiz.

İlk kitabımız “Yeni İnsan” ve yazarları insanın ve sağlığın yeniden tanımlanması gerektiğine inanan üç hekim Zerrin Başer, Zerrin Işık Tüfekçi ve Gül Yılmaz Çınar ile keyifli bir söyleşimiz başlıyor.

Haberin Devamı

Böyle bir kitap yazma fikri nasıl oluştu?

Kitabımız iki ana konuyu eşzamanlı olarak işliyor: İnsan ve sağlık. Çünkü kendimizi tanımadan, taşıdığımız yaratıcı gücün şifrelerini ve işleyiş sistemini çözmeden, gerçek sağlığı kavrayıp yaşamamız pek mümkün değil. “Yeni İnsan”, ait olduğumuz bütünü ve kendi içimizde taşıdığı bütünlüğü fark ederek özümüzdeki sağlığa kavuşabilmemiz için yazıldı. Bu yüzden de, özümüzle yeniden bağlantı kurup kendimizle iletişime geçmenin formüllerine ve iyileştirici örneklerine odaklandı. En çok da, sağlığın dışımızda bir yerde değil, kendi içimizde olduğunu göstermek için kaleme alındı. Kendisiyle bağı kopmuş insanın özünü ortaya çıkarmak ve okuru, sağlığın yegâne kaynağı olan o özle tekrar buluşturmak umuduyla yazıldı.

Kitapta 3 farklı alanda çalışan hekimin imzası var. Sağlığı hangi taraftan ele aldınız?

Gözlem, birikim, çocuksu merak ve yaratıcılığa duyduğumuz inanç, sağlığın gerektirdiği bütüncül yaklaşım ve güncel koşullarla birleşince, bize üç açı sundu: İnsana ve sağlığına hem hekim gözüyle, hem hastanın tarafından hem de sektörel çerçeveden baktık. Hastaya hasta değil, insan olarak yaklaşma ilkemizi, özellikle iletişimle ilgili önerilerimizde, hekimler için de koruduk. Aynı şekilde, sağlık sektörüne ilişkin düşüncelerimizi de hem hekim hem de hasta açısından ele aldık. Amacımız, sağlığın bireysel boyutta başlayıp kitlesel ve bilimsel bir bütünlüğe doğru yol alması.

Hekimlerin, hasta ve hasta yakınlarıyla iletişiminde dikkat etmesi gereken noktalara da değinmişsiniz. Özellikle neler önerirsiniz?

Haberin Devamı

Sağlık söz konusu olduğunda hepimiz kırılgan bir yapıya sahibiz. İletişim hatalarının bu kırılgan yanımızı nasıl olumsuz etkilediğini ve bunun sağlığımıza nasıl yansıdığını kitapta örnekleriyle gösteriyoruz. Bu çerçevede, kendimizle iletişimimizden başlayıp, hastane ya da muayenehane gibi mekânlarla kurduğumuz ilişkileri bile tek tek gözden geçiriyoruz.

Temeldeyse, hekim-hasta iletişiminden medyaya kadar, sağlığın her alandaki iletişim dilinin, insanın yaratıcı ve iyileştirici gücünü tetikleyecek şekilde yeniden düzenlenip geliştirilmesini öneriyoruz. Örneğin, iyileşme umudunu algılama biçimimizi değiştirmeyi teklif ediyoruz. Hem tıbba hem hekimlere hem de kendimize şunu soruyoruz: “Eğer hastaysam ve yüzde üç oranında iyileşme umudum olduğu söylendiyse, niçin bu yüzde üçlük umut dolu oranı değil de, umutsuzluğuyla düpedüz yıkıcı olan geri kalan yüzde doksan yedilik oranı görmeye yöneliyor ya da yönlendiriliyorum?” Çünkü sağlık, umutsuzluk dolu istatistiklerle değil, bizim umuda yönelişimizle başlıyor. Umutsuzluk, sistemimize ve sağlığımıza aykırı bir yönelimdir. Çünkü insan, doğadaki her şey gibi dengeye ulaşma eğilimindedir ve hastalandığında iyileşmeye doğru yönelir. Bu da ancak doğru bir iletişimle yönetilebilir.

Haberin Devamı

Geleceğin doktorlarına ne gibi önerilerde bulunursunuz?

Hekimlik erdeminin neleri içerdiği konusunda bütün bilimsel otoriteler uzlaşmış durumda. Buna göre, hekimin dürüst ve güvenilir olması, sır saklamayı bilmesi, insanın kişiliğine ve bedensel bütünlüğüne saygı göstermesi, ayrımcılığa karşı çıkması, hastalarına eşit bir iletişimle eşit muamele etmesi, kendini yenilemesi, gerektiğinde her türlü baskıya direnip vicdanıyla davranması ve mesleğine ticari ya da kötücül bir şekilde kullanmaması gerekiyor. Atfedilen bütün bu erdemler, aslında hekimliğin etiğini de özetliyor. Bizse, kitapta da belirttiğimiz gibi, bütün bu erdemlerin kişide hekimlikle birlikte değil, hekimlikten önce doğmuş olması gerektiğine inanıyoruz. Başka bir ifadeyle, hekimlik, sayılan bütün bu erdemleri elbette kendine çağırır, fakat ondan önce, bu erdemlerin kişide zaten var olması ve o kişiyi hekimliğe çağırması gerekir. Hekimlik işte bu yüzden sadece bir meslek değildir. Daha çok, bir yaşam tarzıdır. Aynı zamanda da bir varoluş nedeni ve tanımıdır. Hekimliği seçecek kişilerin öncelikle bu gerçeği iyi algılaması gerekir. Sonrası kendiliğinden gelecektir nasılsa.

Geleceğin doktorları, önerileri bazen geçmişte, tıbbın başlangıcında bulacaktır. Mesela Hipokrat’ın “Hastalık yoktur, hasta vardır,” sözünde. Bazen de, kitapta bizim de yaptığımız gibi, geleceğin sağlık tasarımını oluşturmak için insanı yeniden tanımlayacak, geleceğin sağlık tasarımının insanın sisteminde zaten var olduğunu fark edip, hastaları içlerindeki o sağlık sistemiyle iletişime geçireceklerdir.

Sağlık haberciliği üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Sağlık haberlerinde nelere dikkat ediyorsunuz?

Günümüzün medya organları, tıpkı sağlık sektörü gibi, genelde iyileşmeye değil, hastalığa yoğunlaşıyor. Hastalıklarla dolu kaotik bir dünya resmi çiziyor. Gazetesini açan da, internete giren de, televizyonda kanal değiştiren de, bir bombardıman halinde, hastalıklarla karşılaşıyor. Bu haberlerin, konuşmaların ya da metinlerin birçoğu karşısında kişiler durduk yerde hastalık beklentilerini olumsuzca tetikleyen ve sonunda da maalesef gerçeğe dönüşen korkulara kapılıyorlar.

Sağlık haberleri tabii ki bütün iletişim organlarında her zaman verilebilmeli. Sağlık hakkında bilgilenmek her insanın en doğal hakkı. Fakat bu, insanlara “elli yıl içinde her iki kişiden birinin kanser olacağı” empoze edilerek yapılmamalı. Asıl yapılması gereken, hastalığa değil sağlığa odaklanmaktır. İnsanlara sağlık potansiyellerinin nerede yattığını ve iyileşme güçlerini nasıl harekete geçireceklerini göstermektir. Aksi takdirde sağlık, ulaşılması ancak parayla mümkün olabilen ya da dışarıdan satın alınması gereken bir şeymiş gibi algılanır ve sanallaşır. İçimizden fışkıran en büyük gücümüz, özümüz ya da gerçeğimiz olmaktan çıkar. Sağlık haberciliği, hayal kırıklığına, çaresizliğe, korkuya ya da yenilgiye değil de umuda yönlendiğinde, sanıldığından çok daha sağlıklı bir dünyada ve çok daha sağlıklı bir hayat sürmeye başlayacağız.

Sağlıklı iletişimin olmazsa olmazı size göre nedir?

Geçmişin negatif kodlarını ve sağlığımıza ilişkin olumsuz canlandırmaları bize bire bir yansıtan bir aynamız var: O ayna, bizim konuşma dilimiz. Nasıl olup da ağzımızdan çıkıverdiğini anlayamadığımız olumsuz cümleler, negatif duygularımızın ve zihinsel kodlarımızın röntgen filmleri gibidirler. İnsan nasıl düşünüp konuşuyorsa öyle hastalanır ve nasıl düşünüp konuşuyorsa öyle iyileşir. Kitabımızda geçen bu damıtılmış cümle, hem sağlıklı iletişimin hem de sağlığın iletişimle olan ilişkisinin özeti gibi. Düşüncenin yaratıcı gücü, konuşma dilinin dönüştürücü gücünden ayrı düşünülemez. Konuşma dilimizde sadece geçmişimizi ve şimdiki halimizi değil, geleceğimizi de görürüz. İyileşmenin kalıcı bir sağlık haline evrilmesi, konuşma eyleminin yaratıcı ve dönüştürücü gücünü fark edip konuşmalarımızı sağlıklı bir gelecek tasarımı için örgütlememize bağlıdır.

Kısaca sizleri tanıyabilir miyiz?

Birimiz diş, birimiz göz, birimiz aile hekimiyiz.

Zerrin Işık Tüfekçi, Evrensel Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği’nin kurucu yöneticisiyim. Aynı zamanda UHTN Sağlık Turizmi Şirketi’nin ortaklarından biriyim. Sağlık Turizmini Türkiye’de gelişmesi için de çalışıyorum.

Zerrin Başer, Aile hekimliği uzmanlığı çalışmaları sonrası Denge Merkezi Eğitim ve Danışmanlık’ın Ankara ve İstanbul merkezlerinin kurucu yöneticisi ve eğitmendir.

Gül Yılmaz Çınar ise, Hacettepe Tıp Fakültesi’ndeki eğitiminden sonra Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Kliniği’nde ihtisasını yapmış ve halen aynı klinikte şaşılık biriminde hekimlik yapıyor.

Buluştuğumuz ortak nokta ise, sağlığı geliştirip yeniden tanımlayacak her türlü bilimsel gelişimin, eğitimin ve felsefenin aktif olarak içinde yer almamız. İnsana hizmet aşkımızı, yeni insanın sağlık potansiyelini ortaya çıkartacak yeni ve yaratıcı yaklaşımlarla bizzat çalışarak, kesintisiz devam ettirmemiz.