Gündem Konsey ve AİHM’nin kararının mukayesesi

Konsey ve AİHM’nin kararının mukayesesi

18.04.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Anayasa Konseyi, her ne kadar kendi görüşüyle AİHM’ninki arasında mantıksal açıdan benzerlik olduğunu kabul etmekte ise de, inkâr fiilinin suç oluşturmasındaki kriter açısından tarafların yaklaşımları arasında ciddi bir fark mevcuttur...

Konsey ve AİHM’nin kararının mukayesesi

AİHM, bir insanlığa karşı suçun inkârının suç oluşturması için, inkâr fiilinin ırkçı nefrete teşvik etmesini ana kriter olarak saptamıştır. AİHM, Holokost ile 1915 olayları arasında ciddi bir fark olduğunu belirtmiş, Holokost’un inkârının, gerek tarihsel gerek kontekstle ilgili nedenlerden dolayı daima nefrete ya da hoşgörüsüzlüğe teşvik olarak anlaşıldığını, bu nedenle de suç sayıldığını, buna mukabil Perinçek’in “Ermeni soykırımı uluslar arası bir yalandır” şeklindeki beyanının, İsviçre’de ırkçı ve antidemokratik bir eyleme teşvik eden bir anlam taşımadığını kaydetmiştir. Bu nedenledir ki mahkeme, Ermenilerin 1915 olayları hakkındaki görüşlerine karşıt bir fikir ileri sürülmesini fikir özgürlüğü bağlamında değerlendirmiş ve cezayı gerektiren bir suç saymamıştır.

Altı çizilmesi gereken bir nokta da AİHM’nin, İsviçre mahkemelerinin Perinçek’i cezalandırmakta haklı olduklarını ortaya koymak için başvurdukları yöntemleri eleştirmesidir. Nitekim, AİHM, söz konusu mahkemelerin 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımlama maksadıyla İsviçre mevzuatının soykırımla ilgili düzenlemelerini, 1948 Soykırım Sözleşmesi’ni ve Uluslararası Ceza Divanı Statüsünü dikkate almayıp, argümanlarını sadece “Ermeni Soykırımını” tanıyan İsviçre Parlamentosu ile Ermeni tezini savunan bazı kitap ve bazı kuruluşların raporlarına dayandırdıklarını vurgulamaktadır.

Anayasa Konseyi: AİHM’nin mantığını kabul ediyorum
Anayasa Konseyi’nin eki olan “Yorum” belgesinde, Konsey’in, Gayssot Yasası’nın hazırlık çalışmalarındaki (travaux prépatatoires) bulguları ve kendi içtihadını dikkate alarak ifade özgürlüğü konusunda AİHM’ninkine benzer bir mantığı kabul ettiği belirtilmektedir:

“[Gayssot Yasası’nda] Kanun koyucu, bu tür suçların mevcudiyetini inkâr eden ifadeleri yasaklamak suretiyle, ırkçılığın ve antisemitizmin tahrikini cezalandırmayı öngörmüştür. (...)İkinci Dünya Savaşı sırasında işlenen ve insanlığa karşı suç olarak nitelenen ve bu nedenle bir Fransız mahkemesi veya uluslararası mahkeme tarafından cezalandırılan fiilleri inkâr eden ifadeler, ırkçılığa ve antisemitizme tahrik oluşturmuştur. Gayssot Yasası’nın [davacı tarafından] itiraz edilen hükümleri ise, kamu düzenini ve üçüncü kişilerin haklarını ihlal edecek bir ifade özgürlüğü ve iletişim suiistimalini önleme amacını gütmüştür. (...)Anayasa Konseyi bu şekilde Strasbourg Mahkemesi’ninkinin benzeri bir mantığı kabul etmektedir. AİHM, Garaudy davasında verdiği kararda ‘İnsanlığa karşı suçların inkârının, Yahudilere karşı en sert hakaret tarzlarından biri ve onlar aleyhinde nefrete tahrik olarak göründüğünü ve bu tipte tarihsel fiillerin inkârının veya revizyonun, ırkçılığa ve antisemitizme karşı mücadelenin dayandığı değerleri tehdit ettiğini ve kamu düzenini bozucu bir nitelik arzettiğini hükme bağlamıştır.”

Konsey: Mahkeme kararıyla saptanmayan soykırımın inkârı suç sayılmaz
Anayasa Konseyi, her ne kadar kendi görüşüyle AİHM’ninki arasında mantıksal açıdan benzerlik olduğunu kabul etmekte ise de, inkâr fiilinin suç oluşturmasındaki kriter açısından tarafların yaklaşımları arasında ciddi bir fark mevcuttur. Bu kriter Konsey kararının 7. maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir:
“İkinci Dünya Savaşı sırasında işlenmiş olan ve insanlığa karşı suç olarak tanımlanan ve bu nitelikleri nedeniyle Fransa veya uluslararası yargı organları tarafından cezalandırılmış bulunan suçların varlığını inkâr eden ifadeler, ırkçılığa ve anti-semitizme teşvik oluşturur.”
Yukarıdaki ifadelerden de görüleceği üzere, Anayasa konseyi için bir insanlığa karşı suç veya soykırımın inkârının suç oluşturması için ana kriter, söz konusu insanlığa karşı suç veya soykırımın mahkeme kararıyla saptanmış olması iken, AİHM için bu kriter, soykırımın inkârının ırkçı nefrete teşvik etmesidir.
Sonuç olarak, Konsey’le AİHM’nin görüşlerinin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte oldukları ve Konsey’in, zihni unsuru (ırkçı nefrete teşvik etmeyi), usul unsuruna (mahkeme kararı) bağladığı söylenebilir.

2001 tarihli yasanın iptali girişiminin gerekçeleri
TTETD’nin, Anayasa Konseyi’ne intikal eden Gayssot davasına müdahil sıfatıyla katılmak suretiyle sağlamış olduğu Ermeni iddialarını çürütücü nitelikteki hukuki kazanımlar hakkında önceki bölümlerde bilgi sunulmuştu. TTETD, bu satırların yazarının Paris’teoluşturduğu “hukuk danışmanları ekibi” ve Fransa Türk Kültür Dernekleri Birliği Başkanı Dr. Demir Önger’in işbirliğiyle kurulmuştur. Derneğin esas kuruluş amacı, Türkiye’yi soykırımla suçlayan 2001-70 sayılı ve 29 Ocak 2001 tarihli yasanın iptalidir. Bir tek maddeden oluşan bu yasa şöyledir:
“Fransa 1915 Ermeni soykırımını açıkça tanır. İş bu kanun devlet kanunu gibi uygulanır.”
Bu yasanın Türkiye açısından özel önemi, bugüne kadar Ermeni soykırımının tanınması hakkında parlamentolarından karar veya yasa geçiren ülkeler için önde gelen bir örnek oluşturmasından kaynaklanıyor. Bu nedenle, aşağıdaki gelişmeler de dikkate alınarak, söz konusu 2001 tarihli yasasının iptali için mevcut imkânlardan azami ölçüde yararlanılmasının ulusal çıkarlarımız açısından gerekli olduğu düşünülmektedir.
Bilindiği üzere, Avrupa Parlamentosu AB üyesi devletlere çağrıda bulunarak Ermeni soykırımının tanınmasını istemiştir . Diğer taraftan AB’nin kabul etmiş olduğu Çerçeve Karar, üye devletlerin ulusal mevzuatlarına entegre edildiği takdirde, Avrupa mahkemeleri soykırım davalarında hüküm verme yetkisine sahip olacaklardır. Bu durum, son derece tehlikeli ve Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerini temelden çökertecek bir tehdit oluşturmaktadır. Avrupa’ya egemen olan “İslamofobi” ve “Türkofobi” akımları butür temayüllerin gerçekleşmesini kolaylaştıran bir ortam oluşturuyor. Fransa gibi, Almanya ile birlikte Avrupa’nın lideri konumundaki bir devletin Türkiye’yi soykırımla suçlayan yasasının iptal edilmesinin, Avrupa ülkelerini etkilemesi ve yasama organı vasıtasıyla tarih yazma girişimlerini akamete uğratması beklenmelidir. Bu yolda başarı sağlanmasının, ABD Kongresi’ne Ermeni soykırımını kabul ettirme girişimlerini engelleme hususunda elimize gayet kuvvetli bir koz vereceği de tartışma götürmez.

2001 tarihli yasa Anayasa’yı ihlal ediyor
2001 tarihli yasanın Anayasa’ya aykırılığı daha yürürlüğe girdiği andan itibaren güçlü eleştirilere konu teşkil etmiş ve bu husustaki tartışmalar aralıksız günümüze kadar sürmüştür. Fransa’nın ünlü hukukçusu George Vedel 2001 yılında yazdığı uzun bir akademik makalede, 2001 yasasının anayasaya aykırılığını ortaya koymuş, eski Adalet Bakanı ve Anayasa Konseyi Başkanı Robert Badinter de, yaptığı konuşmalar ve yazdığı makalelerde bu hususu teyit etmiştir. 2001 tarihli yasanın Anayasa’ya aykırılığı özetle şu argümanlaradayandırılıyor:
(1) 2001 tarihli yasa, yayımlanmadan önce Anayasa Konseyi’nin kontrolüne sunulmamıştır, bu nedenle gerekçesinde “Anayasa’ya uygundur” ibaresi yoktur. Vedel ve Badinter, kontrole tabi tutulması halinde yasanın iptalinin kaçınılmaz olacağını beyan etmişlerdir.
(2) 2001 tarihli yasa, Anayasa’nın Parlamentonun yetki alanını tanımlayan hükümlerine aykırıdır.
(3) Kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ediyor. Parlamento, yargıya verilen yetkileri kullanamaz.
(4) Anayasa’dan doğan, eşitlik, kamu hizmetlerinde tarafsızlık, ayrımcılıktan kaçınma, ifade, iletişim ve düşünce özgürlüğü ile uluslararası hukuk alanında Fransa’nın üstlendiği yükümlülükleri ihlal etmektedir.
(5) Anayasa Konseyi, 2001 tarihli yasa iptal talebiyle önüne geldiğinde, kararını, 2012’deiptal etmiş olduğu Boyer Yasası hakkındaki kararının gerekçesinde yer alan, “Kanunlar kuralları ifade etme amacını taşırlar, bu nedenle de normatif bir yapıya sahip olmaları gerekir. Bir kanun hükmünün soykırım suçunu tanıma amacını taşıması halinde bu kanun haiz olması gereken normatif değerlerden yoksundur” hükmü ışığında verme durumunda kalacaktır.

YARIN:
2001 TARİHLİ YASANIN İPTALİ İÇİN İZLENEN STRATEJİ