Ankara Mhp Lideri Bahçeli'den Mckinsey Açıklaması

Mhp Lideri Bahçeli'den Mckinsey Açıklaması

09.10.2018 - 12:38 | Son Güncellenme:

.

Mhp Lideri Bahçeliden Mckinsey Açıklaması

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Be hey zır cahiller, pek çok ülkede faaliyeti olan, ülkemizde de yıllardır faal halde bulunan McKinsey bir denetim ve danışmanlık şirketidir. Akıl ve irade milli olduktan sonra istişari nitelikli sunduğu teklif ve görüşlerine ister uyar ve uygularsınız, isterse de teşekkür edip gerisin geriye iade edersiniz. McKinsey’e Duyun-u Umumiye demek, IMF demek, kozmik oda vakası demek, kayyum demek, kapitülasyon demek, cehalet değil, gaflet değil, su katılmamış ümmiliktir ve çok tehlikelidir. Bizim de itirazımız buna yöneliktir" dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Bahçeli, TBMM Grup Toplantısında konuştu. Uzman çavuşların kadroya alınmaları, özlük haklarının düzeltilmesi, uzman jandarmalarla birlikte 3600 ek göstergeden istifade etmelerinin tarihi ve milli bir hedef olduğunu kaydeden Bahçeli, "Sözümüz sözdür, 24 Haziran Seçim Beyannamemizde ne söylemişsek gerçekleşmesi için çalışacağız, gereğini de inşallah yapacağız. Bizim görüşümüze göre, şehadetin kadrolu yiğitlerine hala sözleşme çilesinin reva görülmesi doğru ve hakkaniyetli bir tutum değildir" diye konuştu.
Fırat’ın doğusunda gerilim tırmanırken, çok sinsi ve tehlikeli bir stratejinin devrede olduğuna dikkat çeken Bahçeli, "ABD, terör örgütü PKK/YPG’ye silah yardım ve takviyesine devam etmektedir. Menbiç’in boşaltılmasıyla ilgili değerlendirme ve sözlerin henüz somut ve inandırıcı bir neticesi görülmemiştir. Fırat’ın doğusunu kapsamına alan, güney sınırlarımız boyunca sahnelenmesi planlanan, sözde kanton yönetimleri de içine katacak bir terör devleti planı tedavüldedir. ABD teröristlere kalkan olurken, PKK/YPG aldığı cesaretle sözde kantonları birleştirip ‘Kuzey ve Doğu Suriye Öz Yönetimi’ isimli alçak bir yapılanmaya gitmiştir. Suriye’nin petrol zengini Deyrizor kenti teröristlerin tasallutu altındadır. Terör örgütü PKK/YPG’nin Tel Abyad merkez olmak üzere, sözde Kuzey Suriye Merkezi Hükümeti kurma hedefine sabitlendiğiyle ilgili iddialar medyaya kadar yansımıştır. Fırat’ın doğusu da batısı da kanlı istilaya maruzdur. Tehlike had safhadadır. Buna izin verilmemelidir. Madem hainler Menbiç’e çukur kazmakla meşguller, o zaman Türk devletinin asalet ve şanına yakışan da, hazır çukur kazılmışken içine hainlerin alayını birden gömmektir. ABD’nin güven vermeyen, sözünde durmayan, samimi olmayan duruş ve tutumuna bakarak terörle mücadelemizi sürdüremeyiz. ABD’nin başkanlık koltuğunda Trump gibi bir maceraperest oturduğu sürece kalıcı ve istikrarlı, müttefiklik hukukunun ahlak ve mirasına dayalı bir ilişki ağının kurulması oldukça zor ve netamelidir. Teröristlere silah veriyorlar, Türkiye’de attırıyorlar. Bomba ve el yapımı patlayıcı eğitimi veriyorlar, mesela Batman’da kan döktürüyorlar. Böyle bir ittifak hukuku, NATO şemsiyesi altında böylesi bir birliktelik kurgusu dürüst değildir, samimi değildir, gerçekçi değildir. ABD Başkanı, Türkiye’yi tek kullanımlık çay poşeti gibi gördüğü, eline vurup ekmeğini aldığı, beraberce kılıç dansı yaptığı ülkelerle karıştırmasın. Ona buna parmak sallayarak korkutmasına fazla güvenmesin" ifadelerini kullandı.

"Bu nasıl bir rezalet, nasıl bir cürettir?"
ABD Başkanı Trump’ın, Suudi Arabistan Kralı Selman’a bir miting sırasında sarf ettiği sözlerin tüyler ürpertici, skandal nitelikte olduğunu söyleyen Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Trump diyor ki: ‘Bak Kral, biz olmasak iki hafta bile koltuğunda oturamazsın. ABD ordusu seni koruyor. Bu yüzden bize ödeme yapmalısın.’ Şu dilin çirkinliğine, şu üslubun küstahlığına bakar mısınız? Hayırdır, okyanus ötesinde mafya devleti kurulup önüne geleni haraca bağladı da biz mi duymadık, bizim mi haberimiz olmadı? Bu nasıl bir rezalet, nasıl bir cürettir? Ecdadımızın çekirge yiyerek savunduğu kutsal toprakların bugün içine düştüğü ağır hasarlı ve hazin manzarası hakikaten kahredicidir, hakikaten de onur kırıcıdır. Koltuğu muhafaza için bırakınız haraç vermeyi, bunu aklından geçirmek; başkalarının insaf ve merhametine sığınmak ne İslam’la, ne iman kaideleriyle, ne de bağımsızlık haysiyetiyle bağdaşır. Her gün ölüp ölüp dirileceğine, bir gün ölürsün, fakat adam gibi, kahraman gibi, mükafatı yalnız Allah’tan bekleyen iman eri gibi ölürsün. Dünyanın gözü önünde egemen bir devletin kralından haraç isteyen, onu aşağılayan, adeta tacını ve tahtını başına geçiren bir devlet adamına, bir siyaset anlayışına herkes suskun kalsa da Milliyetçi Hareket susmaz, herkes minderden kaçsa da Milliyetçi Hareket kaçmaz, kaçmayacaktır."
Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğuna girdikten sonra bir daha çıkmayan ve kendisinden günlerdir haber alınamayan gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın akıbetini de merak ettiklerini sözlerine ekleyen Bahçeli, "Mezkur gazetecinin hakkında çıkan vahim haberlerin doğru olup olmadığının, Konsolosluktan çıkıp çıkmadığının acilen teyit ve ispata muhtaç olduğu açıktır. Türkiye mafyavari yöntemlerin, bölgesel komplo faillerinin, kanlı hesaplaşmaların, örtülü operasyonların geçiş güzergahı veya sahne alanı değildir. Eğer ortada suç varsa, suçlular da belirlenmişse gereği derhal yapılmalı, işlenmiş bir cinayetin tespiti halinde caniler mutlaka cezalandırılmalıdır" dedi.

"Amaç, 15 Temmuz’da alamadıkları sonucu ekonomik alaborayla almaktı"
Türkiye’ye büyük bir oyun oynandığını ve yaklaşık 3 aydır dövizdeki fiyat artışlarıyla Türkiye’nin kundaklanmasının amaçlandığını vurgulayan Bahçeli, konuya yönelik şu açıklamada bulundu:
"Meselenin can alıcı noktası şudur: Planlı ekonomik terör, sistematik ekonomik suikast doğrudan doğruya milletimizi, milli bünyemizi, ülkemizin itibar ve saygınlığını hedef almıştır. Amaç, ekonominin surlarını infilak ettirip sosyal çözülmeyi sağlamak, siyasal kaosu ateşlemek, ardından yeni hükümet sistemine karşı tetikte bekleyen ve sokağı adres gösteren işbirlikçileri harekete geçirmekti. Tehlike geçmiş değildir. Amaç, 15 Temmuz’da alamadıkları sonucu ekonomik alaborayla almaktı. Tehdit sönmüş de değildir. Ekonomik rahatsızlıklarla bilenmiş toplumsal muhalefetin siyasal içerik kazanması, denetim ve kontrolden çıkması hesaplandı. Çok şükür Trump’ın Twitter mesajlarıyla destek verdiği küresel baronların hesabı Ankara’da bozuldu. Mesele vatandır, nitekim milli ve ekonomik bekamızın müdafaasıdır. Parti olarak işin kolayına kaçar, zahmete girmez, sırf hükümet yıpransın diye her eleştiriyi yapardık. Başkaları gibi olsaydık, fırsat bu fırsat diyerek siyasal rantın, siyasi fayda devşirmenin basitliğine ve kofluğuna heves ederdik. Ülke yanarsa yansın der, ne kazanacağımıza bakardık. Türkiye’nin saldırıya uğradığı, küresel ablukayla günden güne eriyip kan kaybettiği bir ortamda, ne yapsaydık, biz de sele kapılıp ekonomik operasyonlardan medet mi umsaydık? İnsanımız aç ve açıktayken, döviz kurşunu yağmur gibi üzerimize yağarken, söyleyiniz bana, neye hizmet etseydik, biz de işbirlikçi ve gayri milli odakların projelerine gözcü, propagandalarına sözcü mü olsaydık? Gemi su alırken, filikaya binip uzaklaşmak bizim kitabımızda yazmayan korkaklıktır. Yangın bacayı sarmışken yaygara koparmak, gürültü çıkarmak, su taşıyanların elini tutmak bizim reddettiğimiz utanmazlıktır. Bizim tercih ve tutumumuzu köşe yazarları beğenmeyebilir. CHP, HDP ve diğer yandaşların tetikçileri kabul etmeyebilir. FETÖ’cü alçaklar, PKK’lı soysuzlar, Türk ve Türkiye düşmanları hazmetmeyebilir, hazzetmeyebilir. Kendi bilecekleri iştir. Arzularımızla yaşamıyoruz, ülkülerimizle varız. Kökünü inkar etmiş mahluklardan değiliz, geçmişimiz ve geleceğimizle bir bütünüz. Bedbaht değiliz, bedhah hiç değiliz. Siyasetimiz millidir, duruşumuz merttir, duyuşumuz nettir, sözümüz diktir, özümüz adamdır, övüncümüz Türk-İslam ahlakıdır, vicdanımız adaletten yanadır. Biz Ötüken mirasçısı, Türk asırlarının medarı iftiharı Milliyetçi Hareket Partisiyiz. Ağaca çıksalar bile pabuçları yerde kalmayanlar bize ne söylüyorlar? Bastıkları yerde ot bitmeyenler bize neyi dayatmaya çalışıyorlar? Türkiye ekonomisinde sorun yok demedik. Yapısal açmazlardan devamlı surette bahsettik. Makroekonomik çarpıklıkları, yanlış ekonomi politikalarını yeri ve zamanı geldiğinde ifade ettik, bunlara karşılık olgunlaştırdığımız teklif ve temennilerimizi muhataplarımızla paylaştık. Yüzde 25’e varan politika faizinden, üretim tesislerinde çıkan normal olmayan yangın haberlerinden, artan konkordato ilanlarından, tüketici enflasyonundaki yüzde 24,52’lik tırmanıştan, yeni ekonomi programının kısa sürede tartışmaya açılmasından, kabaran dış borçlardan, azgınlaşan hayat pahalılığından biz de rahatsız, biz de şikayetçiyiz. Ancak bu ülke hepimizin, bu millet biziz, bu devlet bizim. Turpun büyüğü heybede diyerek felaket tellallığı yapan gafiller soruyorum sizlere, turpa bu kadar merakınız nereden kaynaklanıyor? Olur da başımıza çığ düşerse kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Çatı çökerse yakayı kurtaracağınıza mı inanıyorsunuz?"

"Bizim McKinsey diye bir derdimiz yoktur, işimiz de yoktur, olamayacaktır"
"Biz bu yaklaşım ve kavrayışla, hükümetin daha önce anlaştığını söylediği ABD’li denetim ve danışmanlık şirketi McKinsey ile çalışmasını kendi içinde tutarlı bulduk" diyerek sözlerini sürdüren Bahçeli, "Mevzi bakmadık, yüzeysel davranmadık. Ayrıca McKinsey müdafaasının bize düşmeyeceğini önemle ifade ettik. Ancak, McKinsey’in yeni bir IMF, kayyum, kozmik oda vakası, kapitülasyon veya Duyun-u Umumiye olmadığını da söyledik. Hemen eleştirmeye, açığa düştüğümüzü söylemeye koro halinde başladılar. Nasıl olsa Cumhurbaşkanı ‘biz bize yeteriz’ demişti. Tek kaldığımızı söylediler, baltayı taşa vurduğumuz ileri sürdüler. Be hey zır cahiller, pek çok ülkede faaliyeti olan, ülkemizde de yıllardır faal halde bulunan McKinsey bir denetim ve danışmanlık şirketidir. Akıl ve irade milli olduktan sonra istişari nitelikli sunduğu teklif ve görüşlerine ister uyar ve uygularsınız, isterse de teşekkür edip gerisin geriye iade edersiniz. McKinsey’e Duyun-u Umumiye demek, IMF demek, kozmik oda vakası demek, kayyum demek, kapitülasyon demek, cehalet değil, gaflet değil, su katılmamış ümmiliktir ve çok tehlikelidir. Bizim de itirazımız buna yöneliktir. Duyun-u Umumiye emperyalizmin acentesi ve ileri karakoludur. Duyun-u Umumiye 1875’de moratoryum ilan eden Osmanlı’nın, borçlularına gelin borçlarınızı tahsil edin dediği zalim bir tahsilat kuruluşudur. 1881 yılında ilanı yapılan Muharrem Kararnamesiyle İmparatorluğun iflası belgelenmiş, karanlık bir sayfa açılmıştı. Tam altı başlıkta toplanan gelirlerimizden borçlular lehine vazgeçilmişti. Türk devlet telakkisinde iflas utanç verici bir durumdur. Bizim anlayışımıza göre devlet demek kutlu ve itibar sahibi siyasi ve hukuki teşkilatlanma demektir. Duyun-u Umumiye derseniz iflas ettiğinizi, hastalandığınızı, tarih sahnesinden çekilmeye başladığınızı, artık hükmünüzün kalmadığını kabullenmiş, teyit etmiş sayılırsınız. Türkiye Cumhuriyeti buna hizmet eden, bunu temine çalışan kötürüm siyasi dile mahkum ve müstahak değildir. Duyun-u Umumiye propagandistleri aynısıyla Şark Meselesi’nin içimizdeki çıyanlarıdır, her sözü saptırmak, her yapılanı çarpıtmak hususunda efendilerinden emir almışlardır. Bizim McKinsey diye bir derdimiz yoktur, işimiz de yoktur, olamayacaktır. Bizim bakışımız Türk, durduğumuz yer Türkiye, dua ve mücadelemiz Türk milletinin lehinedir. İpsizi sapsızı, CHP’si HDP’si, gitsinler dertlerini Cibali Karakoluna anlatsınlar, buldukları taktirde Marko Paşa’ya içlerini döksünler. Bizi alakadar etmez, bize sökmez. Hükümet McKinsey yollarını ayırsa da bizim düşüncelerimiz, değerlendirmelerimiz asla değişmeyecek, tutarlı ve gerçekçi tespitlerimiz hükmünü muhafaza edecektir. Unutmayınız ki, doğru bilinç, doğru birikim, doğru bakış açısı, doğru proje, doğru insan, doğru uygulama, doğru strateji, yerli ve milli irade her güçlüğün üstesinden muhakkak gelecektir" diye konuştu.