Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

New York’ta BM Genel Kurulu toplantıları çerçevesinde düzenlenen mülteci sorunuyla ilgili zirve çalışmalarına başlarken, Yunanistan‘ın Midilli adasından kötü bir haber geldi.
Suriye ve diğer bölge ülkelerinden kaçan göçmenlerin Türkiye yoluyla ulaştığı bu adadaki bir kampta kundaklama sonucunda yangın çıkmış, beş bin sığınmacı panik içinde kaçışmış ve sokaklara dökülmüş.
Haberlere göre, Almanya’ya gitmek isteyen bu göçmenlerin bir kısmı Türkiye’ye geri gönderilecekleri uyarısı üzerine çadırları yakmış. Neyse ki insan kaybı olmamış, ama pek çok göçmen barınaksız kalmış.
Bu olay, Ege sahillerinde ve dünyanın birçok yerinde devam etmekte olan mülteci dramının bir kesitini yansıtıyor. Bunun New York’taki zirve sırasında cereyan etmesi, herhalde mülteci sorununa çözüm aramak için bir araya gelen dünya liderlerine krizin vahametini bir kez daha hatırlatmış oluyor.
İnsanlık sınavı
Aslında liderler ve -bütün dünya- bu büyük insanlık faciasının farkında. Bu konuda çok şey söylendi, çok şey yazıldı. Zirvede dağıtılan bir rapor, sorunun çözümü için ne gibi acil tedbirler alınması gerektiğini yeterince belirtiyor.
Ne var ki şimdiye kadar söylenenler ve yazılanlar hep lafta kaldı. Avrupa ülkeleri ve hali vakti yerinde olan ülkeler, göçmenlere yeterince kapılarını açmadılar, yeterince ellerini ceplerine koyup yardım etmediler... Çoğu da toplantılarında verdikleri sözü yeterince yerine getirmediler.
New York’taki zirvede aktif destek vaadinde bulunan 45 devlet bu kez fiilen bir dayanışma örneği gösterecek mi?
Bu uluslararası camia için gerçekten büyük bir test olacaktır. Bunun için şimdiye kadar göç akınına karşı sınırlarını duvarlarla kapatan veya sembolik birkaç seçilmiş mülteciye giriş izni veren ya da sığınmacı yükünü kendi başlarına çeken devletlere yeterince mali destek sağlamaktan kaçınan ülkelerin bundan sonra tavırlarını değiştirip değiştirmeyeceklerini çok merak ediyoruz...
Liderlik örneği
Bu konuda Almanya Başbakanı Angela Merkel’in sergilediği tavrın iyi bir örnek oluşturduğunu belirtmek gerek.
Berlin eyalet meclisi seçimlerinde onun başında bulunduğu Hıristiyan Demokrat Parti, özellikle mülteci konusundaki politikası yüzünden çok gerilemiş, yabancı düşmanı aşırı sağcı Alternatif Parti ise büyük bir başarı kaydetmiştir. Alman halkı, bu vesileyle, Merkel’in mültecilere “açık kapı” politikasına karşı olduğunu, Almanya’nın da bazı komşuları gibi göç akınına set çekmesini istediğini göstermiştir.
İşte Şansölye, seçimlerindeki yenilgisine rağmen göç politikasını değiştirmeyeceğini, buna anayasanın olduğu kadar kendi inançlarının da izin vermediğini açıkça söylemiştir.
Mülteci krizinin sona ermesi için bu şekilde düşünen ve hareket eden güçlü liderlere ihtiyaç vardır.