Ankara Mültecilere Hem Evlerini Hem Gönüllerini Açan Çift Uluslararası İyilik Ödülü'ne Layık Görüldü

Mültecilere Hem Evlerini Hem Gönüllerini Açan Çift Uluslararası İyilik Ödülü'ne Layık Görüldü

09.03.2017 - 10:49 | Son Güncellenme:

.

Mültecilere Hem Evlerini Hem Gönüllerini Açan Çift Uluslararası İyilik Ödülüne Layık Görüldü

Suriye’den kaçarak Ankara’ya gelen mültecilere emekli maaşlarını hiçbir karşılık beklemeden harcayan Hafize-Cavit Etleç çifti, Suriyelilerin dertlerine ortak oluyor. Mültecilere hem evlerini hem gönül kapılarını açan hayırsever çift, Uluslararası İyilik Ödülleri’ne layık görüldü.
Türkiye Diyanet Vakfınca düzenlenen Uluslararası İyilik Ödüllerinin bu yılki sahipleri Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez tarafından açıklandı. Bu yıl Uluslararası İyilik Ödülleri’nin sahipleri arasında Ankara’nın Altındağ ilçesi Önder Mahallesi’nde yaşayan, hayatlarını Suriyeli mültecilere adamış Cavit-Hafize Etleç çifti de yer alıyor. Yaşlı çiftin evlerinin kapısı adeta 24 saat açık. Bölgede bulunan 2 bin 500 Suriyeli ailenin binine yardım eden Etleç çifti, mültecilerin birer akrabası gibi olmuş durumda. Bölgeye gelen yardımlar bu iki hayırsevere emanet ediliyor. Etleç çifti ise gelen yardımları hane hane ihtiyaçlarını tespit ettiği mülteci ailelere dağıtıyor. Hiçbir karşılık beklemeden yapılan yardımları ulaştıran hayırsever çift, maddi yardımları ulaştırmanın yanı sıra mültecilerin dertlerine de ortak oluyor.

"Emekli maaşımın tamamı onların gıdasına gitti ilk 1 yıl"
Sitelerde mobilya dekorasyonu yapan Cavit Etleç, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, 35 yıldır bu semtte oturduğunu belirterek, “Bundan 5 yıl önce de Suriyelilerle tanıştım. Suriyelilerle tanıştıktan sonra o gün bugündür bu yardımlarımız devam ediyor. İlk yılda çok zorlandık. Hiç kimseye yardım talebinde bulunamıyorduk. Emekli maaşımın tamamı onların gıdasına gitti ilk 1 yıl. Sonra Allah birini gönderdi, hani der ya ‘Sen Musa olmak istersen Allah bir Hızır gönderir.’ Hızır gibi Yurtdışı Türkler ve Akrabalar Topluluğundan Adem Günaydın eczanenin oraya gelmiş, ‘Ne yapabiliriz’ falan diye konuşurken eczacı demiş ki ‘Bu amcaya git, bunlar size yol gösterir.’ Adem ile tanıştıktan sonra benim yüküm azalmaya başladı. O kış için 700 tane soba dağıttık. Ondan sonra bu devam edip gidiyor. Biz bir şey temin etmiyoruz. Rabbim mağduru buraya gönderiyor, yardımseveri de oradan buraya gönderiyor, karşılaşıyorlar. İhtiyaçları gideriliyor” diye konuştu.

"Ben akşam geliyorum, adresleri tespit ediyorum"
Bölgede 2 bin 500 aile, yaklaşık 26 bin insanın olduğunu söyleyen Etleç, "Kesinlikle evine girip çıkıp yardım ettiğim aile 500 tane. Bir 500-600 tane aile de işi olduğu için ihtiyaç sahibi olmuyorlar ama işten çıkartılırlarsa ona da gidiyoruz. Nasıl organize ediyoruz? Benim evimin önü günlük 40-50 ya da 100 tane Suriyeli hanımla doluyor. İhtiyaç sahibi olduklarını belirtiyorlar, bizim hatuna adres ve kimliklerini bırakıyorlar. Ben akşam geliyorum, adresleri tespit ediyorum. Evlere giriyorum. Evleri kontrol ettiğimde yüzde 10 yanılma payım oluyor ama yüzde 90 mağdurun evine ulaşmış oluyorum” ifadelerini kullandı.

"Ben bunun ödülünü Rabbimden bekliyorum"
"Böyle bir organizasyonun içerisinde olup tanınmak istemezdim aslında" diyen Etleç, "Ben eve yardımı götürüp bırakmak istediğim zaman kapıyı vurur sırtımı dönerim, kapı açıldığında ‘Afiyet olsun’ der dönerim. Neden? Bir Allah bilsin, bir ben bileyim. Ben bunun ödülünü Rabbimden bekliyorum. Ama belki bunun bu mağdur insanlara biraz daha yardım artabilir anlamında bana söylendiği için, onun için kabul ettim. Yoksa Rabbimin bilmesi benim için yeterli. Mecbur kaldım. Bu yardımı getiren insanlar ’Uygundur, mutlaka gitmen lazım’ dediği için ödül için gidiyorum. Ama bu benim yaptığım bir şey değil. Allah gönderen insanlardan razı olsun. Ben tespit ediyorum. O gönderiyor, öbür mağdur geliyor, karşılaştırıyoruz, alıyoruz veriyoruz. Bundan ben asla rahatsız olmadım. Çok yorucu ama rahatsız olmadım. Burada çok güzellikler yaşadım. Rabbimin imtihanı öyle bir imtihan ki, hesabı öyle bir hesap ki çok ince olaylar yaşadım. Bunu anlattığım zaman hep duygulanıyorum ama uzvu paramparça olmuş insanlar, çocuklar bunları kaldır gece ikilerde, üçlerde hastanelere götür. Hastanelerde uğraş, o kadar çok uğraşım oluyor ki ama çok zor olmasına rağmen çok güzel" açıklamasında bulundu.

"15 Temmuz’da onların dualarının da çok büyük etkisi vardı"
Cavit Etleç, konuşmasının devamında şunları kaydetti:
"Bizim inancımız dinimiz, tek bir dindir. Biz Kur’an ve sünnete göre itikat ederiz. Orada İslam’ı birbirine hep kardeş yapmışlar. Yunus Emre’nin bir dörtlüğü var; ’Sevmekten geri kalma. Yapan el ol, yıkan olma. Sevginin önünde diken olma. Gülü incitme gönül. Mevla verince azma. Geri alınca kızma. Tüten ocağı bozma, külü incitme gönül. Dokunur gayretine, karışma hikmetine. Sahibi hürmetine. Kulu incitme kardeşim.’ Bütün bu insanlar Müslüman kardeşlerimiz bizim. Veda Hutbesi’nde Resulullah’ın dediği gibi, ’Arap’ın Acem’e, Acem’in Arap’a, siyahın beyaza, beyazın siyaha üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takvadadır.’ Ben kendimi asla onlardan üstün görmedim. Ben Müslümanım, ona sordum o da dedi ki; ’Ben de Müslümanım.’ Tamam biz kardeşiz. Ondan dolayı onların Türkiye’ye bakışını merak ediyorsanız diyorlar ki, ’Eski dönemlerde Türkiye ve Osmanlı bize çok kötü tanıtıldı. Şuanda biz neyin ne olduğunu gördük. Bundan sonda ülkemiz düzeldiğinde en önce yapmamız gereken şu aradaki sınır bir kalksın. Sen kalktığında Halep’i arzu ettiğinde otobüsle İstanbul’a gider gibi Halep’e bilet al gel. Biz Halep’ten kalktığımızda Ankara’ya gelebilelim. Bu kardeşlik hep devam etsin. Sınır yanlışmış.’ Çok güzel anılar yaşıyoruz. Ama bunun çok iyi ifade edilip iyi anlatılması gerekiyor. Gençlerinin hiçbiri bunu bilmiyor. Ama anlatıldığı zaman kucaklaşmayı biliyorlar. İslam kardeşliği çok güzel. Bizim ülkemizi yıkamazlar. 15 Temmuz’da onların dualarının da çok büyük etkisi vardı. Dua çok önemlidir. Ben onlardan asla rahatsız olmadım. Onlar da Türkiye’yi tanıdılar. Türk milletinin nasıl insan olduğunu anladılar. Her gün asla bir gün bile aksatmadan duaları Türkiye için."

Yatak odalarını depo gibi kullanıyorlar
Eskiden yatak odası olarak kullandıkları odayı gösteren Cavit Etleç, bu odanın artık battaniye, yorgan, kilim, mutfak eşyası, kuru gıda, çocuk bezleri, mutfak eşyalarının bulunduğu bir yer haline geldiğini kaydetti. Ne sıklıkta yardım geldiğiyle ilgili Etleç, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluğu gibi kurumlara telefon ettiği anda 50-100 kişinin gıdasını getirebildiğini aktararak, “Ama benim telefon etmem gerekmiyor. Her hafta mutlaka geliyor” dedi.
Yiyecekleri bekletemedikleri için geldiği gibi dağıtıldığını söyleyen Etleç, “Yiyecekleri ben talep ettiğimde liste veriyorum. Onlar da aldıkları yerde paketleyip bir paket olarak bütün listeye göre kutuya koyuyor. Organizasyon bende” ifadelerini kullandı.

"300’den fazla ev döşedim gelen eşyalarla"
Hafize Etleç ise, Suriyeli mültecilerle diyaloğunu kurduktan sonra onlar için 70-80 tane kiralık ev tuttuğunu kaydederek, "Herkes sever sayar beni, komşularım da, tanıyanlar da. 300’den fazla ev döşedim gelen eşyalarla. Gıda dağıttık. Ne gecemiz belli ne gündüzümüz belli" ifadelerini kullandı.
Mültecilerin kendilerine “anne Hafize” ve “Cavit baba” dediklerini söyleyen Etleç, "Çok aile geldi benim alt kata. 40 kişi geldi aşağıya Suriye’den aileleriyle. Yarısı bende yatardı. Ben bir soğan bulamadım yemeğe içine koyacak, bütün maaşı verdi Suriyelilere. Ekmek parası bile bulamadım bütün evdekileri verdi. Biz buluruz, onlarda dil yok. Demişler ’Siz Türkiye’ye gidiyorsunuz ne yapacaksınız dil yok, ev yok. Hiçbir şey bilmiyorsunuz, nerede kalacaksınız?’ Demişler ki; ’Orada bir Hafize teyzeyle, Cavit amca var. Sahabi gibi onlar bize ev buldular, aş buldular, yemek buldular, eşya buldular. Bize anne baba gibi oldular.’ Kimisini işe koydum. Bir Ramazan boyunca hayırsever birisi demiş kimse tüpsüz ocaksız kalmasın, 5 milyarlık tüp doldurduk" diye konuştu.

"Depom da yok"
Getirilen yardımlar için deposu olmadığını söyleyen Etleç, "Getiriyorlar buraya koyuyorlar. Depom da yok. Bir depo tutuverin dedim. Birde hizmet için araba verin dedim. Ama yanında da ben buraları hep tanıyorum ya beraber dağıtalım dedim. Yanıma da bir tercüman alayım dedim. Ama yok imkanlar, bu kadar el veriyor. Şimdi yatak odası depo gibi. Gece eşya geliyor, naylon kapatıyorum eşyaya yağmur yağmasın diye. Yeni gelen aile oluyor, evine giriyoruz bakıyoruz mesela kanepesi yok, halısı yok, perdesi yok, sırtında tek bir çamaşırıyla gelmiş. Suriye’ye biz para gönderdik gelen yardımlardan. Çünkü aç kalmışlar. Öyle zor günler yaşadım ki bir kitap değil, üç kitap, dört kitap dolar" açıklamasında bulundu.

"Anne kız nasıl, evlat aynen öyle"
Suriyeli komşularıyla ilişkileriyle ilgili ise Etleç, "Anne kız nasıl, evlat aynen öyle. Sabah kahvaltıyı beraber yaparız. Bazen 8-10 kişi olur. 3 tane oğlum var. Şimdi çok hepsi de anne baba der. ’Biz sizi burada durdurmayız’ diyorlar. ’Harp bitsin Cavit baba, anne Hafize sizi biz Suriye’ye götürürüz. Sana ayrı ev yaparız. Bu yaptığın iyilikleri annemiz babamız yapmadı’ diyorlar. Bir gün beni görmeden duramazlar" dedi.

"Allah versin ödülü"
Alacakları ödülle ilgili ise Etleç, şunları kaydetti:
"Allah versin ödülü. Kullar değil Allah versin. Dünya boş, çantayı doldurup da gidersen orada yersin. Çanta boş gidersen orada boş kalırsın. Ben en çok ne dedim, Rabbim kendi verirse en güzel o. Bir de hacıya gitmedim. Hacıya gitmek çok istiyorum. Fakirlik belimizi büktü. Kendi gücümüzle bu kadar koşturuyoruz. Fakirliğin ne olduğunu zenginler anlamaz ama yaşadığımız için biz çok iyi anlıyoruz. Şimdi artık ayakları üzerinde her yeri öğrendiler. İnsanlar eğer içlerinde iman gücü varsa bunlara yaptıklarımız hiç boşa gitmez. Rabbimin huzurunda önümüze gelir. Zenginler biraz yardım etse çok iyi olur."

"Tayyip Erdoğan’dan Allah bin kere razı olsun"
Suriyelilere yardım ettikleri için evlerine giremediklerini ve evlerinin taşlandığını belirten Etleç, "Ama davamdan geçmedim. Onların yaşadıklarını ben biliyorum. Tayyip Erdoğan’dan Allah bin kere razı olsun. Bunların duası Tayyip Erdoğan’a yeter. Bunların duasıyla kıl payı kurtulduk" dedi.

"Anne Hafize çok iyi"
Türkiye’ye 4 sene önce geldiğini söyleyen Fatma adlı Suriyeli, "Anne Hafize çok iyi. Muhabbet çok. Allah razı olsun" dedi.
Geçen sene Türkiye’ye geldiğini söyleyen 27 yaşındaki Diana ise, Hafize Etleç ile komşu olduğunu kaydederek, "Ben yeni geldiğimde kimseyi görmedim. Çok zor geldi. Hafize anneden yardım istedim" şeklinde konuştu.
Emeklilik dönemlerini iyilik hareketine dönüştüren Cavit ve Hafize Etleç’i ziyaret edenler arasında, sivil toplum kuruluşları, hayırseverler ve üst düzey yetkililer de bulunuyor. Hayatlarını adeta mültecilere adayan çift, kapıların insanlara kapandığı bir dünyada insanlara gönül kapısını açmanın iyiliğin ta kendisi olduğunu bir kez daha haykırıyor. Çift, 12 Mart Pazar günü İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek törende Uluslararası İyilik Ödülü’nü alacak.