12.06.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Allah Teâlâ, Müslümanları Kuran-ı Kerim’de “vasat bir ümmet”olarak niteler: “Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık” (el-Bakara 2/143). “Vasat ümmet” ifrat ve tefritlerden korunarak inancında, ahlâkında, her türlü tutum ve davranışlarında doğruluk, dürüstlük ve adalet çizgisinde kalmayı başaran dengeli, sağduyulu, ölçülü, insaflı ve uyumlu nesil, toplum” anlamına gelir.
İnsanlar için de önemli
Denge, kâinatın nizamı için ne kadar önemliyse, insan için de o kadar önemlidir. Davranışlardaki denge; zihnî, duygusal ve davranışsal uyum neticesi kazanılan istikrarı ifade etmektedir. İnsanın fizikî ve duygusal açıdan kendine göre bir dengesi vardır. Ayakta durabilmek için dengeye ihtiyaç olduğu gibi, ruhi istikrara kavuşabilmek içinde ruhi dengeye ihtiyaç vardır.
Dostluk ve düşmanlıkta itidalli davranma konusunda “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır” (el-Mâide 5/8); cezalandırmada itidal konusunda “Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır” (en-Nahl 16/126) şeklinde aşırılığı yasaklayan ayetler Kuran’ın itidale verdiği önemi gösteren örneklerden bazılarıdır. Ayrıca sık sık tekrar edilen “sırât-ı müstakîm” tabiri de genellikle inançta, ahlâk ve yaşayışta her türlü yanlışlık ve aşırılıklardan uzak, doğru, dengeli ve orta yol olarak açıklanmıştır.
Dinde de aşırılık yasak
Peygamber Efendimizin hadislerinde ibadetlerden yeme içmeye, giyim kuşama vb. ihtiyaçlara kadar hayatın her alanında dengeli, ölçülü olmaya önem verilmiş, genel olarak duyguların, tutum ve davranışların normal ve dengeli olması istenmiştir. Mesela aşırı sevginin gözü kör, kulağı sağır edebileceği uyarısında bulunulmakta, insanlar sevdiklerini ölçülü sevmeye çağrılmakta (Ebû Dâvûd, Edeb, 116), dinde aşırılık yasaklanırken bunun eski toplumların yıkımını hazırlayan kötü bir huy olduğu belirtilmekte (Buhârî, İ’tisâm, 5), aşırı dünyevileşme reddedildiği gibi din ve ibadet adına dahi olsa bütünüyle dünya işlerinden kopacak kadar aşırılığa sapmak da yasaklanmaktadır (Buhârî, Savm, 51).
Kuran-ı Kerim’de, ‘’Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez’’ (el-Bakara 2/185) şeklinde ifade edilen “dinde kolaylık” prensibi aslında, dengeli bir dini hayatın önemine de işaret etmektedir.
Mümin dengeli olmalı
Allah Resûlü’nün ibadetler konusunda en sevdiği şey, sebat ve devamlılıktır. Bir defasında, kıldığı namazların çokluğundan dolayı bir kadını övgüyle anlatan Hz. Aişe’ye, “Bırakın (böyle sözleri)! Güç yetirebileceğiniz işleri yapın. Vallahi siz bıkarsınız da Allah bıkmaz!” buyurmuştu (Buhârî, Îmân, 32). “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; sevdirin, nefret ettirmeyin!” (Buhârî, İlim, 11) ilkesini her fırsatta tavsiye eden Peygamber Efendimiz, buna aykırı davrananları derhal ikaz etmiştir.
Günümüzde bireysel ve toplumsal sıkıntıların kaynağında, hayatın sırrı olan bu dengenin altüst edilmiş olması yatmaktadır. Ruh-beden bütünlüğü bozulduğu için hayatı anlamlandıramayan, ruhsal bunalımlar içinde savrulan, maddi açıdan sıkıntısı olmadığı halde manevi dünyası alabildiğine fakir kalmış bireyler bunun en açık göstergesidir. Mümin hayatın her alanında ve özellikle ibadetler konusunda dengeli olmak zorundadır.
Kuran-ı Kerim’de “bin aydan daha hayırlı” olduğu belirtilen Kadir Gecesi, dünyanın dört bir yanında milyonlarca Müslümanın katılımıyla kutlandı.
Mübarek gecede camilere akın eden müminler yer bulmakta güçlük çekti. İstanbul’un dört bir yanındaki camilerde iftar sonrası başlayan Kadir Gecesi programlarına çok sayıda vatandaş katıldı. Kuran-ı Kerim ve ilahilerin okunduğu gecede eller semaya kalktı, dualar edildi.
Müminler camilere koştu
Kadir Gecesi nedeniyle Ankara’daki camilerde de programlar düzenlendi. Kuran-ı Kerim tilavetlerinin yapıldığı gecede müminler dualarının kabulü için Allah’a yalvardı. İzmir’de de müftülük tarafından Konak’ta ‘Seccadeni al gel’ etkinliği düzenlendi. Etkinliğe katılan vatandaşlar teravih namazının ardından okunan Kuran-ı Kerim’i dinledi, dualar etti.
Bursa’da Tarihi Ulu Cami ve Emir Sultan Camisi başta olmak üzere kentteki camilerde Kadir Gecesi programları düzenlendi. Camilere koşan vatandaşlar dua edip namaz kıldı. Cami çıkışlarında hayırseverler tarafından vatandaşlara tatlı ikram edildi.
Eskişehir’de vatandaşlar, Kadir Gecesi dolayısıyla başta Kurşunlu Külliyesi, Reşadiye Camisi ve İlahiyat Camisi olmak üzere kentteki birçok camiyi doldurdu.
Balkan ülkeleri Bosna Hersek, Karadağ, Sırbistan, Hırvatistan, Makedonya, Kosova ve Arnavutluk’ta yaşayan Müslümanlar da, Kuran-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı ve “bin aydan daha hayırlı olan” Kadir Gecesi dolayısıyla camileri doldurdu.
Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’daki tarihi Gazi Hüsrev Bey Camii’ne gelen Müslümanlar, teravih namazından önce Kadir Gecesi dolayısıyla düzenlenen programa katıldı. Camide gece boyunca Kuran-ı Kerim okundu, dualar edildi.
Samsun’da İlkadım Belediyesi’nce düzenlenen ve bu yıl dördüncüsü gerçekleşen geleneksel “Seccadeni Al Gel Kadir Gecesi Özel Programı” yatsı namazı ile başladı. Ardından 15 bin kişiden oluşan cemaat ile teravih namazı kılındı. Namazların ardından hep bir ağızdan dualar edildi.
Kadir Gecesi’nde Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’daki tarihi Gazi Hüsrev Bey Camii’ni dolduran Müslümanlar, gece boyunca Kuran-ı Kerim okudu, dualar etti.
Türkler arasında daha çok Cennetü’l-Baki’ adıyla meşhur olan Medine’nin Baki’ isimli mezarlığı şehrin güneydoğusunda Mescid-i Nebevî’nin yakınında yer almaktadır. Günümüzde Mescid-i Nebevî ile arasında sadece küçük bir yol bulunmaktadır. İlk defa Resûlullah tarafından mezarlık haline getirilen bu alan daha önce çalılıkla kaplı idi. Bu mezarlığa muhacirlerden ilk defnedilen Osman b. Maz’ûn, ensardan ise Es’ad b. Zürâre’dir. Hz. Peygamberin oğlu İbrahim’den sonra kızları Rukiyye ve Zeyneb, Hz. Fatıma ile oğlu Hz. Hasan da buraya defnedildiler.
Kerbela’da şehit edildikten sonra Şam’a götürülen Hz. Hüseyin’in başı, Yezîd b. Muâviye tarafından Medine’ye gönderilince annesinin yanına defnedildi. Hz. Peygamberin amcası Abbas ile halası Safiyye ve bazı torunları da burada yatmaktadır. Mezarlığa defnedilenler arasında Resûl-i Ekrem’in “benim ikinci annem” dediği Hz. Ali’nin annesi Fatıma bint Esed ile müminlerin annelerinden Hz. Aişe, Hafsa, Ümmü Seleme, Zeyneb bint Huzeyme, Zeyneb bint Cahş, Safiyye, Reyhane ve Mariye bulunmaktadır. Ehl-i Beyt’in ileri gelenlerinin yanında birçok sahabî ve tâbiîn neslinden pek çok kimse defnedilmiştir. Resûlullah zaman zaman Cennetü’l-Baki’a giderek orada medfun bulunanlara dua ederdi.
Peygamber tavsiyesi
Peygamberimizin mihmandarı ve İstanbul’un Sultanı Ebû Eyyûb el-Ensarî’nin anlattığına göre, bir adam Resûlullah’a gelerek, kendisine kısa bir şeyler öğretmesini istemişti. Resûl-i Ekrem (sav) ona şu kısa ve anlamlı öğütte bulundu: “Namaz kıldığın zaman son namazınmış gibi kıl. Özür dilemeni gerektirecek bir sözü söyleme ve insanların ellerindeki dünyalıklara umut bağlama!” (İbn Mâce, Zühd, 15).