31.05.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
‘Allah’ın has kulları’
“Ve onlar ki, yalan şahitlik etmezler, boş bir şeye rastladıkları zaman vakar ile (oradan) geçip giderler.” (el-Furkân 25/72); “O çok merhametli Allah’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil kimseler kendilerine laf attığı zaman (incitmeksizin) “selam” derler (geçerler)” (el-Furkân, 25/63) ayetleri her Müslüman’da bulunması gereken vakarı ifade etmektedir.
Peygamberimiz konuşmasında, susmasında, oturmasında, yürümesinde, ibadetinde ve bütün yaşayışında vakur bir insandı. O’nun peygamberlik vakarı, görene önce bir ürperti ve korku verir, fakat daha sonra onun ne kadar şefkatli bir insan olduğunun farkına varırdı. Peygamberimiz ciddiyete zarar veren hareketlerde bulunmazdı.
Vakarı zedeleyenler
O’nun konuşması hikmetle doluydu. Boş ve lüzumsuz sözler söylemezdi. Dedikodu yapmaz, kimsenin aleyhinde bulunmadığı gibi, başkalarını o halde görürse engel olurdu. Gülmesi sadece tebessümden ibaretti. Sesli olarak gülmez ve kahkaha atmazdı. Hoşuna giden bir şey olur veya sevindirici bir haber duyarsa, sadece dişleri görünür ve inci gibi parlardı.
Peygamberimizin oturuşu da vakarlıydı. Oturduğu zaman elbisesiyle ayaklarını ve dizlerini örter, elleriyle kendisine çeki düzen verirdi. Başkalarını rahatsız edecek veya üzecek hareketlerde hiçbir zaman bulunmazdı. Peygamberimiz yürürken de vakurdu. Yürüyüşü yüksekten akan suyu andırırdı.
Yerine göre konuşan, yeri göre susan, yeri geldiğinde tebessüm eden kişi vakarlı kişidir. Vakarı zedeleyen bazı davranışlar vardır. Bunlardan biri aşırı şaka yapmaktır. Buna hem el, hem de dil ile yapılan şakalar dahildir. Yerli yerinde yapılan şaka, ortamı güzelleştirdiği gibi kardeşliği de pekiştirir. Gereksiz yerde ve çok şaka yapmak ise kardeşliğin zedelenmesine, saygınlığın ve vakarın yok olmasına neden olur. Çok şaka yapmak, vakarın gitmesine neden olduğu gibi kişinin insanlarla ilişkisinin bozulması da sebebiyet verir.
Vakarı zedeleyen davranışlardan biri de çok gülmektir. Sürekli ve kahkaha ile gülen kişilerin insanlar nezdinde bir değerinin ve saygınlığının olmadığı, olsa da belli bir zaman içinde kaybolduğu görülür. Yerli yerinde tebessüm eden, insanlar tarafından sevilir ve değer kazanır.
Namazda vakar
Çok ve gereksiz konuşmak kişide vakarın kaybolmasına neden olur. Çok konuşan kişiyi insanlar dinlemezler. Sözleri de insanlar üzerinde etki etmez. Az konuşmak, yerli yerinde ve makama uygun konuşmak ise insanların onu sevmesini ve dinlemesini sağlar. Çok konuşan kişi her konuşmaya müdahil olur. Konuşmaması gerektiği halde konuştuğu için ortamın ciddiyetini bozar.
Cemaatle kılınan namazlarda da vakarlı olmaya dikkat etmek gerekir. Bazı kimseler, cemaatle namaz kılmak üzere camiye gelirken veya namaz saflara yanaşırken koşarcasına gelmekte ve telaşlı hareket etmektedir. Böyle bir davranış, vakarla bağdaşmadığı için Hz. Peygamber, “Namaz için kamet okunduğunda koşarak gelmeyin, vakar üzere ve yürüyerek gelin. Yetiştiğinizi (imamla) kılar, kaçırdığınızı (selamdan sonra) tamamlarsınız” hadisi ile bizleri uyarmaktadır (Buhârî, Ezan, 20-21).
Bir Müslüman, gerektiğinde mütevazı, gerektiğinde de vakur olmayı bilmelidir. Fakat vakur olayım derken kibre kaçmamalı, mütevazı olayım derken de zillete düşmemelidir.
Yavuz Selim Camii
Yavuz Selim Camii, Fatih’tedir. İstanbul’un 7 tepesindeki 7 selatin camiden biridir. Yavuz Selim semtinde Haliç’e en yakın olan tepede inşa edilmiştir. İnşa tarihi 1522 olup, mimarı tartışmalıdır. Mimar Ali’ye mi, Mimar Sinan’a mı ait olduğu (Tezkiretül Bünyan’da, Sinan’ın eserleri listesinde caminin adı geçmez) açık değildir. Evliya Çelebi, Mimar Sinan’a aittir diye yazar.
Yavuz Sultan Selim’in emriyle yapılmış ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından türbe, imaret, medrese eklenmiştir. Caminin bir yanı sarnıç, bir yanı Kırkmerdiven denilen bir uçurumdur. Üç kapıyla avluya girilir: Türbe kapısı, Çarşı kapısı, Kırkmerdiven kapısı. Ağaçlı geniş bahçeli avlu şadırvanlıdır.
Mükemmel oyma ve kakma sanatı
Son cemaat yeri 18 sütuna binen 22 kubbe ile örtülüdür. Avlunun ortasında IV. Murat’ın yaptırdığı abdestlik sivri kuvvesi bulunmaktadır. Avlunun dış yüzünde, son cemaat yerinin iç yüzünde çok değerli çiniler vardır. Ana kubbe dört duvardan aşağı iner. Birer şerefeli iki minaresi bulunmaktadır.
İçerde mihrabın solunda mermer 8 sütun üzerinde hünkar mahfili, sağda müezzin mahfili, kıble kapısı üzerinde başka bir müezzin mahfili vardır. Mermer minber de dahil olmak üzere bütün elemanlar oymacılık ve kakmacılık, çinicilik ve tezhip, hat ve nakış sanat eserleriyle donatılmıştır. Pencereler ve kapılarda oymacılık sanatı mükemmeldir. Mihrabı çeviren çinilerin güzelliği sadece bu camide görülür.
Caminin iki yanında dokuzar kubbeli iki misafirhane vardır. Karşı tarafında bir medresesi bulunmaktadır.
Yavuz Sultan Selim’in türbesi, caminin yanındadır. Üç kubbeli türbenin en sağındaki sekizgen türbe Yavuz Selim’indir. Yavuz Selim’in lahdi maksurenin ortasındadır. Başında selimi kavuk bulunan lahdin başucunda tahta çıkış ve ölüm tarihi sırma yazıyla yazılıdır. Bir kapıda Abdülhak Hamid’in şiiri, Hulusi Efendi hattıyla asılıdır. Türbenin mimarı Acem Ali’dir. Diğer türbelerde Yavuz Selim, kızı Hatice Sultan ile kızı, Kanuni’nin annesi, şehzadeler Murad, Mahmud, Abdullah ve diğerinde Sultan Abdülmecid gömülüdür. Yavuz’un sandukası üzerinde bir kaftan vardır ve bu kaftan İbn Kemal’e aittir. (Yavuz’la at sürerken kaftanına çamur sıçratan âlim).
BİR HADİS
Peygamber Efendimiz kıyamet gününde Allah ile insan arasında geçecek bir diyaloğu bize şöyle anlatıyor: - Ey Ademoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin. - Ey Allah’ım! Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret ederim? - Bilmedin mi ki falan kulum hastalandı da sen onu ziyaret etmedin. Bilmedin mi ki eğer sen onu ziyaret etseydin onun yanında beni bulurdun. - Ey Ademoğlu! Senden yiyecek istedim, bana yiyecek vermedin. - Ey Allah’ım! Sen âlemlerin Rabbi iken ben sana nasıl yiyecek veririm? - Bilmedin mi ki falan kulum senden yiyecek istedi de sen ona yiyecek vermedin. Bilmedin mi ki eğer sen ona yiyecek verseydin onu benim yanımda bulurdun. - Ey Ademoğlu! Senden su istedim, bana su vermedin? - Ey Allah’ım! Sen âlemlerin Rabbi iken ben sana nasıl su veririm? - Falan kulum senden su istedi de sen ona su vermedin. Eğer sen ona su verseydin onu benim yanımda bulurdun. (Müslim, “Birr”, 43)
İKİ SORU, İKİ CEVAP
- Kadınlar âdetli iken kabir ziyareti yapılabilir mi?
Kadınların özel hallerinde iken kabir ziyareti yapmalarını yasaklayan bir ayet veya hadis yoktur. Bu sebeple kadınların bu halde iken kabir ziyareti yapmaları ve dua niyetiyle ezberden dua ayetlerini okumaları caizdir.
- Bedeninde veya bir uzvunda sargı, alçı ya da yara bulunan kimse nasıl abdest alır?
Kırılan veya yaralı olan bir organı yıkamak, yaraya zarar verirse veya yaranın iyileşmesini geciktirecek olursa üzerine bağlı olan alçı veya bez sargıya yahut bir şeyle bağlanan pamuğa abdestte veya gusülde bir defa mesh edilir. Vücudun herhangi bir yerinde kırık, çıkık veya yaradan dolayı sargı bulunduğunda, abdest alırken veya guslederken yaraya zarar vermiyorsa bu sargı çözülerek altı yıkanır ve yaranın üstü mesh edilir. Ancak sargının çözülmesinin zararlı olması hâlinde çözülmeyip üzerine mesh edilebilir. Sargının üzerine bir defa mesh edilmesi yeterlidir. Yapılan bu mesh ile o uzuv hükmen yıkanmış olur. Sargının abdestsiz veya cünüp iken sarılmış olması meshe engel değildir. Sargı üzerine meshin belirli bir süresi de yoktur; yara veya kırık iyileşinceye kadar aynı sargı üzerine mesh edilebilir. Yaraya zarar verecekse mesh de terk edilir. Üzerine mesh ettikten sonra sargının değiştirilmesi veya düşmesi hâlinde, mesh bozulmaz; iade edilmesi de gerekmez. Ancak, yaranın iyileşmesi hâlinde, sargı açılmış olsun veya olmasın, mesh bozulur.