Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cezayirli bir “aydın kadın”dan “uyarı.”
Hatta “rica...”
Buna “N’ooolursunuz” diye başlayan “yalvarma” bile denebilir:
Benim ülkem dahil Kuzey Afrika ve Ortadoğu İslam ülkelerine tek tek bu oyun oynandı.
Ne yazık ki hepimiz / hepsi de bu oyunun içine çekildi.
İşte hepimizin / hepsinin hali ortada.
Şimdi...
O oyuna Türkiye için perde açıldı.
Lütfen sahneye çıkıp o uğursuz senaryoda yazılı rolü bu kez de Türkiye oynamasın.
N’ooolur oyuna gelmeyin... ....................
İlk olarak yoksul bir Tunuslunun kıvılcımıyla onun ülkesinde başlamıştı oyun.
Adını “Arap Baharı” koymuşlardı.
Yani...
Artık Kuzey Afrika’dan başlayarak Ortadoğu İslam ülkelerinde “demokrasi çiçekleri” açacaktı.
O ülkelerde yakılmaya başlanan ateşlerin, çıkan sosyal /siyasal yangınların ışığı ısıttığı hava “baharın” gelmekte olduğunun işaretiydi.
Böyle sunuluyordu.
Çağımızda “neyin olduğu” değil, “nasıl algılandığı” etkileyici ve belirleyici oluyor.
O nedenle on binlerin, yüz binlerin öldüğü iç savaşlarda çatışmalarla ülkelerin harap olduğu aylar ve yıllar “baharı karşılama şenlikleri” gibi sunuldu dünya kamuoyuna.
O ülkelerin insanları da inandılar/kandılar.
Sanki bunlar “hıdrellez ateşiydi de üzerinden atlayıp baharın coşkusunu kucaklayacaklardı.”
....................
Ancak...
Gözden kaçan neydi bilir misiniz?
O ülkelerde çarpışmayı başlatanlar genellikle başka ülkelerde yaşayan “devşirilmiş savaşçılardı...”
Bir zamanlar Afganistan’ı işgal eden Ruslara karşı başta ABD olmak üzere Batılıların farklı farklı ülkelerden devşirdikleri örgütlerin adamlarıydı.
El Kaide ve diğerleri...
Sonra...
İşgal sonrası Irak’ta Şii ağırlıklı yönetimlere karşı silahlanan /silahlandırılanlar.
....................
Çok daha ilginç olanı...
Batılılar yıllar boyunca “İslam adına silahlandıklarını sanan ve şartlandırılan mücahitlerin (!!!)” kontrol edilemez hale geldiklerini fark etmişlerdi.
Özellikle Ruslar Afganistan’dan ayrıldıktan sonra bunların çoğu amaçsız kalmıştı. Batılı devletlerin iç güvenliğine potansiyel tehlike oluşturan gezegen mayınlardı.
Batı bunlardan kurtulmak istiyordu.
“Arap Baharı” adıyla sahneye konan oyunda bunlara rol verilmeliydi.
Kendi içindeki o “cihatçı” dedikleri gezegen mayınları Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerine -adeta- ihraç ettiler.
“Arap Baharı” patlamalarını onlara yaptırdılar.
Suriye’de DAEŞ adına kafa keserken videoları yayınlanan o kırmızı tulumlu boylu poslu “özendirici” imaj çizen katilin “John” diye anılması bile güçlü bir karinedir.
Adam bir Britanyalı kadar güzel İngilizce konuşuyor.
En barbar ve vandal kafa kesme işlemini -güya İslam geleneği gibi algılatmak istenirken- aslında vücut dili görüntüler Avrupa tarihinden görüntüler yansıtıyor gibi değil miydi?
Sanki Hollywood filmi.
Avrupa’daki hatta Amerika’daki -bu arada Türkiye’deki- kafaları yıkanmış kendilerini cihatçı sananlar o görüntülerden etkilenerek, bunu yapanlara öykünerek Suriye’ye koşuştular.
Binlerce belki on binlerce “John” veya peygamber sancağı altında savaşmaya giderken aslında Batı devletleri kendi tohumladıkları, yetiştirdikleri büyük kısmını örgütledikleri o gezegen mayınlardan kurtulmuş oluyorlardı.
....................
En yakınımızdaki Suriye’ye dönelim.
Orada savaşanların, kan dökenlerin çoğunluğu başka ülkelerden gelenler.
Batı ülkelerinin ötesinde Kafkaslar’dan, Orta Asya’dan hatta uzak Asya’dan gelen ne yazık ki kullanılmakta olan Müslüman gençler.
Buna bölgedeki etkinliğini artırmak için İran’ın Suriye’ye, Lübnan’a ihraç ettiği başta Hizbullah olmak üzere Şii savaşçılarını da ekleyin... (PYD kantonları için savaşan eli silahlıların çoğunluğu da Suriye dışından ve özellikle Kandil’den gidenler/gönderilenler değil mi?)
...................
Böyle bir kaos ortamında Ortadoğu haritası yeniden çiziliyor.
Petrolün ve jeopolitik konumunun önemi nedeniyle herkes, her büyük devlet de elini uzattı.
Hatta Çin bile....
.....................
Türkiye’nin, bu büyük oyun için yazılmış senaryoda sahne olmaması, başkalarının yazdığı senaryoyu yırtıp atabilecek gücünü, sağduyusunu sürdürmesi gerekir.