Gündem Okan Bayülgen ile Şirin Ediger Boşandı !

Okan Bayülgen ile Şirin Ediger Boşandı !

18.08.2014 - 10:08 | Son Güncellenme:

Yapılan son açıklamalara göre Ünlü televizyoncu Okan Bayülgen, 6 yıllık eşi Şirin Ediger ile boşandıklarını doğrulandı. Okan Bayülgen ve Şirin Ediger'in 6 yıllık evliliği resmen sona erdi. Peki Okan Bayülgen ve Şirin Ediger kimdir? Ayrıntılar milliyet.com.tr'de

Okan Bayülgen ile Şirin Ediger Boşandı

“Öyle bir şey yok” demişti. Okan Bayülgen ve Şirin Ediger'in 6 yıllık evliliği resmen sona erdi. İstanbul adında bir kızları bulunan çiftin Adalar Adliyesi'nde anlaşmalı olarak boşandığı öne sürülmüş, ancak iddiaya tepki gösteren Bayülgen, “Yazın herhalde yeteri kadar mayolu kadın fotoğrafı çıkmadı, bizimle uğraşıyorlar. Kesinlikle öyle bir şey yok” demişti.

Şirin Ediger ise ünlü şovmenin aksine dedikoduları doğruladı. Uzun süredir Bodrum'da bulunan Şirin Ediger, önceki akşam Gündoğan'daki Moon Beach'te düzenlenen partiye katıldı. Siyah elbisesiyle gecenin en şık kadınları arasında yer alan Ediger, Ahu Yağtu'yla uzun süre sohbet etti. Okan Bayülgen'le boşandıklarını anlatan Ediger, şu sıralar genellikle Bodrum'da olduğunu, zaman zaman işleri için İstanbul'a gidip döndüğünü söyledi.

Yeni aşk iddiası

Okan Bayülgen, geçen hafta Sevil Atasoy'un kızı Selin'le baş başa yemeğe çıktığı haberleriyle gündeme gelmişti. Fotoğrafçıeşi Temer Hartevioğlu'ndan bir yıl önce boşanan Atasoy ile Bayülgen'in, dolunay manzarasına karşı yedikleri yemek, geçen hafta magazin gündeminin ilk sırasındaydı.

ŞİRİN EDİGER KİMDİR?

Şirin Ediger 17 Nisan tarihinde dünyaya geldi. Şu an 34 yaşında olan Şirin Ediger reklamcıdır. Şirin Ediger 31 Aralık 2008 tarihinde ünlü şovmen Okan Bayülgen ile dünya evine girdi. Bu evlilikten İstanbul adında bir kız çocuğu dünyaya getiren Şirin Ediger geçtiğimiz günlerde Okan Bayülgen'den boşandı.

Şirin Ediger'in Bir Röportajı..

* Evlilik terapisti-psikiyatrist Prof. Dr. Mehmet Sungur'a göre tek başınalığın keyfine varabilenler birlikteliğin tadına varırmış. Okan da, sen de öyle bir izlenim yaratıyorsunuz, yanılıyor muyum?

- Öyle bir izlenim mi yaratıyoruz? Kendi adıma konuşmam gerekirse, ben öyle tek başınalığa çok da meraklı bir tip değilim. Yani hele ki konu Okan olursa, mümkün olan her dakika, her saniyemi onunla geçirmeyi isterim. Bence hayatta tek başına olmak yerine iki kişi olmayı seçiyorsan evliliğin bir anlamı var. Örneğin bir yerde sevdiğin yanında olmadığı zaman, "Ah keşke o da şu an benimle olsa" demeli insan. Ben bazen komik bir şey olduğunda, "Okan şimdi burada olsa şöyle söyler, böyle yapardı" deyip, sanki gerçekten oradaymış ve düşündüklerimi aynen yapmış gibi sürdürüyorum o anı. Anlatması zor, ama içgüdüsel garip bir şey.

* Sadakat, zeka, adanmışlık, aşk... Sence, sizdeki hangi bireysel beceri(ler) ilişkinizi güçlü kılıyor?

- Bence 'aşk'! Geçenlerde Pinterest'te "Aşk, babam uyandığında, annemin ona Sabah kahvesini hazırlaması ve ona ikram etmeden önce çaktırmadan tadının her zamanki gibi olup olmadığına bakmasıdır" diye bir cümle okudum. Bana göre bir evliliğin sırrını açıklayabilen bir ifade bu. Güçlü bir baba figürü, çocuklar, kahvaltı, alışkanlıklar, gelenekselleşmiş ritüeller, saygı, sevgi, otorite ve şefkat. Bizim evliliğimizde bunların olduğuna inanıyorum ve her daim olmasını da diliyorum. Bir de bunlara ek olarak, birlikte yaratmak ve bundan zevk almanın da önemli olduğunu düşünüyorum. Ben bir fikir çıktığında, Okan'ın yorumunu almak için can atıyorum.

KIZIMA HEM BAĞLI HEM DE BAĞIMLIYIM
* Bir çocuk modasıdır aldı başını gidiyor. Herkesin elinde bir alışveriş poşeti, bir çocuk. Hangisi marka artık belli değil. Çocukların, tüketim öznesi olmasına karşı olduğun için mi biz İstanbul'u görmüyoruz?

- Aslında tüketim meselesinden çok, onun 'tanınan' bir insan olup olmayacağına kendisinin karar verebilmesini istiyoruz. Herkes bu hayalle yaşamıyor olabilir. Bu nedenle eğer bir gün ünlü bir insan olmak isterse bunu kendi rızası ve emeği ile hayata geçirmeli.

* Çocuğunla ilişkinde bağlanma ile bağımlılık arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsun?

- Ben ona her türlü -deli gibi- hem bağlı hem de bağımlıyım. Bu ömrümün sonuna kadar da böyle olacak. Ama onun kimseye bağımlı olmasını istemem. Kendi ayakları üzerinde durabilen, güçlü, sağlam, taş gibi bir kız olsun isterim. Bunun için de anne babaya düşen görev, çocuklarını birer birey olarak yetiştirmek.

* Çocuk olduktan sonra artan ev ödevlerini zevkle yapan bir anne misin?

- Tabii, ara sıra şikayet ettiğim oluyor. Herkese, her şeye yetişmeye çalışıyorum. Ama planlı, organize olunca üstesinden gelinemeyecek bir şey de yok. Marifet zaten burada. Hepsinin birden üstesinden gelebilmekte. Bunu da becerebildiğini görmek tabii ki çok büyük bir zevk veriyor insana.

ÖNCEDEN ÇOCUKLARI SEVMEDİĞİMİ ZANNEDERDİM
* Peki, kendin için en son ne yaptın?

- Bu sabah kalkıp işe gittim.

* Anneler Günü'nün bir anlamı var mı sizin evde? Kutlar mısınız?

- En sevdiğim özel gün oldu diyebilirim. İstanbul'un doğumu benim için pek çok anlamda bir milat oldu. Önceden çocukları çok sevmezdim ya da sevmediğimi zannederdim. Tek çocuk olduğum için etrafımda çok fazla sayıda çocuk olmadan yetiştim. Bu nedenle daha çok yetişkinlerle geçirdim hayatımı. Ama anne olunca gerçekten çocukların ne muhteşem şeyler olduğunu anladım. Üstelik bu konuya karşı çok da hassasım. Özellikle ihtiyacı olan çocukları bağrıma basıp hepsine bakabilmeyi isterdim. Anneler Günü çok önemli ve güzel bir gün. Hem kendi annemin Anneler Günü'nü kutlamaya bayılıyorum hem de kızım benimkini kutlayınca dünyalar benim oluyor.

* İstanbul'un nasıl bir kişiliği olacağını şimdiden öngörebiliyor musun?

- Babasının aynısı! Bunu da açıklamama gerek yok diye düşünüyorum.

* Senden bir şey yok mu diyorsun?

- Benden çok huy almış gibi gözükmüyor, aynı burçtan olmamıza rağmen karakteri ve huyları Okan'a benziyor. Ve bu benim çok hoşuma gidiyor açıkçası.

OKAN'LA FARKLI ZAMAN DİLİMLERİNDE YAŞIYORUZ
* Okan geceleri yaşamaya alışkın, günün hangi saati görüşebiliyorsunuz?

- Gerçekten farklı zaman dilimlerinde yaşıyoruz. Ben kalktığımda o yeni yatmış oluyor. Ama o bana ve kızına bir şekilde zaman yaratabilen bir baba. Uyumadan önce ailece kahvaltı ediyoruz. Günün en az bir öğününde hep birlikte olmaya gayret ediyoruz. Programının olmadığı pazartesi akşamlarımızı ise birbirimize rezerve ettik. Sonuçta öyle ya da böyle zaman yaratmak için elimizden geleni yapıyoruz.

* Biz çekim boyunca pamuk gibi bir kadınla çalıştık, oysa aksi ve zor olduğun konuşuluyor. Sence neden böyle?

- Bu aslında benim her zaman karşılaştığım bir soru. İşlerin yolunda gitmediğini düşündüğüm zamanlarda aksileşebiliyorum zaman zaman. Bu bir ekibin sorumluluğunu taşımaktan ileri geliyor da olabilir. Reklamcıların çoğunda aslında bu özelliğin olduğunu gözlemliyorum. Kolektif bir yaratım süreci içerisinde, ekipteki her fert sonucu etkileyen bir girdi ortaya koyuyor. Bir kişinin hatası tüm ekibin emeğini aşağı çekebiliyor. Tüm mekanizmayı olması gerektiğini düşündüğünüz yere taşıyabilmek ve bunu uzun bir süreçte aynı seviyede tutabilmek zor zanaat. Bu nedenle işler kafamdaki gibi ya da planladığım şekilde ilerlemeyince bende de bazı devreler yanıyor. Onun dışında da dışarıdan belki böyle bir izlenim veriyorumdur.

KARDEŞ YAPMAYI DÜŞÜNÜYORUZ
* Peki, İstanbul'a kardeş düşünüyor musunuz?

- Düşünüyoruz, ama zamanlama konusunda bir karara varmış değiliz.

BAŞKA İŞ YAPIYOR OLSAYDI ONA YİNE SAYGI DUYARDIM
* Çok klasik bir soru olacak ama sanatçı ve ünlü biriyle yaşamanın bedeli nedir?

- Her mesleğin kendine ait bir zorluğu ve aileye getirdiği bir yük olabilir. Benim bütün mesleklere saygım var. Okan, bir doktor ya da bir polis memuru da olabilirdi. Hayatımız yine farklı olurdu. Ben de her eşin yapması gerektiği gibi ona saygı duyardım.

Okan Bayülgen kimdir? (1964 - .... )

23 Mart 1964 yılında İstanbul'da doğdu. Hukuk ve gazetecilik eğitimi almış bir baba ile ressam bir annenin oğlu olan Okan Bayülgen, eğitimine İstanbul Göztepe'teki Taş Mektep isimli yatılı okulda başladı. 1970'te Bülent Bey ile Ayla Hanım boşanır, Bayülgen, 6 yaşındayken yatılı okula verilir. Şişli 19 Mayıs İlkokulu'ndan mezun olup Galatasaray Lisesi'nde öğrenimine devam etti. Okuldaki öğrenci kulüplerinden müzik, edebiyat, folklor gibi kollarla ilgilenmiştir. Okula gitmeme durumu sorun olmaya başladığında annesi Ayla Hanım onu Bodrum'a, yanına çağırır ve Galatasaray Lisesi'ndeki 6 yılından sonra Bodrum Lisesi ve ardından Şişli Lisesi'nden mezun olarak 1984'te lise eğitimini tamamlar.

Fotoğraf eğitimi almak için Fransa'ya giden Bayülgen, Tours Üniversitesi Hukuk ve Ekonomik Bilimler Fakültesi'nde hukuk okumaya başlar. Ardından fikir değiştirerek aynı üniversitenin ekonomi bölümüne geçer. Bir yıl okuduktan sonra ekonomi eğitimini de yarıda bırakarak Türkiye'ye döner ve Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Bölümü sınavlarında başarı göstererek buradaki eğitimine başlar. 1989 yılında mezun olarak aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Fakültesi'nde mastır yapmıştır.

Devlet Tiyatroları'ndaki en genç yönetmen olarak 1989-1994 yılları arasında çeşitli oyunlar yönetmiş, bazı oyunlarda oynamıştır.

1991'de Kent FM'deki "Son Saatler" adlı bir programla radyoculuğa başlamıştır. Bu sıralarda "Genç Indiana Jones" dizisinin Türkiye'de çekilen bölümünde rol alır. 1993 yılı sonunda Trabzon Devlet Tiyatrosu'na tayini çıkar ve Trabzon'a gider. Rejisi kendisine verilen bir oyun yönetim tarafından kaldırılınca 1994 yılında Devlet Tiyatrosu'ndan istifa ederek şansını radyo ve televizyon alanında denemeye karar verir. Radyolarda haber spikerliği ve programcılık yapmaya başlar. Televizyon işleri yapmaya başladıktan sonra da çeşitli radyolarda çalışır. 1995'te Radyo Contact'ta iken, 1997'de Kiss FM'de "Okan Bayülgen On Air" programını sunmuştur. Özellikle 1998 ve 1999 yılında Radyo D'de 18:00-20:00 saatleri arası yayınlanan "Hayat Bilgisi" programı ile dikkatleri çekmiştir. En son 2001 yılında Radio Contact'ta, "Yol" programını yapmıştır.

Televizyon hayatına Satel TV'de klipler sunarak başlayan Bayülgen, atv ekranlarında gece yarısında yayına başlayan "Gece Kuşu" adlı farklı programı ile adını duyurdu. Gece Kuşu'nun ardından late night show tarzını 100 gece boyunca "Televizyon Çocuğu" ile devam ettirdi. Gecenin bir saatinde sessiz sedasız yayına başladığında amaçladığı şey, izleyici ve sunucu arasındaki yapmacık samimiyetle örülü ilişkiyi yok etmekti. Agresif tavırları ve ilk "uçurmaları" başlarda kamuoyunun sesini kısma yönünde hayli totaliter bir tavır olarak görülse de, asıl eylem bu düzeni kuranlara karşıydı.

Program ekibi olarak ATV ile yollarını ayırdıktan sonra iki yıl kadar ekranlardan uzak kalan Bayülgen, televizyon için uzun sayılabilecek bu aradan sonra Kanal D'deki "Zaga" ile geri dönmüştür. Sürekli değişen ekipler, skeçler, jenerikler, dekor, orkestra ve farklı program anlayışı, canlı telefon bağlantıları, içinde barındırdığı beklenmedik tuhaflıkları ve Medya Arkası ile kısa bir dönemin haricinde Cumartesi geceleri yayınlanan Zaga, Türk televizyon hayatındaki uzun soluklu ve yeni bir anlayışın ürünü özgün bir program olarak kendine çekirdek bir izleyici kitlesi oluşturmuştur.

Televizyon açısından uzun kabul edilebilecek yıllar, çeşitli eğitim ve yardım kampanyaları için ulusal haber kanalı NTV'de özel yayınlar yapan Okan Bayülgen, yine bu kanalda takip eden yıllar boyunca yılbaşı gecesi özel canlı yayınları sunmuştur.

2004'te izleyicilerin de stüdyo konuğu olarak katılabildiği Herkes Bunu Konuşuyor ile Perşembe geceleri ekrana çıkar. Eğlenceli olan ama eğlence programı olmayan bu denemesinde; akademi, bilim, müzik, popüler kültür, medya dünyasından ve çeşitli sanat dallarından çok yönlü konuklarla beraber, seçilen bir konunun bir masa etrafında konuşulması (laflanması) üzerine kurulu bu program haber kanallarında kalite, eğlence ve izlenebilirliğin bir arada sunulduğu alternatif bir yayıncılık örneği olarak sayılır.

2005 yayın döneminde Televizyon Makinası ile izleyiciyle buluştuğunda, her zaman kendisi kadar ekibini de ön plana çıkaran Bayülgen bu sefer Hakkı Devrim ile beraberdir. Bir masa etrafındaki konuk yağmuru, eğlence dünyasından edebiyat ve sanat dünyasına, bir dizi alandaki bilimum konuk, konu ve daha ciddi bir format ile ekrana çıkmıştır. Daha sonra Makina olarak adını kısalttığı programda, piyesler ve estetik unsurlar daha ön plana geçmiş ve yayının süresini giderek daha uzun tutmayı tercih etmiştir.

Çok genç yaşta bir evlilik yapan Okan Bayülgen, kısa süren bu ilişkisinden sonra iki kez daha nikah masasına oturmuştur.

Ekranlara bir yıl ara veren Okan BAYÜLGEN, ünlü komedyen Ata DEMİRER ile HACIYATMAZ adlı programda çalıştı. Okan BAYÜLGEN'in yapımcı olduğu programı Ata DEMİRER sundu. Fakat reytinglerin yetersiz bulunmasıyla 2007 sonlarında yayından kaldırıldı.

Televizyon programları

Televizyon Makinası jeneriğinden...Gece Kuşu (1995, ATV)
Televizyon Çocuğu (1996, ATV)
Zaga (1998-2005, Kanal D)
Herkes Bunu Konuşuyor (2004-2005, NTV)
Televizyon Makinası (2005-2006 , Kanal D)
Haber Makinası (2006, CNN Türk)
Makina (2006 - 2007 , Kanal D)
Bu Sizi İlgilendiriyor (2007-... , NTV)

Filmleri

İstanbul Kanatlarımın Altında (1996, Lagari Hasan Çelebi)
Ağır Roman (1997, Gli Gli Salih) - Sadri Alışık En İyi Erkek Oyuncu Ödülü
Romantik (1999, Ömer)
Oyun Bozan (2000, Metin Kahraman)
Hemşo (2001, Cebrail)
Komser Şekspir (2001, Tatu)
Sır Çocukları (2002)
Gülüm (2002, Sinan)
Sınav (2006, Levent Lemi)

Diziler

Utanmaz Adam (Şeref Haktanır)
Size Baba Diyebilir miyim? (2004, Kanal D)

Yakın Dönem Tiyatro Oyunları

Atları da Vururlar Müzikali (Oyuncu)
Hangisi Karısı (Yönetmen)
Kiralık Oyun (Oyuncu)

Etkileyici ses tonu, etkin vurgulamaları ve düzgün Türkçesiyle Bayülgen dikkati çekmiş ve aranan seslendirme sanatçılarından biri olmuştur. Bugüne kadar çeşitli yabancı animasyonlar ve filmlerin (Shrek serisi, Garfield, ...) Türkçe dublajında bulundu. Uzun bir dönemdir de reklam ve kampanya filmi seslendirmeleri yapmaktadır. National Geographic dergisi tarafından En İyi Sualtı Kitabı seçilen ve çeşitli ödüller alan Alptekin Baloğlu'nun çektiği fotoğrafların da yer aldığı Sualtından Yansımalar DVD'sinin Türkçe seslendirmesini yapmıştır. Takip eden çoğu senelerde Kristal Elma ödül törenlerinde sunuculuk da yapmıştır.

Lise sonrasında başlayan fotoğraf merakı ve bu merakla Fransa'ya uzanan, ancak uzun bir dönem ara verdiği ve yıllar sonra profesyonel olarak ilgilenmeye başladığı fotoğraf hikayesinde, her şeyin 40. yaş gününde sevgilisi tarafından kendisine hediye edilen bir Leica M6 ile başladığını söylemektedir.

Bugüne dek çeşitli firmalar için katalog ve moda çekimleri yapan Bayülgen'in, 2006 Mayıs ayında Dolmabahçe Sarayı Sanat Galerisi'nde, Zekai Demir ile beraber yaptıkları Madagaskar gezisinden fotoların yer aldığı Baobab Yolu isimli sergisi açılmış; tamamı analog çekimler olan bu fotoğrafların bulunduğu bir de kitap yayınlanmıştır.Yine 2006 yılında çektiği "Yaşam Gücü" fotoğrafları ile Doğuş Power Center'ın duvarlarını süslemiştir.Sanatçı 2007 yılında teması tiyatro olan ve model olarak ünlü tiyatro sanatçılarını objektif karşısına geçirdiği "Pudra-Zamanın Tozu" isimli sergiyi açmıştır. Sergideki fotoğrafların yer aldığı bir kitap yayınlanmıştır.