Gündem Ölümsüz kurumlar köy enstitüleri

Ölümsüz kurumlar köy enstitüleri

17.04.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Kuruluşunun 78. yılı kutlanan Köy Enstitüleri, yarım yüzyılı aşkın süredir tartışılıyor. Dünyada ilk kez uygulanan ve kısa zamanda mucizeler yaratan enstitülerin eğitim sistemini inceledik...

Ölümsüz kurumlar köy enstitüleri

"Duyguların sevgili bulduğunu akıl da değerli görürse o sevgili ölümsüzler katına çıkar" diyor Fakir Baykurt, Köy Enstitüleri’ni anlatırken... Gönen Köy Enstitüsü’nden ABD Indiana Üniversitesi’ne uzanan eğitim hayatında, gittiği okullar arasında Köy Enstitüleri’ni ayrı tutuyor, bir tek onu unutmadığını ekliyor. Fakir Baykurt gibi on binlerce köylü çocuğunun yaşamına dokunan, eğitim alanında bir devrim yaratan ve dünyada ilk kez uygulanan Köy Enstitüleri sisteminin sırrı neydi?

Haberin Devamı

Eğitim felsefecisi Olivier Reboul, eğitimi doğuştan son güne değin her alanda ‘insan olmayı öğrenmek’ olarak tanımlar. Karl Marx da ‘İnsanı belirleyen üretimdir’ der. Köy Enstitüleri’nin başarısı eğitim ve üretimi birleştirmesinde gizlidir. Enstitülerde ‘Eğitim içinde iş, iş içinde eğitim’ sistemiyle aklını ve elini birlikte kullanan çocuklar, bilgiyi söz olmaktan çıkardılar. Öğrendiğini uygulayarak üretmeyi, insanı insan eden emeği tanıdılar. Üretmeden tüketmeyi erdemsizlik saymayı, dayanışmayı, paylaştıkça çoğalmayı öğrendiler böylelikle... Sadece derslikler değildi onların yeri... Tarlada, bahçede, atölyede, mutfakta çalıştılar, kütüphanelerde sabahladılar. Matematikte gördüğü Pisagor Teoremi’ni kendi elleriyle yaptıkları okul binasının inşaatında kullanıyordu misal. Elektrik ihtiyaçlarını kurdukları santraller karşılıyordu. Kendi dergisini çıkarıyor, enstrüman çalıyor, yazdığı oyunu sahneliyordu. Ekmekle kitabı bir tutan bir anlayış hakimdi; yemek saati gibi zorunlu okuma saatleri vardı. Klasikleri okuyor; dünya ve Anadolu gerçeklerine Dostoyevski’nin, Montaigne’nin, Voltaire’in Gorki’nin, Tolstoy’un, Cervantes’in yarattığı bilinçle bakıyorlardı. Okudukça öğreniyor, öğrendikçe uyguluyor, uyguladıkça üretiyor ve ‘daha insan’a dönüşüyorlardı.

Haberin Devamı

Ölümsüz kurumlar köy enstitüleri

Her biri Anadolu’nun köylerinden seçilerek gelen çocuklar, ilkin yoksulluğun diliyle anlaştılar, enstitü kültürüyle topraktan insana uzanan kendi dillerini yarattılar. Sonra dağıldılar, köy köy Anadolu’ya...

Karalama kampanyaları

Yaratılan mucize dünyada yankılanırken, bozkırdan yayılan ışık ‘düşünceden korkanları’ da rahatsız etti... Önce ırgat dediler onlara, sonra Batı özentisi oldukları, kültürü yozlaştırdıkları söylendi. Ahlaksızlıkla suçlandılar, komünist yuvalarından vatan hainliğine kadar götürüldü haklarındaki iddialar... Denetimler, soruşturmalar, kitap yasakları başladı. Hasan Ali Yücel bakanlıktan, İsmail Hakkı Tonguç İlköğretim Müdürlüğü’nden alındı. Kız öğrenciler başka okullara nakledildi. Çıkarılan yeni yönetmenliklerle enstitü sistemi budandı; bazı dersler kaldırıldı, kitaplar toplatıldı, atölyeler kapatıldı, yeni kayıtlar durduruldu. Ve 1954 yılında kapısına resmi olarak kilit vuruldu…

Haberin Devamı

Ölümsüz kurumlar köy enstitüleri

Büyük değerler yetiştirdi

Köy Enstitüleri sistemi bozulmadan 10 yıl ayakta kaldı. Nice köylü çocuğu, yoksullukla, imkânsızlıkla kuşatılmış yaşamlarından, bilginin sonsuza açılan aydınlık dünyasına enstitülerin kapısından girerek ulaştı. Belki birçoğu enstitüler olmasa okul yüzü göremeyecek, yazın dünyasındaki dev isimler de yetişemeyecekti. Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mehmet Başaran, Emin Özdemir, Adnan Binyazar, Mahmut Makal bunlardan sadece bazıları...

Ölümsüz kurumlar köy enstitüleri

Sonunda kötülük kazansa da galip gelemedi; enstitülerde yetişen binlerce öğretmenin her biri, gittiği her yere ışığı da götürdü yanında, yeni tohumlar ekti torağa. Geçtiği köylerin dağların, ovaların havasını, kokusunu bir ırmak gibi edebiyat dünyasına taşıyanlar çıktı aralarından; başyapıtlara imza attılar. Japonya, Kanada, İsrail, Tunus, Tayland gibi kimi ülkeler bu eğitim modelini kısmen hayata geçirdi; Finlandiya eğitim sistemine ilham verdi. Uluslararası araştırmalara tezlere, kitaplara konu oldu enstitüler. UNESCO 1973’te yayımladığı raporda kurtarıcı eğitim programları olarak önerdi. Bu topraklarda yazılan bir destan olarak da kuşaktan kuşağa aktarılıyor hâlâ... Bugün yıkanlar değil, köy enstitülerini tuğla tuğla örenler, bozkırı boylu boyunca emekle işleyip bilgiyle sulayan, yeşile boyayanlar anılıyor, sevgi ve minnetle...

Haberin Devamı

Ölümsüz kurumlar köy enstitüleri
DÜŞÜNMEYİ, DÜŞÜNDÜĞÜNÜ SÖYLEMEYİ ÖĞRENDİLER

Köy Enstitüleri’nin hayatına dokunduğu binlerce çocuktan biri Mahmut Makal’dır. Makal, İvriz Köy Enstitüsü’ndeki ilk günlerinde yaşadığı bir anıyı şöyle anlatır: “1943 Nisanının ilk haftasıydı. Ben orada oniki günlüktüm. Dersliklerin yapımı henüz bitirilemediğinden duvarın güneşli yanında ders yapıyorduk. Bakanlık yetkilileri ders yaptığımız yere geldi. Yurt Bilgisi dersi yapıyorduk. Boynunda fotoğraf makinesi olan yetkili konuyu öğrendikten sonra devletin vatandaşlara karşı görevlerini anlatmamı istedi. Tabii konuşamadım. Yetkili kişi öğretmene döndü: ‘Çocuğun konuşamamasını kusur saymıyorum. Bunlar yedi yüzyıldır konuşturulmadıkları için durumu doğal karşılıyorum. Konuşturun bunları. Konuşturun ve düşünmeye, düşündüklerini rahatça söylemeye alıştırın. İlk yapılacak iş bu…’ dedi. Yetkilinin Tonguç olduğunu sonradan öğrendim. Söyledikleri Köy Enstitüleri’nin ana ilkesini de dillendiriyordu.”

Haberin Devamı

İlk yazıları enstitünün dergisinde yayımlanan Makal, önemli dergilere de düzenli yazılar yollar. 1948’de Varlık dergisinde yayımlanan ‘Bir Köy Öğretmeninin Notları’ başlıklı dizi yazıları 1950’de ‘Bizim Köy’ adıyla kitaplaşır. Bizim Köy, Türk edebiyatında köy temasının işlenmesinin başlangıcı kabul edilir. Enstitüye girdiğinde konuşamayan o çocuk, dünyanın bildiği bir yazar olmuştur; 15 dilde yayımlanan ‘Bizim Köy’ 1966 yılında UNESCO ‘Dünya Kültürüne Hizmet Ödülü’ne layık görülür.

Ölümsüz kurumlar köy enstitüleri

Mehmet Başaran, Yaşar Kemal, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Mustufa Baydar, Vasfiye Özkoçak ve Fakir Baykurt 1959’da bir buluşma anısı.

YARIN: Sistem nasıl doğdu?