Otomobil Biz dünyanın neresindeyiz?

Biz dünyanın neresindeyiz?

21.07.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Evet, bazen dünyanın neresinde olduğumuz, neler yaptığımız konusunda düşüncelere dalmıyor değilim. Hem de direksiyon başında giderken bile... Biraz da siz düşünün diye söylüyorum...

Biz dünyanın neresindeyiz

Levent Köprülü


Mesela Toyota, dünyada hayvansal atıkların doğaya ve çevreye zarar vermesini önleyici araştırmalar yapıyor. Bir firma ile ortak proje geliştirip, ortaya ilginç bir ürün çıkartmış. Bu kimyevi solüsyon yani sıvı karışımı, hayvanların bıraktığı dışkıların daha kısa sürede gübre haline dönüşmesini, böylece havaya daha nitrat-nitrojen salınmasını, kokunun önlenmesini, suların kirlenmesinin önüne geçilmesini sağlıyormuş. Japonya’da bazı çiftçiler bunu kullanmaya başlamışlar bile...
Geçenlerde Salzburg kenti yakınlarındaki bir lansmana gittik. St. Wolfgang diye bir kasaba resmen. Bir de kocaman gölü var. Bu sessiz ve de sakin yer, turistler tarafından pek seviliyor. Zira yapıların tipik Avusturya mimarisini yansıtıyor olması filan hikaye... Asıl geldikleri şey, bu göl ve çevresindeki irili ufaklı oteller. Zira bu göle girip, biraz da güneşlenmeye geliyorlar. Gölün hikmeti de şu: İçme suyu kadar temiz!
Peki konuyu nereye bağlayacağım. Toplumların çevreye ve birlikte yaşadıkları diğer insanlara ne kadar özen gösterdiklerini gördükçe, şaşkınlığım ve düşünceli tavrım “prim” yapıyor!
Geçtiğimiz günlerde büyük bir ilimizin ticaret odası başkanı tarafından yapılan açıklamayı okumuştum. Büyükşehirlerde yaşanan otopark sorununun çözümü için otopark yükümlülüğünün araç sahibi, fabrikalar, yapı sahibi ve müteahhide eşit paylaştırılması gereğinin altını çiziyordu. Tabii belediyelere de eleştiriler yöneltiyordu.
Gerçekten de daha otomobil kültürü, otomobilleşme ve otomotiv sanayi derken, aslında yarım-yamalak kavramlar üzerinde tartıştığımızı daha iyi anlıyorum. Çünkü tüm bunların, gerekli altyapılar, bu kültürü özümsemiş yönetim ve yöneticiler, uzun dönemli ileriye dönük planlar olmadan yürümeyeceği, her haliyle kendisini belli ediyor.
Maalesef yola çıkan araç sayısı kadar otopark yeri açılmıyor ya da otopark yapılmıyor. İnşa edilen ya da açılan kavşaklar ya trafiği daha içinden çıkmaz hale getiriyor, yahut bir süre sonra hata anlaşılıp yap-boz misali yeniden düzenleniyor...
Bu, işin başına, sanayi boyutuna bakıldığında da aynı. Otomotiv sanayini sadece ihracat gelirini artırma aracı olarak görüp, yeni yatırımın önünü açmak için plan yapmamak, kolaylıklar sağlamamak, yatırımın kendi inisiyatifi ile gelmesini beklemek gibi... Sonra, en çok yatırımı Çek Cumhuriyeti, Slovakya ya da başka gelişmekte olan ülkeler aldığında, “Valla helal!”den başka bir söz bulamamak gibi...
Sahi, biz dünyanın neresindeyiz?