Otomobil 'Bu yarışı kazan, istersen motoru kır!’

'Bu yarışı kazan, istersen motoru kır!’

30.06.2006 - 16:55 | Son Güncellenme:

Opet Yönetim Kurulu Üyesi Ekrem Ekmenci, tam bir 'tork’ yani çekiş gücü tutkunu. Bu yüzden Amerikan otomobillerini seviyor. Drag yarışlarına da katılan Ekmenci’nin yarış aracı 1400 beygirlik

Bu yarışı kazan, istersen motoru kır’

CANAN’LA SOHBET / Canan Özgün

Bu yarışı kazan, istersen motoru kır’

(2004) - Corvette’inizle tanışabilir miyiz?
1974 model Corvette Stingray. Üzerinde 'Greenwood body’ var. Türkiye’de tek, Amerika’da da pek sık rastlanmıyor. Greenwood, bu aracın kasasını yapan firma. Bunun bir özelliği de, Batman’in otomobiline benzediğinden, 'Batmobil’ diye nitelenmesi. Üzerinde 5700 cc.’lik bir motor var. Chevrolet. Standardı 300 beygir, ancak şu andaki bu 420 beygir. Aslında bunun hikayesi ilginç. Çünkü üzerindeki motor aslında 1996 model, yeni teknolojiye sahip bir makine. Ama bu aracın benden önceki sahibi, bir türlü çalıştıramamış. Yeni motor koymuşlar, fakat elektrik sistemi eski olduğu için motora cevap vermiyormuş. Sonra Opet’in Yönetim Kurulu Başkanı’nın oğlu Ufuk satın aldı. Beraber satın aldık ve 1,5 yıldır o da bunu yürütemedi. Sonra 1.5 yıl galeride bekledi. Bir gün Ufuk bana 'Al abi, beni bundan kurtar!’ dedi. Yani para almadı ve bana hediye etti. Fakat ben, arabanın değeri kadar masraf yaptım. Drag yarışlarındaki mekanikerlerimle birlikte oturduk... Kara kara, 'Nasıl çalıştırırız?’ diye bakıp, düşünüyorduk. Mekanikerlerden biri, 'Ben olsam, eskiye dönerim. Karbüratör ve manifolda dönelim’ dedi. Hepimiz, 'Modern bir motor, ne yapabiliriz?’ derken, çözüm eskiye dönüş oldu. Şu an çok iyi çalışıyor. Ankara’da bir yıl kaldı ve orada toplandı. Yeni parçalar geldi.
Peki Ufuk Bey, bedavaya verdiği aracın bu kadar güzel ve düzgün gittiğini görünce ne diyor?
Ben ona 'Ne zaman istersen alıp kullanabilirsin. Araba sonuçta senin sayılır’ diyorum. Ama o 'Böyle dışarıdan seyretmek daha keyifli. Yedi defa onunla yola çıktım ve 7 defa yolda kalmıştım!’ dedi.
Corvette’i kullanmak kolay mı?
Gayet kolay. Hidrolik direksiyonu var ve frenleri çok iyi. 4 tekerlekte de disk frenler vardır. Diskler de büyüktür. Tabii biraz gürültüsü var, ama gerçekten izolasyonu iyi yaparsanız problem olmuyor.
Amerikan otomobili denildiğinde aklınıza ilk ne gelir?
Gerçekten akla ilk gelen otomobil Corvette’dir. Chevrolet’nin standart Corvette’i. 1960’lı yılların sonundan beri var. Bu, efsane bir otomobil. Tabii ki bir dolu başka modeller de var. Mesela Camaro, Nova, Mustang... Ama Amerikan otomobili denildiğinde ilk akla gelen tartışmasız Corvette’dir.
Amerikan tutkunuz ne zaman başladı?
İlk sahip olduğum otomobil, bir Pontiac Trans Am’dir. Onu borçla almıştım. Yıl 1979, üniversiteyi yeni bitirmiştim. Dünyada petrol fiyatları bir anda yukarı çıkınca, yanılmıyorsam Türkiye’de litresi 5 lira olmuştu. Ve insanlar ellerindeki 8 silindir Amerikan otomobillerini çok ucuza satmaya başladılar. İşte o dönemde aldım ve yanılmıyorsam 300 bin liraya. Sonra bir pistonu arıza yaptı ve pistonun fiyatının 90 bin lira olduğunu öğrendim. 6 ay sonra da sattım. Bu çok büyük bir sevda, ama kötü yönünden bakarsanız, derler ki 'Amerikan otomobilleri insanı iki kere sevindirir. Bir alırken, bir de satarken!’ Ama tabii ki bu söz, eski Amerikanlar için geçerli.
Bu yarışı kazan, istersen motoru kır’

Drag ve atletizm

Drag yani kalkış yarışlarına ilginiz nasıl başladı?
Hep 12 silindirli, büyük ve ses çıkartan otomobilleri sevmişimdir. Drag’a duyduğum ilgi Amerika’ya gittikten ve gerçek bir drag yarışını izledikten sonra başladı. Drag pisti yani otomobilin yarıştığı alan 402 metre, ama inanılmaz hızlarda geçiyorlar. Mesela yarış otomobilim Türkiye’nin kısa mesafede en hızlı otomobili. Yarış otomobilimde 0-100 km/s’ye 1.5 saniyede ulaşıyorum. Biliyorsunuz Schumacher’in Ferrarisi 2,4 veya 2,5 saniyede ulaşır. Tabii o viraja girer, ama ben oracıkta kalırım!..
Bir noktadan, diğer bir noktaya düz çizgide, kısa bir zamanda varıyorsunuz ve buna drag deniyor. Peki torktan çok zevk aldığınız için mi yarışıyorsunuz?
Orada devir de var. Motorsporlarını atletizmle kıyaslamak isterim. Ralli maratondur. Gerçekten çok büyük yetenek isteyen bir spordur. Formula 1’i 5 bin veya 10 bin koşu yarışına benzetiyorum. Drag 100 metre, kısa mesafe koşu yarışıdır. Ama bu benzetmeyi sürdürürsek, biliyorsunuz olimpiyatlarda herkesin beklediği 100 metre kısa mesafedir. Şimdi Türkiye’de de drag yarışları büyük ilgi topluyor. Mesela benim yarış otomobilim tamamen drag için hazırlanmış bir araç ve inanın kullanması o kadar kolay değil. Bakılınca kolay gözüküyor, ama 1.400 beygir, dile kolay! Bu gücü otomobile verdiğin zaman, işin marifeti, onu kontrollü tutmak. İnanın bunlar düz çizgide gitmiyor. Zaten hiçbir zaman patinajı durduramıyorsunuz. O bakımdan en ufak bir hatada devrilebilirsiniz. Tabii bu, üst gruplarda, yani 'nitro’lu gruplarda. Zaten düşünürseniz 7-8 saniye yarışıyorlar ve bunlara Amerikada 'pro-stock’ kategorisi diyorlar. 400 metre için 7-8 saniye çok kısa bir zaman. Seyirci de izlerken hiç sıkılmıyor.

Bu spora desteğiniz nereden kaynaklanıyor?
Şirketimizin Drag’a destek olmaya çalışmasının esas nedeni, sokak yarışlarını azaltmaktır. Ve bu, gerçekten azaldı. Gençler kendi arabalarıyla gelip yarışıyorlar. Opet, Türkiye Oto Drag Şampiyonası’nın tek sponsoru ve bu şampiyona 6 ayaktan oluşuyor. Ben, en üst grupta bu yıl şampiyon oldum.
Yurtdışında yarışacak mısınız?
Hayalimde Amerika Orlando’daki Street Nationals’a katılmak var. Ama çok zor. 60 araba bu kategoride yarışıyor ve benim geçebileceğim 10-15 tane var. Kazanma şansım yok, ama çok iyi bir tecrübe olur.
Türkiye’de drag yarışlarına katılmak için ne yapmalı?
* İki çeşit drag yarışı var. Biri Türkiye Şampiyonası. Onun için lisanslı ve kategorilere uygun arabalara sahip olmak gerekiyor. Bir de pazar günü gidip 'Hadi ben de bir yarışa katılayım’ diyenler var. O da mahalli yarışlar oluyor. Daha profesyonelce yarışmak istiyorsanız, benim tavsiyem, ilk önce mahalli yarışlara katılın. Performansını görün. Aynı gün gidip kayıt yapıp yarışabiliyorsunuz. İstanbul Motorsporları Kulubü’nden bilgileri alabilirler.

Bu yarışı kazan, istersen motoru kır’

Bu denli güçlü motorla yarışmak nasıl bir duygu?
Çok mutlu oldum. Önce ilk yarışta ilk 50 metrede aracı tutamadım, ama bu yıl çok ciddi rakipler yoktu. Dolayısıyla NOS’u bile açmadım. Zaten biraz da korktum açıkcası. Hedefim, önümüzdeki sezon bütün kalkışlarda önünü biraz kaldırmak. Kafa kaldırmak güzel bir şey de, pek tecrübem olmadığı için aracın nereye ineceğini bilmiyorum! Onu da daha sonra düşüneceğiz.
Peki uçmayla aranız nasıl?
Bende yükseklik korkusu var! İş nedeniyle sık uçakla seyahat ederim, ama uçma tutkum hiç yok.
1400 beygirden sıkılınca ne yapacaksınız?
Bence bu kadarı yetecek. Çünkü artık 43 yaşıma geldim. Bunun ötesine geçebileceğimi pek sanmıyorum.
İşten nasıl zaman bulabiliyorsunuz?
Opet Yönetim Kurulu’na çok teşekkür etmek isterim buradan. Geçen yıl pistten çıktığımda bana yasaklıyor gibi oldular, ben de 'Dikkatli kullanacağım’ dedim. Bir-iki yıl izin aldım. Ama risk almıyorum. Yönetim Kurulu Üyelerinin birkaç tanesi bu işe meraklı. Hatta bazen gelip yarışları izliyorlar. Opet beni gönülden çok destekliyor. Çalışanlar yarışlara geliyor. Şirkette yarış kazandığımda sevinen ve kaybettiğimde üzülenler var.
Şampiyonluğunuzu nasıl kutladınız?
Asıl kutlama tamirhanede oluyor. Çünki drag yarışlarında, yarışan pilot kadar mekanikerler de çok mühim. Onların da kendi aralarında müthiş bir rekabet var. Geçen yıl Hasan Usta’nın bana 'Bu yarışı kazan, istersen motoru kır!’ dediğini bilirim. Onların arasında ayrı bir rekabet var. Biz de biraz oyuncak oluyoruz.
Bu yarışı kazan, istersen motoru kır’

Corvette için, “bir hafta sonu otomobili" tanımını kullanabilir miyiz?...
Tabii ki. Hatta cumartesi otomobili. Yani pazar günü çok uzağa gitmenizi tavsiye etmiyorum. Aslında gidebiliyor, ama çok gürültülü oluyor. İçinde radyo var, ama hiç açmıyoruz. Çünkü sesi duyulmuyor!.. Bunun keyfini tatmak için, mutlaka kullanmanız lazım. Bir kere korkunç bir tork, yani çekiş gücü var. Biz zaten bu arabayı drag yarışlarının son ayağına soktuk ve üçüncü oldu.
Corvette’’in içinde, onu kullanırken neler hissediyorsunuz? Aradığınız herşeyi bulduğunuzu söyleyebilir misiniz?
Eşimden vakit kalırsa kullanıyorum. Ama bunu kullanmak harika bir duygu. Anlatmak zor, ama kesin olan bir şey var, konfor yok. Burada benzin kokusu gelir, ses çok yüksek, insanın kafası şişiyor. Ama benim için tork yani çekiş gücü çok önemli. Yalnız kuru havada kullanmak gerekiyor. Çünkü sahip olduğu yüksek torkla yağmurda başedebilmek bir hayli zor. Kullanırken çok sık yolumu kesip, kaça sattığımı soruyorlar.
Yarış otomobilinizi de anlatır mısınız?
1974 Pontiac GTO. Bununla daha önce başka bir arkadaş yarışıyordu. Ondan iki yıl önce aldım. Motorunu çıkartıp, Amerika’dan bir 502 cubic inch Chevrolette motoru getirttik. Bir yıl bu motorla yarıştım. Standart 450 beygirdi ve 200 beygir nitrus oxide vardı. O da hızlı bir otomobildi, ama şampiyon olabilecek bir otomobil değildi. O yüzden Tolga (Savacı) birinci oldu. Fakat kışın 'Artık bu yarışı biz kazanalım!’ dedik. Hasan Usta ile beraber motoru modifiye ettik. 1000 beygire yakın şu anda. Zaten planlama yani düşünme aşaması 1.5 ay sürdü. Ben arabayı kullanabilecek miyim, o bile şüphe konusu oldu. 400 beygir gücünde bir NOS bağladık üstüne. Yani teorik olarak 1400 beygir güç var otomobilde. Son yarışta Türkiye’de olmayacak bir şey oldu. İlk kez kalkışta Türkiye’de otomobilin önü kalktı. Çok kötü bir histi. Aslında tam olarak kalkmadı, Allah’tan...