Eski gözdelere dönüş vizesi

Herşey ilk önce Volkswagen’in Beetle modeliyle başladı. Yıllar boyu milyonlarcası üretilen bu sevimli otomobil, arkasında pek çok seven bırakmıştı. Bunu farkeden VW, hemen işe koyuldu ve New Beetle’ı piyasaya sürdü. İşte böylece otomotiv dünyasında “retro” devrinin tırmanışa geçmesi de başlamış oldu. Ardından Mini’nin gelişi gecikmedi.
Aslında Avrupalı üreticiler açısından, “retro” olarak üretilecek, ses getirmiş ve halka malolmuş pek az model vardı. Asıl “kült” haline gelmiş modeller ise Amerika’daydı. Amerika’dan Ford Thunderbird, Mustang ve GT, Chevrolet Corvette dışında dışında pek “ses” gelmiyordu...

Mecburiyet mi?
Tüm bu sessizlik, Amerikan otomotiv üreticilerinin, otomobil satmakta güçlükler yaşamasıyla bir anlamda bozuluverdi. Ford, Mustang modelinin, tasarım açısından atasını andıran bir modelini piyasaya sürdü. Chevrolet, yeni Corvette’i, eski Stingray’den ipuçları taşıyan hale getirdi. Ayrıca “Impala” adı yeniden canlandı. Ancak Impala, pek de eskisi gibi değildi!
Chrysler, efsanelerinden Dodge Charger’ı yeniden yarattı. Ancak bir farklı. Bu kez eskisinden iki kapı daha fazlası vardı! Yine de satıyları fena gitmedi. Bu arada Chrysler’ın en görkemli modellerinden biri, yeni bir bedende canlandı. 300C, Chrysler’ın satışlarını, efsane HEMI motorun da etkisiyle hatırı sayılır şekilde yükseltti. Ama tasarımda eskiyle benzerlikler hala çok azdı.

Son nokta Detroit
Aslında “son”dan çok, dönüm noktası denilecek olay, yılın başında açılan Detroit Fuarı oldu. Zira bu fuar, “konsept” de olsa, Amerikalı üreticilerin, “teknoloji katkılı” retro otomobillerini sergiledikleri bir panayıra dönüştü. Buna İtalyan ve İsveçli üreticiler de katıldı...
Dodge Challenger, büyük ses getirdi. Bu konuda geri kaldığını düşünen General Motors, tarihe gömdüğü Camaro’nun ilk neslinin modern yorumunu konsept olarak yarattı. Şimdi üretimi düşünülüyor, ancak adının Camaro olması biraz şüpheli! Çünkü GM, retro Camaro’yu, son ürettiği modelin devamı olarak istiyor. En eskisinin değil!

Avrupa’dan kıpırtılar...
Aldıkları tepkilerle “gaza basan” Amerikalı üreticilerin, başka hangi efsanelere yeniden hayat verecekleri beklenedursun, Avrupa’dan da sesler gelmeye başladı bile... 
Nitekim Detroit’te bunun iki örneği vardı. İlki, İtalyan Lamborghini’nin, hala adı “saygıyla” anılan Miura modelinin retrosuydu. Şimdilik konsept kalacak gibi görünen, 40 yıl önceki ilk haliyle büyük benzerliğe sahip Miura, Detroit’te bu markanın fanatiklerinden “tam not” aldı.
Retroların üretime en yakın olanıysa, Volvo’dan çıktı. Volvo Güvenlik Konsept Aracı SCC’den türetilen ve markanın klasik spor otomobillerinden P1800 ES’den esinlenilen C30’du. Eylül ayında Paris Motor Show’da tanıtılacak. Türkiye’ye 2007’de gelmesi planlanıyor.
Bununla birlikte söylentiler de bitmiyor. Avrupalı otomobilseverlerin saygı duyduğu modeller arasında yer alan CX, SM ve DS’den alıntılar taşıyan C6’yı üreten Citroen’in, efsane 2CV’yı canlandırma ihtimali hala konuşulanlar arasında. Nitekim bir tasarım çalışması da mevcut. Ama bunlar, tıpkı Ford’un Capri’yi, Renault’nun da Alpine’i canlandıracağı haberleri gibi şimdilik dedikodu! Ancak Fiat’ın, Avrupa’da minik otomobilin öncülerinden olan yuvarlak hatlı şirin Fiat 500’ün yenisini hazırladığı gerçeğe en yakın söylentilerden...