Otomobil Otomobil tutkusuydu, işi de oldu

Otomobil tutkusuydu, işi de oldu

07.03.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bugün 23 bin araçlık filoya sahip Intercity Rent A Car şirketinin kurucusu Vural Ak için otomobil tam anlamıyla bir tutku. Hatta Ak, şirketi bir anlamda istediği otomobilleri alabilmek için kurduğunu bile itiraf ediyor...

Otomobil tutkusuydu, işi de oldu
CANAN ÖZGÜN

* Otomobil tutkun ne zaman başladı?

Haberin Devamı
- 4 yaşındaydım. Komşumuz rahmetli Seyfi amcamızın 1956 Chevrolet taksisi vardı. Sabahları arabayı çalıştırdığında motor sesinden uyanırdım. Kalkar, annemler uyurken arabaya binerdim. Ön koltuğa oturup sokağın başına kadar giderdim. Sonra inip geri döner ve yeniden yatardım.

* Kaç yaşına kadar ailenin arabası olmadı?

- Ben liseye gidene kadar babamın arabası yoktu. O tarihlerde bir minibüs almıştık. Onu ben yıkardım ama kullanmam yasaktı. Sabahları babam beni okula bırakırken arabayı kullanmasını izlerdim. Öyle beynime işlemişim ki, ehliyet sınavını ilk girişimde kazandım. Babama sormadan almıştım. Çünkü okuyup, adam olmamı istiyor, şoför olacağımı sanıyordu. Tabii korkularının yersizliğini gördü, çünkü okulu hep birincilikle bitirdim. Ama otomobil merakı, garip bir şekilde işim oldu.

* Hız tutkun var mı?

- Otomobillerde en önem verdiğim, beni en çok etkileyen kriterler arasında onların sporcu yanları ve güçleri vardır. Bu arabayla nasıl yarışırım, nerelerde gidebilirim, limitlerini nasıl daha fazla zorlayabilirim gibi. Yoksa konfor ve lüks benim için hiç önemli değil.

"Tecrübeliyim sandım"

* Şirketin Intercity Rent A Car'ı nasıl kurdun?

- Üniversiteye girdiğim ilk yıl 'En çok arabayı nerede bulabilirim?' diye düşündüm ve bir oto kiralama firmasında çalışmaya başladım. Yarım gün çalışıp harçlığımı çıkartıyordum. Yani 18'imden beri oto kiralama işindeyim. 4.5 yıl, araç kiralamanın tüm kademelerinde çalıştım. Yeterli tecrübeye ulaştığıma inandığımda ilk şirketimi kurdum. Intercity'i kurduğumda 21 yaşındaydım. O dönemde 'Öğrendim ben bu işi' diyordum. İki yıl sonra öyle bir battım ki, kitaplara konu olur! Herşey yolundayken gümbür gümbür battık. Gerek 4.5 yıl dışarıda, gerekse 2.5 yıl kendi işimde edindiğim tecrübenin en az 2-3 katını battığım sürede öğrendim. Finansman, operasyon gibi hiçbir şeyin kendiliğinden gidemiyeceğini, işi bir noktaya getirmek istiyorsan başında kendin olman gerektiğini öğrendim. İşinle ilgili tüm detaylara hakim olmalısın. Yanındakiler de, işi senin kadar sayıp sevmeli.

Haberin Devamı
* Battıktan sonra nasıl şirketi yeniden kurup başarılı oldun?

- Ortaya çıkan ticari zararın geri ödenebilmesi için mutlaka para kazanmam, yeni ve denenmemiş şeyler yapmam gerekiyordu. Bir şirkette çalışsaydım, borçlarımı 5-10 yılda ödeyebilirdim. İnsanın kaybedecek birşeyi olmayınca, gözü hiçbir şey görmüyormuş. Aynı zamanda kimin gerçek dost, kimin göstermelik dost olduğunu da görüyorsun. Bana araba lazımdı ve bankalar batmış bir firmaya para vermiyorlardı. Arkadaşlarımın arabalarını kullandım. Mesela kullanmadığın bir araban var. Senden bir aylığına 10 liraya kiralıyorum, sonra turiste 30'a kiralıyorum. İnsanlara para kazandırınca, onlar da yakınlarına haber verdiler. Sistemi yürütmeye başladık ve çok şükür, 1.5 yılda borçlarımın tamamını ödeyecek parayı kazandım. Yanımda bir yardımcım vardı. İkimiz Türkiye'nin her yerine araba getirip götürürdük. 36 saat araç kullandığımı hatırlıyorum!

"Kendim teslim alırdım"

* İlk sevdiğin arabayı ne zaman satın aldın?

- Her aracı fabrikadan kendim teslim alırdım. Hoşuma gidiyordu. İşler büyüyüp, adetler çoğaldıkça müşterilerden değişik talepler gelmeye başladı. Üst düzey yönetici ve patronların da araçlarını kiralamaya başladık. Sonra ticari araçlar... İlk para kazanmaya başladığımda kendime bir Buick satın aldım. Bir yıl sonra Mercedes'in S280 versiyonunu aldım. Tabii bu araçlar yeni değil, 10 yaşındaydı. Müşteriler kiralamadığı zamanlarda ben kullanıyordum. 1995'te Jaguar XJ'nin Daimler versiyonu yeni kasa değiştirmişti. Fiyatı 180 bin dolar civarındaydı. O dönemde Intercity’de Renault 9, Şahin gibi 11 araç vardı. Jaguar, 22 adet araba ediyordu. Bir risk aldık ama uzun süre de kiraladık. Sonra galericiyle bir sürü Renault 9 karşılığında takas ettim.

* Sence firmanı hep hayalini kurduğun otomobilleri alabilmek için mi kurdun?

- Elbette. Tek amacım istediğim arabaları alabilmekti. Mesela elmayı çok seversin, elma bahçesi kurarsın. Benimki biraz ona benziyor. Bayilik kuramazdım, çünkü o zaman sadece bir markanın modellerini satın alabilirdim. Benim markadan bağımsız olmam gerekiyordu. Her markada bir güzellik vardı. Onun için bu formül tuttu.

"F1 pistini turluyorum"

* Yoğun iş hayatındaki huzuru, herhalde arabalarında buluyorsun.

- Bir işin yetkilisinin, sahibinin işe çok zaman ve emek harcaması gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta stres, insanlarla muhataplık ve yorgunluk söz konusu. Bunu bir şekilde çözemezsen, ertesi güne yansıyor. Onun için motorsporlarıyla çok ilgiliyim. Her türüyle uğraşıyorum. Çöl yarışı, pist, toprak, çamur... Ayrıca Formula 1 pistini kiralayarak hafta sonraları özel günler organize ediyoruz. Garajımızdaki arabaların bir kısmını oraya götürüp limitlerini zorluyoruz. Şu anda İstanbul Park pistini bin 500 defadan fazla turladım. Bu araçlar çok güçlü. Bazıları 700 beygirin üzerinde. En güvenli gazlıyacağımız yerin de Formula 1 pisti olduğunu düşündüğümden, oraya gidiyoruz.

Haberin Devamı
* Otomobillerini neye göre seçip, satın alıyorsun?

- Bunların hepsinin bir yarış tarihi ve kültürü olmalı. Sadece güçlü olmaları yetmiyor. Mesela biri üç yıl arka arkaya Le Mans yarışını kazanmış Ford GT. Diğeri Amerikan efsanesi Shelby Cobra'nın modern hali olan Dodge Viper. Porsche'nin dünya kadar yarış kazanmış GT3 versiyonu, Lamborghini'nin sınıfındaki en vahşi modeli Diablo SV. Hatta bazen güçlü üretilmiş benzer spor araçları alıp, modifiye de ediyoruz.

Haberin Devamı
* Özel siparişle mi satın alıyorsun?

- 25 yıldır dünya otomobil basınını ve literatürünü takip ediyorum. Mühendis olmamakla birlikte çoğu muhendisten daha bilgili olduğumu düşünüyorum. Garajdaki otomobiller 'limited edition' yani çok az miktarda, 300-500 ya da bin adet üretiliyor. Sıraya giriyorsun. Çoğunu herkese satmıyorlar. Belli bir araştırmadan sonra koleksiyonersen ve sana inanırlarsa satıyorlar. Dolayısıyla bu tip araçlar üretilmeden bir-iki yıl önce haberim oluyor. Ondan sonra takip edip, alıyorum.

"Gösteriş için kullanmam!"

* Bazı arkadaşların bu özel araçları satın almak istiyor mu?

- Evet. Ama çok beklerler! Hiçbirini satmıyorum. Bu tarzda hikayesi, kültürü ve geçmişi olan arabayı aldıysam çocuklarıma kadar saklamalıyım.

* Havalı otomobillerin var. Bunları İstanbul sokaklarında kullanıyor musun?

- Özel arabalarımı gündüz, ortalık yerlerde kullanmamaya çalışıyorum. Popüler mekanlara bunlarla gitmiyorum, gidersem de otoparkın en arka tarafına park ediyorum. Hepsini kendim için kullanıyorum, gösteriş için değil. Hiçbir zaman otomobilin gösterişi ve kimliğiyle kendime bir şey katmak gibi derdim olmadı. Hatta bu yüzden otomobil tutkumu konu alan röportajlar vermedim. Sen yakın dostum olduğun için seni kıramadım, umarım okuyanlar da yanlış anlamaz. Bu tarz araçlar Türkiye'de kimlik katkısına dönüştüğü için dikkatli olmaya çalışıyorum. Kullanıcı değil, bu arabaların hakkını veren bir sürücüyüm. Bu yüzden trafiğe kapalı alanlarda kullanıyorum.

* Katılmayı hayal ettiğin yarışlar var mı peki?

- Aslında çöl yarışlarında fena değilimdir. 10 yıldır çöl yarışlarına katılıyorum. 2002'de Dünya İkinciliği elde ettik. Bu yıl Paris-Dakar'a katılamadım ama katılan Kemal Merkit ve Kutlu Torunlar’a bir destekte bulunuyorum. Bitirmek istediğim 2-3 yarış var. İlki 24 saatlik Le Mans. İkincisi Paris-Dakar çöl yarışı. Bir de Paris-Pekin var. Paris'ten çıkıp tüm Avrupa, Türkiye, İran, Türkmenistan, Kazakistan, Moğolistan, Çin’in üzerinden Pekin’e off-road yaparak gidiliyor. Ve hızlı off-road yaparak. Gerçekleşirse katılmak istiyorum.

*************************************************************************************************

Sabancı'nın sözünden hareket

Intercity'de Türkiye'de araç kullanan insanların ihtiyaçlarına göre bir model geliştirdik. Intercity’nin bu kadar başarılı olmasının en başta gelen sebebi, Türkiye'deki araç pazarına ve kullanıcılarına göre geliştirdiği özgün iş modelidir. Yurtdışında olmayan, bu nedenle de yurtdışından gelen firmaların, taklit etmekte ve uygulamakta zorlandığı bir modeldir.

Haberin Devamı
Şu anda pazardaki hacim itibariyle biz açık ara bir numarayız. İki numara ile aramızdaki fark üç katı. Rakipler kötü giderken, bizim bu kadar iyi gidiyor olmamızın nedeni, tüm kullanıcılarımızla bire bir diyalog içinde bulunmamız. Aynı zamanda müşterilerin sorunlarını hızlı çözebilmek için her an servisin içinde yaşıyoruz.

* Artık turistlere kiralamayıp, sadece şirketlere filo kiralamayla uğraşıyorsunuz değil mi?

- 1991'de işe başladığımızda ilk amacımız turistlere kısa süreli araç kiralamaktı. Ama değişen turizm pazarı bu modelin başarılı olmayacağını gösterdi. Biz de zaten o nedenle battık 1993’te. Hiç ellenmemiş, bomboş bir filo pazarı var. Müşterilerin tamamı şirketler. Şirketlerde daha kalıcı işler yapabiliyorsun, yani anlaşmalar daha uzun vadeli olabiliyor. Öyle bir model geliştirdik ki, sonuçta biz de kazanacağız ama biz en son kazanacağız. Önce bize kredi veren bankanın, araç satan üreticinin ve aracımızı kullanan müşterinin kazanması lazım. Otomobil kiralama gibi Türkiye'de alt yapısı tamamlanmamış bir sektörde ortalama 2-3 yıllık kontratlarla araç kiralamamıza rağmen müşteri sadakat oranımız yüzde 98'lerde. Şirketimizde 300 kişi çalışıyor. Dolaylı olarak da yaklaşık bin 600 kişiyiz. Bu insanlar 23 bine yaklaşan araç sayımızla tüm Türkiye'de 7 gün 24 saat, kar-kış demeden yolda kalan müşterilerimize hizmet veriyor.

* Şirkette yabancı yatırımcılar da var mı?

- Evet. Şirketimizde dünya kadar yabancı hissedar var. Dünyanın çok büyük şirketleri ortak oldu. Türkiye'de yerleşik çok büyük firmalar müşterimiz oldu. Tüm bunlar bize olan güvenden kaynaklanıyor.

* Intercity adını nasıl buldun?

- Beş değişik şehirde, beş arkadaşım da kendi işlerini kurmak istiyordu. Onları biraraya getirdim. Hepsini farklı bölgelerde Intercity çatısı altında topladık. Intercity'nin kelime anlamı şehirler arası. O sıralar yabancı kelimeler popülerdi. 'Şehirler arası Rent A Car' kaliteli görünmeyecekti. Ben de 'Intercity Rent A Car' koydum.

* Hedefleriniz nedir?

- Intercity şu anda Türkiye'de sektöründe tek marka olmuş firma. Rahmetli Sakıp Sabancı'nın çok sevdiğim laflarından biri vardır... 'Kardeşim Türkiye'de bir şey yapman çok şey ifade etmez. Hadi çık bakalım dışarıya...' diye. Intercity’yi bir dünya markası yapmak istiyoruz. 2008'de komşu ülkelerle başlayıp, Türk cumhuriyetlerine kadar giden bir iş planımız var. Yabancı ortaklarımızla birlikte gelecek beş yılda Türkiye ve civarında yaklaşık 1.5 milyar dolara yakın yatırım planlıyoruz. Bu, sektörüde denenmemiş bir rakam.