Otomobil 'Sarı Kız’la 'Beyaz Oğlan’ı unutamıyor...

'Sarı Kız’la 'Beyaz Oğlan’ı unutamıyor...

29.06.2006 - 19:17 | Son Güncellenme:

Sakıp Sabancı, otomobil kullanmayı da, hakkında konuşmayı da çok seviyor... Şimdiye kadar çok otomobil değiştirmiş, kullanmış... Ancak 'Sarı Kız’ Excalibur ile 'Beyaz Oğlan’ Rolls Royce’un onun hayatındaki yeri çok farklı...

Sarı Kız’la Beyaz Oğlan’ı unutamıyor...

Canan Özgün

(2004)

Otomobille maceranız nasıl başladı?
- Ulaşım denildiğinde herkesin aklına otomobil gelir. Tabii gerilere gittiğimde, benim ailem fakirdi, otomobil alamazdı... Koşullar uygun değil, para olsa da otomobil yoktu. Bir yabancıdan, İtalyan’dan, atlı araba aldık... Mükemmel atlar ve mükemmel güzellikte bir atlı araba. Borcuna karşı almak zorunda kaldık. Arabayı iki ortak, Sabancı ve Sapmaz şirketleri beraber aldık. Bir gün onların ailesi, bir gün de bizim aile binerdik. Ahhhhh ne keyifti!
Bu atlı arabanın özelliklerinden bize bahseder misiniz?
- Şık, zarif ve modaya uygundu. Köyümüzle şehrin arası 15 km.’ydi. Şehre gitmek için atlı arabamız var... Bu atlı arabayı ben sürüyorum, götürüyorum. Bir yere gelince, Kahraman Yokuşu diye bir yere... Anamla babam, rahmetliler iner, ben kalırım... Çünkü at, üçümüzü bir arada yokuşta çekemezdi.
Peki otomobile geçiş nasıl oldu?
- Ailenin gelişimine paralel olarak, otomobil alınması gündeme geldi. Packard diye bir marka vardı, onu aldık. Sonra Adana’da bir moda başladı. Çiftçiler, ağalar, Cadillac alıyordu. Biz de yeşil bir Cadillac aldık. Ailemiz birlikteliğe değer verirdi. Anam, babam, altı oğlan, amcam, hanımı, dört oğlan hepsi beraber bir evde yaşıyoruz. Hepimizin yüreğinde sevgi var... Ne sevgisi var? Otomobili sürme sırası kime gelecek?.. Baba kendi biniyor, kardeşiyle işe gidip - geliyor. Geliyor, hanımları alıyor, bize yer yok! Bize nasıl bir fırsat olur ki yani!
Otomobil kullanmayı çok mu seviyorsunuz?
- Araba hakkında konuşmayı da seviyorum, kullanmayı da... Nereye gitsem araba kiralarım. Araba kullanmayı sevdiğim için... Cüretkar oğlu cüretkar Sakıp Sabancı Miami’ye geliyor, teyyare meydanında (havaalanında) araba kiralıyor. Tüm tanıdıklarım, limuzine 8 kişi biniyor... Ben araba kiralayıp direksiyonun başındayım... Ne cüretkarlık? Yahu sen ilk defa gelmedin mi Miami’ye, nasıl yolu bulup da oteline yerleşeceksin?.. Ama sevgi var...
Değişik otomobilleri seviyorum
Uzun yolu sever misiniz?
- Hayır, ben uçağa alışmışım uzun yollar için... Kısa yollarda severim araba kullanmayı. New York’ta da araba kiraladım. Şaşırdı arkadaşlarım, 'Yahu Kennedy’den araba kiralayıp, garaja gidip koymak, ilk defa gelen bir adamın yapacağı şey mi, olur mu? Ama bu sevgi, inceleme, yol bulma bende var. Diyelim Cannes’dayız... Otellerin içinde araba kiralama şirketleri vardır. Ona giderim, listeyi alırım... 'Bugün bana Alfa Romeo’yu ver!’ derim. Ben yeni bir yüz, yeni bir araba alıyorum. Adama 'Bak her gün sana geleceğim, bu arabayı verip, başka bir araba alacağım!’ derim. Böyle farklı arabalara binmenin de zevki var...
Araba koleksiyonu yapmayı düşündünüz mü?
- Pahalı geldi, fizibil gelmedi. Müzeyi ben başka yönde yaptım.
Sanıyorum otomobilleri sanat eseri gibi görüyorsunuz...
- Ben, 1957 yılında Pontiac’ı bıraktım. 1957 yılında, Türkan hanımla evleneceğim, balayına gideceğim... Babam bana bir otomobil aldı. Oldsmobile... Kırmızı - beyaz. Bastığın zaman üstü açılıyordu. Adana’da üstü açık ilk araba buydu. Menderes gelecek, tören olacak... Jeep’e binecek... Jeep’e binmek yerine, Sakıp Sabancı’nın arabası akla geliyor. Vali Bey bana telefon açıyor. Diyor ki; 'Lütfen, Başbakan’ın kullanması için bu arabayı verin!’ Ben, 'Bir şartla. Arabamı ben kullanacağım!’ diyorum. Sayın Başbakan’a duyuruyorlar... “Hacı Ağa’nın oğlu mu? Peki tamam...’ diyor. Ben arabayı sürüyorum. Menderes yanımda, o ayağa kalkıyor. İnsanları selamlıyor... Benim için ayrı bir keyifti!..
'Allah’ dedim, aldım...
Bize 'Sarı Kız’ın, Excalibur’un hikayesini anlatır mısınız?
- Cannes’da kullanılmış otomobil satan bir yere gittim, bu arabayı gördüm ve çok hoşuma gitti. Gözlerim açıldı be! Orada fiyatı ucuz bunun, çünkü Türkiye’mizde bir otomobilin büyük kısmı vergidir. Hele dışardan ithal ederken, çok para gider... İşte ben bunu karşılaştırdım. Orada böyle ağır vergiler yok. 'Vay!’ dedim, 'Fiyatı güzel, görünüşü güzel, dünyaya bir kere geldin. Al bunu, al!..’ Ehhh, 'Allah’ dedik, bunu aldık. Sarı Kızım, Cannes’da dururdu...
'Sarı Kız’ı ne sıklıkla görmeye giderdiniz?
- Bu Sarı Kız, güzel kız, beni çekerdi! Cannes’a gitmek için bahaneydi. Orada hava güzel, Adana gibi kışı yok! Sonra yine bu arabayı bana satan yere gittim. Boş vaktim oldukça kullanılmış araba satan yerlere giderim bakarım!..
Ya Rolls Royce’un hikayesi nedir?
- Efendim, genellikle arabanın kralı denildiğinde, sanki en üstteki kral bu! Ben zaman zaman galerileri geziyorum. Cannes’da vakit geçiriyorum. Nereye gideyim, kumarhaneye gitmem. Bunu görünce, ona 'Beyaz Oğlan’ dedik. Tek kapı olduğu için spor, kendi beyaz, içindeki derilerin hepsi beyaz. Bir Arap prensi yaptırmış. Eski bir modeldir. 1978. Ama bu model çok tutmuş. Bir sürü Rolls Royce var, ama benimki en güzelidir!
Neden Rolls Royce’a 'Oğlum’, Excalibur’a 'kız’ diyorsunuz?
- Sarı Kız’a, 'kız’ dedik. Madem ki ona kız, buna da 'Beyaz Oğlan’ diyelim’ dedik.
Sarı Kız sizde ne kadar kaldı?
- Beş yıl bendeydi. Eğer çok sıcak günler varsa, Sarı Kızım’la dolaşırdım. Yağmurluysa, Beyaz Oğlan’la çıkardım. Benim için de keyif olurdu!
İnsanlar sizi bu otomobillerle görünce tepkileri ne oluyordu?
- Hayran bakışlar vardı... Çünkü orada festival günleri olurdu. Bir sürü insan vardı caddede... Bir sürü araba vardı, fakat bir tane sarı kız var. Bunun renkleri de çok güzel.
Yeleğin de hikayesi var
Sarı Kız’la çekilmiş, sarı bir yelekle resminiz var. Bu sarı yelek, sanıyorum ilginç bir şekilde sizin oldu!
- Evet!.. Bu arabayla sıcak bir günde, karımla beraber Cannes’dan Nice’e gelmişiz. Nice’de beklediğimiz bir yerde, bir Amerikalı ile tanışmışız... “Hi, how are you?’ 'Nereden geldin, nereye gidiyorsun?’ 'Ben Cannes’dan geldim. Geri gideceğim’ demişim. Adam dedi ki, 'Yahu ben de Cannes’a gidiyorum, beni de alır götürür müsün?’ 'Memnuniyetle’ dedik. Bir de gözümüzü diktik ki, adamda bu yelek var!.. Arabamın rengi!.. Hakikaten ben söylemedim, istemedim... Adam arabama bindi, bizimle seyahat etti. 'Thank you... Thank you’ (Teşekkür ederim) dedi. Hemen çıkarttı ve yeleği verdi bana. Ben hemen yeleği aldım, koştum çarşıya, siyah bir gömlek aldım..
Beyaz Oğlan hala duruyor mu?
- Bunların hepsi bir başlangıç, bir sevgi... Sonra 5 yıl geçer ve bıkarsın. Şimdi yeni hobim var, hiç araba yok! Araba kiralıyorum.
Bu kadar otomobil denediniz... Favoriniz hangileri?
- Beni ne sebeple etkilemiş, bilmiyorum... Renault 5! Küçücük bir araba, minik oğlu minik!

YOLNOTLARI
Torpido gözünüzde veya bagajınızda neler bulundurursunuz?
- Bir kere, bunların içinde terlerim. Terlediğim için fanila bulundururum, vazgeçilmezimdir... Bu arabalarımın içinde muhakkak benim Fransızca, İngilizce kitaplarım vardır. Kataloglarım var! Ben festival zamanında Sarı Kız’a bindiğim zaman gelen - giden kızlar 'Beni de bindir, beni de al!’ derlerdi. Bazen Türkan Hanım gelmediği zaman, bir bakıyor, bir resimde arabanın üzerinde 4 - 5 tane kız!.. Çünkü bu araba şaşılacak şekilde dikkat çekiyordu!..
İLKOTOMOBİLİM
Sizin ilk arabanız?
Biz hep evde zorluyoruz, babam bir tane daha araba alsın diye... Chevrolet aldı. 'Yuvada iki tane araba olsun. Birine de amcam ve çocukları binsin’ dedik... Sonra Allah nasip etti, üçüncüsü de oldu. Benim ilk arabam, Pontiac! Üstü yeşil, içi fıstık yeşili. Amerikan üssünden bir Amerikalı, yenisini kendine getirince, eskisini bana sattı. Fiyatı da ucuz, Kayserili’ye uyuyor!.. Arabayı aldık, ama adam satarken söyledi problemleri olduğunu. Tamir ettirmek için sorup, soruşturdum. Olamayacağını söylediler... Pontiac’ı gemiye bindiriyorum efendim, İsviçre’ye geçiyoruz. Motorunda, şurasında burasında bütün işleri yaptırıp, arabayı yeniledik. Artık benim arabam var, o arabaya bindiğimde kralım!..