Pazar 15 maddede 15 yıl

15 maddede 15 yıl

16.02.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Bugün PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalandıktan sonra Türkiye’ye getirilmesinin 15’inci yıldönümü. Peki bu 15 yılda neler değişti? Bu değişimlere önayak olan süreç nasıl işledi?

15 maddede 15 yıl

Türkiye, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanarak Türkiye’ye getirildiğini dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in “Bölücü terör örgütü başı Abdullah Öcalan, saat 03.00 itibariyle Türkiye’dedir” sözleriyle öğrendi. Öcalan sığındığı Kenya’nın Yunanistan Büyükelçiliği’nden ayrıldığı 15 Şubat 1999’da Kenya güvenlik güçlerince yakalanmış ve Engin Alan’ın komutanlığındaki bordo bereliler tarafından ertesi gün uçakla Kenya’dan Türkiye’ye getirilmişti. Bu tarihten sonra Türkiye birçok önemli olaya şahit oldu. Öcalan’ın yargılanması Türkiye’de olduğu kadar dünyada da büyük yankı uyandırdı. Fakat en önemli gelişmeler devlet ile PKK arasındaki görüşmelerin başlamasının ardından yaşandı. Demokratikleşme kapsamında bir zamanlar Türkiye’nin tabusu olan Kürtçe özgürleşti. Televizyonlar, radyolar kuruldu. Hatta anadilde eğitim için çalışmalar yapılacağı açıklandı.
Oslo ve İmralı Görüşmeleri ile örgüt ve devlet bir araya geldi. Barış yolunda önemli adımlar atıldı.
Peki 15 yılda bunlarla birlikte başka neler yaşandı?

Haberin Devamı

1- Kenya’da yakalandı
1990’lı yılların sonunda Türkiye, Abdullah Öcalan’ı topraklarında barındıran Suriye’ye baskı yapmaya başladı. 1998’de bu baskılar sonuç verdi ve Suriye Öcalan’ı topraklarından çıkardı. Öcalan, Suriye’den Yunanistan’a, ardından Rusya’ya, oradan da İtalya’ya geçti. Baskılar sonucu İtalya da Öcalan’ı topraklarından çıkarmak zorunda kaldı. Kenya’nın Yunanistan Büyükelçiliği’ne sığınan Öcalan, daha sonra Kenya güvenlik güçlerince yakalanarak
15 Şubat 1999’da Türk yetkililere teslim edildi. 16 Şubat’ta ise ülkeye getirildi ve İmralı Adası’na yerleştirildi.

2- “ASILMAKTAN ÇEKİNDİĞİ İÇİN...”
Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinin ardından Avrupa’da gösteriler düzenlenmeye başlandı. Öcalan ise ilk sorgularında örgütün kendisine bağlı olduğunu, istenirse silahları susturabileceğini ve bunu sadece kendisinin yapabileceğini vurguladı. Daha sonra uzmanlar ve gazeteciler Öcalan’ın ilk sorgusunda asılmaktan çekindiği için bu açıklamaları yaptığını iddia etti.

3- Türkiye’de genel seçimler
Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sadece birkaç ay sonra Türkiye erken seçimlere gitti. Genel ve yerel seçimlerin birlikte yapıldığı
18 Nisan 1999 seçimlerinden milliyetçi söylemleriyle dikkat çeken iki parti, Bülent Ecevit’in DSP’si ve Devlet Bahçeli’nin MHP’si güçlenerek çıktı. DSP ve MHP’yi Fazilet Partisi, ANAP ve Tansu Çiller’li DYP izledi. Hükümet kurma görevi verilen Ecevit, MHP ve ANAP ile koalisyon kurdu.

4- Tarihi dava başladı
Türkiye 31 Mayıs 1999’da Abdullah Öcalan’ın yargılanmaya başlanmasına tanıklık etti. İmralı Adası’nda görülen davada Öcalan, idam cezasıyla yargılandı. Öcalan PKK’yı kendisinin kurduğunu, örgütü yönettiğini, yakalandığı ana kadar örgütün kendisinin liderliği ve komutası altında faaliyetlerini sürdürdüğünü kabul etti. Bir yandan da tansiyonu düşürmek için çaba sarf etti ve özellikle Türk halkına yumuşak mesajlar verdi. Dikkat çeken bir diğer nokta da Öcalan’ın duruşmalara cam bir kafesin içinde katılmasıydı.
Ayrıca yargılamanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) dönmemesi için Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yapısı değiştirildi ve asker üyeler tasfiye edildi.

5- Ve karar verildi
31 Mayıs 1999’da başlayan yargılama süreci 29 Haziran’da sona erdi. Bu süreçte Abdullah Öcalan’ın ortaya attığı “Demokratik Cumhuriyet Tezi” örgüt içinden de tepki gördü. Fakat bunlar, Öcalan’ın idam cezası almamak için yaptığı manevralar olarak değerlendirildi. Mahkeme oybirliğiyle Abdullah Öcalan’ın idamına karar verdi. Devam eden Avrupa Birliği sürecinde hazırlanan uyum yasalarıyla idam cezası kaldırıldığı için Öcalan’ın cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis olarak uygulandı.
Öcalan idamın kaldırılmasının ardından yumuşama mesajlarını yineledi. 2 Ağustos 1999’da avukatları aracılığıyla PKK’nın silahlı güçlerinin Türkiye sınırlarının dışına çekilmesini istedi. Daha sonra da tek taraflı ateşkes çağrısı yaptı. Düzenlenen operasyonlar örgüte büyük darbe vursa da tepkilere rağmen Öcalan,
tek taraflı ateşkes kararının arkasında durdu.
Bu ateşkes askeri operasyonlar ve Öcalan’ın şartlarının düzeltilmemesi nedeniyle
2004’te sona erdi.

Haberin Devamı

6- Oslo Görüşmeleri’nin temeli atıldı
2004’e kadar devam eden tek taraflı ateşkesin ardından 2006’da devlet ile Abdullah Öcalan’ın görüşmesi için altyapı oluşturulmaya başlandı. Daha önce, özellikle 1990’lı yılların başında devlet ile Öcalan arasında illegal de olsa bir temas vardı. Bu temaslar zaman zaman dile de getirildi. Fakat bu görüşmeler Turgut Özal’ın hayatını kaybetmesinin ardından kesilmişti. Yeni dönemde ise Öcalan ile devlet arasındaki temaslara uluslararası bir kurum aracılık etti.

7- Görüşmeler 2008’de başladı
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile örgüt arasındaki görüşmeler resmi olarak 2008’in eylül ayında başladı. Görüşmelere aracılık eden uluslararası kurum ve tarafların haricinde, görüşmeler Oslo’da düzenlendiği için Norveç de durumdan haberdar edildi. Sonradan iddia edildiğine göre, MİT, devletin kendilerinden farklı birçok mekanizmasının da olduğunu hatırlatarak bu görüşmelerde “bağlayıcı karar” alamayacağını PKK’ya iletmişti.

8- Öcalan bir de “Yol Haritası” hazırladı
Oslo Görüşmeleri’nin sürdürüldüğü günlerde Abdullah Öcalan bir de “Yol Haritası” hazırladı.
Bu belge 22 Ağustos 2009’da MİT yetkililerine iletildi. PKK yöneticilerinden Mustafa Karasu’nun yaptığı açıklamalara göre bu tarihten itibaren bugünün
MİT Müsteşarı Hakan Fidan da müsteşar yardımcısı sıfatıyla Oslo Görüşmeleri’ne katılmaya başladı.
Fakat hazırlanan bu “Yol Haritası” hiçbir zaman dikkate alınmadı.

9- KCK operasyonları yapıldı
Oslo Görüşmeleri devam ederken bir yandan da PKK’nın şehir yapılanmasına yönelik operasyonlar düzenlendi. KCK Operasyonları adıyla anılan bu operasyonlar kapsamında birçok Kürt siyasetçi, öğrenci, dernek üyesi tutuklandı. Öcalan, o dönemde bu operasyonların süreçten rahatsız “paralel devlet” tarafından yapıldığını söyledi.

10- 4. Mücadele Dönemi Başladı
PKK adına Oslo Görüşmeleri’nden istenen sonuçların alınamaması ve düzenlenen KCK Operasyonları neticesinde 31 Mayıs 2010’da PKK’nın 4. Mücadele Dönemi adını verdiği süreç başladı.

11- Silvan’da sürece darbe
Tam bir sonuç alınamasa da devlet ile PKK arasında devam eden görüşmeler, 14 Temmuz 2011’de Silvan’da 13 askerin şehit edilmesiyle iyiden iyiye sekteye uğradı. Bu saldırının, süreçten rahatsız olan güçler tarafından yapıldığı iddia edildi. Daha sonra yapılan açıklamalarda sürecin Silvan saldırısına rağmen devam etmesi gerektiğine vurgu yapıldı.

12- Görüşmeler İmralı’ya taşındı
Silvan’da darbe yiyen sürecin devam ettiği 2012’nin aralık ayında anlaşıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüştüğü ortaya çıktı. Bunun ardından ise 3 Ocak 2013’te ilk kez bir BDP heyeti İmralı’ya gitti. Bu bir dönemin de başlangıcıydı. Bu ilk görüşmeden itibaren heyetler düzenli olarak İmralı’ya gitti. Yine o günlerde ortaya atılan bir iddiaya göre bu sürecin başlamasında Öcalan’ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği bir mektup etkili olmuştu.
Öcalan bu süreçte “Faydalı olmam isteniyorsa şartlarım iyileştirilmeli” açıklamasında da bulundu.
Bu sayede kendisine bazı kanalları izleyebileceği bir TV de verildi, İmralı’da yapılan yeni cezaevine beş terör mahkumu daha gönderildi.

Haberin Devamı

13- Gezi Parkı’na destek vermedi
2013’te Diyarbakır’da Nevruz büyük bir coşkuyla kutlandı. Hiçbir müdahalenin olmadığı bu kutlamalar ve Öcalan’ın “Silahlar sussun” çağrısı Barış Süreci’ni hızlandırdı. Fakat mayıs ayının sonuna gelindiğinde İstanbul’da Gezi Parkı protestoları patlak verdi. Abdullah Öcalan’ın bu protestolara destek vermediği, Kürt kitlesini sokaklardan uzak tuttuğu iddia edildi. Bunun nedeni de devam eden görüşmeler sırasında Öcalan’a birçok vaatte bulunulmasıydı. Öcalan için
“ev hapsi”nin tartışıldığı bu günlerde, şimdilerde de gündemde olan, Terörle Mücadele Kanunu
ve Türk Ceza Kanunu’nun bazı maddelerinin kaldırılması vaat edilmişti.

14- Sorgu görüntüleri yayınlandı
Geçtiğimiz günlerde Abdullah Öcalan’ın ilk sorgusuna ait görüntüler de ortaya çıktı. Öcalan’ın
bu görüntülerdeki ifadeleri tartışma yarattı. Fakat Öcalan görüntülerin montaj olduğunu ve sürecin itibarsızlaştırılmak istendiğini söyledi. Ayrıca Öcalan bu görüntülerin kendilerini daha da güçlendireceğinin altını çizdi.

15- Gazetecilerle buluşacak
Yakalanmasının ardından 15 yıl geçen Abdullah Öcalan’ın önümüzdeki günlerde gazetecilerle görüşmesi bekleniyor. Milliyet Ankara muhabiri Namık Durukan’a göre bu görüşme en erken bir ay içinde gerçekleşebilecek. Bu görüşmenin ardından ise Öcalan’ın Türk ve Kürt halklarına bir mesaj vermesi olasılıklar dahilinde. Bunun nedeni de sürecin sekteye uğradığına inanılması. Bununla ilgili BDP de 12 maddelik bir sözleşme hazırlamıştı.

Haberin Devamı

“2005 mitingi milat oldu”

Haberin Devamı

Prof. Ahmet Özer (Toros Üniversitesi Öğretim Üyesi)

Kürt meselesi 70-80 yıllık; ret, inkar ve asimilasyon politikalarından kaynaklanan bir sorun. Zaten bu sorunun bir sonucu olarak PKK ve Abdullah Öcalan ortaya çıktı. Bunu böyle değerlendirmek lazım. 1984 yılında silahlı mücadeleye başlanırken “Bağımsız Birleşik Sosyalist Kürdistan” söylemi vardı. Buna karşılık devlet de “Kürt yoktur, herkes Türktür” dedi. Böylece zıt kutuplar karşı karşıya geldi ve çatıştı. Fakat Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının ardından paradigma değişikliği yaşandı. Öcalan ilk söyleminden Demokratik Cumhuriyet Tezi noktasına geldi. Devlet de ret ve inkardan vazgeçti. O zamana kadar “Kürt diye bir şey yok” diyen devlet TRT Şeş’i açarak reddin reddini gerçekleştirdi. Tüm bunlar devleti ve Kürt aktörleri yakınlaştırdı, sorunun barışla çözüleceğine dair umutları yeşertti. Böylece devlet ile PKK arasındaki görüşmeler de başladı.
2005’te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’dan verdiği mesajlar çok önemlidir. Bu anlamda 2005 bir milattır. Daha önce de bu tür yaklaşımlar sergilenmiş fakat arkası gelmemişti. Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz hatta Mehmet Ağar da Kürt varlığını tanıyarak sorunu çözeceklerini vurguladı ama devamı gelmedi. Artık cin şişeden çıktı. Çünkü bu meselenin çözümü daha önce bir hükümet meselesiyken şimdi bir devlet meselesi oldu.
Bu sürecin işlemesi için dört temel nokta var. İlki niyet. İki taraf da çözümü istemeli. İkincisi empati. Üçüncüsü barış dilini kullanmak. Dördüncüsüyse bölünme paranoyasından kurtulmak. Çünkü böyle bir
talep yok.
Bir de bu süreç seçim ve oy hesaplarına kurban edilmemeli. Aynı hataya tekrar düşülmemeli.

“Dil değişti, umutlar arttı”

Muhsin Kızılkaya (Gazeteci, yazar)

15 yıl toplumlar için çok kısa bir zaman dilimi fakat insanlar için bu süre çok uzun. Abdullah Öcalan ilk yakalandığında “bebek katili”, “terörist başı” olarak anılıyordu. İtalya’da bulunduğu için İtalyan makarnaları bile protesto edildi. Bu dönemde Öcalan önemli hamleler yaptı. Partisinin adını değiştirdi ve savaşı durdurdu. Bu sükunet dönemi de beş yıl kadar sürdü. Ardından savaş tekrar başladı. Ta ki 2012’nin sonu ya da 2013’ün başındaki ateşkese kadar.
Tabii ki en önemli dönüm noktalarından biri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’nin gazete ve televizyonlarında “bebek katili” ya da “terörist başı” olarak değil adıyla anılması oldu. Bir ara “İmralı” olarak da anıldı. Belki ilerleyen zamanlarda kendisinin seçtiği bir sıfatla da anılabilir. Çünkü dil çok önemlidir. Her şey dilden başlar. En büyük yarayı da dil açar. Savaş da dille yürütülür. Silahlar sadece araçlardır. Dilin değişmiş olması umutları artırmıştır.
Önümüzdeki süreçte, kendi adıma konuşuyorum, PKK ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yeniden bir silahlı mücadele yaşanacağını düşünmüyorum. Bunun iyi bir yöntem olmadığı anlaşıldı. Yine de silahlar kullanıldı ama bu insanların akılsızlığındandı. Türkiye, şimdi attığı adımları 20 yıl önce atsa bunlar da yaşanmayacaktı.
Önümüzdeki süreç yine de daha sancılı olacaktır. Özerklik, federasyon, bağımsız devlet gibi talepler rahatsızlık verebilir. Fakat bunlar siyasi arenada tartışıldığı sürece sakıncalı değil. Bunların tartışılıyor olması demokrasinin sonuçlarındandır.