Pazar "17 yaş için ağır bir görevmiş"

"17 yaş için ağır bir görevmiş"

01.01.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Farklı yaşlardan altı kadın... Ortak yanları, 17 yaşında giydikleri güzellik kraliçesi tacı. Türkiye güzeli unvanının hayatları boyunca taşıdıkları ve taşımaya devam edecekleri önemli bir sorumluluk olduğu konusunda hemfikirler

17 yaş için ağır bir görevmiş

Dört kuşaktan altı güzellik kraliçesi anlattı: Yeni yılın ilk gününe biraz güzellik katmak için altı güzel kadını bir araya getirdik. 1967 Türkiye Güzeli Yelda Gürani Saner, 1968 Türkiye Güzeli Mine Vargı, 1970 Türkiye ve Dünya Gençlik Güzeli Asuman Tuğberk Yolaç, 1983 Türkiye ve 1984 Avrupa Güzeli Neşe Erberk, 1993 Türkiye ve Avrupa Güzeli Arzum Onan ve 1995 Türkiye Güzeli Demet Kutluay ile Çırağan Kempinski Oteli'nde buluşup eski günleri yad ettik. Yarışmanın hayatlarını nasıl değiştirdiğini, güzelliği, popülerlik ve estetik hakkındaki düşüncelerini anlattılar. Belki birbirlerini çok iyi tanımıyorlardı ancak hayatlarının bir noktasında taşımaya hak kazandıkları güzellik kraliçesi sıfatı bu dört ayrı kuşaktan altı kadını ortak bir paydada buluşturdu. Mine Vargı.: 17 yaşında yarışmaya girmeseydim, sıradan, mütevazı bir aile ferdi olarak eğitimime devam edecektim. Sonuçta o mütevazı yaşantımı sürdürüp eğitim sürecimi tamamladım ama güzellik kraliçesi seçilmenin başka artıları oldu. 17 yaşında bir genç kızın aklına bile gelmeyecek bir sorumluluğu üstlenmiş oldum. Türkiye güzeli bir ömür taşıyacağınız bir sıfat. "Buna layık olmalı, uygun şekilde davranmalıyım" diye düşünüyorsunuz. 17 yaş için ağır bir görevmiş bu. Teklifler arasından mankenliği tercih ettim. Liseyi dışarıdan bitirdim. Evlendim. Bu sıfatı çok önemsedim ama büyütmedim. Bir müsabakada alınmış derece kadar makul bir yerlerde tutmaya çalıştım. Yetenekli, güzel ve kendine güvenen kızların yarışmaya katılıp ülkeyi böyle temsil etmesi lazım. Hepimiz doktor, mühendis olamıyoruz, ne yapalım? Türkiye güzeli seçilmek hayatınızı nasıl değiştirdi? Arzum Onan: Herkes bu sorumluluk duygusunu taşımayabiliyor. Popüler olma hevesiyle yarışmalara katılan çok kız var.Neşe Erberk: Üniversitedeyken "Seçildi, havalara girdi" denmesin diye kenardan kenardan giderdim. Güzel seçilince tempom arttı. Bir sürü defile ve reklam çekimine katıldım. Özel hayatımda magazin basınından kaçmaya çalıştım. Hep o damgaları yememek adına. İki yıl sonra mankenlik ajansımı kurdum. Yarışmanın bana kazandırdığı en büyük şey, iş hayatındaki kapıların kolay açılması oldu. Boğaziçili Neşe Erberk ve Avrupa Güzeli Neşe Erberk arasında büyük fark vardı. Asuman Tuğberk Yolaç: Üniversiteye gidemedim. Yarışmanın arkasından iş hayatına atıldım. Zeki Triko defilelerinde hem başmanken oldum hem de organizasyonda çalıştım. Hayatım değişti. Türkiye'deki ilk abiye kadın bluzunu ürettim. Yarışmaya girmemiş olsaydım, bu sektöre bu kadar kolay ulaşamazdım. Ama aklım başka yerlerde olsaydı, dansöz de olabilirdim. Ancak tüm katılımcılar böyle bir sorumluluk hissetmiyor herhalde. Demet K.: İbrahim (Kutluay) yurtdışında beni önce eşi, sonra Türkiye güzeli olarak tanıştırıyor. İnsanların ilgisi birdenbire artıyor. NBA'de Türkiye güzeli olduğumu öğrendiklerinde herkes gelip benimle bu konuyu konuştu. Onlar için bir ülkenin güzeli seçilmek çok değerli bir şey. Ben yarışmadan sonra hem liseyi bitirdim hem de defilelere çıktım. Güzel seçilince doğrudan zirveye oturdum. Hayatta işimle ilgili iyi bir yere geldikten sonra da çok iyi bir evlilik yaptım. Kızım olursa Türkiye güzeli olmasını çok isterim. Demet hanım, siz eşinizin işi dolayısıyla sık sık yurtdışında bulunuyorsunuz. Orada nasıl yaklaşıyorlar size? Arzum O.: 1993'te babam kanserdi ve "Kızım dünya güzeli olacak" diye beni destekledi. Mankenliğe zaten başlamıştım. Bu sıfat bana daha fazla iş getirmedi. İş biraz daha seçkin bir şekilde yürüdü. Güzel seçilmem daha ince eleyip sık dokumama neden oldu. Bazılarına göre manken askıdır, her şeyi giyer. Ben her şeyi giymedim. Hiçbir zaman transparan giymedim. Yelda Gürani Saner: Yarışmaya katıldığımda iki aydır mankenlik yapıyordum. Dört yıl daha mankenlik yaptım. Sonra evlendim. Evlendikten sonra tek tük defilelere çıkmaya başladım. Çocuğum olunca mankenliği bıraktım. "Hiç transparan giymedim" Demet Şener: "İş hayatındaki bütün emellerime ulaştım" Mine V.: Dünya güzellik yarışması için Londra'ya gitmiştim. "Meslek olarak ne yapacaksınız?" diye sorduklarında "Televizyon programı yapımcısı" demiştim. Bunu abimden öğrenmiştim. Abim basın yayında okuyordu. Bir yandan bu mesleğin ne olduğunu kavramaya çalışıyordum. Yıllar sonra yapımcı oldum. Kendi yarışmanızı kısaca anlatır mısınız? Mikrofon size uzatıldığında neler söylemiştiniz? "Taç da fena değildi" Neşe E.: Yarışma Avusturya'daydı. Bana "Ülkeni nasıl temsil ettiğine inanıyorsun?" diye sormuşlardı. Şu cevabı vermiştim: "Güzellik yarışmasına Türk kadınının imajıyla ilgili daha doğru bilgiler vermek için katıldım. Eğitimli, kültürlü bir Türk kadını olarak, Türk kadınının duruşunu temsil etmek için buradayım." Yarışma kampında çok eğlenmiştik. Tabii taç da fena değildi. Neşe hanım, siz aynı zamanda Avrupa güzeli seçildiniz. Sahnede Türkiye ile ilgili bir şeyler söylemiş miydiniz? Asuman T.Y.: Türkiye'deki yarışmada "Güzel seçildiniz, ne yapacaksınız?" diye sormuşlardı. "İngilizce öğreneceğim" demiştim. Amerika'daki yarışmada Türk güzeli dereceye girecek ancak lisan bilmiyor. Olacak iş mi bu? O kadar üzülmüştüm ki, "İnşallah seçilmem ve böyle bir rezaleti de yaşamam" diye düşünmüştüm. Seçilince, tercümanın konuşmasını beklemeden Türkçe olarak "Önce İngilizce öğreneceğim" demiştim. Demet K.: Türkiye güzellik yarışmasında bana sorulan soru "En nefret ettiğin ve en sevdiğin üç şey?" idi. Nefret ettiklerimi hatırlıyorum: Savaşlar, yalan ve iftira. Sevdiğim şeyleri hatırlamıyorum. Dünya güzellik yarışmasında "Dünya güzeli seçilirsen neler yapacaksın?" diye sormuşlardı. Yarışma Güney Afrika'daydı. Aç çocuklar için açık artırma satışları yaptık, onlarla bol bol vakit geçirdik, Mandela'yla tanıştık. Benim tek yapmak istediğim dünya barışı ve aç çocuklar için çalışmaktı. Onları yerinde gördük ve çok duygulandık. Sahnede, Türkiye'deki aç, muhtaç ve okuyamayan çocuklar için elimden gelen her şeyi yapacağımı söylemiştim. Artık iş hayatında bütün emellerime ulaştım. Bundan sonra da daha fazla sosyal sorumluluk projesinde yer almayı hedefliyorum. Yelda G.S.: Yarışmaya girdiğimde 17 yaşındaydım. Ne dediğimi hatırlamıyorum. Heyecanlıydım. Ancak "En iyi şekilde yarışacağım" dediğimi hatırlıyorum. Seçilince Avrupa güzellik yarışması için Paris'e gittik. İkinci seçildim. Daha sonra Dünya güzellik yarışması için Amerika'ya gittim. 40 gün Amerika'da gezmediğim yer kalmadı. "İnşallah seçilmem demiştim" "Müthiş bir özgüven getirdi" Arzum O.: Kendi ülkemde olmasının getirdiği müthiş bir özgüvenle ev sahipliği yaptım. "Türkiye'de olduğu için kazandı" gibi dedikodular çıkmıştı. Ancak tersine, başka ülkelerden ikişer üçer jüri üyesi olmasına rağmen Türkiye'de olduğu için tek bir jüri üyemiz vardı. Arzum hanım, sizin döneminizde Avrupa güzellik yarışması İstanbul'da düzenlenmişti. Bu, heyecanınızı biraz törpülemiş miydi? Yelda G.S.: İşinizi kolaylaştırıyor.Demet K.: Güzellikle doğru orantılı bir mesleğimiz var, mankenlik. Mankenlikte de güzelliğin inanılmaz artıları var.Arzum O.: Sadece güzellik yetmez. Güzelliğin yanında akıllı olmak da gerekir. Zaten aklını kullanırsan her işe atlamamak ve seçici olmak temelde daha çok para kazandırır. Bu size bir saygınlık da getirir. Güzellik başlangıçta bir avantajdır.Asuman T.Y.: Sadece başlangıçta değil, ölünceye kadar avantajdır.Arzum O.: Başlangıç derken kastettiğim bir işe giriş, bir iş talebinde bulunma, bir atılım. 10 kişi arasında en güzeli sizseniz insanlar doğal olarak size dikkat edecektir. Ancak gerçek kısa sürede ortaya çıkar. Sizi birdenbire dünyanın en çirkin kadını yapabilir.Demet K.: Bir de nesilleri güzelleştiriyoruz tabii. Güzellik gerçekten her kapıyı açıyor mu? Güzelliğiniz sayesinde çok da uğraşmadan yaptığınız işler oldu mu? "Kadınlar kendilerine bakmıyor" Mine V.: Çok güzel kadınlarımız var ama genel olarak her ülke belirli bir tipe sahip. Estetik cerrahlar böyle diyorlarsa, bir bildikleri vardır. Demet K.: Ona bakarsanız Amerikalılar normalde ince uzundur ancak artık obezler.Mine V.: Doğru. Onlar obez oldu ve bizim kuşakta boyu 1.67, 1.68 olanlar "çok uzun" diye nitelendirilirken şimdi yeni kuşak 1.80'lere geldi. Nesilde incelip uzama eğilimi var. Bizim neslimizde ince bel, dolgun kalça makbuldü. Şimdi artık bel ortadan kayboldu. Estetik cerrah baba-oğul Oymaklar Milliyet Pazar için yapılan bir röportajda "Türk halkı çirkindir. Popoları yere yakın, burunları çirkindir" demişti. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? "Bu kadar inceyim aslında" Mine V.: Bizde 90-60-90 ideal ölçülerdi.Neşe E.: Şimdi daha sağlıklı bir vücut makbul. Geniş omuzlar, uzun bacaklar. Çok geniş kalça ve büyük göğüsler belki bazı erkeklerin hâlâ tercihi olabilir ama genelde gençlere bakıyorum, atletik bir vücudu tercih ediyorlar.Asuman T.Y.: Bizde 90-60-90 idealdi ama çok inceydik. Benim giydiğim ceket şimdi kızıma olmuyor. Demet K.: Ben çok zayıfım. Boyum 1,77. Hamile kalmadan önce 50 kiloydum ve kalçam 90 santimdi. O 90'ı ben bir türlü anlayamıyorum. O 90 aslında çok küçük bir şey. Balık eti 90 kalça olamaz. Benim kalçam 90, belim 62 santimdi. Bu kadar inceyim ben aslında.Arzum O.: Türkiye'de kendine bakmayan kadınlar var. Yüzü güzel belki ama sırtı kambur, baseni büyük vs. İnsanların söylediği güzellik anlamındaki belirleyici cümlelerin temelinde kendine bakmayan kadın olabilir. O başka bir yaşam şekli çünkü.Demet K.: Kendine bakan her kadın güzeldir bence. Beslenmesine dikkat eden, spor yapan, hayatla barışık olan, sadece evde oturarak yiyip içeceğine daha faydalı şeyler yapan kadınlar yüzde 80 değişebilir. Bu sadece estetiğe bağlı bir şey değil. Yaşam tarzıyla da ilgili. Eskiden "balık etli" kadınlar makbulken bugün "zayıflık" güzellikle neredeyse eşanlamlı. Siz bugünkü güzellik anlayışını nasıl buluyorsunuz? "Akranlarım hatırlıyor" Yelda G.S.: Yeşil gözlü sarışın olduğum için Türk olduğuma inanamadılar. Türkiye güzeli olmamı yadırgadılar.Mine V.: Dünyadaki güzellik anlayışı öylesine değişti ki. Kim Fransız, kim Amerikalı belli değil. Herkes bakımlı ve hoş. Sizce Türkiye güzeli Türklerin genel fiziki özelliklerini yansıtmalı mıdır? Esmer olmak zorunda mı mesela? Sarışın ya da siyahi olamaz mı? çok popüler oldunuz. Hâlâ sokakta sizi tanıyanlar çıkıyor mu?Mine V.: Ben Vargı soyadıyla da sektörde çok bilinir oldum ama Kürkçüoğlu dediğim anda kendi yaş grubumdan hemen herkes hatırlıyor.Yelda G.S.: Geçenlerde Kadıköy'de dolaşıyordum. Bir kadın kolumdan tuttu ve "Yelda Gürani misiniz?" diye sordu. Öyle mutlu oldum ki. Türkiye güzeli seçildiğinizde büyük olasılıkla "Yaşasın! Hiç kimseyim" Asuman T.Y.: Bir kez popüler olan herkes ölünceye kadar popüler kalmak ister. Belki o döneme geri dönüp daha yapamadıklarımı yapmak isterim. İngilizce konuşur bir halde yarışmaya katılmak isterim.Neşe E.: Ben bir işkadını olarak ön planda olduğum için sokakta çeviriyorlar. Kimi zaman sokakta çevrilmekten mutsuz oluyorum. En huzurlu olduğum zamanlar, yurtdışında tanınmadığım dönemlerdir. "Yaşasın, hiç kimseyim" diye sevinirim. Özel hayatımda tanınmamışlık özlediğim bir şey ama iş hayatında "Lütfen beni tanısınlar" diyorum. Çocuklarım ve eşimle bir yere gideyim ve kimse "Aaa Neşe Erberk" demesin.Asuman T.Y.: Benim hoşuma gidiyor. Geçen akşam tiyatrodaydık. Yanımıza gelip Erkan'a (Yolaç) "Ne güzel, hiç yaşlanmıyorsunuz" dediler, sonra bana dönüp "Siz de hiç yaşlanmıyorsunuz" dediler. Bayılıyorum. Özlüyor musunuz o popüler günlerinizi? Neşe Erberk: "İtiraf edeyim, 18 yaşında burnumu yaptırdım" Demet Kutluay: "Sadece dudaklarımda estetik var" Asuman T.Y.: Geçen yıla kadar bir şey demiyordum ama şimdi aynaya bakıyorum ve "Şurası böyle mi, burası şöyle mi olsun" diye inceliyorum. Sonra ellemeyeyim, yüzümün karakteristiği gider diyorum ama henüz karar vermedim. Yine de güzel yaşlandığımı düşünüyorum. Annem de çok güzel bir yaşlı. Yelda G.S.: Allah muhtaç etmesin ama estetiği kesinlikle tercih etmiyorum. Mine V.: 21'inci yüzyılın her türlü zahmetini çekiyoruz, streslerini yaşıyoruz. Teknolojinin sunduğu imkanları da ihtiyaç duydukça kullanmaktan yanayım. Bakımlı olmak, yaşının iyisi olmak adına gereken her türlü şeye açığım. Estetik yaptırmadım ama bu yaptırmayacağım anlamına gelmiyor.Neşe E.: Ben 18 yaşında bir burun estetiği yaptırmıştım, itiraf edeyim. Ajans sahibi olarak birçok mankenime önerdiğim için estetiğe karşı değilim. Kişinin profesyonel anlamda ihtiyacı varsa ve fiziğiyle para kazanıyorsa estetik yaptırmalı. Ayrıca fiziğinden ötürü ciddi bir rahatsızlık duyuyorsa, onu rahatlatıcı etki olarak estetik yapılmalı diye düşünüyorum. Kaç yıl sonra olur bilmiyorum ama ben de aynaya baktığımda kendimi kötü hissedersem niye bir dokunuş yaptırmayayım ki? Önemli olan kendimi iyi hissetmem. Dışarıdan birinin ne diyeceği hiç umurumda değil. Arzum O.: Bu, kişinin aynayla olan ilişkisiyle ilgili. Ben biraz kilo aldığımı söylesem insanlar hemen "Bizim yanımızda söyleme, küfretmiş gibi oluyorsun" diyorlar. Ama hayır, o benim kendi göbeğim, kendi gıdım. Hiç estetik yaptırmadım. Beni çok rahatsız edecek derin bir çizgi vs. olmazsa yaptırmayı düşünmüyorum. Çünkü bütün o yüzdeki kırışıklıkların aslında bir yaşanmışlık olduğunu düşünüyorum. Ancak 70 yaşına geldiğimde bir yerlerimi beğenmezsem, belki yaptırırım.Demet K.: Sadece dudaklarımda estetik var. Başka hiçbir yerimde yok. Söylendiği gibi göğüslerim, yanaklarım, kaşım, burnum estetikli değil. İnce dudağı hiç sevmem ve dudaklarımın daha kalın olmasını istediğim için estetik yaptırdım. Çok da mutluyum. Onun dışında estetiğe hiç karşı değilim. Bu, insanın kendini nasıl hissettiğiyle ilgili. Başkaları için yaşamıyoruz. Ancak güzel seçilirken estetiksiz olma taraftarıyım. Yaşlanmak sizi korkutuyor mu? Hiç estetik yaptırdınız mı ya da yaptırmayı düşünüyor musunuz? "Yarışmalar en büyük eğlenceydi" Mine V.: Artık takip edemiyorum. Bizim zamanımızda başka hiçbir şey yoktu. Herkesin en büyük eğlencesiydi. Ancak şimdi böyle değil. Neşe E.: Özel televizyon kanalları sayesinde organizasyonlar büyüdü. Çok fazla ticari olduğu ortaya çıkınca halkın izleme oranı düştü. Ancak sektöre yeni yetenekler, yeni yüzler kazandırmak adına güzellik yarışmaları daha büyük bir misyon üstlendi. Bu sefer yarışma adetleri arttı. Birkaç Türkiye güzellik yarışması, birkaç modellik yarışması ortaya çıktı. Arzum O.: Dünyanın her yerinde bir sürü yarışma var ama orada hepsi biliniyor. Burada ise karışıyor. Bana "Sen hangi kanalın güzeliydin?" gibi bir soru soruluyor. Eskiden güzellik yarışmalarını kaçıran olmazdı. Bugün artık yarışmanın izlenme oranı düştü. Siz hâlâ izliyor musunuz? Mehmet Aslantuğ: "19 numara kalsın, diğerleri gitsin" Mine V.: Ben evlendim zaten. Hiç böyle bir durumum olmadı.Asuman T.Y.: Sizinle ilgilenen farklı erkekler çıkar. Onları tercih etmek ya da etmemek sizin elinizdedir. Şanslarını denemek isteyenler oluyor tabii. Yelda G.S.: Sadece erkekler değil. Kadınlar, çocuklar, herkes ilgileniyor.Arzum O.: Eşim (Mehmet Aslantuğ) benim katıldığım yarışmayı bir aile dostuyla beraber izliyormuş. Kızlar ilk sahneye çıktığında "19 numara kalsın, diğerleri gitsin" demiş. 19 numara bendim. Benimle tanıştığında ve biz birlikte olmaya başladıktan belki iki-üç yıl sonra birlikte yarışmayı izlediği aile dostları o kişinin ben olduğunu söylediklerinde Mehmet şaşırdı. Bilmiyormuş. Benim Avrupa güzeli seçildiğimi de bilmiyormuş. Türkiye güzeli seçildikten sonra erkeklerin size olan ilgisi arttı mı? Ya da sizinle ilgilenen erkek tipi değişti mi? Daha zengin, daha yakışıklı vs.