Pazar 8 kitap tekmili birden

8 kitap tekmili birden

26.05.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Genel Kültür Dizisi"ndeki bazı kitapları görünce okulda tarih derslerinde boşa geçen saatlerimize bir daha hayıflandım. Sekiz kitabı iki günde okudum, yeni "paket"i beklemeye koyuldum

8 kitap tekmili birden

Lise sıralarında tarih seven kimse var mıdır acaba? Benim dönemimde, benim çevremde hiç yoktu. Mohaç Savaşının yılını, Karlofça Antlaşmasının maddelerini ezberlerdik. Tarih, ezberlemek demekti. Birçok ders ezberlemek demekti gerçi ama tarih sadece ezberlemek demekti. Bizde de biri kalkıp aynı şeyi yapsa kim bilir nasıl bir kitap olur? "Biz sizin kolunuzu kestik ama siz bizim sakalımızı kestiniz. Kesilen sakal daha gür çıkar ama kesilen kol bir daha çıkmaz." O kadar. Kim demiş, ne zaman, hangi nedenlerle kime söylemiş, hatırlanmıyor.Bizim arkadaş çevremizde sonradan tarihe merak saranlar oldu. Hiçbirinin "merak" kaynağında okuldaki tarih dersleri yok. Kimini okuduğu romanlar, kimini seyrettiği filmler ateşledi. Sınıf arkadaşlarımdan biri, Üner Turgay şimdi Kanadada ünlü bir üniversitede tarih kürsüsü başkanı. Okulda birlikte nefret ederdik tarihten. Bu alana ilgisinin, Tyrone Powerın oynadığı "Kılıçların Gölgesinde"yle uyandığını biliyorum. Filmi seyrettikten sonra kütüphaneye gitmiş. Mayalarla ilgili birkaç kitap bulup okumaya koyulmuştu. Sonra İspanyol fatihlerini, engizisyonu araştırdı. Günün birinde de, "Yahu" dedi, "şu tarihi keşke hikaye gibi okutsalardı bize. Meğer çok keyifliymiş. Acaba tarihçi mi olsam?"***"Mayaların Kayıp Şehirleri"ni (Yazanlar: Claude Baudez, Sydney Picasso; çeviren: Berran Tözer. Yapı Kredi Yayınları) okurken Üner geldi aklıma. Okulda tarih derslerinde boşu boşuna geçen saatlerimize bir daha hayıflandım.Yapı Kredi Yayınları yeni bir diziye başladı: Genel Kültür Dizisi. Elbette hepsi tarihle ilgili değil kitapların. İlk sekizi "Bizansın Altınları", "İsa-Beklenmedik Tanrı", "Allahın Resulü Hz. Muhammed", "Rock Çağı", "Mayaların Kayıp Şehirleri", "Evvel Zaman İçinde Mezopotamya", "Yazı-İnsanlığın Belleği", "Leonardo da Vinci" adlarını taşıyor. 200er sayfayı aşmayan, bol resimli, özenli bir baskıyla sunulan kitaplar. Dizinin göze çarpan ilk özelliği, sadece konuyla bire bir ilgilenenlere değil, kitap okuma alışkanlığı edinmiş herkese hitap edebilmesi. Sözgelimi, rock müziği, heavy metal beni hiç ilgilendirmiyor ama yine de "Rock Çağı"nı çok şey öğrenerek okudum. Şimdi de Corelliyi yeğlerim doğrusu; ama Deep Purpleı artık "başka kulak"la dinlerim.Mezopotamyayla, Bizansla ilgili kitapları, özel merakımdan ötürü, okuduktan sonra bile elimden bırakamadım. Resimlerine tekrar tekrar baktım. "Yazı-İnsanlığın Belleği" ise en çok ilgimi çeken kitap oldu. Elli-yüz yıl içinde yazının geçirdiği serüven, insanlık tarihinin bir özeti sanki. Şekillerle oluşan değişik anlatım biçimlerinin değişik kültürleri nasıl oluşturduğu, en azından o kültürleri nasıl etkilediği renkli bir dille anlatılıyor. Yazının sadece bir "kayıt" aracı değil, insanoğlunu değiştiren önemli bir "üreteç" olduğunu da görüyorsunuz.***Bu tür "genel kültür" dizileri ülkemizde daha önce de yayımlandı. Varlık Yayınlarının "Faydalı Kitapları"ndan tutun "Ne Biliyorum?"a kadar birçok dizi, okurumuza yeni pencereler açtı. YKY dizisinin onlardan ayrılan ilk belirgin özelliği, çok "albeni"li bir biçimde sunulması, her kitabın sonundaki "Tanıklar ve Belgeler" bölümüyle renklendirilip zenginleştirilmesi. İlgi duymayanlar için bile konunun çekici bir biçimde anlatılması.Çocukluğumuzda "36 kısım tekmili birden" filmler vardı. Üç saat boyunca "Casus Kıran"ı, "Maskeli Beşler"i soluk soluğa seyreder, filmin bitmesini istemezdik. Genel Kültür Dizisi de "8 kitap tekmili birden"le çıkageldi. Sekiz kitabı iki haftada okudum; bana yaşamımda iki haftadan daha fazlasını kazandıracak yeni "paket"i beklemeye koyuldum. Sanırım yalnız ülkemiz için geçerli değil bu; bazı Batı ülkelerinde bile aynı durum söz konusu. İki İngiliz, İngiltere tarihini okulda öğrendiklerinden akıllarında kalanıyla yeniden yazmışlardı. Bir tarih kitabı değil, bir mizah kitabı çıkmıştı ortaya. Penguinin yayımladığı yapıt büyük satış yapmıştı. "İnsanın kendisi alfabedir" ***Hiç dikkat ettiniz mi, Y ne kadar çekici bir harftir? Sayısız anlamları vardır, resim gibidir. Ağaç bir Ydir, iki yolun çakışması bir Ydir; ayağının üstünde duran bir kadeh Ydir; sapın ucundaki leylak bir Ydir; kollarını kaldırıp dua eden kul bir Ydir. (...)A damdır, kemeriyle birlikte çatıdır, yaydır, el sıkışan ya da birbirine sarılan iki dostun kucaklaşmasıdır; D sırttır; B, Dnin üzerine binmiş Ddir, yani sırtın üzerindeki sırttır, kamburdur; C hilaldir, aydır; E temeldir, sağ ayaktır, konsoldur, baştabandır, bir tek harfte bütün taban mimarisi toplanmıştır; F darağacıdır, çataldır; G borazandır; H iki kulesiyle birlikte binanın ön yüzüdür; I mermi atan savaş makinesidir; J saban demiridir, berekettir; K geometrinin anahtarlarından biri olan yansıma açısıyla geniş açısının özdeşliğidir; L bacak ve ayaktır; M dağdır, ya da kaptır, birbirleriyle çiftleştirilmiş çadırlardır; N enlemesine çubuğuyla kapalı kapıdır; O güneştir; P sırtında yüküyle ayakta duran hamaldır; Q kuyruğuyla birlikte at sağrısıdır; R dinlenmedir, bastonuna yaslanmış hamaldır; S yılandır; T çekiçtir; U kavanozdur; V vazodur (bu yüzden sık sık vazonun kendisiyle karıştırılır); Y, biraz önce Ynin ne olduğunu söyledim zaten; X haç şeklinde konulmuş kılıçtır, savaştır; peki kim yenecektir? Orası bilinmez; bu yüzden gizli göstergelere inananlar için kaderi, cebirciler için bilinmezi temsil eder; Z şimşektir, Tanrıdır. Yazı-İnsanlığın Belleği" kitabının sonunda, "İnsan toplulukları, dünya, insanın kendisi bütünüyle alfabedir" diyen Victor Hugonun "Yolculuk Defterleri"nden bir alıntı da yer alıyor: Maya dualarından örnekler ***Ey Tanrım, babam, annem, kutsal Huitz-Hok, tepelerin ve vadilerin senyörü, sabırlı ol. Her zaman yapıldığı gibi yapıyorum. Şimdi sana sungumu (reçine) sunuyorum, bilesin ki senin iyi niyetine karşı çıkıyorum, belki bundan acı duyacaksın. Ama sana verdiğim zararı karşılayacağım, yaşamak için seni işleyeceğim, sana yalvarıyorum, hiçbir vahşi hayvan benim adımlarımı izlemesin, hiçbir engerek yılanı, tesadüfen, hiçbir akrep, tesadüfen, hiçbir eşekarısı, tesadüfen, bana saldırmasın. Yalvarıyorum hiçbir ağaç, tesadüfen, üstüme düşmesin, hiçbir balta, tesadüfen, hiçbir bıçak beni yaralamasın. Bütün ruhumla sana çalışacağım.***Ey Tanrım, kutsal rüzgar, şimdi işini benim için yapmanı istiyorum. Neredesin, sen kırmızı rüzgar, sen beyaz rüzgar, sen fırtına? Bu gökyüzünün en erişilmez köşesinde, güçlü tepelerin ortasında, derin vadilerin ortasında -neredesin bilmiyorum. Şimdi bütün gücünle, işimi yaptığım bu yerde esmeni istiyorum. Mayaların Kayıp Şehirleri" kitabının sonundaki "Tanıklıklar ve Belgeler" bölümünde Maya dualarından örnekler de yer alıyor. İşte iki örnek: