Pazar 9 ay boyunca Brezilyada Topraksızların peşindeydi

9 ay boyunca Brezilyada Topraksızların peşindeydi

04.04.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Metin Yeğin, Brezilyada 2 milyon kişinin katıldığı ve Topraksızlar adı verilen hareketi araştırmak için 9 ay bu ülkede yaşadı. Kilometrelerce yol yürüdü, iguana bile yedi. Araştırmalarının sonunda ortaya "Brezilyada Topraksız Köylü Hareketi: MST" adlı bir kitap ve belgeseli çıktı

9 ay boyunca Brezilyada Topraksızların peşindeydi

Metin Yeğin dokuz yıldır yeryüzündeki alternatif yaşamların belgeselini yapıyor, sonra onları kitaplaştıyor. Bunları da sponsor desteği ile değil; Ekvadorda bambu evlerinin yapımında işçilik, Nikaraguada karides avcılığı, Meksikada limon toplayıcılığı ve bulaşıkçılık, Arjantinde sandviç satıcılığı yaparak elde ettiği parayla yapıyor. Yeğin, "Likya Yolu" (2000), "Üç Kıtada Devrialem" (2001), F (2001), "After" (2001), "Güzel Günler Göreceğiz" (2003) ve "Para Pachamama" (2003) adlı belgeseller ve "Marcosla On Gün", "Firari İstanbul" (2003) adlı kitaplarından sonra yeni bir film-kitap ile ("Topraksızlar / Brezilyada Topraksız Köylü Hareketi: MST") karşımızda şimdi. Bu film-kitapta, Brezilyada 2 milyon kişinin katıldığı Topraksızlar hareketini ve onların topraklarında geçirdiği günleri anlatıyor. Metin Yeğin (41) röportajımız sırasında masadaki ses kayıt cihazına başını uzatarak konuşuyor. Farkında olmadan yaptığı hareketin farkına varıyor. Ben daha nedenini sormadan, Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusunun lideri Subcomandante Marcos ile bir dağda yaptığı röportajda başına gelenleri anlatıyor: "Marcos da başını teybe eğerek konuşuyordu. Ben de sizin gibi eğilmemesi gerektiğini söyledim. O da dediğimi yaptı. Sonra kaseti bir dinledim ki felaketti çünkü binlerce ağustosböceğinden Marcosun sesi duyulmuyordu. Teybin azizliğine uğramamak için artık bunu bir alışkanlık haline getirdim." Yaşamımda büyük travmalar vardı. 80leri cezaevinde karşıladım. 1989da eşimi trafik kazasında kaybettim. Ölümü, çok yakınındaki bir insanı kaybettiğin zaman fark ediyorsun. Hukuk fakültesi mezunuydum, avukatlık yapabilirdim ama yapmadım. Ülkeden ülkeye gezmek kendi seçimim ve yaşam biçimim. 80 yıllık bir yaşamımızın olduğu söyleniyor. Yaşam; bunun 20 yılını okula gidelim, 20 yılını işte geçirelim, 20 yılda da gezeceğiz değil. Her an bitebiliyor yaşam. Bu yüzden ömrümüzü mümkün olduğunca yoğun ve istediğimiz şeyleri yaparak geçirmemiz gerekiyor. Ben de bunu yapıyorum. Elimdekine sahip çıkıyor, kendi zamanımı yaşıyorum. Türkiyede bir sürü şey yaptım. Sonra dedim ki kendime, artık dünyada da bir şeyler yapmalıyım. Son dokuz yıldır gezmediğim ülke kalmadı. Bir insan 41 yaşına gelince genellikle ev ya da araba alır, evlenir, çoluğa çocuğa karışır. Sizin probleminiz ne? Neden bir ülkeden bir ülkeye gezmeye gidiyorsunuz? 50den fazla ülkeye gittim. Üç veya beş ay kalıyor, sonra dönüp başka bir ülkeye gidiyordum. İçlerinde Meksikadan İngiltereye kadar birçok ülke vardı. Nerelere gittiniz? Hayır, gezmek için de birçok yere gittim. Benim belgesel yapma biçimim biraz farklı. Gittiğim yerlerde çalışarak, yaşayarak oluyor. O yüzden Nikaraguada karides avcılığı belgeselini çekerken en az bir ay karides avcılığı yaptım. Brezilyadaki Topraksız Köylü Hareketi MSTyi çekerken de onlarla birlikte yaşadım. MST filmini yaparken 273 kilometrelik yürüyüşlerinin 165 kilometresinde onlarla birlikteydim. Onlar yorulunca kamera da yoruluyordu. Oradaki hayatın ruhu aktarılıyor bu şekilde. Bütün bu ülkelere belgesel için mi gittiniz? "Zapatistaların lideri Marcos ile röportajım bir referans oldu" Değil. Biliyorum anormal bir yaşamım var ama ben çok mutluyum. Başka dünyaları mümkün olduğunu görüp eski seyyahlar gibi anlatmak istiyorum. Benim yaptığım, şişenin içine mektup yazıp denize atmak gibi bir şey. Nereye gittiklerini bilmesem de şişeleri denize atmaya devam edeceğim. Sürekli bir yerleri gezip oralarda yaşamak, sonra dönüp bunları toparlamak yorucu değil mi? "F" ve "After" adlı belgesellerim dünyada 20 ödüle layık görüldü. 2002de Arjantinde Treecontinente adlı bir festivalde bana Jüri Özel Ödülü verilecekti. Oraya gittikten sonra yeni bir belgesele başladım. "Arjantinde Neler Oluyor?" adında... Sonra Brezilya sol hareketine ilişkin bir şey yapmaya karar verdim. Buenos Aireste bunun için ön bilgiler aldım. Topraksızların belgeselini yapmaya karar verdim. Brezilyadaki Topraksızları belgesel yapma fikri nasıl doğdu? Yıllardır yaptığım her iş diğerine referans oldu. Dünyada kimsenin Zapatistaların lideri Subcomandante Marcosu görmediği bir zamanda ben onunla röportaj yapmıştım. Bu bir referanstı. Onlara belgesellerimi seyrettirdim ve beni kabul ettiler. Topraksızların kamplarına gittiğinizde "Merhaba ben geldim" mi dediniz? Benim gezdiğim yerler turistlerin rotası değil, aradaki firari noktalar. Tek başına olunca canınız çok sıkılıyor ve insanlarla iletişim kurmak zorunda kalıyorsunuz. Bu daha çok işinize yarıyor. Tek başına tanımadığın, bilmediğin yerde olmak zor değil mi? Portekizce, İngilizce ve İspanyolca konuşabiliyorum. Hepsini de sokakta öğrendim. Dil problemi yaşadınız mı? "Topraksızların yerlerinde kaldım, ne yiyorlarsa yedim" Topraksızların büyük yürüyüşüne katılırken herkes yatağını yanında taşıyordu, benimse yatağım bile yoktu. Zaten yolculuklara genel olarak küçük çantalarla çıkarım. Her gram eşya benim için büyük bir yüktür. Çantanın ağırlığının üçte biri de kameradır. Bir pantolon, beş-altı tişört, iç çamaşırları, çorap ve bir tane de polar alırım. Az şey yeterlidir insana. Yanınıza neler almıştınız? İnanılmaz gibi gelecek ama Türkiyeden Arjantine uçak parası hariç bu dokuz ay boyunca 420 dolar harcadım. Çünkü Topraksızların yerlerinde kaldım. Onlar ne yiyorsa onu yiyordum. Zaten gezginsen başka bir şansın da yok. Yağmur ormanlarında gezerken iguana yedik, başka bir yerde ise sadece kara fasulye... Çevremdeki insanlar gezilerimde sponsorlarımı soruyor. Bu o kadar çok soruldu ki artık onlara "Babamın şatosu vardı, onu sattık" diyorum. Bu tür yolculuklarda çok para harcanıyordur herhalde... 45 saatlik çekimim var ama kitapla verilen VCDde iki saatlik bir görüntü bulunuyor. Bu şekilde insanlar dünyanın başka yerlerinde başka hayatların olduğuna gerçekten inanacak. Kaç saatlik çekim yaptınız? MSTnin yaşama geçirdiği ekolojik tarım dünyada örnek bir model teşkil ediyor. ABDden bir grup öğrenci her yıl MSTye bu tarımı öğrenmek çin geliyor.Brezilyadaki kamp okullarının birine girdim. Sınıfa "Türkiyeyi kim biliyor?" diye sordum. Çocukların yarısı el kaldırdı. Birisi milli takımımızın maçlarının sonuçlarını saydı.Topraksızların en büyük yürüyüşlerden birine katıldım. Her gün 30 km. yürüdük. Yürüyüş sırasında 500 kişi büyük bir alışveriş merkezine gitarlarıyla girdi. Sahipleri, korkudan dükkanlarını kapadı ama çıkarken öyle bir elektrik verdiler ki Topraksızları el sallayarak uğurladılar. "Her gün 30 km. yürüdük" Brezilyadaki Topraksız Köylü Hareketi MST (Movimento dos Trabalhadores Rurais Sem Terra) günümüzde Latin Amerikanın en popüler kitlesel hareketlerinden biri olarak nitelendiriliyor. 90lı yıllarda ivme kazanan bu harekete katılan kişi sayısının 2 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Hareket toprağı olmayan, toplumun en yoksul kesimlerinin üretken olmayan mülkleri, kamu binalarını işgaline dayanıyor. Bunu da anayasanın "Özel mülkler ekilmediği ya da mülk sahibi ile işçiler arasında çelişkiler ortaya çıktığı koşullarda kamulaştırılabilir" maddesine dayanarak yapıyorlar. Topraksızların işgal ettiği toprağın Belçikadan bile büyük olduğu söyleniyor.Topraksızların bir topluluğu 350 kişinin bulunduğu 70 aileden oluşuyor.Merkezi bir karar mekanizmaları yok. Toprağa ne ekileceğinden okulların hangi gün tatil olacağına kadar tüm yaşamlarına ilişkin kararları kendileri veriyor. Brezilyadaki herhangi biri canı istediğinde MSTye giremiyor. MSTnin içinde yer almak için mutlaka toprak işgaline katılmak gerekiyor. Ayrılmak istediğinde o toprağı kimseye satamıyor. Topraksızlar, topraklarında kolektif ve ekolojik tarım yapıyor. Ürünlerini satmak için kooperatifler kuruyor. İlk ilkeleri bu topraklarda çocuklar için yeterli besin üretmek. En büyük cezalandırma sistemi MSTden atmak. Herkes eşit ücret alıyor. Kadınlar ev işlerinde çalıştıkları için 4, erkekler ise 8 saat çalışıyor. Kolektif bir liderlik anlayışları var. Liderleri belli değil. Büyük toprak sahipleri ile kıyasıya mücadele ediyorlar. Bugüne kadar 2 bin topraksızın öldürüldüğü tahmin ediliyor. 2 milyon kişi bu topraklarda yaşıyor