Pazar ABD’yi durduran dişiler

ABD’yi durduran dişiler

11.11.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Edna, Carol, Hazel, Isabel, Irene, Katrina, Wilma, Rita... Bu kadın isimleri onlarca yaşamın kaybedildiği milyar dolarlık hasarların olduğu ABD’nin geçirdiği en büyük kasırgalara verilmiş ve son olarak da Sandy...

ABD’yi durduran dişiler


Sandy alarmı verildiğinde kimi evler boşaltıldı, marketler doldu taştı, sinek avlayan oteller bile “Üzgünüz, doluyuz” diyebildi.
Amerikalılar evlerine çekildi. Korkuyla haberleri izlemeye başladı. Haberler tabii ki kötüydü, yaşam durmuştu...
Kasırga sonrası iki gün boyunca evinden çıkamayan her New Yorklu adeta kalite kontrol yapmak için sokaklara fırladı.
En pahalı mahalleler,
elektriksiz ve susuz kaldığından terk edilmişti. Sanki bir Amerikan film setiydi. Aslında Cadılar Bayramı
için en uygun set de denebilir.

Susuz, elektriksiz yaşamanın hayatlarına getirdiği yaratıcılık
Fakat konu New York olunca belediye her küçük detayı düşünüyor. Seçimler yaklaştığından da olabilir ama sistem muntazam çalışıyor. En temel ihtiyaçlar karşılanıyor. Hatta sokaklara su istasyonları bile kurulmuş. Su kesintisine uğrayan her New Yorklu sokaklardaki su istasyonlarından su ihtiyaçlarını giderebiliyor.
Bizim “çeşme”miz artık New York sokaklarında.
New Yorkluların kalite kontrol haritasındaki en önemli durak ise Meatpacking bölgesindeki cephesi uçmuş bina. Şu sıralar New York’un
en ünlü binası olabilir. Kasırganın bıraktığı en kalıcı izlerden biri diyebiliriz. Cephe yok olsa bile eşyalar olduğu gibi duruyor. Halka açık bir showroom. Binanın önünde resim çektirenler bile var: “Sandy Hatırası”.
Toplu taşıma araçları da kasırgazede oldu. New York halkının yarısı toprak altında dolaşıyor denebilir. Metro en çok kullanılan toplu taşıt aracıdır. Fakat metroyu su basınca elektrik akımı durduruldu
ve yer altında gezen New Yorklular bir anda yeryüzüne çıktı.
Ve tabii bu büyük elektrik kesintisiyle beraber petrol pompalanamamaya başladı. Dolayısıyla arabalar teker teker trafikten çekildi, taksiler azaldı. Manhattan ile Brooklyn’i bağlayan köprü girişlerinde polisler her arabada üç kişiden az insan varsa ceza kesiyor.
Taksiciler bu durumdan şikayetçi, hepsi az mesafe yapar hale geldi.
Peki ortaya ne çıktı?
Dolmuş! Taksiler dolmuşçuluk yapmaya başladı. Fiyat biraz daha pahalı. Ee tabi New York taksisi sonuçta.
Belki de susuz, elektriksiz, petrolsüz yaşamanın hayatlarına getirdiği yaratıcılık ile New Yorklular bir kez daha azla yetinmeyi öğrenmek zorunda kaldılar.
İnsan teması biraz daha arttı, herkes paylaşım ve sosyallik içinde.

Haberin Devamı

“Musluk suyunun şampanyası” New York’ta

Musluk suyundan şampanya olur mu? Oldu...
İddia: “New York’un musluk suyunun en temiz sulardan olduğu”
Buna inanmak öyle kolay değil, hele de New York gibi eski ve kanalizasyon fareleri ile ünlü olan bir şehrin musluk suyuna güvenip içmek... Olacak iş değil.
Olacak iş değil diyen çoğu New Yorklu da şişe suyu satın alır zaten.
Şişeleri seven New Yorklulara musluk suyunu içirmek isteyen Tap’d NY, musluk suyunu şişeye doldurup piyasaya sürüyor, satıyor hem de musluk suyunun şampanyası olarak...
Bu kampanya diğer kampanyaları çürütme üzerine kurulu bir manifesto bile diyebiliriz.
Suyun kaynağının musluk olduğunu açıkca belirten Tap’NY bu negatif imajı pozitif bir imaja çeviriyor, “Suyumuz Fiji’nin ya da Fransa’nın bir dağından gelmiyor, dağları rahat bırakın, musluk suyumuz yeterince temiz” diyorlar.
Bu fikir Craig Zucker isimli bir New Yorklu tarafından bulunmuş. Zucker
2007 yılında su temizliği hakkında düşünürken, en temiz suyun evlerdeki musluktan aktığını fark etmiş. Aynı zamanda, test ve araştırmalarla, sadece tat olarak değil sağlık açısından da en temiz suyun musluk suyu olduğunu kanıtlamış.
Sadece tüketici için değil, doğa için de en iyi çözümün bu olduğunu savunan Zucker
ve firması pazarlama dünyasını alt üst etmiş durumda. Aslında onlar kendilerini bu dünyadan ayrı tutuyorlar ve en dürüst satışı yaptıklarını savunuyorlar. Yerel tüketim
ve ekonomi için büyük bir adım olan bu kampanya başarılı olursa, ihracatı yapılan Avrupa su şirketlerinin başı büyük derde girebilir.
Markette 1.50 dolara satılan Tap’d NY suyu, Craig Zucker’in şirketinin musluğundan geliyor. Sadece su faturasını ödeyen Zucker, yeni bir şişe almayın eskisini doldurup
kullanın diyor.
Zucker’in sattığı ürün aslında bir düşünce, bir konsept... Bu konseptte ekolojik tasarımın sadece yeşili korumakla bitmediği, doğal kaynakları doğru kullanmanın da gerekliliğini gösteriyor.
Belki bizde de “dağ havası”, “göl tuzu”nun pazarlanma zamanı gelmiştir.
Ne kadar doğal o kadar iyi.

Haberin Devamı

BENİM HAKKIMDA...

Haberin Devamı

Size yazacağım hiçbir kritik duygu, öneri ya da yorum profesyonel bir siyasetçi, ekonomist ya da avukat tarafından gelmeyecek. Ama yine de size ekonomi, politika, hukuk, tasarım ve hayat hakkında yazılar yazacağım. Verdiğim bütün yorumlar, kişisel gözlem ve bilgi üzerine olacak. Kendi mesleğim
ya da bilgi çerçevem dışında yazacağım yazılar konusunda dikkatli ve empati kuran yazıları yazmakla beraber, size New York’tan
“Aa dedirten şeyler”i yazmaya çalışacağım. Umarım benim ilgimi çekenler, sizin de ilginizi çeker...
2008 senesi Pierre Loti mezunuyum, Fransız eğitiminin ardından Londra’ya endüstriyel tasarım okumak için yerleştim. Dört senelik yoğun bir eğitim sonrasında Central Saint Martins’den mezun oldum. Tasarım yapmaktan çok, tasarlamak için nasıl düşünmek gerektiğini öğrendim ve elimden geldikçe bu düşünceyi yaymak isterim. Tasarımın elit olmadığını göstermek, herkesin aslında tasarımcı olduğunu ortaya çıkarmak benim görevim. Buna rağmen her güzel giyinenin “moda tasarımcısı” ünvanını sahiplenmesi beni en rahatsız eden konulardan biri.
Tasarım eğitimimin ardından çalışmak, öğrenmek üzere
New York’a taşındım.
Şu an da New York Üniversitesi’nde işletme ve pazarlama dersleri alıyorum. İki farklı dünyanın birleştiği noktayı görmek, yaratılan ürünlerin nasıl pazarlandığını keşfetmek biraz...