Pazar Akıllıdır bu yolda Deli

Akıllıdır bu yolda Deli

20.05.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

İlk albümünü çıkaran Deli, derisi nasırlaşmış tepkisiz kalabalıklara vurdumduymazlıklarının acısını topluiğneyle değil, çuvaldızın ucuyla dürterek hissettiriyor

Akıllıdır bu yolda Deli

MÜZİK Memleketin farklı kentlerinden gelen beş memur çocuğunun, Uludağ Üniversitesi'nin derbeder öğrenci ortamında kesişen yolları, Deli'ye gömleğin giydirildiği yer. Kuruluşuyla birlikte üyelerinin muzip ve sosyal kişiliği bir yandan, okulun civcivli ortamı bir yandan; kısa sürede hızla yol alıyorlar. Verdikleri konserlerle hatırı sayılır bir takipçi kitlesi ediniyor; internetin dijital yollarında delişmen şarkılarla dillere dolanıyorlar. Karanlık ve nemli bir tünelden ışığa gelen genç rock müzisyenlerin yürüyüşünde, ÖSYM hakkında yaptıkları bir şarkıyla dikkatlerimize doğru sıyrılan Deli, şimdi dikkatlerimizi ilk albümü "İnleten Nağmeler"deki 11 şarkıya çekiyor. Bir çeşit Muzaffer İzgü mizahçılığı ile Aziz Nesin sosyal taşlamacılığı arasında duran şarkıların garazı, politik görüşlerini zeka ve güldürü pırıltısı taşıyan satırlarla hicvetmek. İkinci kesişme noktası Roxy'nin tuvaleti. 2004 yılında yarışmasına katıldıkları mekanın tuvaletinde Kadıköy Müzik firmasının bir yetkilisi ile göz göze gelerek birbirlerinin telefonlarını alıyorlar. Aralarındaki ilişki sınırsız güvene dayandığından, buruşuk bir kağıtta hazırlanan şifahi sözleşmenin ardından geçen üç yıl içinde kayıtlarını gerçekleştiriyor ve adına CD denen ticari paketin içinde mağazaların raflarına kuryeliyorlar. "İnleten Nağmeler" albümünde ÖSYM hakkında yazdıkları şarkı yok. Nedeni albümün toplatılma korkusu değil. Sadece bu şarkının üzerine basarak nam salmak istemiyorlar. Çünkü onların her türden yamukluğun karşısında muhalif kimlikleriyle duran, insanı köleye çeviren eşitsiz sisteme itiraz eden başka şarkıları da var. Küresel ısınmadan bilinçsiz tüketim yamyamlığına, gericilikten ırkçılığa kadar her konuyu aralarında tartışan ve şarkıyla sonuçlandıran Deliler, nedense bir türlü aşk şarkısı yazamıyorlar. Bir-iki girişimin memnuniyetsizlikle sonuçlanmasının nedeni, aşka olan inançsızlıkları değil. Aşkı satırlarla dile getirmenin ağlaklığı samimiyetsiz geliyor onlara. Ümit edelim, aşkla aralarındaki satır savaşı bir gün Brechtvari ürünler versin. Aşk şarkısı yok Alay ve hınç, romantizme ağır basıyor bu gömleğin ölçülerinde. Dünyanın çöplüğüne ayna tutan toz-duman şarkılarda, az rastlanır bir samimiyet var. Şarkıların düşük teknolojiyle yapılmış kirli kayıtları, arada bir arkadan duyulan kaba bağrışmalar, dinleyenle dinleten arasındaki mesafeyi kaldırıyor. Bu hengamenin içinde arada bir Pink Floyd'dan Eloy'a senfoni duymak mümkün.Albümdeki en eski beste kapanıştaki "Ablam", sınıf kinini köşelerini yontmadan dile getiren plebyen tepki. Toplumsal çelişkileri ve insanlar arası ikiyüzlülüğü kibarlığı elden bırakarak haykıran şarkılar, kaba gitarlar, sert davullar, yırtıcı baslar ve çığlık çığlığa vokallerden oluşan sert ses örgüsü eşliğinde servis ediliyor. Eşyanın tabiatına uygun biçimde, yer yer hücum kayıt tatları taşıyor. "Uyu" gitarcı Bahadır'ın bir gecede çıkardığı, üzerine sözlerin tersten yerleştirildiği sıra dışı parça. Deli konserlerinde en çok talep gören "Taştan", akılda kalıcı ve etkileyici. Deli, derisi nasırlaşmış tepkisiz kalabalıklara vurdumduymazlıklarının acısını topluiğneyle değil, çuvaldızın ucuyla dürterek hissettiriyor. Akıllarını başlarına devşirmedikleri sürece, ben bu delilerin velisiyim. Çöplüğe tutulan ayna Ekmek kapısı olarak görmediği müziği tutkuyla sürdüren müzisyenlerin timsali Gökalp Baykal. Eşine az rastlanır bir ev rokeri, işlerin yolunda gitmediği bir dünyada kendini odasına hapsetmiş bir rock'n roll romantiği. Yıllardır müzik yapar, muhasebesine hacet duymadan. Beş şarkıyla yüz binlere hitap edenlere inat, kendisi için yazdığı yüzlerce şarkıyla bir avuç dostuna seslenmeye devam ediyor Gökalp.İnsana, eşine, evine, dostlarına, yaşadığı kente, özellikle kedilerine duyduğu sevgiyi, mensubu olduğu orta sınıfın giderek yiten değerlerine sığınarak yazıyor. Mesajların bir gün yerine ulaşacağına olan mistik inançla şarkıları şişeye koyarak denize atıyor. Piyasa caddelerinde ayakkabıları çamurlanmamış müzisyenler eşliğinde kaydedilmiş 27 sıcak ve samimi şarkı bekliyor hepimizi ikili "Yağmuru Beklerken" albümünde. Yağmurla gelen adam "Bakmayın çoluğa çocuğa karıştığıma, ben de bir zamanlar hızlı yaşar, kulüplerden çıkmazdım" diyenler. Evinde gençlik günlerinin caz plaklarını tozlanmaya terk edenler. Yaşam gailesi yüzünden çok sevdiği müziğe zaman ayıramayanlar. Bugün işi gücü bırakın; amca dayı, elti kuzen, eş dost akraba ziyaretlerini erteleyin. Maçları da boş verin; zaten süper ligde şampiyon belli. Atın kendinizi Parkorman'a. Zira kuşağınıza seslenen en iyi pop caz topluluklarından Spyro Gyra orada olacak.Altocu Jay Beckenstein'i, piyanist Tom Schuman'ı, gitarcı Julio Fernandez'i, basçı Scott Ambush'u, davulcu Bonny Bonaparte'ı doya doya dinleyin. 10 yıl önce bir kez daha gelmişlerdi. 10 yıl sonra bir arada olurlar mı? Bir daha gelirler mi? Meçhul. Muhtemelen hayır. Bu pazarı gençliğe ayırın Metal, müzik ailesinin tukaka muamelesi gören üvey evladı. Kaba bir böğürmeden ibaret sanılan; ayrıntı ve duygularının keşfedilmesine tenezzül edilmeyen Notre Dame'ın Quasimodo'su. Bu haksız muameleyi kırmaya ant içen Ankaralı melodik black metal topluluğumuz Ominous Grief, mücadelesini "Nothing in Remembrance" adlı 11 parçalık yasal bir albüme taşıdı. Cradle of Filthvari gırtlak sihirbazlığı ve Iron Maiden soloculuğuyla iç sıkıntısı yaratan kuvvetli bestelerde, özellikle tuşlu çalgıların iyi kullanılmış olması ve gürültüden sıyrılan duygusal sololar dikkate değer. İngilizce şarkılarda yalnızlık, korku ve ölümün soğuk yüzü doğrudan hissediliyor. "Nothing in Remembrance" albümünü dinleyen Esmeralda, sıradaki çalışmayı sabırsızlıkla bekleyecek. Notre Dame'ın Kamburu