Pazar Aldırmalı mı aldırmamalı mı?

Aldırmalı mı aldırmamalı mı?

11.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Aldırmalı mı aldırmamalı mı?

Aldırmalı mı aldırmamalı mı





Kürtajın Türkiye'de yasal olarak kabul edildikten sonra uygulanmaya başlayışının 20'nci yılındayız. Arşivlere baktığımızda 1982 yılı başında Sağlık ve Sosyal Yardım Başkanlığı'nın Danışma Meclisi'ne gönderdiği tasarının, gebeliğin ilk 10 haftası içinde kürtaj yapılmasına izin verdiğini ve bu tasarının 1 Kasım 1983'ten itibaren uygulanmak üzere 24 Mayıs 1983 tarihinde kabul edildiğini görüyoruz. 7 Ocak 1984 tarihli Milliyet gazetesinin haberine göre ise kürtajın yasal olarak uygulanmasına ilk kez İstanbul'da, ocak ayının başında başlanıyor. Uygulayan hastaneler Şişli, Haseki ve Zeynep Kamil. 11 Ocak tarihli gazetelerde de hastane önlerinde "kürtaj kuyruklarının oluştuğu" yazıyor.

Kürtaj 10'uncu haftaya kadar serbest
Avukat Köksal Bayraktar'dan aldığımız bilgilere göre şu anda Türk hukukunda kürtajı düzenleyen ana kanun, 2827 Sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun. Bu kanunun 5'inci maddesine göre 10'uncu haftanın dolmasına kadar olan hamileliklerde istek üzerine kürtaj yapılabilmekte. Hamileliğin 10'uncu haftasının dolmasından sonra kürtaj, doğacak çocuğun sakatlığının meydana gelebileceği hastalık hallerinde ya da annenin hayatının tehlikede olduğu durumlarda mümkün. Kürtaj yapılmadan önce annenin ve evli olduğu takdirde kocanın da izni alınır. Tecavüz sonrası hamilelik, istenmeyen gebelik hallerinde kürtajın hamileliğin ilk 10 haftasında yapılması gerekmekte, sonrasında mümkün değil. 18 yaşından küçüklerde kürtajın mümkün olabilmesi için küçüğün rızası ile birlikte anne-babanın da rızası aranmakta.
Kadınlara yasal olarak kürtaj hakkı ülkemizde 20 yıl önce verilmiş olsa da çocuk aldırmak tüm dünyada hâlâ tartışılan bir konu. Örneğin 2001 yılında Meksika'da babasının tecavüzüne uğrayan ve kardeşine hamile kalan 12 yaşındaki Lucila'ya doktorlar Meksika'da kürtaj yasal olmadığından müdahalede bulunmak istemediler. 1999 yılında Cleveland'da Japon asıllı Amerikalı Yuriko Kawaguchi kürtaj karşıtı bir yargıç tarafından doğuracağı güne kadar hapis cezasına çarptırıldı. 1990'ların sonlarında Amerika'da kürtaj yapan doktorları vuranların, kürtaj kliniklerini bombalayanların haberleri sıkça çıkıyordu. Ama Çin'de durum tam tersiydi. Çin'de 20 yaşından önce hamile kalmak ve bir çocuktan fazlasını doğurmak yasaktı. 1998 yılında, 19 yaşında hamile kalan bir kadın kürtaja zorlanmıştı. n

"1984'ten önce kürtaj sağlıksız koşullarda yapılıyordu"
Doç. Dr. Bülent Urman (VKV Amerikan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölüm Başkanı)
Ülkemizde kürtajın yasak olduğu 1984 öncesinde de kadınların istenmeyen gebeliklerden kurtulmak için sağlıksız koşullarda ve yüksek maliyetler karşılığında bu işi yaptırdıklarını görüyoruz. Bunun sonucunda enfeksiyon başta olmak üzere hayat boyu kısırlığa yol açabilecek ve hatta rahmin alınmasına kadar giden problemler yaşandı.
Kürtaj isteyen kadınlar genellikle bunu zorunluluktan yaptırırlar. Evlilik dışı ilişkilerden olan gebelikler gibi. Evli çiftlerde ise kürtaj genellikle istenen çocuk sayısına ulaşıldıktan sonra oluşan gebeliklerde veya çocuk sahibi olmak için çalışma hayatı ve sosyal hayatın henüz düzene girmemiş olduğu dönemlerde oluşan gebeliklerde isteniyor. Kadınlara aile planlaması yöntemleri hakkında eğitim ve olanak sağlanması şart. Kürtaj hiçbir zaman bir aile planlaması yöntemi olmamalı.
Genelde kadınların kürtaja karşı duygularında bir ikilem oluyor. Bir taraftan istenmeyen bir gebelikten kurtulma, diğer taraftan annelik içgüdüsünün getirdiği bir suçluluk duygusu yaşanmakta. Bu dönemde bazı kadınlarda ilaç tedavisi gerektirebilecek depresyonlar bile yaşanıyor.

"Kanun nüfus planlaması nedeniyle ortaya çıkmıştı"
Dr. Köksal Bayraktar (Avukat)
1960'lı yıllardan sonra Türkiye'de nüfus artışı yılda yüzde 3'e varan bir oranda yükseldi. Bu oranın, ülkenin iktisadi kalkınmasını engellediği ileri sürülmüş ve nüfus planlaması öngörülmüştü. Nüfus planlaması ile birlikte kürtaj ameliyatlarına engel olunamaması kanunu yürürlüğe girdi. Bu sosyal oluşumun dışında 1980'li yıllarda Türk Ceza Kanunu'nun 468 ve devamı maddelerinin artık günün gereksinimlerinin dışında kaldığı ve çağdaş, özgürlükçü anlayışın kadına ve cinselliğe farklı baktığı düşünceleri de etkili oldu.

"Ölü doğan bebek bile haklara ve onura sahiptir"
Hüsnü Öndül (İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı)
İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin 1'inci maddesindeki haklarda ve onurda eşitlik, anne karnındaki varlığa hangi anda insan denileceği sorusunu getirmektedir. Anne karnındaki varlığa insan denildiği anda, anne de dahil olmak üzere hiç kimse onu öldürmeye karar veremez. Doğuştan haklara sahip oluş, fiilen anne karnından sağ olarak çıkış anlamına gelmez. Ölü doğan, anne karnından ölü olarak çıkan bebek de haklara ve onura sahiptir. Anne karnındaki bebek ister fiziksel, ister zihinsel engelli olsun, onun da dünyaya sağ olarak gelme hakkı vardır. Bilim bir oluş sürecindeki cenin için insan demiyorsa da konu hakkında tek karar verici kadının kendisidir.

"Yasaklayıcı tedbirlere kalkışmak yarar getirmez"
Av. Sedat Aslantaş (Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri)
Meselenin temel boyutlarından biri yaşama hakkının kutsallığı ve dokunulmazlığı. Bir diğer boyut, istenmeyen gebeliklerin sona erdirilmesi, kadının kendi bedeni üzerinde söz sahibi olması. Kuşkusuz, dini ve etik nedenler meselenin başka boyutları.
Bugün gerek dünyada gerekse Türkiye'de artık kürtaj toplumun genelinde kabul görmüş, hukuksal sınırları çizilmiş toplumsal-sosyal bir realitedir. Bu realiteyi, değiştirmeye çalışmak, zorlayıcı, yasaklayıcı ya da sınırlayıcı tedbirlere kalkışmak kimseye yarar getirmez. Özürlü bir çocuğu da dünyaya getirme konusundaki tercih münhasıran anne ve babaya aittir; çünkü yükünü yaşam boyu onlar çekecektir. Devletin bu konuda söz hakkı olamaz.

"Doğurup doğurmamak tamamen kadını ilgilendirir"
Beyhan Demir (Pazartesi Dergisi Yayın Yönetmeni)
Kürtaj ara ara iktidarın sahiplerince tartışmaya açılan konulardan biri. Biz kadınların gözünden kaçsa, memlekette herkes karşı deyip yasaklamaya kalkmaları dahi olası. Hepsi kadınların kendi bedenleri üzerindeki tasarruf hakkını kullanmalarının önüne geçme çabasıdır. Çocuk doğurup doğurmayacağına karar vermek tamamen kadını ilgilendirir. Dolayısıyla erkek egemen yasaların kadınların hangi hallerde kürtaj olabileceğini belirleme hakkı yoktur.

Din adamları ne diyor?
"Engelli cenine yapılacak kürtaj da caiz değildir"
Mehmet Kaya Kurt (Din İşleri Yüksek Kurulu Başkan Vekili)
Din İşleri Yüksek Kurulu Başkan Vekili Mehmet Kaya Kurt, ceninin de bir ruhu olduğunu, annenin hayati tehlikesi olmadıkça çocuğu düşürme veya aldırmanın caiz olmadığını bildirdi. Kurt engelli cenine yapılacak kürtajın da caiz olmayacağını vurguladı. (12.11.2003 tarihli Milliyet gazetesinden...)

"Ancak annenin hayatı tehlikedeyse kürtaj olabilir"
Rav Yeuda Adoni (Hahambaşılık Dini Kurul Üyesi)
Musevilikte kürtaj ancak bir şart altında kabul edilebilir, o da annenin yaşamı tehlikeye girecekse. Canlı, anne rahmine düştüğü anda hayattır ve kürtaj da cinayetle eşdeğerdir. İstenmeyen gebelik konusunda kadın kendini koruyabilir.

"Tecavüz sonrasında bile kürtaj yaptırılmamalı"
Peder Suriano Felice (St. Esprit Cathedralei)
5'inci emir çok açıktır. "Öldürme" der. Çocuk sakat doğacaksa da kürtaj yapılmamalı çünkü doğa mükemmel değildir ve o da bir candır. Tecavüz olsa bile kürtaj yapılmamalıdır. Bir kötülüğü başka bir kötülük takip etmemelidir. Çeşitli hayır grupları, evlat edinmek isteyenler bu bebeklere sahip çıkabilirler. Ayrıca bilim dahil kimse hayatın ne zaman başladığını bilmiyor. Belki ana rahmine düştükten beş saniye sonra...

Kürtajla ilgili son tartışma

2003'ün Aralık ayında muhafazakar demokratlığın 12 özelliğini sayan AKP, "Devletin kürtaj ve cinsiyet değiştirme ameliyatlarını desteklemesine karşı olduğunu" belirtti. Yine hükümet, engellilerle ilgili yasa tasarısına, "Yaşama hakkının kutsallığı ve dokunulmazlığı temelinde özürlü doğma ihtimali gerekçesiyle kürtaja cevaz verilemez" maddesini eklemek istedi. Adalet Bakanlığı da TCK'da düşük ile ilgili cezaların artırılması konusunda hazırladığı yasa taslağını bakanlıkların görüşüne sundu. Taslaktaki, 40 günü geçen gebelikleri sonlandıranlar hakkında 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası verilmesi görüşüne Taslağa ilişkin olumsuz görüşünü Adalet Bakanlığı'na gönderen Sağlık Bakanlığı, gebeliğin sonlandırılması için yasal sürenin 10 hafta (70 gün / 2,5 ay) olduğunu belirtti.