Pazar Alma kadının ahını, çıkarır deste deste

Alma kadının ahını, çıkarır deste deste

11.07.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Aldatılan ya da kendisinden bıkılan kadının kini uzun ömürlüdür. Nafaka diye aldığı paralardan döşek yapsa bile rahat uyuyamaz, intikam ateşiyle kavrulur

Alma kadının ahını,  çıkarır deste deste

Ancak aldatılan ya da bıkılan kadın kısmının kini, nafakanın sıfırları uzasa da, mahkemenin kararı kadar kısa değildir. Paralardan döşek yapsa rahat uyuyamaz, intikam ateşiyle kavrulur. Sözüm meclisten dışarı, vallahi ve billahi, kimsenin aklına karpuz kabuğu düşürmek istemem amma, yine de çenemi tutamayacağım: Ey aldatılmış ve terk edilmiş zengin hanımları! Duyduk duymadık demeyin, Fransız hatunlar kendilerini ketenpereye getiren kocalarından intikam almak için yepyeni bir yöntem geliştirdiler ve zalimi soyulmuş soğandan beter ediyor, cücüğünü bile bırakmıyorlar.Daha doğrusu bıraktırmıyorlar. Çünkü mahkeme bitip nafakalarını aldıktan sonra kocalarından kalanı... Maliyeye ihbarla, devlet hazinesine kazandırıyorlar! Fransız devleti, yakında bu "eski" zengin dullarından birine, tam olarak bestseller yazarı Gerard de Villiersnin hanımı Christinee "örnek yurttaşlık" madalyası takacak gibi görünüyor çünkü ihbar ettiği kaçırılmış vergiler euro milyonlarıyla ölçülüyor!Hayata araştırmacı gazeteci olarak atılan Gerard de Villiers, 41 yıldır dünyada 150 milyon adet satan, alkolik pornografik stiline karşın siyasal, ekonomik ve casusluk entrikaları birebir "alan taraması"na dayanan, dolayısıyla güncel ve gerçekçi polisiye romanların yazarı, tam olarak SASın babası. Bazı romanları Türkçeye de çevrilen Gerard de Villiersye karşı şahsi bir zaafım vardır çünkü Türkiyeyi, huzur cehennemi vatanımızdaki Çeçen ve Kürt mafyasını konu alan iki roman yazdığı gibi, Susurluk skandalını bile atlamamıştır. (Bkz. "SAS PKKya karşı", "Cihad".)Kahramanı İngiliz aristokratı SASın peşine, kement ustası Türk asıllı bir uşak takan 74 yaşındaki Gerard de Villiers, bugünlerde ya aziz milletimizin bir evladını İngiliz uşaklığına ya da ihtiyar ağzına kendinden 30 yaş genç bir tazeyi layık görmenin bedelini feci biçimde ödüyor. CIA, Mossad, hatta MİT uzmanı yaşlı kurt, bizzat yurttaşı olduğu Fransanın "yalnızca" mali polisi, vergi yasasının L16 B maddesi uyarınca, hem de sabaha karşı kapısına dayandığında, evinde bile değil, yeni romanı "Miami Prensi" hakkında alan taraması yapmak üzere İspanyadaydı. Mali müfettişler, Villiersnin Paristeki 400 metrekarelik dairesini, Saint Tropezdeki villasını, yayınevi ve muhasebe bürosunu aynı anda bastılar. Arama saatlerce sürmedi çünkü müfettişler neyi nerede bulacaklarını elleriyle koymuş gibi biliyorlardı. Örneğin doğruca "empire" dönemine ait bir vazoya ilerleyip içine baktılar ve "sahici" hesap defterini buldular. Derken bir Napolyon büstünü kaldırdılar, altından Luxembourgda açılan banka hesaplarının döküm desteleri çıktı... Aslında maliyenin gözleri, 1985 yılından beri üstündeydi Gerard de Villiersnin ve ta o zaman, 26 milyon franklık bir vergi kaçakçılığıyla suçlanmıştı ünlü yazar. Ama bu sefer, balık epeyce büyümüş ve onlar nerede avlayacaklarını öğrenmişlerdi. Çünkü...Mösyö, madama yayınevinin yönetimini ve muhasebesini emanet edecek kadar güvenmişti bir zamanlar. Daha doğrusu, sevmişti onu, evlenmişlerdi. Ancak, dördüncü kez evlendiğini ve yine bıkabileceğini unutmuştu Gerard de Villiers. Ve dördüncü genç hanım, yaşlılığına bakmadan kendisini sırtından hançerleyen, daha doğrusu kendisine armağan edilmeyen sürü sepet kadın iç çamaşırı faturası önüne düşen erkeği, elbette bağışlamayacaktı! Gerard de Villiers, genç eşi Christinee, söz konusu iç gıcıklayıcı çamaşırları romanlarındaki erotik sahneleri yazabilmek için "ilham kaynağı" olarak satın aldığını anlatmaya çalışmıştı ama, boşuna...Gerard de Villiers romanlarından birinde, "Kadınlar" diye yazmıştı, "önce sevdirir, sonra iflas ettirirler."Sanki içine doğmuş! Yazara e-mail Türkiyedeki "oldumcuk" servet sahiplerinin klasiğidir: Kimi erkek yoksulluk yıllarını unutmak ve unutturmak için ilk iş olarak, tam da kendisine bu yılları hatırlatan hanımı değiştirir. Kimisi zengin olduktan sonra aldığı hanımdan çabuk bıkar, yenisine gönlü kayar vb. Ancak "oldumcuk" hanımlar da akıllarını peynir ekmekle yemeyi epeydir unutmuşlar ve tereyağından fedakarlığa pek yanaşmazlar. Dolayısıyla oldumcuk çiftlerin boşanması, mahkemelerde epeyce neşeli bir "ettim buldum"culuğa dönüşür, kirli çarşaflar medyalarda yıkanır ve uzun sözün kısası... Kırkından sonra paralanan erkeği, sağlam bir nafaka paklar.