Pazar Amy Winehouse’u bir de babasından dinleyin

Amy Winehouse’u bir de babasından dinleyin

28.07.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

2011 yılında kaybettiğimiz Amy Winehouse’un babası Mitch Winehouse’un kaleme aldığı “Kızım Amy” şarkıcının çocukluğunu, kariyerini, bağımlılıkla mücadelesini anlatıyor

Amy Winehouse’u bir de babasından dinleyin

Yüzyılın en iyi kadın vokallerinden Amy Winehouse bundan iki sene önce bir 23 Temmuz günü
27 yaşında öldü. Kısacık hayatına aralarında 5 Grammy ödülünün de bulunduğu pek çok ödül, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı, belli ki başarısız sonuçlanan rehabilitasyon süreçleri ve 20 milyonun üzerinde satış yapmış “Back to Black” albümü de dahil olmak üzere üç albüm sığdırdı. Alkol ve uyuşturucu kullanması, ayağından çıkarmadığı balerin ayakkabıları, sevgilileri... Magazin basının gündemindeydi hep. Geçtiğimiz yıl Babası Mitch Winehouse’un yazdığı “Amy, My Daughter” şarkıcının ikinci ölüm yıldönümünde Pegasus Yayınları tarafından “Kızım Amy” adıyla Türkçeye çevrildi.

Haberin Devamı


Amy Winehouse’u bir de babasından dinleyin

“Şişesinden aceleyle fırlayan mantar gibi”
Kitapta taksi şoförü, müzisyen ve kitaptan öğrendiğimiz üzere bir Türk hamamı sever olan baba Winehouse kızını anlatıyor: Amy’nin çocukluğu, okul yılları, müziğe başlaması, kariyerindeki adımlar, uyuşturucuya başlamasının müsebbibi olarak gördüğü kocası Blake Fielder-Civil, aralarının hiç iyi olmadığı dünürleri, rehabilitasyonları... İşte babasının ağzından, kitaptan alınan pasajlarla Winehouse’un hayatından önemli kesitler...
“14 Eylül 1983 günü yeni doğan kızım Amy’yi ilk kez kucağıma aldığım o anın sonsuza dek benimle yaşayacağını söylemek isterdim”. Önsözü böyle açılıyor kitabın. Amy’nin doğumunu “Şişesinden aceleyle fırlayan bir mantar gibi çabucak dünyaya geldi. Gelişi tipik Amy tarzında-tekmeleyerek ve çığlık atarak oldu” diye hatırlıyor. “Amy’yi kollarımda tutarken dünyanın en şanslı adamı olduğumu düşünmüştüm” diyor tam adıyla Amy Jade Winehouse’un babası: “Bir Yahudi geleneğine sadık kalarak, çocuklarımıza vefat eden bir akrabanın adının ilk harfiyle başlayan isimler koyduk (...) Jade adını üvey babamın merhum babası Jack’in adına ithafen koymuştuk”.
Amy’nin bir yıldız olacağı daha çocukken bellidir: “Çocuklardan bizim için küçük gösteriler yapmalarını isterdik.
Alex şarkı söyleyemezdi ama en azından denerdi, Amy’nin tek amacı ise abisinden daha yüksek sesle şarkı söylemekti. Belki sahne ışığın seviyordu.
Alex sıkılıp gittiğinde Amy şarkı söylemeye devam ederdi -biz onu durdurmaya çalıştığımızda bile.”
Amy müzik kariyerinde belki de en önemli ilk adımlardan birini babaannesi sayesinde atar:
“Amy düzenli olarak anneme şarkı söylerdi ve bunu yaptığında annemin yüzü aydınlanırdı. Amy’nin bir yıldız olacağını düşünen bir numaralı hayranı olarak, annem 9 yaşındaki Amy’yi yaşadığımız yerden çok da uzak olmayan, Kuzey Londra Banet’taki Susi Earnshaw Tiyatro Okulu’na gönderme fikrini ortaya attı (...) Amy buraya cumartesi günleri giderdi ve şarkı söylemeyi ve step dansını ilk burada öğrendi.”

Haberin Devamı

“Çok ünlü olmayı hayal ediyorum”
Buradan sonra her şey bir nevi çorap söküğü gibi ilerler; abisinden amatör olarak gitar çalmayı öğrenir, kendi şarkılarını yazmaya başlar: “Amy sürekli şarkı sözleri karaladığı bir defter tutardı. Bir konuşmanın orta yerinde birden, ‘Bir saniye’ deyip aklına gelen her şeyi not almak için ortadan kaybolurdu.”
12 yaşına geldiğinde tam zamanlı bir tiyatro okuluna gitmek ister ve başvurusunda yazdığı mektuptaki şu satırlar dikkat çeker: “Ama en önemlisi çok ünlü olmayı hayal ediyorum. Sahnede olmak istiyorum. Bu tutku, yaşadığım sürece devam edecek (...) Konser biletleri, Batı Yakası ve Broadway Şovu biletleri bir çırpıda tükenen bir aktris ve şarkıcı olarak hatırlanmak istiyorum.”

Haberin Devamı

“Amy güçlü erkekleri seviyordu”

İlk ciddi aşkını Chris Taylor isimli bir gazeteci ile yaşar ve dokuz aylık bu ilişki ilk albümü olan “Frank”in şarkı sözlerinin temelini oluştur: “Chris’le birlikte olmaya başlar başlamaz Amy’deki değişikliği fark etmiştim. Yürüyüşü değişmişti ve belli ki çok mutluydu. Fakat ilişkide kimin patron olduğu çok açıktı -Amy. Muhtemelen bu yüzden yürümedi. Amy güçlü erkekleri seviyordu fakat Chris harika bir çocuk olmasına rağmen bu kategoride değildi.”
Amy’nin esrar içtiğini ilk kez 2002 yılında fark eder baba Winehouse: “Amy’nin sesi hiçbir zaman seyircileri hayal kırıklığına uğratmazdı fakat sahne becerileri üzerinde çalışması gerekiyordu. Bazen -sanki onlarla yüzleşmek istemiyormuş gibi- seyircilere arkasını dönerdi. Fakat sahnede olmayı sevip sevmediğini sorduğumda her zaman ‘Bayılıyorum baba’ dediği için artık sormuyordum (...) Amy sahne korkusuyla nasıl başa çıkacağını hiçbir zaman bulamadı. (...) bazen sahneye çıkmadan önce bir içkiye ihtiyacı olurdu. Hatta belki esrarlı sigara bile içiyor olabilirdi ama emin değilim; çünkü bunu benim önümde yapmazdı. O zamanlar kesinlikle haberim olmayan ve önemini sonradan anladığım şeyse, kaldırabileceğinden daha fazla içki içmesiydi.”

Haberin Devamı

“Tanrı’nın yarattığı en aşağılık serseri”

Amy’nin bir sonraki büyük aşkı Blake Fielder-Civil’dir. Babasının kızını uyuşturucu bağımlısı olmasına neden olmakla suçladığı Civil “Back to Black” albümündeki çoğu şarkının da müsebbibidir. Milyonlarca satan albüm için şöyle diyor babası: “Bu başarı karşısında kendimden geçmiştim ve çok gururluydum. Fakat içten içe, Amy’nin bir daha asla böyle bir albüm çıkarmasını istemiyordum. Şarkılar inanılmazdı fakat Amy onları yazarken cehennemi yaşamıştı. ‘Back to Black’i ‘Frank’i sevdiğim kadar sevmedim. Bunun tek bir sebebi var: ‘Rehab’ dışında bütün şarkılar Blake hakkında. Fark ettim ki 21’inci yüzyılın en çok satan albümü, Tanrı’nınyarattığı en aşağılık serseri ile ilgili.”
Amy uyuşturucu sorunun üstesinden geldiyse de aşırı alkol tüketimi onun için hâlâ bir sorun olmaya devam eder. Rehabilitasyona gider, bırakacağına söz verir ancak başaramaz. Ölmeden bir gün önce babası onu son kez gördüğünde gayet iyi görünür: “Geri döndüğünde o düeti yapmak için stüdyoya gireceğiz dedi. İki tane favori şarkımız vardı. ‘Fly me to the Moon’ ve ‘Autumn Leaves’. Amy ikisinden birini birlikte seslendirmemizi istiyordu. (...) Amy’nın tekrar böyle konuştuğunu görmek güzeldi. Ona taksinin içinden el salladım. Sevgili kızım Amy’yi bir daha sağ görmedim.”