Pazar Anadolu’daki kız çocuklar için futbol bir çıkış kapısı

Anadolu’daki kız çocuklar için futbol bir çıkış kapısı

16.10.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Federasyonun kadın futbolundan sorumlu yöneticisi Zeynepgül Onay Ene: “En büyük amacım kızları futbolla küçük yaşta tanıştırıp sokağa çıkarmak ve baskıdan kurtarmak. Basketbol, voleybol ya da tenis olmaz çünkü tesis gerek. Oysa futbolu iki taş, bir topla oynayabilirsiniz. Bu da bir başlangıçtır”

Anadolu’daki kız çocuklar için futbol bir çıkış kapısı

Mahallede erkeklerle gazozuna maç yapan bir kız çocuğu hayal edin. Ya da okulda teneffüste koşup taşla kaleyi belirleyen, takımını kuran bir kız. Bunlar Zeynepgül Onay Ene’nin çocukluğundan kareler. Söylediği ilk kelimelerden biri “Gol” olan bir kadından bahsediyorum, eski futbolcu ve antrenör Gündüz Tekin Onay’ın kızı, eski basketbol oyuncusu hatta ‘yenilmez armada’nın bir parçası olan Zeynepgül Ene şu an Türkiye Futbol Federasyonu’nun Herkes İçin Futbol isimli projesinin direktörlüğünü yürütüyor. Bir yandan da kadın futbolundan sorumlu futbol genel direktör yardımcılığına devam ediyor.
Ene ile söyleşi yapmamızın sebebiyse geçtiğimiz haftalarda gündeme gelen iki önemli açıklamanın tam göbeğinde yer alması. İlki, dünya futbolunun patronu FIFA Başkanı Sepp Blatter’ın kadın futbolculara ilgi çekmek istiyorlarsa daha seksi formalar giymelerini öğütlemesi. İkincisi de Fenerbahçe teknik direktörü Aykut Kocaman’ın, Futbol Federasyonu Başkanvekili Lütfi Arıboğan’a
eski bir basketbotcu olmasından dolayı “O basketbolun sorunlarıyla ilgilensin. Futbolu futbol kökenli biri yönetebilir” demesi.
Ene ikisini de gülümseyerek dinlemiş.

Haberin Devamı

Anadolu’daki kız çocuklar için futbol bir çıkış kapısı

* FIFA Başkanı Sepp Blatter, kadın futbolunun ilgi çekmesi için voleybolcular gibi daha dar, kadınsı kıyafetler giyilmesini önerdi. Profesyonel sporculuk yapmış bir kadın olarak bu açıklama size ne hissettirdi?

Tam olarak neye istinaden yapılmış olduğunu, hangi sorunun cevabı olduğunu bilmediğim için sert bir yorum yapmak istemem. Kendisi kadın futboluna olan ilginin azlığına espriyle dikkat çekmek istemiş olabilir. Çünkü büyük bir seyirci sıkıntısı var. Ama seksi giyinmek konusunda şunu söyleyebilirim ki hiçbir üst düzey sporcu bunu kabul etmez. Tamam, spor biraz izlenme işi, sporcular izlendikleri oranda başarılı olurlar. Kendi sahasında maç yapan bir takımın deplasmana oranla ne derece rahat olduğuna bir bakın anlarsınız. Biz kadınlar olarak sahada yaptığımız işin izlenmesini, takip edilmesini istiyoruz, bedenlerimizin değil. Ama ne yazık ki böyle bir uygulama olsa eminim ki birçok TV kanalı maçları yayınlar, seyircide de inanılmaz bir artış olur.

* Kadın voleybol maçlarının futbola oranla daha çok izlenmesinin nedeni forma mı gerçekten?

Olabilir ama o formanın da teknik bir açıklaması var. Voleybolda fileye değmek yasak, özellikle ön taraftaki sporcuların vücutlarına yapışık dar şeyler giymelerinin nedeni de bu. Forma bile değse puan kaybedersiniz çünkü. Ayrıca sporla kıyafetlerin şekli de doğru orantılı. Sporcu içinde rahat hissedecek, oram mı gözüküyor, şuram mı çıktı diye endişe etmeyecek ki becerisini sergilesin. Bizim zamanımızda basketbol formaları erkek kesimdi. Kol altları çok oyuktu. İçine ne giyeceğiz bilemezdik. Zamanla kadın bedenine uygun formalar üretilmeye başladı. Şimdi kızlar daha rahatlar ama yine de “seksi” değiller çünkü yaptıkları spor bunu gerektirmiyor.

“14 yaşında evlendirilmek üzere olan kız futbola başladı, hayatı kurtuldu”

* İzleyicinin az olmasının nedeni biraz da şu olabilir mi; erkekler onlara ait bir alana fazla girdiğimizi düşünüyor olabilirler mi?

Aynen öyle. Futbol onlara ait olsun istiyorlar ve kadının bu oyunu oynayabiliyor olmasından, izleyebilmesinden ve zevk almasından mutsuzlar. Tenis, basketbol, atletizm, voleybol gibi branşlarda kadınlar izleniyorlar ama futbol yasak bölge. Bir ülkenin sosyal yapısını anlamak, toplumda kadın-erkek eşitliğinin durumunu gözlemlemek istiyorsanız o ülkede kadın sporcuların sayısına ve onlara gösterilen ilgiye bakın. Gelişmiş toplumlarda kadın-erkek eşit olduğu için sporda da kadın en az erkek kadar söz sahibi. Bizim gibi toplumlarda ise kadın hep geri planda. Oysa o kadar büyük bir potansiyelimiz var ki. Mesela yurtdışından madalya ile dönen, ülkemizi uluslararası platformlarda temsil eden sporcularımıza bir bakın. Çoğu kadın. Hiç teşvik edilmemiş, türlü zorluklara göğüs gererek bu sporda ilerlemiş kadınlarımız madalya alıyorlar. Bu resmen bir mucize. Onların rakipleri 4 yaşından itibaren aileleri tarafından spora yönlendirilirken bizim kızlarımızın “Kadından sporcu mu olur?“ diyerek bizzat aileleri tarafından uzaklaştırılıyor. Mesela 14 yaşında bir kız çocuğumuz Hakkari’de evlendirilmek üzereydi. Okulundaki spor hocasının gayretleriyle futbola başladı şimdi lisanslı sporcu ve hayatı kurtuldu.

* Siz Herkes İçin Futbol çalışmaları kapsamında, Türkiye’de kadın futbolcular, hakemler ve antrenörler yetiştirmeyi hedefliyorsunuz. Nasıl tepkilerle karşılaşıyorsunuz?

Bizim kızlarımız sokakta erkeklerle top peşinde koşamazlar, tenefüste ya arkadaşlarıyla oturur ya da bebekleriyle oynar diye düşünüyoruz. Oysa öyle değil. Ben ilkokulda arkadaşlarımla maç yapardım. Etrafınıza bakın mutlaka “Erkek Fatma” diye çağırılan bu kızlara rastlarsınız. Yurtdışında aileler çocuklarının spora karşı bu ilgisini görünce destekliyorlar çünkü oralarda sporcu olmak kadınlar için bir meslek. Bizim gibi ülkelerde ise “Kızım ileride aç kalır, para kazanır mı, kaç takım var ki zaten?” gibi endişelerle kızlar spordan uzaklaştırılıyor. Sonra malum bir mahalle baskısı da var. “Gece geç antrenmandan gelecek, ne derler?”, “Kız dediğin hanım hanımcık olur, futbol oynamaz” gibi laflara ne yazık ki hâlâ çok önem veriyoruz. Federasyon olarak bunu kırmak için Anadolu’da okulları geziyoruz. Her kız çocuğu bir kez olsun kaleye şut çeksin, topun peşinden koşsun, bu sporun sadece erkeklere ait olmadığını hissetsin istiyoruz.

* Bu, babanız Gündüz Tekin Onay’ın başlattığı bir proje değil mi?

Evet, onun açtığı yoldan ben yürüyorum. Herkes için Futbol’un orijinal ismi “Grass Roots”. UEFA’nın 1980’li yıllarda İngiltere ve Belçika’da yaşanan taraftarlar arası şiddet olaylarından sonra başlattığı bir proje. Bir anlamda futbolu fanatizmin elinden kurtarmak için oluşturulmuş bir platform diyebiliriz. Babam da projenin ileride Türkiye için çok önemli olacağını anlamış ve burada da bu oluşumu başlatmıştı. Sene 2007 idi. Ben de proje yöneticisi olarak ona destek veriyordum. Futbolu kadınlara, çocuklara ve engellilere tanıtmak istiyorduk ki babamı kaybettim. Sonra gelen yönetimler de sağ olsunlar beni destekledi ve babamdan işi devralmış oldum. Şimdi en büyük amacım kız çocuklarını sokağa çıkarmak, onları sporla küçük yaşta tanıştırmak ve özellikle Anadolu’daki kız çocuklarını baskıdan kurtarabilmek. Futbol onlar için bir çıkış kapısı. Basketbol, voleybol ya da tenis değil çünkü tesis gerek. Oysa futbolda iki taş ve bir topla oynayabilirsiniz. Bu da bir başlangıçtır.

Haberin Devamı

“Fenerbahçeli kadınlar bizi gururlandırdı”

* “En sık duyduğum mazaretlerden biri ‘Kızım futbol oynarsa bacakları çarpılır’. Bunun gerçekle alakası yok. Kadın futbolunun en yaygın olduğu ülkeler Amerika, Almanya, Hollanda, Danimarka. O aileler kızlarının bacaklarını hiç mi düşünmüyor?”
* “En büyük amacım ‘Kadın futboldan ne anlar?’ algısını yıkmak. Erkekler ne yazık ki bazı alanların sadece onlara ait olmasını istiyorlar. Bakın Fenerbahçeli kadınlara, nasıl da gururlandırdılar bizi. Bu arada o maçla ilgili Twitter’da okuduğum komik bir yazıyı paylaşmak isterim: Ne olmuş 40 bin kadın ofsaytı gol sanıp sevinmişse, bundan bir sene önce de 50 bin erkek şampiyon olduğunu zannedip sahaya atlamıştı.”

Haberin Devamı

‘Eski futbolcular bu sporu sadece kendilerine ait zannediyorlar’


* Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman geçen günlerde Lütfi Arıboğan için “Futbolu futbolun içinden gelen insanların
yönetmesi lazım. Lütfi Arıboğan basketboldaki sorunları çözsün” dedi. Eski bir basketçi olduğunuz için siz de eleştiriliyor musunuz?


Zaman zaman bu tarz eleştirilere maruz kalıyorum. Türkiye’de şöyle bir anlayış var. Sanki futbol sadece zamanında futbol oynamış insanların tekelinde olmalı. Teknik direktörlük, futbol yorumculuğu, yazarlık yapan eski oyuncular var. Bu sporun onlara ait olduğunu sanıyorlar. Bu durum çok büyük bir probleme işaret ediyor. Biz zamanında oyuncularımızı, yetenekli çocuklarımızı sadece futbolla uğraşmaları için okullarından uzaklaştırmasaydık, bir yandan eğitimlerine devam edip ruhsal ve eğitsel süreçlerini de tamamlatsaydık bugün böyle bir yorum yapmazlardı. Çünkü vizyonları daha geniş olacaktı. Ama ne yazık ki öyle değil.

* Sizce bu eleştirilerin bir kısmı da kadın olmanızdan mı kaynaklanıyor?

Benim erkek kardeşim Güntekin Onay futbol yorumcusu biliyorsunuz. Güntekin’in profesyonel sporculuk geçmişi yoktur. Benim gibi yıllarca sporculuk yapmış, sonra da yıllarını antrenörlüğe adamış biri değildir ama inanın bu pozisyonda o olsa eleştirmezlerdi. Erkek olması bu soruları engellerdi. Kısacası bir kadının bu pozisyonda olmasını hazmedemiyorlar. İşte tam bu noktada da başa dönüyoruz. Kız çocuklarının hep ikinci planda kalıp yetersiz görülmesine...

“Kardeşim Güntekin Onay ile maç izlemeyi sevmem, pek anlaşamıyoruz”

* “Sokakta erkeklerle futbol oynardım” diyorsunuz. Babanızın mesleği açısından da futbolla iç içe büyüdünüz herhalde...

Babam yıllarca antrenörlük ve teknik direktörlük yaptı. Ben de futbolun içine doğdum. Daha konuşmazken “gol, kazandık, kaybettik” kelimelerini bilirdim. İlk de onları söylemişim. Annem de sıkı bir spor izleyicisiydi, hâlâ da öyledir. Daha 5 yaşındayken fark edildi spora karşı ilgim ve ilkokulda voleybol oynadım. Voleybolcu olmak istiyordum ki ortaokula geçtim ve öğretmenim vasıtasıyla basketbolla tanıştım. 11 yaşından sonra da basketbola âşık oldum, hâlâ da öyleyim.

*Eşiniz Orhun Ene, Basketbol Milli Takımı’nın koçu. İki oğlunuz var. Onlar da basketçi olacaklar herhalde...

Genetik açıdan tabii ki meyilliler. Biri Bayrampaşa Sancakspor’da basketbol oynuyor. Diğeri ise henüz
10 yaşında, futbola da baskete de kabiliyetli. Evde Orhun da ben de antrenör gibi davranmayız. Bu işimiz ama çocuklarımızın zaten antrenörleri var. Bizim derdimiz onların takım oyununa yatkın olması, arkadaşlarıyla bir hedefe kitlenebilmeyi ve pes etmemeyi öğrenmeleri. Boş zamanlarımızda bol bol spor yapıyoruz. Yazları ailecek dışarı çıkıp basket ve futbol maçı yapmaya bayılırız. Bir de tabii
TV karşısında bağıra çağıra maç izlemeyi severiz. Bir tek Güntekin ile maç izlemeyi sevmem. Anlaşamıyoruz diyeyim.