Pazar 'Analog bir adamla dijital bir kadın'

'Analog bir adamla dijital bir kadın'

16.09.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Yeni sezona Kanal D ekranlarında devam eden “Çocuklar Duymasın” dizisinden Tamer Karadağlı, Haluk ve Meltem karakterleri için “Analog bir adamla dijital bir kadın” diyor.

Analog bir adamla dijital bir kadın

Analog bir adamla dijital bir kadın
İlk bölümünün yayınlanmasının üzerinden dile kolay tam 16 yıl geçti. Zaman değişti, çocuklar büyüdü, ana karakterler Meltem ve Haluk torun torbaya karıştı. Dokuzuncu sezonuyla yayın hayatını sürdüren dizinin bir başarısı da izleyicinin yaşamına bu kadar paralel bir akış izleyebilmesinde belki. Yeni sezon maceralarına Kanal D ekranlarında devam eden “Çocuklar Duymasın” dizisinin Meltem’i Pınar Altuğ ve Haluk’u Tamer Karadağlı’yla bir araya geldik.

Haberin Devamı

- Arada boşluklar olsa da 16 yıla yayılan bir diziden bahsediyoruz. Bu uzun ömürlülüğün sırrı ne?

Tamer Karadağlı: Bilmem. Bilsek daha önce de yapardık ya da her ekip aynı formülü uygulardı. Bunun bir formülü yok. Ama tabii Türk insanı bu aileyi seviyor, yakın geliyor, her karakter için, “Aynı benim karım gibi”, “Aynı benim babam gibi” diyebiliyor.

Pınar Altuğ: Ben tanıtımları sosyal medyada paylaştığımda şöyle yorumlar geliyor: “Dün akşam bizim evde de bu tartışma vardı.” Ne olduğu önemli değil, koltuk değiştirmek olabilir, hazırlanırken bekletmek olabilir, zaten bütün hikaye bu kadar küçük meseleler. Çünkü hepimizin evinde bunlar var. Biz de o hayatın içindeki şeyleri yansıtıyoruz.

- Çocukları büyüyen ebeveynler olarak başlangıçtan bu yana nasıl bir dönüşüm yaşandı?

Haberin Devamı

T.K.: Çocukların derdi bitmiyor ki… Küçükken cep telefonu istiyordu, büyüyünce araba istiyor. Çocuğunuz varsa derdiniz var; çünkü o hep çocuk olarak kalıyor gözünüzde, büyümüyor ki. Ama tabii ki artık bu döneme, onların ve bizim yaşlarımıza uygun problemler...

- Evlilik dinamikleri açısından bu 16 yılda neler değişti?

P.A.: Aslında sizin ya da benim hayatım bu 16 yılda ne kadar değiştiyse, Haluk ve Meltem’in hayatı da o kadar değişti. Eskiden sosyal medya yoktu, Haluk’un cezası karısının fotoğrafıyla billboard yaptırmaktı, bugün bunun bir benzerini sosyal medya üzerinden “Koyacaksın o fotoğrafı” diye yapıyor. Ama bütün bunların içinde hâlâ o alışkanlıklarından vazgeçmeyen, “geri kafalı” demeyeceğim; çünkü bu adam bir mühendis, iyi eğitimli biri, çağa ayak uyduruyor ama bunların içinde geçmişine de çok bağlı bir Haluk var. Ve karşısında hayatın hızına çok iyi uyum sağlayan bir Meltem var.

T.K.: Analog bir adamla dijital bir kadın aslında.

P.A.: Evet, ikisi arasındaki uçurum komediyi ortaya çıkarıyor.

T.K.: Her şey bir çatışma aslında ikisinin arasında. Ben bu çatışmayı kendi kızımla da yaşıyorum.

P.A.: Masal kitaplarında olan karakterler değiliz sonuçta. Hem senaryo ekibi buna dikkat ediyor hem biz kendi gözlemlerimizi karakterlere yansıtıyoruz. Mesela Tamer’in yıllar önce bir parti sahnesindeki dansı, kuzeninin dansı. Ben şimdi kıskanç kaynanayı oynuyorum, çok yakın bir arkadaşımın oğlunu evlendirmekle ilgili kaygılarından gördüğüm bazı tepkileri buraya yansıtıyorum.

Haberin Devamı

- Ayrılık zaman zaman kapıyı çalsa da ayrılamıyorlar, nedir onları bir arada tutan?

T.K.: Sevgi. Aşk. Yoksa her ailede yaşanan şeyler, siz hiç 25 yıl evli olup kriz yaşamamış çift gördünüz mü? Yaşamadık diyen de yalan söylüyordur.

P.A.: Sevgi ve saygılarını hiç kaybetmiyorlar, bence işin sırrı orada.

Analog bir adamla dijital bir kadın

“MAÇO DEĞİL,TAŞ FIRIN”

- “Taş fırın”lık Haluk karakterinin kimlik algısında nerede duruyor?

T.K.: Maço değil, taş fırın. Maço bambaşka bir şey. Derdi kendiyle ya da Meltem’le değil aslında, etrafla. “Millet ne der?”. Türk erkeğinde bu çok alışılagelmiş bir şeydir: “Sana güvenmiyor değilim, etrafa güvenmiyorum” anlayışı. Dolayısıyla Haluk belli kodları olan, daha gelenekçi, değerlerine sarılmış bir adam. Ama dikkat edin, Meltem’le sürekli çatışıyor olsa da, her çatışmanın ardından aslında Meltem’in söylediği oluyor ama Haluk da hemen postu deldirmiyor, direniyor.

Haberin Devamı

- Taş fırınlığın da altı oyuluyor bir bakıma?

T.K.:Tabii ki, bir sürü şeyi karikatürize ederek anlatıyoruz. O yüzden birçok sahnede aslında eleştiri de var. Zaten bu da büyük bir erdem değil midir? İnsanın kendisiyle dalga geçebilmesi, kendini çok fazla ciddiye almaya başlayınca gülünç oluyorsun.

- Dizi ebeveyn-çocuk ilişkisi konusunda da hep mesaj verdi, size de bu yönde yorumlar geliyor mu?

P.A.: Bizim için en kıymetli yorum: “Bütün aile oturup hiç endişe etmeden baştan sona sizi izleyebiliyoruz” denilmesi.

T.K.: Bu sahnelerin hiçbiri laf olsun diye yazılmıyor zaten. İşin ehli insanlara danışılıyor, pedagoglarla konuşuluyor. Çünkü tekrarlarıyla bile bu kadar izlenen bir dizinin ister istemez kamu görevi oluyor. Yani bu diziyi seyreden 100 kişiden ikisi bile çocuklarının yanında tartışmamayı öğrendiyse bu bizim için çok büyük bir kazançtır..

“MELTEM TAM BİR BAYAN DOĞRU”

Haberin Devamı

- Bu dizi geleneksel kadın erkek rollerine dair neler söylüyor?

P.A.: Meltem tam bir Bayan Doğru. Bütün kadınların olmak istediği, bütün adamların evlenmek istediği bir kadın. Böyle bir kadın çok zor, hem kendine bakacak hem evini idare edecek hem kocayı idare edecek, arkadaşlara yetişecek, şuna yetişecek buna yetişecek ve hiç sinirlenmeyecek. Yahu ben senaryoyu okurken sinirleniyorum.

T.K.: Meltem hayal, gerçek olan Haluk. Türk erkeklerinin de kafasında olan şeydir bu, güzel bir karım olsun, kariyeri olsun, çocuklarımız olsun, bilmem ne… O bir hayal aslında. Çatışmalar da biraz o yüzden çıkıyor, hayalle gerçeğin çatışması... Haluk’un düşünce biçimi o bakımdan Türk erkeklerinin çoğunluğunun altbenliği. Söylemek isteyip söyleyemediği. Ama tabii ki tek başına Haluk’un argümanlarını düşünürseniz çok sert olur. Orada da Meltem onu dengeliyor, “Hayır olabilir, ne demek?” diye.

“ÇOK İYİ BİR ESKİ KOCA OLDUM”

- Evliliğin en temel handikapı ne size göre?

T.K.: Ben bu konuda mercii değilim, öyle olsa boşanmamış olurdum.

P.A.: İki ayrı kültürden gelip ortak bir yaşam sürdürmek kolay bir şey değil. İster istemez çatışmalar yaşanıyor. Benim kocamın her zaman söylediği bir laf var; “Seninle geçinmeye gönlüm var karıcığım” der. Eğer geçinmeye gönlünüz varsa iyisiyle kötüsüyle illa ki devam eder. Bu, ikili ilişkilerin tümü için geçerli bence.

T.K.: Benim de evliliğim biteli 11 yıl oldu ama Arzu’yla dostluğumuz devam ediyor. Kızımız Zeyno olmasa da ederdi. O anlamda iyi bir koca olamadım belki ama çok iyi bir eski koca oldum.