Pazar Ankara Kalesi

Ankara Kalesi

08.07.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ne zaman ki Ankara Kalesi antikacılar, möbleciler ve restoranlarla turistik bir yer oldu, Ankaralılar o zaman buraya çıkmayı akıl etti. Bu sefer de ortalığın tadı kaçtı

Ankara Kalesi

Ankara Kalesi

Ne zaman ki Ankara Kalesi antikacılar, möbleciler ve restoranlarla turistik bir yer oldu, Ankaralılar o zaman buraya çıkmayı akıl etti. Bu sefer de ortalığın tadı kaçtı

Galatyalılar’ın başkentiydi ve Roma ordusunun toplandığı bir merkezdi; hep öyle oldu. Şark’a yürüyen Bizans; Bağdat’a ve Suriye’ye yürüyen Osmanlı orada soluklandı. Ankara Kalesi, Bizans devrinde restore edildi; eski dünyanın satvetini haykıran kartallar, Latince - Yunanca kitabeler ve o dünyanın yıkılışına ağlayan buruşuk suratlı tiyatro maskeleriyle duvarlar yeniden örüldü. Koca, Ankara vilayetinin merkezi 25-30 bini ancak bulan nüfusuyla kaledeki konaklardan Hacettepe eteklerine yayıldı. Mütevazı bir eyalet başkentiydi. Mescitler mütevazıydı ama renkliydi; Leblebici Mahallesi’ndeki küçük Yahudi cemaati ve şirin sinagogları elan seyre değer. İkinci sıra surun içindeki Rum-Ermeni mahallesi, Birinci Cihan Harbi’nde nasılsa yanmış. Ankaralılar fakir değildi; ama zenginin dahi eli sıkıydı. Koca konaklarına ve hoş avlulu evlerine pek tutkundular. 1970’lerde eski Ankaralılar apartman hayatına pek gönülsüz geçtiler.
Gençlik yıllarımızda Ankara Kalesi haraptı, sokaklar çocuk doluydu, daha çok civar kasabalardan ve köylerden göç edenler otururdu. 15. asrın bedesteni, dünyaca ünlü Hitit-Arkeoloji Müzesi’ne çevrildi; büyük şehrin tatsızlığından kurtulmak isteyenler o civarda dolanırdı. Gene de belirtelim ki, Ankara’da ömür geçirip, oraya tırmanmayanlar kahir ekseriyetteydi ve elan gençlerin çoğu ömründe bir kere dahi ne o müzeyi görmüştür, ne de kaleye tırmanmıştır.

Bizde kültür dediğin maalesef turizmle oluyor. Ankaralılar’ın kaleye çıkması için Atpazarı ve Koyunpazarı arasında antikacı ve eskitilmiş möble satan dükkanların çoğalması ve kale içindeki konakların da turistik restorant (!) olması gerekti, böylece kalenin gündüz gece müşterisi arttı, ama ortalığın tadı da kaçmaya başladı. Kale kapılarına uyarıcı levhalar konmasına rağmen, kalenin içi tahripkar biçimde otopark alanına dönüştü; yürümek ne mümkün... Ankaralılar trafik kurallarına uymayı sevmez ve araba kullanmayı pek bilmeseler de arabalarından inmeyi hiç sevmezler. Cumartesi ve pazar kalede gezilmez oldu. Bu restore edilen binaların ilmi restorasyon yöntemiyle ilgisi pek az; lokanta haline dönüştürülüp boyanıyorlar. Parke, yollar otomobiller rahat gezsin diye asfaltlanmış ve birtakım müteşebbis (!) adamlar kale halkına; "amca şu evini güzellikle ver de restoran yapalım, seni de açıkta bırakmayız icabında" diyorlarmış.
İlgisiz bir halk, para kazanmak isteyenler ve önleyici, koruyucu kanunları uygulamak istemeyen bir yönetim... Vatan dediğin iktisadi buhran anında bir buçuk milyonun ABD vizesine başvurduğu yer olmamalı; Ankara Kalesi’yle didik didik ilgilenen bir başkent halkı, İstanbul’un mezar taşlarını hırsızlara karşı bekleyen mahalle sakinleri, üç bin yıllık eserleri merak eden bir gençlik vatanın sahibi olmalı. O zaman memlekette hırsızlık, yolsuzluk yapanlar da, yaşadığı ülkeye aşık ve sahiplenen vatandaşlardan çekinir. Çünkü kanunsuzların çekinip korkacağı en etkili silah bilinçli ve bilgili vatandaş kitleleridir.




PAZAR