Pazar Antalya'da kayak hevesi yolda kaldı

Antalya'da kayak hevesi yolda kaldı

12.02.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Antalya'ya doğru yola çıktığımda amacım Saklıkent'te kayak yapmaktı. Yolda kalınca bu hevesten vazgeçtim. Sahilde yürümek, limon ve portakal ağaçları neşemi yerine getirdi. Ayrıca Antalya'da kar görmek başka türlü

Antalyada kayak hevesi yolda kaldı

GEZMEK GEREK Biz arabaya güveniyoruz; hem dört çeker hem kar lastiği var hem de tank gibi mübarek. Dar yol, tek tük inene rastlıyoruz. Manzara olağanüstü, gerçekten de Antalya'da kar görmek başka türlü. Üniversiteli gençler, az ileride arabalarının önünde ve karlar içinde resimler çektiriyor. Belli ki yukarıdan geliyorlar. - Merhaba, nasıl yol?- Valla abi gidemezsiniz. Biz çıkamadık, yol tamamen kapanmış, geri dönüyoruz...Topu topu 7 km. kalmıştı kayak merkezlerinin olduğu alana, ne yapalım, kısmet değilmiş. "Gündüz kayak, akşamüstü deniz" efsanesinin gerçekleşmesi için doğru zamanda değiliz demek ki. Pek de heveslenmiştim oysa. Kayakları geçirip Antalya manzarasına karşı kendimi bırakacaktım...Kös kös dağdan aşağı indik. Salih turlarını, oğlunu, İtalyan filolojisi sonrasında merak sardığı Bizans ve erken Hıristiyanlık konularını anlatıyor. Daha doğrusu adam anlatmıyor, zorla ağzından lafları alıyorum. Yol boyu dizilen "et-mangal" lokantaları açık değil. Ben hâlâ yolun tuzlanmamış olmasına sinirliyim. İnsan koskoca otel dikiyorsa, yolunu da açacak. Kent merkezini geride bıraktık, Bahtılı-Doyran yönünden yukarı kıvrılmaya başladık. Rehberim Salih Orgun çok şeker bir adam. Kırmış kafayı, Alanya'nın köylerine yerleşmiş. Altımızda şahane bir araba, sanki yukarı doğru her kilometrede iklimin değiştiğine tanık oluyoruz. Önce yağmur yavaş yavaş sulu kara döndü. Derken 37 km'lik çıkış parkurunun 20'nci kilometresine falan gelmiştik ki, her yer bembeyaz oldu. Neyse, portakal ve limon ağaçları neşemi yerine getirdi. Sanki portakalın kokusu başka türlü. Üstüne de köy fırınından aldığımız simit ve büyük bardak çayı içip iyice ayıldık. Bu mevsim yüzmek için de pek uygun değil. Yani yüzenler vardır tabii de, ben onlardan değilim. Fakat yağmurun kokusuyla, Antalya sahilinde upuzun bir yürüyüş yaptım. Sanki bütün sıkıntılar, tasalar, vesveseler uçtu gitti. İki günlük Antalya gezimin ikinci gününde, bir daha Saklıkent'e çıkmaya çabalamadım bile. Beş yıldır Antalya'da yaşayan bir arkadaşımla buluştum. Hava muhteşemdi. Paltolar ellerimizde yürüdük. Tophane Kahve'de oturup limanı ve denizi seyrettik. Adaçayı içtik. Müzelere uğradık, doğu illerinden buraya göçmüş garsonlarla sohbet ettik. Yemek yedik, gazete okuduk, yeni kafeleri ziyaret ettik. Sanki gün lastik gibi uzadıkça uzadı da, ben bir hafta Antalya'da kalmışım gibi eve döndüm... Deniz kıyısında yürümek için Antalya merkezinden yaklaşık 50 km. mesafede. Burdur yönüne gidip Saklıkent tabelalarını takip etmeniz yeterli. Kar yağışı olduğu günler dikkat, muhtemelen temizleme yapılmadığından bizim gibi geri dönmek zorunda kalabilirsiniz. Antalya garajlardan dolmuş da kalkıyormuş. "Belki hafta sonları" dedi telefonla konuştuğum Saklıkent Kayak Merkezi'nin müdürü. Rezervasyon tel: (0242) 243 88 49. Bir de, "Abi açmazlarsa cep telefonlarını da vereyim" dedi. Akşamdan aramak lazım, gidiş-dönüş 15 YTL. Saim bey: (0532) 786 14 15 Nasıl gidilir? Saklıkent Kayak Merkezi: Tepedeki tek otel. İki kişi hafta içi 140, hafta sonu 180 YTL, yarım pansiyon. Klasik kayak kirası günlük 25 YTL. Üç tane kayak öğretmeni var. 5'lik çıkış 18, 10'luk 28, günlük 45 YTL. Tel: (0242) 312 27 07Saklıhan Pansiyon: Kişi başı 30 YTL, kahvaltı dahil. Tel: (0242) 446 11 23 Nerede kalınır? Yapabilirseniz kayak. Tepelerde kar yağışı olursa, unutun.Doyran yolunda yere düşmüş portakalları ve portakal ile aşılanmış çok lezzetli limonları yedim. Gerçi kahvelerde falan hemen ikram ediyorlar ama toplamadan önce sahiplerine haber vermekte fayda var. Saklıkent civarında kamp yapılacak birçok arazi var. Yıldızlar çok güzeldir. Gerekli malzemeye sahipseniz, her zaman yapılabilir. İlle de Likya Yolu diye tutturmaya gerek yok, yüzlerce trekking parkuru var. Her parkurun haritası yok, ayrıca insan bu güzelliğin içinde kaybolsa ne olur?Bir de oralara kadar gitmişken, Kaleiçi'nde dolaşmayı ihmal etmeyin. Müzeler, oteller, lokantalarda şahane bir güneşli gün geçirdim; Yat Limanı'nı Tophane Kahvesi'nden seyrettim. Şiddetle tavsiye ederim. Ne yapılır?