Pazar Arizona manzaralı caz

Arizona manzaralı caz

13.11.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Piyanist Jason Moran'ın yedinci albümü "Artist in Residence" yılın en ufuk açıcı caz çalışmalarından...

Arizona manzaralı caz

MÜZİK 31 yaşındaki Moran, Blue Note çatısı altında geçirdiği yedi yılda çağdaş cazın umutlarından biri oldu. İster topluluk lideri, ister besteci ve icracı olsun, her zaman yeni ifade biçimlerinin peşinde koştu. Ne de olsa, "Genç Aslanlar"ın hatalarından ders çıkaran yeni bir müzisyen kuşağının içinde yetişmişti. Onun gelişimini izlemek her zaman heyecan verici bir süreçti. Caz dünyasının genç yeteneği, piyanist Jason Moran'ın sanata ve sanatçıya duyulan yüksek hayranlık üzerine kurulu yedinci albümü "Artist in Residence", üç Amerikan sanat enstitüsünün siparişi üzerine gerçekleştirilmiş. Genelde sipariş işler, sanatçının konuya canı gönülden duhul eyleyememesi nedeniyle samimiyetsiz, soğuk, hatta antipatik olurlar ama bu kez öyle değil çünkü Moran'ın işinin hamuru, her çalışmasından olduğu üzere yine zeka, bilgi, beceriklilik ve tutku. Moran bugüne dek yol gösterici olarak gördüğü Bauhaus estetiğine halen bağlı. "Geçmişi yaşatmak çok önemli ama görevim yenilikçi olmak. Bununla birlikte geleneksel formlarla çalışmak büyük avantaj. Le Corbusier ya da Mies Van Der Rohe'nin sandalyenin çok eski formlarıyla ortaya çıkardıkları, tamamen yeniydi" diyen Moran'ın cazı, yüzde 100 insan manzaraları ve ihtirasları üzerine kurulu. Risk almayı seven, başka türlü yol alınamayacağının bilen biri o. Bunu yaparken sanatın diğer dallarından ilham almayı ihmal etmiyor. En zengin bulduğu kaynaklardan biri modern ressamlar. Yeri gelince Moran'ın kompozisyonları, gözümüze kavramsalcı Jean Michel Basquiat, ifadeci Egon Schiele ve pop-artçı Robert Rauschenberg'in modern cazdaki izdüşümü gibi. İnsanın ihtirasları Moran'ın gediklileri basçı Tarus Mateen, davulcu Nasheet Waits ve gitarcı Marvin Sewell, sıra dışı bir doğaçlamacının yanında olup olabilecek en iyi adamlar. Senegallı vurmalıcı Abdou Mboup ve trompetçi Ralph Alessi yarattıkları özel ses girdaplarıyla parçalara yardım ediyor. Karısı Alicia Hall Moran'ın yavan, klişe tekerlemelerden oluşan vokalleri bile, kusursuz tasarlanmış kompozisyonlarda fena durmuyor. Hip-hop temelli bu ses örnekleri, caz romantiklerine içinde bulunduğumuz zamanı hatırlatıyor. "Arizona Landscape"te western motifleri hakim. "Cradle Song"da solist bir kurşun kalem. Heyecan dolu bir aşk mektubunu karaladığı her halinden belli. "Refraction 1"de su, çatal bıçak, her çeşit şıngırtı; evin içinde faaliyetteyken çıkardığımız her türden ses başrolde. Yönetmen de usta vurmalıcı Joan Jonas. "Rain" ve "Lift Every Voice and Sing"de piyanodan arta kalan tüm boş alanlar blues müziğinin kullanımına açılmış. Günümüz sokak kültürüne eğiliminden taviz vermiyor Moran. Sokaktan öğrendiğini kes-yapıştır teknikleriyle günümüz siyah Amerikan caz kültürünün kavramsal cephesine başarıyla taşıyor.Sosu ne olursa olsun doğaçlama ve duyguları mükemmel. Bu çalışma, öncü sayılabilecek bir sanat formunun ilerici refleksi olarak değerlendirilmeli. Alın baş köşeye koyun; yılın en ufuk açıcı caz albümlerinden biri "Artist in Residence". Sokaktan taviz yok Caz gösterip pop vuran isimlerden biri de, ilerleyen yaşına rağmen mihrabı koruyan piyanist şarkıcı Eliane Elias. Yeni albümü "Around The City", son yıllarda bacaklarını sergileyen cazcılar sınıfına geçen müzisyenin, Steps Ahead günlerinden sonra geleneklere bakışının epey değiştiğini gösteriyor. Tito Puente'nin "Oye Como Va" yorumu ve Beck'in "Tropicalia"sı olağan çerçevede gerçekleşirken, Bob Marley'nin "Jammin"i oldukça iddialı bir ifadeyle dans salonlarına göz kırpıyor. Kadrodaki Marc Johnson bu tarz için biraz lüks kaçmış. Elias'ın sürekli değişen melankolik müzikalitesi, kabare stili şarkıcı ve şarkı yazarlığını insanı meraka düşürüyor. Eliane'in son albümü, kendini bir caz müzisyeninden çok lounge şarkıcısı olarak duyuracağının habercisi gibi. Cazdan popa bir yol Şarkılarının vurgusu New York'un Bronx semtinden gelmiyor; tarzı east-coast ya da gangsta değil. Bu kez Anadolu'dan esiyor hip-hop müziğimizin rüzgarı. Jöntürk'ün şivesi bile ait olduğu topraklardan kopuk değil. Jöntürk'ün yeni albümü "Şaman", hip-hop kültüründen ziyade, Anadolu kültürünün zenginliklerine sarılan içerik yüklü bir çalışma. Leman Sam'dan Cezmi Ersöz'e, Cemali'den Pınar Aylin, Akrep Nalan ve Nejat Yavaşoğulları'na; hepsi nefes veriyor topluma ayna tutan şarkılara. Özlemlerine, yaşanmışlıklarına, yenilgilerine, aşklarına ve pişmanlıklarına yeni bir sayfa açmak isteyenler için, balmumundan yaptığı kanatlarla cennetin kapısından içeri giren davetsiz bir şaman Jöntürk. Cennetin kapısındaki şaman Adları Def Leppard. Yer, şarkıcı Joe'nun Dublin'deki garajı. Yıl 2005. Zaman geçmiş, devrimiz kapanmış demeden çalıyorlar. Usanmadan kaydediyorlar ve nihayet albüm yapıyorlar. Adını "Yeah!" koyuyorlar. Geçen zamana karşı çığlık atar gibi. Zaman yolculuğu yapıyorlar. 70'li yılların başında yola çıktıkları günlere dönüyorlar. Güzel zamanların rock klasiklerini çalıyorlar: T. Rex'in "20th Century Boy"unu mu istersiniz, Blondie'nin "Hanging on the Telephone"unu mu? Yoksa David Bowie'den "Drive in Saturday" mi?Cover albümlerden nefret edenler bile, kendilerini gülümsemekten alamayacaklar. İçindeki müzisyen fotolarının da her biri bir dönemle özdeşleşmiş kült resme gönderme yapıyor. Çok hoş çoook. Güzel günlere geri dönelim