Pazar "Askeri eleştirerek fiyaka yapılmasın"

"Askeri eleştirerek fiyaka yapılmasın"

20.02.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gazeteci-yazar Haluk Şahin'in yeni kitabı "Liberaller, Ulusalcılar, İslamcılar ve Ötekiler" piyasaya çıktı. Şahin: "Müslümanlarla ilgili bir şey söylendiğinde, 'Tek tipleştirmeyin, çeşit çeşit Müslüman var' diyenler, askerleri ise tek tipleştirip hemen 'faşizan' diye sunuyor. Her şeyin günahını askerin üzerine atmak, böylece demokratlık fiyakası atmak moda oldu. Askerler, demokrat görünmenin kum torbası olmamalı"

Askeri eleştirerek fiyaka yapılmasın

axpaz021.jpg Şahin, Radikal gazetesinde arka arkaya yazdığı üç yazıyla liberal aydınların AKP'ye olan desteğini sorgulamıştı. Çok ilgi gören bu yazılar, bu kitabın hazırlanmasına da vesile oldu. Gazeteci-yazar Haluk Şahin'in "Liberaller, Ulusalcılar, İslamcılar ve Ötekiler" adlı kitabı Say Yayınları'ndan çıktı. Bu bir söyleşi kitabı. Söyleşiyi yapan da Milliyet'ten gazeteci Devrim Sevimay. Şahin söyleşide, özellikle 1980 sonrası Türkiye'sindeki değişimleri, akımları irdeliyor. Ağır bir yük ama neden şu: Aydınların kafasının karışık olduğu bir dönemden geçiyoruz. Onlar, karşımıza beklenen değil, hiç umulmadık rollerde çıkıyor. CHP ile AKP de öyle. Batılılaşmaya karşı çıkmış olanlar AB projesine sahip çıktı, Batı'nın sevgili çocukları haline geldi. Birçok kesim, yanlış yerde duruyor. Türkiye'yi anlamak için küçük parçalara değil, büyük resme bakalım dedim. Kitabınızın adı "Liberaller, Ulusalcılar, İslamcılar ve Ötekiler". Bu dört grup için ayrı ayrı kitap yazılabilir. Hepsini bir kitapta aktarmak bayağı ağır bir yük değil mi? Siyasal İslamcıların gerçek demokrat olacakları tasavvuru bana çok zor geliyor. Bu konuda şaşırtılmaya hazırım. Ancak siyasal İslam kavramının kendisi bir son hedefe işaret ediyor. İslamcılara hiç güvenmiyorsunuz. Sizin için İslamcılar, AB'den yana olanlar değil de, AB'den yana görünenler... Şeriat düzeni. İnanç olarak yaşanan bir İslamla benim hiç sorunum yok. Siyasal İslamcıların demokratik ehliyetleri konusunda kuşkuluyum. Dikkatli olmak lazım. Bir aydın olarak liberallerin düştüğü hataya düşmemeye gayret ediyorum. Nedir İslamcıların son hedefi? Siyasal İslamcıları halis demokratlar olarak sundular. Bazı liberal arkadaşlarımız tamamen eleştiriyi bıraktı. Liberaller hangi hataya düştü? AKP'yi siyasal İslamcı bir parti olarak görmüyorum ama AKP'nin ana çekirdeğinde Milli Görüş ve siyasal İslam'ın çok güçlü bir etkisinin olduğunu düşünüyorum. Ortodoks bir dünya görüşünden liberal bir dünya görüşüne geçişleri o kadar kısa bir zaman içinde gerçekleşti ki. Siz AKP'yi siyasal İslamcı bir parti olarak mı görüyorsunuz? Evet, bu kadar büyük ideolojik dönüşümlerin bu kadar kısa bir zamanda gerçekleşmesi, bazı soruları akla getiriyor. 28 Şubat'ın arkasından... "İhtiyatlı olmak aşırı iyimser olmaktan daha garantili" Yenilikçi grup, AB konusunda fikir değiştirdikleri takdirde, kendilerinin Batı açısından kabul edilebilir bir seçenek haline geleceklerini, 28 Şubat'la kapatılmış manevra alanlarının tekrar açılacağını düşündü. 3 Kasım seçimleri öncesinde Abdullah Gül'le görüşmemizde, "Bu değişim nasıl oldu?" diye sorduk, Gül "Öbür türlü olmayacağını anladık" dedi. Bu, "İdeolojiyi değiştirdik" anlamına mı geliyor, yoksa "Yöntemi değiştirdik" anlamına mı geliyor? İslamcılar neden değişti? Hayır, ben sadece soruyu sormakla yetiniyorum. Olabilir, görüntü de olabilir. Şaşırtılmayı arzu ederim ama ben bir aydın olarak eleştirel olmak ve ihtiyat payı bırakmak zorundayım. Milli Görüş ideolojisine çok ciddi düşüşler görüyorum. Buna psikolojide "lapsus" denir. Değişmişsinizdir ama birden tamamen eskiye ait bir şeyi yapabilirsiniz. Bir Amerikalı gazeteci "neden kaygılı olduğumu" sormuştu... Size göre, yöntemi, görüntüyü değiştirdik anlamına geliyor gibi... Eğer sıradan bir insanı bira içerken görürseniz, kaygılanmazsınız. Tövbe etmiş, alkol tedavisi geçirmiş birisi içerse kaygılanırız. Kaygılarımızdan bazısı evhama dayanabilir ama ben demokrasi adına ihtiyatlı olmanın, aşırı iyimser olmaktan daha garantili bir yol olduğunu düşünüyorum. Siz de "alkollü" benzetmesi yaptınız. Biraz ağır bir örnek değil mi? Kısmen katılıyorum. Benim gibi hem ihtiyatlı yaklaşmak hem de demokrasiden vazgeçmemek mümkün. Gidip demokrasi dışı kapıları çalmazsanız, kendi yanlışınızı ararsanız Osman Ulagay'ın yaptığını yapabilirsiniz. Gazeteci-yazar Osman Ulagay da yeni kitabında evhamları eleştiriyor. Dini ağırlıklı kültüre sahip olanlardan şüphelenmenin, sürekli gizli gündemler aramanın bir ruh hali olduğunu söylüyor. Siz Ulagay'a katılmıyorsunuz anlaşılan. Ben de laiklerin, özgürlük ve kalkınma bayrağını neo İslamcılara ve liberallere bırakmasını eleştiriyorum. Düşünebiliyor musunuz, onlar daha özgürlükçü görünebildi. Türban tartışmasında olduğu gibi... Farklılığınız bundan daha fazla... "AKP'ye duyulan kuşku temelsiz bir kuşku değil" Türban tartışmasını, AKP'nin 22 Temmuz'da kazandığı zaferini güçlendirmede bir adım olarak görüyorum. "Türban özgürlük konusu değil" diyorsunuz... Arkasında siyasal bir proje mi var? Siyasal İslamcı çekirdek AKP'ye egemen ise duyulan kuşku o kadar da temelsiz bir kuşku değildir. Türkiye, Avrupa'nın göstermediği cesareti de gösterdi. İktidara geldiler. Ama "Oldu bitti, bunlar değişti, ihtiyata gerek yok. Onları eleştirenler ise asker yanlısı" denmesinden de çok sıkıldım. Batı'da komünist partilere karşı çok dikkatli olunduğunu söylüyorsunuz. Hatta şöyle formüle ediyorsunuz: "Bologna'yı aldılar ama Roma'yı asla." AKP'ye karşı da aynı komünistlere izlenen politika mı izlenmeli? Teyakkuz devam etmelidir. Demokrasi zaten bir teyakkuz rejimidir. Hiçbir ülkede demokrasi yüzde 100 garanti altında değildir. Siz "Laiklik konusunda teyakkuz devam etmelidir" diyorsunuz. Kitap biraz bunun öyküsü. Liberaller "Asgari müşterek arıyoruz" diyorlardı, orada kalmadı, flört ettiler. Sonra da flört işbirliğine dönüştü. 28 Şubat'ta da nikahı kıydılar. İslamcılar haksızlığa uğrayan bazı liberal gazetecileri kanatları altına aldı. İlişki daha somutlaştı. Siyasal İslamcıların ve AKP'nin tezlerini, liberal aydınlar sayesinde Batı'ya kabul ettirdiğini söylüyorsunuz. Liberal aydınlar bunu neden yaptı? Evet. Kadınları kapatmanın dinsel referanslarla izah edilmesi Batı'da kabul göremezdi. Liberaller bunu, "İnanca saygı, kültürel çoğulculuk" gibi moda kavramlarla sununca kabul edildi. AKP jargonuyla bu yapılamazdı. Siz kadını kapatmayı, "dinimin gereği" diyerek izah eden bir İslamcının Batı'da kabul görmeyeceğini, liberal aydınların bunu Batı'ya uygun bir tercümeyle sunduğunu söylüyorsunuz. Maddi çıkarınız varsa inanırsınız. Türkiye'yi küresel sermayeye eklemlemesi, AKP'ye destekte bir ivme yarattı. Hele, AKP'nin karşısındakiler Batı düşmanı gibi görünüyorsa... Batı'nın Doğu'ya ilişkin inanılmaz bir birikimi var. Elazığ'a gelen bir Batılı Zazaca biliyor. Orada yıllarca görev yapan subayımız bilmiyor. Batı bu kadar saf mı ki kadınların kapatılmasının liberal tercümesine kansın? "Kalem çeteleri var" Evet, biraz ağır. Ben o benzetmenin cazibesine kendimi kaptırdım. Çete derken ağır olacağını düşündüm ama entelektüeller silah kullanmıyor ki! "Entelektüel çeteler"den söz ediyorsunuz. Bu biraz ağır değil mi? "Çevre" diyebilirdiniz. Evet, kalem çetesi diyebiliriz. Kuvayı Milliyeciler de çeteci olmakla övünüyordu. Daha çok savaşan fikir adamı gibi kullandım. "Kalem çetesi" mi demek istiyorsunuz? Biraz ironik. İsviçreli bir gazeteciye konuşmasına özellikle kızdım. Pamuk kesinlikle doğru olmayan şeyler söylüyordu ve "Bunları da Türkiye'de benden başka kimse söylemiyor" diyordu. Bunları söyleyen ve üstelik bunun bedelini ödeyen birçok insan oldu. Aynı gazetecinin bir sorusuna, "Aaa, siz de Türk gazeteciler gibi soru sormaya başladınız" demesini de 1963'ten beri medya içinde olan birisi olarak ayıpladığımı söylemek zorundayım. Orhan Pamuk için, "Zavallıcık, geri kalmış Türkiye'de yapayalnız mücadele ediyor havası yarattı" diyorsunuz. "Zavallıcık" sözü biraz ağır değil mi? "Nesin'i reddettim ama kapak yaptım" "Kalem çeteleri var" Evet, biraz ağır. Ben o benzetmenin cazibesine kendimi kaptırdım. Çete derken ağır olacağını düşündüm ama entelektüeller silah kullanmıyor ki! "Entelektüel çeteler"den söz ediyorsunuz. Bu biraz ağır değil mi? "Çevre" diyebilirdiniz. Evet, kalem çetesi diyebiliriz. Kuvayı Milliyeciler de çeteci olmakla övünüyordu. Daha çok savaşan fikir adamı gibi kullandım. "Kalem çetesi" mi demek istiyorsunuz? Biraz ironik. İsviçreli bir gazeteciye konuşmasına özellikle kızdım. Pamuk kesinlikle doğru olmayan şeyler söylüyordu ve "Bunları da Türkiye'de benden başka kimse söylemiyor" diyordu. Bunları söyleyen ve üstelik bunun bedelini ödeyen birçok insan oldu. Aynı gazetecinin bir sorusuna, "Aaa, siz de Türk gazeteciler gibi soru sormaya başladınız" demesini de 1963'ten beri medya içinde olan birisi olarak ayıpladığımı söylemek zorundayım. Orhan Pamuk için, "Zavallıcık, geri kalmış Türkiye'de yapayalnız mücadele ediyor havası yarattı" diyorsunuz. "Zavallıcık" sözü biraz ağır değil mi? "Kanatlarımı yaktırmam" Gazeteci haber kaynaklarıyla çok aşna fişne olmamalı. Gazeteci aktarma kayışı değildir. İktidar caziptir. İktidarın sıcaklığını gören bazı arkadaşlarımız oraya doğru uçtular. O kadar yakınlaştılar ki kanatlarını yaktılar. Davetlere çağrılanları eleştiriyorsunuz. Siz Çankaya'ya çağrılsanız, Başbakan'ın uçağına davet edilseniz gitmez miydiniz? Aynen. Beni çağırsalar giderim. Ama orada danışman rolüne girmem. "Sayın cumhurbaşkanım, şu konuda da şunu yapsanız ne kadar iyi olur" demem. "Uçağa, Çankaya'ya gitsinler ama kanatlarını yakmasınlar" diyorsunuz. Asla. Bir dünya liderine mesaj götürmem. Hariciye mekanizması var. Danışman olmak istiyorsanız istifa ederseniz. Bir tarafken, tarafsız gibi okuru kandıramazsınız. Yani, kuryelik yapmam diyorsunuz... "Babamın ruhuna saygısızlık" Arkasından, "Türkiye AB üyesi olunca, Türk ordusunun rolü de o çerçevede olacaktır" da dedim. Türkiye'nin Batılılaşmasında önemli bir rolü olmuş olan Türk ordusu, bu konuda hiç rolü olmayan Hollanda ordusundan farklı olacaktır.Çocukluğum askerlerle geçti. Çeşit çeşit asker var. Müslümanlarla ilgili bir şey söylendiğinde "Aaa, tek tipleştirmeyin, çeşit çeşit Müslüman var" diyenler, askerlere gelince "faşizan, despotik, darbe yanlısı" diye sunuyor. Bu çok büyük bir haksızlık. Babamın ruhuna saygısızlık. Babam askeri müdahalelere karşıydı. Böyle birçok asker var. "Türkiye'de ordu her zaman biraz farklı olacaktır" diyorsunuz. Asker bir aileden geliyorsunuz. Orduya da yumuşak yaklaşıyorsunuz. Liberal aydınlar da "Başımıza ne geliyorsa, bu 'Biraz farklı olacaktır' lafından geliyor" diyor. Haksızlar mı? Bir dönem askeri eleştirmek gerçekten zordu. Ancak her şeyin günahını askerin üzerine atmak, böylece demokratlık fiyakası atmak bir moda haline geldi. Demokrat görünmenin kum torbası olmamalı askerler. Artık, Türkiye'de askeri eleştirmek değil de Coca-Cola'yı eleştirmek mi daha çok cesaret istiyor?