Pazar “Aslında bu ülkede erkek olmak da çok zor”

“Aslında bu ülkede erkek olmak da çok zor”

10.08.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

İkincikat’ın yeni oyunu “Poz”da dört kadın; Esra Dermancıoğlu, Selen Uçer, Banu Çiçek Barutçugil ve Canan Atalay rol alıyor. Dörtlüyle oyundan, kadınlık meselesinden konuştuk, laf dönüp dolaşıp erkeklere geldi. Uçer: “Erkeksen bir sürü şey yapman gerekiyor. Bundan hiç bahsetmiyoruz, yanlış anlaşılmasın onları mağdur görmüyorum”

“Aslında bu ülkede erkek olmak da çok zor”

İkincikat’ın Karaköy’deki sahnesindeyiz. Sahne ışıkları yanıyor, sandalyede oturan “laik kadın topuzlu” bir hanım görüyoruz. Yanında mürebbiye kılıklı bir kadın ona makyaj yapıyor. “Aman çok olmasın Azra, hem ağlarsam makyajım akmasın sonra”, “Yok Fazilet, waterproof bu, bir şey olmaz.” Seyirciden kıkırdama sesleri geliyor bu cümleyle birlikte. Sonra kahkahaya dönüşecek gülüşmelerin ilki bu. Azra (Esra Dermancıoğlu) ve Fazilet’e (Selen Uçer) dair edindiğimiz ilk izlenimlerin ne kadar yanlış olduğunu anlayacağız çok geçmeden. Tıpkı diğer oyuncular Banu Çiçek Barutçugil’in oynadığı Betül ile Canan Atalay ve Gülce Oral tarafından dönüşümlü olarak canlandırılan İrem karakterlerinde olduğu gibi... Kurayla bir araya gelen bu dört kadın oyuncu, yine bir kadının, Deniz Madanoğlu’nun yazdığı “Poz”da birlikte. Bu dört kadınla buluştuk; çokça kadınlardan, biraz da erkeklerden ve medyadan konuştuk...

Dün oyunu izlerken fark ettim bütün salon doluydu. 10 oyun oynanacak diye duyuruldu ama devamı gelecek galiba?

Canan Atalay.: Aslında dört oyun oynandıktan sonra devam edip etmeyeceğine karar verilecekti. Ama şu ana kadar oynanan üç oyunda görünüyor ki yoğun bir ilgi var ve sezonda da devam edecek.

Haberin Devamı

Dört kadın oynuyorsunuz oyunda. Yazarı da bir kadın...

Selen Uçer: Oyunun çok iyi bir matematiği var. Deniz Madanoğlu’nun kalemi çok orijinal. Kara mizahımsı bir anlatımı var. Bir kadının kaleminden çıkmış olması ayrıca güzel.
Esra Dermancıoğlu: Yeni, genç yazarlar çok az Türkiye’de. O yüzden desteklemek lazım. Deniz de çok yetenekli, kalemi güzel, önü açık.

Oyunun teması ahlak. Oyunda kadınlar birbirini ahlaksızlıkla suçluyor ama görüyoruz ki hiçbiri masum değil. Her biri “ahlaksız”....

Selen U.: Rekabetçi bir toplumdayız. Felaketleri, kendi çıkarı için kullanır hale geldi insanlar. Bunları yapanların kadın olması önemli. Bu toplumda kadınlar hep daha kısık sesle, alttan konuşurlar ya... Bu dört kadının da hayatı ölmüş bir erkeğe bağlı. Kadınlar yavaş yavaş açılıyorlar. Entrikavari durumlar var. Çünkü kadınlar direkt konuşmayı bilmeyip daha manipülatif olmaya zorlanıyorlar. Oyunun bir özelliği de kadınları gösterilmeyen taraflarıyla da göstermesi.

Haberin Devamı

Ne gibi?

Selen U.: Zaafları mesela. İzleyici de kadınları bu yönden görmeye alışmamış.
Esra D.: Kadın da kadını öyle görmüyor. Kadın hep mağdur olmaya alışmış, bundan şikayet ediyor ama bir yandan da sanki çıkar sağlamaya çalışıyor.

Oyunda “Kadının kadına ettiğini kimse yapmıyor” deniyor. Kadın kadının kurdu mudur?

Esra D.: Tabii ki. Hele Türkiye’de kadın kadını asla kollamıyor.
Selen U.: Kadınlar birbirlerini yiyorlar. Çünkü direkt olamıyorlar, dürüst olamıyorlar. Öyle öğrenmedikleri için... Bir de şöyle bir laf var oyunda: “Erkek aldatır hem de seninle hiç ilgisi olmayan bir sebeple.” İnsan kendi güçsüzlüğünü başka biri üzerinden tatmin etmeye çalışır ya... İşte
o güç kavgasında erkek olmak... Kadın olmanın zorluklarını konuşuyoruz ya hep. Aslında bu ülkede erkek olmak da o kadar zor ki... Bu yönden bahsetmiyoruz hiç. Ama yanlış anlaşılmasın, onları mağdur görmüyorum. “Onları da düşünün” gibi değil.
Esra D.: Çünkü korkunç bir bilgi ve ezberle büyüyorlar. Daha “Göster çocuğum pipini” dediğin an başlıyor.
Canan A: Erkek adam dediğin diye başlayan laflar var.
Selen U.: O güç kullanma durumunu da eşlerine uyguluyorlar, onlara zarar veriyorlar. Seninle hiç ilgisi olmayan bir sebeple zarar görüyorsun erkekten.

“Erkekler sinirlenince en fazla birbirine giriyor”

Kendi tecrübeleriniz de kadın kadının kurdu mudur der?

Esra D.: Sadece kadın kadına da değil. İnsan zaafları olduğu için yapıyor bunu. Ama kadın daha manipülatif ve sinsi bir yerden yaptığı için bazen daha kuvvetli oluyor. Erkeklerde daha farklı; çok sinirlendikleri zaman en fazla birbirlerine giriyorlar, bir tane çakıyorlar.
Banu Çiçek Barutçugil: Oyundaki kadınlar iş hayatının içinde. Politikaya atılan bir kadın, Birleşmiş Milletler’de çalışmış bir danışman, kariyer yapmaya çalışan bir gazeteci. Orada bir kurtlar sofrası var hepsi için. Kadının erkeklere göre o çevrelerde fırsat yakalaması çok nadir olduğu için zaten bir sıfır geride başlıyorlar. Biraz da bu yüzden bu yönleri ortaya çıkıyor olabilir.

Haberin Devamı

“Oyun medyadaki ahlak kavramını da sorguluyor”

Haberin Devamı

Demokrasi şehidi denilen, gereksiz yere kahramanlaştırılan bir gazeteci var oyunda. Sizin canladırdığınız gazeteci Betül de
ona özenip bu mesleğe başladığını söylüyor. Özellikle mi seçildi böyle bir karakter. Biz bazı isimleri gereksiz yere kahramanlaştırıyor muyuz acaba?


Banu Ç.B.: Tabii ki. Oyunun bir diğer güzel tarafı da medyadaki ahlak-ahlaksızlık kavramını da sorgulaması. Adamın çok ahlaksızca bir şey yaptığını düşünüyorsunuz gerçekleri öğrendiğiniz zaman. Benim karakterim de ahlaksızlık yapıyor ama iyi bir şey uğruna yaptığını düşünerek, başka bir gazetecinin foyasını ortaya çıkarmak için. O da oyunun güzel tarafı, kimse net iyi veya kötü değil. Herkesin zaafı var.

Son zamanlarda özellikle, medyaya karşı güven azaldı. Böyle bir zamana denk gelmiş olması da enteresan...

Banu Ç.B.: Evet. Medyada böyle bir sorunsal var Gezi olaylarından sonra farkına vardığımız. Bir de seçim zamanı, bizde de seçilmeye çalışan bir politikacı var.
O açıdan da enteresan oldu.

Haberin Devamı

“Aldatma meselesini büyütüyoruz”

Bu “bütün erkekler aldatır” meselesi oyunda da karşımıza çıkıyor. Bu kadar karşımıza çıkmasının nedeni doğru olması mı? Sizin hayat tecrübeleriniz ne diyor?

Banu Ç.B.: İnanın çok aldatan kadın var şu an benim çevremde. Sadece erkekler aldatır olarak kalmış bir kalıp değil benim için.
Esra D.: Ne fark eder ki? Bir kadın da bir erkek de bir süre sonra başka bir his yaşamak isteyebilir. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Ama bunu “mış gibi” yapmak ahlaksızlıktır bence. “Ben sıkıldım, başka bir şey yaşamak istiyorum” diyebilir. Boşanmaları bilmiyor musun? Birbirini sevip evleniyorlar sonra adam bütün servetini o kadına vermek zorunda kalıyor.
Niye? Aldattı diye.

Biz mi çok büyütüyoruz o zaman bu meseleyi?

Esra D.: Çok! Bunu çok büyük
bir travma olarak yaşıyoruz. Ama dünyaya baktığın zaman çok daha travmatik şeyler oluyor. Yine de herkesin his dünyası çok farklı tabii.

“Ört eteğini”, “Göster pipini” hikayesi...

Azra karakterinin “Elimi tuttu, çok mutlu olacaksın dedi” demesi. Azra için bir dönüm noktası oluyor. Aşırı okuma yapıyor, adam muhtemelen bir şey demedi aslında. Kadınlar yapıyor mu bunu hakikaten? “Yemek yiyelim dedi, kesin çok hasta bana” durumları olabiliyor mu?

Esra D.: Film yapmıştı Hollywood bunu, “Erkekler Ne Der Kadınlar Ne Anlar” diye. Aynen öyle bir şey. Hep öyle konuşuluyor ya erkekler için. “Yok yok o belli ki korkuyor ilişkiden”... Yalan canım, belli ki istemiyor.
Selen U.: Bir de Türkiye’de bu böyle. Bir erkek ve bir kadının flört dışında konuşması çok az. Ben yurt dışından geldiğimde mesela herkesle iletişim kurmaya çalışıyorum, çok açık görünüyorum falan ama o yanlış anlaşılmıştı. Hele bizim meslekte usta-çırak ilişkisi çok önemli. İsim vermeden anlatayım. Benden yaşı da büyük çok usta bir insana, “bilmem ne abi” diye gidiyorum. Meğerse abilik yokmuş onda.

“Kızımı bütün bunlardan sıyırıp farklı yetiştiriyorum”

Acı bir şekilde öğrenmiş oldunuz...

Selen U.: Bu kültürden de kaynaklanan bir şey. Çoğu zaman erkekle kadın arkadaş olamıyor bile. Erkeklerin eğlence anlayışına bakın, erkek erkeğe gidilip rakı içilir. Onun içinde kadın yoktur.

“Sen bugün gelme biz erkek erkeğe takılacağız” durumları...

Selen U.: Evet. Yeni yeni “Biz de bugün kızlar gecesi yapacağız”lar başladı.

Yeni nesillerde değişecek o zaman belki bütün bu durumlar?

Esra D.: Hepsi yetiştirme tarzından kaynaklanıyor bir yerde. Benim kızım var 11 yaşında. Ben de bütün bu bilgilerden biraz sıyrılıp daha farklı yetiştirmeye çalışıyorum onu.
Banu Ç.B.: Ben bunun bir süreç olduğunu düşünüyorum. Kendi anneme, anneanneme baktığım zaman çok farklı şeyler görüyoruz. Benim anneannem
15 yaşında evlenmiş, annem görücü usulüyle evlenmiş ama sonra çalışma hayatına başlamış. Hem çalışıp hem evle ilgilenen bir kuşaktaymış ve gerçekten çok zorlandı. Biz çalışma hayatına doğduk, önce işimiz vardı bizim için, sonra evlendik. Bu giderek dönüşüyor. Bizim çocuklarımız açısından farklı olabilir durum. Ama bunu üzerinden atmak çok zor. O “ört eteğini”, “göster pipini” hikayesi çok doğru bir örnek kadın-erkek yetiştirme tarzında.