Pazar "Ay-yıldızlı formayla Mozart çalalım"

"Ay-yıldızlı formayla Mozart çalalım"

12.03.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Başarılı piyanist Burçin Büke'nin üçüncü albümü "It's Time" yayınlandı. Klasik müziği herkese dinletmeyi amaçlayan Büke, repertuvarında da özellikle herkesin kulağında olan melodilere yer veriyor

Ay-yıldızlı formayla Mozart çalalım

axpaz021.jpg Pek çok başarılı meslektaşı gibi kadri yurtdışında daha çok bilinenlerden. 2002'de Carnegie Hall'da verdiği konserden beri her yıl 11 Eylül anma konserlerine davet ediliyor, önümüzdeki aylarda Almanya ve Amerika turnelerine çıkacak. Nisanda Ankara Müzik Festivali'nde çalacak ve İzmir Senfoni Orkestrası'yla konser verecek piyanisti dinlemek isteyen İstanbullular ise şimdilik DMC etiketiyle yayınlanan üçüncü albümü "It's Time" ile yetinmek durumunda. Ya da elinizi çabuk tutarsanız onu bir salı günü Nişantaşı Banyan'da basta Volkan Hürsever ve davulda Cengiz Baysal ile birlikte çaldığı "caz geceleri"nden birinde yakalayabilirsiniz. Klasik müziğin "elit" ve "resmi" havasına inat, ikinci dakikada sizinle samimi olan, üçüncü dakikada "Ne düşünüyorsun Galatasaray'ın durumu hakkında?" muhabbetine girebilen biri Burçin Büke. Müzikten konuşmayı çok sevmiyor, üzerinde "ben piyanistim" etiketiyle dolaşmıyor, onun iddialı olduğu alan çalmak. Tanıştığım kimseyle mesleğimi öne sürüp muhabbet kurmam. İki ay geçer, beni dinlerler inanamazlar, "Aa sen piyanist miydin?" derler. Ben çalarken değişiyorum. İnsanların konser salonundan mutlu ayrılması önemli, yoksa Burçin çalmış, Ahmet, Mehmet bence hiç önemli değil. İsimler değil besteciler önemli. "Klasik müzikçi" kimliğini öne çıkaran bir insan değilsiniz... Bazı kompleksli insanlar var tabii. Ben 11 senelik konservatuvarı beş senede bitirdim, 16 yaşında üniversite mezunuydum. Harika çocuk statüsünde okuduk, ben harika çocuk olayına da inanmıyorum. Mozart bir harika çocuktu işte ya da Beethoven, Bach... Biz yorumcuyuz. Ama Türkiye'de bir sağ sol çıkıp indin mi piyanoda, aa harika çocuk. Bu çok yanlış. Türkiye'de yorumcular kendilerini bestecilerden önemli mi görüyor sizce? "Salonda isteyen öksürsün" Herkesin kulağında olan melodileri çalmaya gayret ediyorum. Bana kalsa mesela, Prokofiev sonatları çalarım fakat çoğu insan bilmiyor bu melodileri. Adam sıkılır, dinlemez. Konser salonlarında da mesela takım elbise, smokin bilmem ne, hayır ya, herkes rahat gelsin. Öksürüyorsa öksürsün, birinci bölümden sonra alkışlıyorsa alkışlasın. Millet korka korka geliyor konser salonuna. Repertuvarınızı oluştururken klasik müziği sevdirme kaygısıyla mı hareket ediyorsunuz? Oluyorlar tabii, çünkü ben rahatım. Şaklabanlık yapmıyorum ama insanlara o rahatlığı vermeye çalışıyorum. Benim bir Almanya konserimde ışıklar kesildi, devam ettim. Çal gitsin, insanlara bir anı kalır. Daha çok alkış alırsınız, daha mütevazı, daha sempatik olursunuz. Çalabiliyorsanız tabii. Ben çok küçük yaşta başladığım için, piyanoyla beraberken çok rahatım. Babamla, annemle, eşimle, çocuğumla o kadar rahat olmayabilirim. Piyanoyla rahatım, ben ona hükmediyorum. Sizin konserlerde rahat oluyorlar mı? Doğan Hızlan kızmasın da, ben papyon taktığımda nefes alamıyorum, sıkılıyorum. Nasıl rahat ediyorsam öyle çalmam lazım. Pijamayla mı, pijamayla çalmam lazım. Kotla mı, kotla. Papyon takmamanız da meşhur... "Çok insana danışıyorum" Cazı çok seviyorum... Arkadaşlarım var. Volkan Hürsever, Cengiz Baysal, Kerem Görsev... Onlarla hem çalıyoruz hem dinliyorum. Ama hiç caz piyanistiyim demedim. İyi cazcıları dinlerken mutlu oluyorum. Bir de caz grubunuz var değil mi? Ben proje manyaklığına karşıyım. Mesela Mozart'ı ya da Bach'ı caz yapıyorlar, ben de ısrarla diyorum ki, bunlar çok önemli besteciler, bunların üstüne bir şey koymak gereksiz. Beethoven sağırken "9. Senfoni"yi yazmış, oradaki darbukayı duymayacak kadar aptal mıydı bu adam? Cazı da klasik formatta çalmamın nedeni, cazcılara olan saygım. Ben o swing'i veremediğim için, klasikte kalıyorum. Cazı lekelemek istemiyorum. Caz parçalarını da klasik formatta çalıyorum diyorsunuz... Bu albümde Kerem yanımda bulunamadı ama hep fikir alışverişi yaptık. Mesela havaalanında Doğan Hızlan'la karşılaştım, ona da sordum. Çok insana danışıyorum. Klasik müzikle ilişkisi olmayan kuaförüm ya da bir taksi şoförü gibi. Hiç beklemediğiniz adamdan beklemediğiniz tepkiler alabilirsiniz. Kerem Görsev'in etkisi var mı bu albümünüzde? Ben yorumcuyum. İnsanlar size yakıştırıyorsa besteci de desinler ama ben piyanistim. Besteci başka bir şey, o zaman Rahmaninof'sunuz. O sınıfta kendinizi görüyorsanız ne âlâ, ben değilim. "My Dream" çok sevilen bir besteniz. Besteciliğin üstüne gidecek misiniz? Evet, orkestrayı da içinde çalıyorum. Çok iyi tanıdığım, hükmettiğim bir eser. Nerede çaldıysam herkes bu eser senin için yazılmış dedi. Benim için rutinleşmiş bir eser ama herkes tanıyor, onun için bu albüme koydum. "Rhapsody in Blue" da var albümde, orkestrasız olarak... "Lobilerle hiç ilgim yok" Organizatörlerin zayıflığı. Amaç para kazanmaksa onu getiriyorsunuz. Bizim sanatçılara destek vermek istiyorsanız belki bir-iki kere acı çekeceksiniz ama sonra patlayacak. Yapmıyorlar, kapılarına gidip de yalvaracak mıyım? Kendileri bilirler. Çok isim var, yurtdışında konserler veriyor daha Türkiye'de çalmamış. Çünkü o lobiye girememiş, sokmuyorlar. Benim o lobilerle hiçbir alakam yok, olmayacak da. Niye Türkiye'deki festivallerde Türk müzisyenler fazla yer almaz? Türkiye'de çalamıyorsunuz, benim Amerika'da, Avrupa'da yürüyor konserlerim. Ben artık o lobi olayını da kırdım zaten. Bana konser hiç verdirmiyorlardı, şimdi yine çok iyiyim. Mesela İtalya'da birinciliğim var, Almanya'daki gazetelerde bile çıktı, burada çıkmadı. Dışında kalınca ne oluyor peki? "Önce gülecekler sonra senfoniye gelecekler" Ve bütün arkadaşlarım Fenerli. Volkan Hürsever Beşiktaşlı ve biz hep onunla Kerem Görsev'e karşı birleşiriz, birbirimizi kızdırırız. Futbol oynadım ben. Altay'da, İzmir birinci amatör kümede, Almanya'da... Koyu bir Galatasaraylısınız... Biz Nigel Kennedy (kemancı) ile Londra'da top oynuyorduk. Çok iyi top oynar Nigel. Elton John da. Bunlar hep futbol fanatiği. Kötü bir şey değil ya, kaybedince sinirlenmiyorsanız... Futbolla klasik müzik yan yana durmazmış gibi görünür oysa... Biliyorsunuz statlarda daha çok arabesk müzik çalar... Ben de diyorum ki mesela Türkiye-Almanya maçı var. Biz çıkalım, senfoni orkestrasıyla ay-yıldızlı formayı giyip Mozart'ın piyano konçertosunu çalalım. Belki tribündeki adam gülecek ama belki sonra merak edip senfoniye gelecek. Türkiye için de iyi bir promosyon olur. Klasik müziği stadyuma götürmek gibi bir projeniz de var...