Pazar Aynı ritmi tutturan kadınlar

Aynı ritmi tutturan kadınlar

04.06.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kadınlardan oluşan müzik gruplarına bir yenisi eklendi. Zilli 18 kadından oluşan bir vurmalı çalgı topluluğu. Sortie'deki konserleriyle yaz boyu kendilerinden söz ettirecekler

Aynı ritmi tutturan kadınlar

Zilli değişen kadrosuyla 18 kadından oluşan bir perküsyon topluluğu. 18-44 arası yaşlarda 12 asil, altı yedekten oluşuyor. Aşağı yukarı bir futbol takımı gibi. Latin de çalıyorlar, alaturka da. Grubun 11 elemanıyla Tünel'deki Engin Gürkey Vurmalı Çalgılar Atölyesi'nde buluştum. Galata yolu üzerindeki enstrüman satan mağazalar arasında yürüdüyseniz, ara sokaklara girip çıktıysanız bu sokaklarda yankılanan müziği duymuşsunuzdur. Gittiğimde bu atölyenin bulunduğu çıkmaz sokakta da yine üst katlardan birinde yüksek volümlü bir Kenan Doğulu parçası çalıyordu. Zilli elemanları hemen ellerine enstrümanlarını alıp müziğe eşlik etmeye başladı. Bir yandan çalıp bir yandan şakalaştılar ve kahkahalar attılar. Bazıları aşka gelip arada birbirlerine sarıldı. Hayatlarının en eğlenceli saatlerini birlikte geçirdikleri gibi bir hisse kapıldım. "İyi ki bu işe bulaşmışım" havasındaydılar. Perküsyon müziği özellikle 2000 yılından beri altın çağını yaşıyor. Bu müziği yapanları gidip bir yerlerde dinlemenin yanı sıra, çalmayı öğrenmek de hayli popüler oldu. Gitar, piyano veya keman çalmayı öğrenmek bir yaştan sonra insana zor geliyor ama vurmalı çalgılar öyle değil. Ne de olsa ritim duygusu herkesin içinde olan bir şey. Vurmalı çalgılar daha çok erkeklerle özdeşleştirilse de yeni bir topluluk bu tabuyu kırıyor. Sadece kadınlardan oluşan pop, fasıl ve klasik müzik topluluklarından sonra bir de perküsyon topluluğumuz oldu. Şirin G.: Dunkin Donuts'un Bağdat Caddesi'ndeki şube açılışında, İTÜ Festivali, eğitim fuarı, Şan Tiyatrosu'ndaki fotoğraf şenliği ve Capitol Alışveriş Merkezi'nin Anneler Günü etkinliklerinde sahneye çıktık. Sortie'nin açılışında çalmanızla beraber bir anda herkes sizden söz eder oldu. Bugüne kadar başka nerelerde sahneye çıktınız? Şirin Gürkey: Aslında fikir Pınar'dan çıktı. Eşim Engin Gürkey'le tanışmış. "Bu işi hep erkekler yapıyor. Kadın olarak böyle bir perküsyon grubu oluşturabilir miyiz?" diye düşünüp bunu Engin'le paylaşmış. Pınar Demir: Şubat ayında mezuniyet törenimiz vardı. Baktım ki mezun olan kadın sayısı çok, "Neden böyle bir grup kurmuyoruz?" diye düşündüm. Bu grup nasıl kuruldu? Nurfer Sanal: Çok cici bir topluluktu. Arkadaşlıklarımız da iyiydi. Hakikaten kadınlar yoğunluktaydı. Pınar bu fikri ortaya atınca hoşumuza gitti. Son derece amatör ve gönüllü bir başlangıçtı. Bu grup fikrine genel yaklaşım nasıldı? Pınar D.: Asla olmadı. Grup içinde yok böyle bir şey. Herkesin eşi ve ailesi destekliyor. Gelip bizi izliyorlar. Aileleriniz "Ne işin var sahnede?" gibi bir tepki gösterdi mi? Şirin G.: İsmimizi Engin koydu. Hoşumuza gitti ve kullanmaya karar verdik. Engin G.: İsmin içinde biraz perküsyon tadı var. "Zil"den geliyor. Benim de kız çocuğum var. Yaramazlık yaptığında falan "Gel kız zilli buraya" derim. Kadınla da bağdaşan bir sözcük bu.Şirin G.: Biz enstrümanlarımızda ve kıyafetlerimizde çok zil kullanıyoruz. Eteklerimizin üzerinde ziller var. Grubun adını Zilli koyma fikri nasıl ortaya çıktı? "Kadının işine karışılmaz" Şirin G.: Dört ayrı coğrafi bölgenin ritimlerini çalıyoruz: Türk, Latin, Afrika ve klasik Batı. Ne tür müzikler çalıyorsunuz? Engin G.: Bana ait. Nasıl çalmaları gerektiğini anlatıyorum. Gruba sadece müzik direktörü olarak yardımcı oluyorum. Onun dışında kadının işine karışılmazmış. Ben de karışmıyorum. Provalara girmeyebilirim. Her şey yazılı zaten. Notalar belli. Besteler kime ait? Şirin G.: Aslı ve Hande söylüyor. Ebru dans ediyor. Ama kendi dansçılarımız da var.Engin G.: Bugüne kadar bu grup kendi içerisinde perküsyon çalıp şovunu yaptı. Bu iş biraz gösteri dünyasının parçası olmaya başladı. Birçok yerden teklif gelmeye başladı. Sortie gibi yerlerde sound olarak biraz zayıf kalıyoruz. O yüzden şovu büyütmek için profesyonel dansçıları kadromuza katacağız. Şarkı söyleyen var mı? "Başta 'Anlaşabilecek miyiz?' diye paniğe kapıldım" Şirin G.: İki kıyafetimiz var. Biri etek-kolsuz bluz, diğeri pantolon-kolsuz bluzdan oluşuyor. Eteklerimiz siyah baskı üzerine rengarenk. Sahneye çıkarken nasıl giyiniyorsunuz? Pınar D.: Birlikte çok uyumluyuz. Bu bir grup çalışması olduğu için bizi aşağı çekecek şeylerin olmasını istemeyiz ve buna izin vermeyiz. Çok açık iletişim kuruyoruz, her şeyi zamanında konuşuyoruz, kararları beraber alıyoruz. Bu sayede de yolumuzda beraber ve emin adımlarla ilerliyoruz. Ebru Y.: Başlarken "Anlaşabilecek miyiz?" diye paniğe kapıldım aslında ama şimdi provalara geldiğimde aileymişiz gibi hissediyorum. Kimsenin arasında gizli saklı bir şey yok. Buluşuyoruz, birlikte geziyoruz. Kadınların bol olduğu yerde kavga, gürültü, kıskançlık olma ihtimali yüksektir. Sizin aranızda oluyor mu böyle şeyler? "Anadolu'da kına gecelerinde çalan kadın davulcular var" Pınar D.: Engin hocamızın söylediği çok güzel bir şey var: Bizim burada yaptığımız kadının iç ritmini yansıtmak.Engin G.: Aslında bizim coğrafyamıza yabancı bir durum değil bu. Kına gecelerinde çalan çok kadın davulcu vardır. Benim bir öğrencim var. Kızın tez konusu kadın davulcular. Mesela Konya'da özel kadın davulcular var. Daha eskilerde, harem selamlık dönemlerde eğlencelerde, dini toplantılarda da kadın davulcular gelip çalarmış. Vurmalı çalgılar deyince kadınlardan çok erkekler akla geliyor. Naz Z.: Şirin abla benim annemin okulunda eğitmendi. Bu gruptan öyle haberim oldu. Konserlerini izledim, çok hoşuma gitti. Ebru Y.: Ben değişik bir şeyler yapmak istiyordum. Sanat tarihi okuyorum. Bir derste Şaman davullarını inceliyorduk. "Şaman davulu çalmayı öğrenelim" gibi bir muhabbetimiz vardı. Sonra bir arkadaşım "Engin Gürkey'in atölyesine başlıyorum. Gelsene sen de" dedi. "Aa haydi, Şaman davulu çalmayı öğrenelim" dedim ve öyle başladı. Nurfer S.: Ben müziği çok seviyorum. Daha önce gitar çalıyordum. Engin beyin atölyesini duyunca "Bir de vurmalı çalgıları deneyeyim" dedim. Pınar D.: Ben de hep enstrüman çalmayı çok isterdim. Geç başladım ama hiç yapmamaktan iyidir. Gitar olmadı, piyano olmadı, vurmalı çalgılar oldu. Bir gün toplantıya koştururken Engin beyi televizyonda gördüm. İki saniye dinledim. İnternet adresini not ettim ve akşam aradım. O hafta sonu kursa başladım. Bu işe hobi olarak başlarken neden gitar ya piyano değil de vurmalı çalgıları tercih ettiniz? Pınar D.: Herkes sırasıyla yapıyor. Engin G.: Herkesin eşit derecede öne çıkması taraftarıyız. Tabii bu daha yeni bir oluşum. Bir süre sonra herkes aynı seviyede solo yapamayabilir. Konserde solo atanlar oluyor mu? Maxi single çıkaracaklar Şirin G.: Pınar ana diyoruz biz ona. Herhangi bir konsere gittiğimiz zaman kahvaltımızdan muzumuza kadar her şeyimizi hazırlıyor, bizi motive ediyor.Pınar D.: Koordinasyon ve iletişimi sağlıyorum. Pınar hanım, siz takım kaptanısınız. Tam olarak göreviniz nedir? Engin G.: Yok ama olması gerek çünkü çok çetrefilli bir iş. Mesela benim topluluğumda birisi enstrümanlardan sorumludur yoksa bir yere 11 enstrümanla gider, dokuz enstrümanla dönersiniz. Herkes birbirine bırakır. Böyle görev tanımlarına ihtiyaç var. Grupta başka görev tanımları var mı? Engin G.: Üç-dört şarkılık bir maxi single projesi var. Bir teklif geldi. Perküsyon müziği daha çok canlı çalmaya uygun olduğu için sadece insanlara bu müziği tanıtacak bir şey olsun istiyoruz. Albüm çıkarmayı düşünüyor musunuz? Pınar D.: Yok ama bir sponsor bulmak istiyoruz. Sonuçta kadınız ve birçok detay var. Kostümden tutun da saça, makyaja kadar her şeyi şu anda imece usulü karşılıyoruz. Sponsorunuz var mı? Değişik müzik türlerinden kadın grupları Fasıl da yapıyorlar pop da Türkiye'nin ilk kadın fasıl grubu Altın Kızlar 1991'de kuruldu. Grubun dört elemanı da İTÜ Devlet Konservatuvarı mezunu. Oya Şener (keman), Burçin Bahar Cantürk (kanun), Esra Ozanoğlu (ud) ve Berna Aydil (klasik kemençe) daha okuldayken İngiltere'deki Kadınlar Festivali'ne katılmak üzere görevlendirildiler. Oxford, Cambridge, Londra'daki çeşitli akademiler ve radyo kanallarında kadın bestecilere ait klasik Türk müziği eserlerini çaldılar. "Bunu neden Türkiye'de de yapmayalım?" diye düşünüp bu grubu kurdular. İlk olarak Günay restoranda çalışmaya başladılar. O sıralarda henüz bir isimleri yoktu. Grup basından büyük ilgi gördü. Bir gün bir röportaj esnasında bir gazeteci "Altın gibi kızlarsınız. Adınız neden Altın Kızlar olmasın?" dedi ve grup bu ismi aldı. Birkaç yıl önce Galatasaray Adası'nda Prens Rainer'e konser verdiler. Daha sonra Monaco'ya davet edildiler ve Hotel de Paris'de Monaco'nun önde gelenlerine bir konser verdiler. Turgut Özal, Kenan Evren, Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller'in ev sahipliği yaptığı davetlerde de sahneye çıktılar. Sahnede kabarık elbiseler giyiyorlar. Yaz sezonu hariç her perşembe Zarifi'de çıkıyorlar. Onun dışında özel gecelerde konser veriyorlar. Dört kadın bu işin yanı sıra müzik öğretmenliği yapıyor. İlk kadın fasıl grubu Cellissima yaşları 25 ile 34 arasında değişen dört genç kadından oluşuyor. Gülyar Balcı, Jülide Conca, Mine Cangal ve Pınar Duruk'tan oluşan grup sadece kadınlardan oluşan bir grup fikrini cazip bularak bir araya gelmiş. Grubun kurucusu Gülyar Balcı. Ortak tutkuları viyolonsel, diğer adıyla çello. Her biri ayrı orkestralarda çalıyor ama sadece kadınlardan oluşan bir grup fikrini cazip bularak bir araya gelmiş, Cellissima olmuşlar. İsimlerini "cello" ile İtalyancada "güzel" anlamına gelen "bellissima" sözcüklerini birleştirerek bulmuşlar. Bir parçada biri zil çalıyor, bazen viyolonselleri perküsyon gibi kullanıyorlar. Kadınların hepsi Ankaralı. Jülide Conca Bilkent Üniversitesi mezunu, diğer üçü Hacettepe Devlet Konservatuvarı'nda okumuş. Pınar Duruk ve Mine Cangal 11 yaşından beri tanışıyorlar, konservatuvarda karşılıklı odalarda çalışırlarmış. Mine Cangal'ın annesi ve babası da viyolonselci, babası Prof. Doğan Cangal Hacettepe'den üçünün de hocası. Dayısı ise ünlü orkestre şefi Gürer Aykal. Pınar Duruk'un babası viyolonselci, Jülide Cangal'ın annesi keman çalıyor. Gülyar Balcı'nın babası ise TRT'nin Türk sanat müziği programlarının prodüktörü. Cellissima dışında Jülide Conca Akbank Oda Orkestrası'nda, Gülyar Balcı Borusan'da, Mine Cangal İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve Borusan'da çalıyor. Repertuvarları tangodan türkülere uzanıyor. Sahnede jean ve şık bluzlar giyiyorlar. Çello çalan "güzeller" Cemre Kemer, Eren Bakıcı, Gülçin Ergül ve Yasemin Yürük'ten oluşan Hepsi grubu 2005'te ilk albümleri "Bir" ile çıkış yaptı. 2006'da ikinci albümleri "Hepsi 2"yi çıkardılar. Sezen Aksu ile birlikte Pepsi'nin reklam kampanyası için bir single hazırladılar ve bir dizi konser verdiler. Grubun dört elemanı çocukluktan beri tanışıyor. Menajerleri Cemre Kemer'in annesi. Grup mart ayında Powertürk tarafından "En İyi Grup" seçildi. "Dördümüz birlikte olmasaydık bu noktaya gelemezdik. Çünkü bir insanın tek başına kaldırabileceği bir şey değil bu iş" diyorlar. Grubun elemanlarının tümü orta ve lise öğrenimlerini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Bale Bölümü'nde tamamladı. Cemre Kemer daha sonra klasik bale eğitimi aldı. Atatürk Kültür Merkezi bünyesindeki çocuk balelerinde çeşitli roller üstlendi. Müzik kliplerinde oyuncu olarak çalıştı. Reklam jingle'ları seslendirdi.Eren Bakıcı liseden sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Modern Dans Bölümü'ne girdi ve 2006'da mezun oldu. 1997'de Londra'da Urdang Dance Academy'de ve 1998'de Budapeşte Dans Okulu'nda eğitim aldı. Özel bir dans grubu olan Dans@ ile Çin'de sahne aldı. Gülçin Ergül Modern Dans Bölümü'nde eğitimini tamamladı. Atatürk Kültür Merkezi'ndeki oyunlarda rol almasının yanında, üç yıl çocuk korosunda şarkı söyledi; reklam jingle'ları seslendirdi. Yasemin Yürük halen İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Bale Bölümü öğrencisi. En iyi pop grubu